• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: HİLAL DERGİSİ VE YENİ DERGİ İNCELEMELERİNDE

3.2. Hilal Dergisi

3.2.2. Mizanpaj Özellikleri

3.2.2.2. İçerik Özellikleri, İçindekiler Konuları ve İdeoloji

Mizanpaj özellikleri kapsamında özellikle kapak fotoğrafları ile bağlantılı olarak derginin ideolojisini dış özelliklerine nasıl yansıttığı ortaya koyulmaya çalışıldıktan sonra, derginin içerik özellikleri ile de bu ideolojik tutumunu nasıl yansıttığı gösterilmeye çalışılacaktır. Asıl ideolojik yaklaşım, dergide konu edinilen makaleler, yazılar analiz edildikçe ortaya çıkacaktır. İçerik özellikleri çoğunlukla derginin kaç sayfa yayınlandığı ve iç sayfalardaki şekilleri ile alakalı bir analize dayanacaktır; fakat bu analiz oldukça kısa, birkaç cümle ile yapılacaktır; çünkü burada önemli olan, içindekiler konularını detaylı konu edinebilmektir.

Derginin sayfa sayısı, ilk zamanlar çoğunlukla 24 sayfa olmuştur ve seçilen konuların yoğunluğuna göre içindeki sayfa sayıları azalmış ya da artmıştır. Genel olarak sayfa

160

sayısı 24,16,34 ve 36 olacak şekilde deyayınlanmıştır ve sayfa dizaynı ise tek düze bir şekilde devam etmiş, nadiren kitap mevzu kısmında küçük çaplı çizimler gerçekleştirilmiştir, onun haricinde yazının önemini vurgularcasına büyük, küçük puntolar ile başlıklar atılmıştır.

İçindekiler konuları ise burada alt başlıklar şeklinde verilmeye çalışılacağı gibi editör mesajları, portre yazıları, din, siyaset, gençlik temaları ve reklam konuları başlığı altında ideolojik söylem analizi yöntemiyle incelenmeye çalışılacaktır. Dergi bütüncül bakış açısıyla incelendiğinde dini, İslamiyet’i iktisat ile siyaset, hukuk ile açıklamaya çalışan yerli ve çeviri yazılar yazıldığı görülmektedir. Dünya masonluğundan, Garp materyalizminden, bilinmeyen İslam memleketlerinden bahsedecek kadar kapsamlı içerikler hazırlanmıştır. Yazılanbütün yazıları, tüm boyutları ile incelemek pek mümkün görünmemektedir; fakat çalışma kapsamında amaçlanan, derginin yayınladığı yazı ve makalelerde dini, ideolojik boyuta taşıma ve bu dini ideolojiyi yayma, her türlü olayı din ile açıklama ve kendi kültürüne ve halkın din anlayışına dahi yabancı olan transfer, aktarma din olgusu oluşturma gayreti içerisine girildiği görülmektedir.

3.2.2.2.1. Editör Mesajları

Hilal imzalı yayınlanan ve “Muhterem Okuyucularımız” başlığının atıldığı, editör tarafından kaleme alındığı kanaati oluşturan bu kısım, Hilal dergisinin yayın politikası, siyasi görüşü, ideolojik duruşu, ekonomik durumu ve daha birçok konu hakkında fikir vermektedir.

Derginin okura hitap eden başyazılarında ideolojik söylemler haricinde en çok maddi sıkıntıları, dergiyi yayma, derginin reklamını yapma, Hilal yayınevini anlatma ya da burada yayınlanan kitapları tanıtma gibi konular mevzu edilmiştir.

Derginin, birçok sayısında ekonomik sıkıntıların olduğuna vurgu yapılmıştır, okurlara bu konuda sağduyu çağrısında bulunulmuştur. Çünkü okurun dergiyi alması, tanıtımını yapması, başka birine hediye etmesi derginin tirajını artırmak ve kazanç sağlamak açısından önemli görülmüştür. Dergi, ilk birkaç sayı çıktıktan sonra ara vermek zorunda kalmış ve bu durumu şöyle açıklamıştır:

“Bazı maddi güçlükler yüzünden yarıda bırakmak mecburiyeti hâsıl olmuştur. Her maddi eşyanın revaçta olduğu bu asırda elbette bizim de bazı maddi sıkıntılarımız oluyor. İtiraf etmek gerekir ki bu işler kolay olmuyor. Dava bir sessiz, susuz gemi gibi yürümüyor. Zaten

161

sessiz, susuz gemi yürümez…..Satışı yüzbinleri aşan dergilerin arasında bizim karınca adımlarıyla yürümemizle ne elde edilir. Elbette ki hiçten başka bir şey değil. Şunu açık diyeceğiz ki, bazı fedakâr kardeşlerimiz olmasa belki bu da olmaz. Şu anda mecmuamızı satmaktan imtina eden vilayet bayilerinin isimlerini versek ne buyurulur. Zaten satanların da para gönderdikleri pek azdır. (cilt2, sayı 12,s.1).”

Derginin maddi giderlerinin ekonomik durumu iyi olan Salih Özcan tarafından sağlandığı bilinmektedir; fakat bunun ekstra bir külfet olması ve derginin ilk zamanlar kazancı ile kendi giderlerini karşılayamamış olması sürekli gündeme getirilmiştir. Yukarıdaki alıntıdan da anlaşıldığı üzere dergide bir davanın güdüldüğü ve bu davanın başarılı olabilmesi için de ekonomik katkıya ihtiyaç duyulduğu dile getirilmektedir. Burada kullanılan dava sözcüğü de derginin belli bir amaç kapsamında yayın yaptığının başka bir kanıtıdır. Ayrıca bazı illerdeki bayilerin dergiyi satmak istemedikleri belirtilmiştir, bu da derginin ideolojisinden ötürü satışın yapılmadığı görüşünü oluşturmaktadır.

“…Bu acı gerçeklere rağmen Hilal'in yayın hayatında farklı özelliği; Allaha bin şükürler olsun ki elamanlarının geçimlerini temin hususunda mecmuaya yük olmayacak kadar diğer bazı imkânlara sahip olmalarıdır. Hatta bu şahsi imkânlarını Hilal’e vakıf etmiş bulunmalarıdır (cilt3,sayı40,s.1).”

Hilal mecmuasının ekonomik sıkıntılarının devam ettiği hatta dergiye katkıda bulunmak amacıyla çalışanların şahsi imkânlarını Hilal için kullandığından bahsedilmektedir. Maddi olanaksızlıklardan ötürü, derginin ara ara çıkamadığından da bahsedilmektedir (cilt5,sayı 56,s.1).

Editör mesajlarında dergiye ekonomik destek yönündeki yazılar sürekli kaleme alınmıştır. Hilal’in satışının nasıl artacağı yönünde görüş ve tavsiyelerde bulunulmuştur.

“….eğer gayretleriniz artarsa neler olacağını istikbal gösterir. Bulunduğunuz her yerde bayileri ihtar edin, onlara Hilal almalarını tavsiye edin. Gördüğünüz abone olan kardeşlerimizin abonelerini yenilemelerini hatırlatın. Bunların mükâfatının çok büyük olduğunu unutmayın. Bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor, “Ümmetimin fesat yolunu tuttuğu bir devirde bir sünnetimi icra edene yüz şehit mükâfatı vardır.” İşte bu mükâfata kim layık olmak istemez (cilt2, sayı12,s.1).”

Bu alıntıda okuru yönlendirmeye yönelik tavsiyelerde bulunulmuştur, ideolojilerini, amaçlarını yaymak için okurlardan yardım talep edilmektedir; fakat burada dikkati çeken ise bu yardım talep edilirken,Hz. Peygamber’in sözü ile okurların dergiyi yaymak için uğraşta bulunmasınınmükâfatının ne kadar büyük olduğunu göstermek, okuru bir anlamda manipüle etmektir. Derginin dini bir dergi olması, insanların hassas noktası

162

olan dini, bir araç haline getirmesine ve buyönde söylemlerin oluşmasına sebep olmuştur.

“Her türlü ideolojik mücadelenin bütün dünyayı kuşattığı bu devrede, Hilal okuyucusunun, tertemiz Anadolu ruhunu aksettirmeğe çalışan kendi neşriyatını, tanıtmak ve tavsiye etmek gibi çalışmalardan sarfı nazar etmeyeceği bir gerçektir (cilt 10,sayı 126,s.1).”

İdeolojik kargaşanın olduğu bu dönemde, Hilal okurununsaf, naif duygularını koruduğu belirtilmektedir. Fakat dergi, aslında bir ideolojinin ürünü olduğu için Hilal okurunun ideolojik bir saplantısının olmadığını söylemek, iddialı bir yaklaşım olacaktır.

Hilal Yayınevi ile ilgili söylemlere, kitap isimlerine ve tanıtımlarına da, derginin başyazılarında sıkça rastlanmaktadır.

“Okuyucularının kültürel ihtiyaçlarını dikkate alan Hilal yayınevi, en lüzumlularından başlayarak kitap neşriyatına hız vermiştir. Milli Kültüre layığı olan önem verilmemekte olduğu her vatanperverin her fırsatta beyan ettiği bir derdimizdir (cilt 4,sayı 43,s1).”

Hilal yayınevinin kitap yayınlamaya başladığı ve bu yayınevinin yayın politikasında da belirtildiği üzere Milli kültürün temel alınacağına vurgu yapılmaktadır. Fakat yapılan kitap reklamlarının çoğunun milli kültürden ziyade din odaklı eserler58 olduğu görülmektedir.

Hilal yayınları arasında ilk zamanlar çıkan“İmam-i Gazali’nin Kimyay-ı Saadet Kitabından sonra, Siyonizm’in Gayeleri, Bilenler, Bilmeyenler ve Peygamberimizi Tanıyalım”adlı eserler, çıkmış daha sonra ise yayınevi çocuk kitapları da yayınlamayabaşlamıştır.

“Çocuk kitapları: Neşriyatımızın 2. si olan «Kılıç Arslan» kitabımızda çıktı. Çocuklarının, ruhunu-sapık ideolojilerden kurtarmak isteyen her aile, öğretmen bu kitaptan ve daha evvel çıkan Alparslan’dan birer adet almalı ve tavsiye etmelidir. Fiatları 50 kuruştur (Cilt 2, sayı 20,s.1).”

Derginin birkaç sayısında, çocuk kitapları yayınına başlandığı dile getirilmektedir ve bu yayınlar ile amaçlananın çocukları, çarpık ideolojilerden korumak, sağlam temeli olan bireyler yetiştirmek olduğu belirtilmektedir. Gerçek manada ideolojik bir yaklaşım olan bu ifadelerden anlaşılıyor ki, çocukların dini ideolojisi olan bir yayınevinden çıkan eserleri okumasının, onların ruh hallerine iyi geleceği görüşü hâkimdir. Ayrıca Hilal yayınevinin de yine planlı bir yayın politikası gerçekleştirdiği, o dönemin genç ve gençlik olayları düşünüldüğünde, yayınevinin çocuklara hitap eden ve geleceğin

163

gençleri olan onları kurtarmaya yönelik bir uğraş içerisine girdiğinin, çocukları daha küçük yaşta dini, tarihi, milliyetçi duygularla beslemek gerektiğinin savunucusu olduklarının yorumu getirilebilir.“Neşriyatımızın seri çocuk mecmualarında Alp Arslan

ve Kılıçaslan az bir miktar kalmıştır (cilt2,sayı 23,s.1)” şeklinde bilgilendirici ve reklam

niteliğinde ifadeler de yer yer kullanılmıştır.

Hilal yayınevinde çıkan kitapların reklamı haricinde, dergiye yönelik yapılan eleştiriler de konu edinilmiştir ve bunların gerçeği yansıtmadığı üzerinde durulmuştur.

“Mecmuamız aleyhinde sağda solda bazı yalan haberler imal ederek kıymetli okuyucularımızı şaşırtmak isteyen bazı bedbahtlar vardır. Bunu açıkça ve kat'iyetle ifade edelim ki aleyhimizde ne bir takibat, ne de bir yasak vardır Bu asılsız haberleri imaledenler başka birideolojiye hizmet ettiklerini okuyucularımızın ıttılaına arz ederiz (cilt 2,sayı24,s.1).”

Dergi hakkındaki olumsuz yazıların ideolojik bir maksatla yazıldığı iddia edilmekte ve dergi ile ilgili herhangi bir yasağın olmadığına dikkat çekilmektedir. Dergiye yönelik olumsuz eleştiriler çok sık devam etmiştir ve bu eleştirilere cevaben, editör mesajlarında yer verilmeye devam edilmiştir.

“Bazı kimseler neşrettiğimiz yazı ve kitaplarımızda büyüteçle kabahat arayarak bizim neşriyatımızı gölgelemek istemektedir. Sayfalar dolusu İslam’ın üstün hakikatleri yanında, kendilerince mesele yapmak sevdasına kapılmaktadırlar (cilt 8,sayı 95,s.1).”

Hilal imzalı yayınlanan kitap ve yazıların gereksiz eleştirilere maruz kaldığı ve bu eleştirilere, başka bir eleştiri yöneltilerek İslam’ın gerçekleri var iken bu meseleler ile uğraşılmasının Hilal, tarafından anlamsız bulunduğu anlaşılan ifadelere yer verilmiştir. Editör yazıları kısmında burada bahsedilen meseleler haricinde çoğunlukla büyük bir farklılık olmamıştır.Bazen derginin ekonomik durumu, tiraji, mizanpaj özellikleri gündeme getirilmiş bazen de mevcut ay içerisinde olan toplumsal ve siyasal meseleler konu edinilmiştir. Bu bölüm, çoğunlukla editör yazılarının dergi ile ilgili olan kısmından oluşuyor iken toplumsal ve siyasal meselelerin ideolojik bir üslupla gündeme taşındığı yazılar ise aşağıda detayları ile açıklanacaktır.

3.2.2.2.1.1. İdeolojik Söylemler

Derginin başyazılarında, dergiye hâkim olan genel görüşü, siyasi ve sosyal olaylara bakışı ve bu bağlamda ideolojik söylemleri,tespit etmek mümkün görünmektedir. Derginin siyasi duruşundaki kararsızlık tespit edilebildiği gibi dönem içerisinde mevcut

164

olan ayrışmaya göre sağcı/İslamcı tandansta olduğu da görülebilmektedir. Dergideki bu yazılarda, derginin genel ideolojik politikasını ortaya koymak ve söylem analizi yapmak mümkün olmuştur.

Ülkedeki ve dünyadaki siyasi olaylara kayıtsız kalınamamış ve mevcut editör yazılarında bu durum ile ilgili görüşler kaleme alınmıştır.

“Son zamanlarda siyasi partiler arasında meydana gelen, anlaşmazlık ve sinir gerginliği, ayrıca münakaşalar ve cidaller arttığı, herkesin malûmudur. Bu arada İstanbul ve Ankara Üniversitesi talebeleri, yapılan çeşitli nümayişler sırasında ölü ve 1 yaralı verdiler. Bu hâl çok feci ve can sıkıcı oldu(cilt 2, sayı 14,s.1).”

Siyasi partiler arasındaki anlaşmazlık konu edinilerek gençlik olaylarının artması ve burada gençlerin zarar görmesi dile getirilmiştir. Bu yazı başlığı, birçok yazıdan farklı olarak “Muhterem Okuyucularımız” başlığının üstünde “Yeni İnkılap” başlığı ile çıkmıştır. Burada kast edilen inkılap ise yazının devamı analiz edildikçe askeri darbe ile gelen bir inkılap olduğu anlaşılmaktadır.

“Genel olarak bütün siyaset adamlarımızın gözü dönmüş, ortada yalnız şahsi, kin ve nefret hisleri görünür olmuştur.

Bu durumu, en iyi tetkik eden Türk Ordusunun değerli kumandanları oldu. Siyasetle alâkadar olmamalarına rağmen memleketin zararına yönelen bu muhteris particilik zihniyeti, onların gözünden kaçmıyordu. Bu husustaki fikirlerini her ne kadar o zaman ki devlet büyüklerine anlattılarsa da aldırış eden olmadı. Netice, «batan gemide ölüm herkesindir» inancı ile memleketimizi mutlak bir uçurumdan kurtararak; idareyi silahlı kuvvetler ele aldı. Sayın Org. Cemal Gürsel’in başkanlığında MİLLÎ BİRLİK KOMİTESİ 27 MAYIS 1960 tarihinde bütün dünyanın hayranlıkla bahsettiği bu fevkalade işi kansız olarak başarmıştır (cilt 2, sayı 14,s.1).”

Memlekete zarar verdiğini düşündükleri particiliğin Türk ordusu tarafından fesh edilmesi ve Demokrat Parti hükümetinin düşürülmesi ile dergide, neredeyse bir sevinç yaşandığı izlenimi oluşturan ifadelere yukarıda yer verilmiştir. Ayrıca bu olaydan, bütün dünyanın hayranlıkla bahsettiği dile getirilmiştir, oysaki böyle bir darbe girişimi59, ülkede demokrasinin işlemediği ve demokrasiyi kaldırma arzusunun olduğu görüşünü oluşturduğu gibi diğer dünya devletlerinde de Türkiye hakkındaki imajı zedelemektedir. Kısacası bu durum, bütün dünyada hayranlıkla karşılanmak yerine Türkiye aleyhi, demokrasi karşıtı bir tutum olduğu için ancak sevinçle karşılanmıştır denilebilir.

5915 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen darbe girişimi de ülkede mevcut olan demokrasiyi yok etmek ve ülke yönetimini ele geçirmek maksatlı yapılmıştır; fakat demokrasi için mücadele edecek bilinçli bir halkın olması ve bu uğurda birçok şehit ve gazi verilmiş olması, bu darbe girişimini püskürttüğü gibi Türkiye’de bir daha darbeye teşebbüs edilemeyeceğinin de açık kanıtı olmuştur.

165

“Kahraman ordumuzun bu başarısına bütün dünya matbuatı yer vermiş ve sitayişle bahsetmiştir. Ayrıca ileri gelen siyaset adamları durumun elzem olduğunu ve Türk ordusunun tam vaktinde idareye el koyduğunu bildirmişlerdir. Yeni inkılâp hükümetimizi az zamanda bütün dünya devletleri tanımıştır (cilt 2, sayı 14,s.1).”

Aynı yazının devamı olan bu ifadeler ile ordunun yüceltilmeye devam edildiği ve siyasetçilerin dahi bu cuntayı desteklediği izlenimi oluşmaktadır. Oysa tarihin hiçbir sahifesinde halkın söz hakkının, demokrasinin yok sayılması, askerin yönetimi ele geçirmesi kabul edilemez. Derginin en başlarda desteklediği Demokrat Parti lideri Adnan Menderes’i ölüme götüren bu darbeyi, övmesi ve desteklemesi, derginin sürekli siyasi bağlamda politika değiştirdiği ve gücün/güçlünün yanında bir tutum sergilediği düşüncesini oluşturmaktadır. Ayrıca bu durumun yönetimin veya editörün değişmesi ile alakalı bir durum olmadığı, 1980 darbesinde dergide yansıtılan tutum ile anlaşılmaktadır; çünkü mevcut yaklaşım, 80’li yıllardaki yayınlarda da devam etmiştir ve bu sefer, büyük bir coşku ile dile getirilmemiş olsa bile yine de yanlı, taraflı tutum devam etmiştir.

“Yeni askeri yönetim, birinci derecede terör ve anarşinin kökünü kazımak isterken, gençlerimizi kan dökecek bir duruma getiren bu eylemlerin fikrî hazırlık safhalarını oluşturan çarpık ideolojilerin kaynaklarına kadar inmeli, bu zehirli bataklıklar tamamıyla kurutulmalıdır (cilt 18,sayı 211-212,1).”

Eylül 1980’de yayınlanan sayının başyazısında, 12 Eylül 1980 darbesi konu edinilmiştir ve askeri yönetimin, gençlerin ölmesine neden olan ideolojilerin kaynaklarına kadar inmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır.

“Ülkemiz bir geçiş dönemi içinde bulunmakta, anarşi ve teröre karşı kesin bir mücadele vermektedir. Kahraman Ordumuz, iyi bir gelecek için, bütün gücüyle çalışmakta mutlu bir hedefe hızla yaklaşmaktadır(cilt18,sayı 213,s.1)…”

Sonraki sayılarda da orduya yönelik destek sürmektedir ve ordunun yaptıklarının yüceltilmesi ve desteklenmesinin burada belirtildiği üzere “kahraman” vurgusu ile yapılmış olduğu görülmektedir. 214. Sayıda ise orduya yönelik desteğin, üstü kapalı bir şekilde sürmekte olduğu “Şükürler olsun ki, anarşi ve terörün kara bulutları ülkemizi tamimiyle terk etmek üzeredir. Bu bunalımlı devre muhakkak ki, çok yakın bir gelecekte, güzel günlere dönüşecek, gerçek ve sahte olan birbirinden kesin olarak ayrılacaktır (cilt 18,sayı 214,s. 1).” ifadeleri ile anlaşılmaktadır. Çünkü askeri yönetimin olduğu dönemde, kaleme alınan bu söylemler, ülkedeki anarşinin azaldığını belirterek, bunun da asker sayesinde olduğuna inanıldığı görüşünü oluşturmaktadır. Dönem içerisinde yaşanan toplumsal kargaşanın ya da saplantılı ideolojik ayrışmanın

166

neticelerinin ağır olması sebebiyle birçok kurum/kuruluşun ya da kişilerin böyle bir arzu içerisinde olması anlaşılır bir durum olarak yorumlanabilir. Fakat toplumsal düzeni, askerin yönetimi ele geçirerek yapmaya çalışması kabul edilemez, aksineyönetime, asayiş desteği vererek yapması olması gereken bir durum olduğu düşüncesini oluşturmaktadır. Askerin her türlü sorunu çözeceği, kargaşayı bitireceği yönündeki inanç, derginin başyazılarında çok sık ortaya çıkmış, derginin, inceleme konusu edinilen yirmi yılda iki kez gerçekleştirilen askeri darbeyi desteklediği imajını oluşturmuştur. Derginin incelenen ilk sayılarından itibaren dile getirilen bir amaç, dava ve ideoloji için uğraş verildiği anlaşılmaktadır. Bu dava ve amaç uğruna, sürekli çağrıda bulunulmakta ve gerçekleştirilen çalışmaların bu niyetle yapıldığı ifade edilmektedir.

“Bizim davamız Allah’ın dinini bütün insanlara anlatabilmektir. Bunu da elden geldiği kadar, her türlü şahsın ve gurubun üstünde kalmak suretiyle yerine getirmeye çalışıyoruz (cilt 6,sayı 66,s.1).” Bahsi geçen davanın din uğruna yapıldığı ve dini, bütün insanlara anlatmak maksatlı gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu “davamız” sözcüğü zamanla “ideolojimiz”söylemine dönüşecek olsa da en başından itibaren belli ideolojik temellere dayandırılarak bir amacı gerçekleştirme arzusunun var olduğu izlenimi oluşmaktadır.

“Hilal yenilik olarak davanın edebiyatını da kurmak azmiyle teşebbüse geçmiş ve ehil kalemlerin riyasetinde bir edebi sahife açmıştır. Gayret bizden, tasvip sizden, Tevfik Allah’tan aziz okuyucum (cilt 2, sayı 22,s.1).”Dergide, aynı dava kapsamında, aynı amaç uğruna yazan yazarların yazıları ile edebi bir sahife oluşturulmaya çalışıldığı belirtilmiş; fakat yapılan incelemelerde diğer sayılardan farklı ya da özel kabul edilecek bir içerik söz konusu değildir. Burada “davanın edebiyatı” söylemi davanın insanları, yazarları tarafından gerçekleştirileceği için aynı hedefte birleşmiş yazarların yazılarına dergide yer verildiği düşüncesi oluşmaktadır.

“İmkânlarıyla mecmuayı çıkarmayacak bir vaziyette iken, sahibini davası adına İslam âleminde aylarca karış karış dolaştıracak, mecmua ve kitaplar yayınlayacak imkanı nereden bulabiliyor? Bazı solakların olduğu gibi, kendisini de besleyen karanlık kaynaklar mı mevcut?Hayır ve haşa! Daha açık konuşalım: yayınevimizin bütün bu masraflarını karşılayan atadan tevarüs ettiği birkaç avuç ziraatıyla bizzat Salih Özcan’dır (cilt3,sayı40,s.1).”

Derginin birçok yayınında ekonomik sıkıntılarının olduğu sürekli gündeme taşınmış, nasıl önlemler alınabileceği tartışılmış, okurların daha fazla duyarlı olması gerektiğine

167

vurgu yapılmıştır. Dergi, kendi imkânlarıyla yayın yapamayacak durumda iken, ekonomik durumu iyi olan Salih Özcan’ın katkısıyla çıktığı belirtilmiş ve bu konudaki yanlış kanaati, yok etmek adına gerekli açıklama yapılmıştır. Buradaki alıntıyı ideolojik kılan ise “solaklar” ifadesinin kullanımı olmuştur. Solcu, sosyalist görüşlü yayınların kast edildiği ve onları besleyen karanlık kaynakların var olduğu, bu söyleme vurgu yapılarak dile getirilmiştir.

“İşte bizde vazifeyi yerine getirmeye gayret sarf ediyoruz. Bunu yaparken hiçbir şahısla ve hiçbir gurupla doğrudan doğruya alakadar olmuyor, meseleleri ve meselelerin çözüm yolunu hiç taviz yoluna sapmadan İslam nizamında göstermeye çalışıyoruz. Kâinat çapında bir ideolojinin temsilciliği, sanıldığı gibi kolay bir iş değildir (cilt 6,sayı66,s.1).”

Amaçlarını yerine getirmeye çalışırken belli bir grup ya da şahısla bağlantı kurulmadığının belirtildiği bu alıntıda, amaçlarının, meseleleri taviz vermeden İslam çerçevesinde çözmek olduğu dile getirilmiş ve “kainat çapında bir ideolojinin temsilciliği”nden bahsedilmiştir. Oldukça iddialı ama buradaki savı destekler düzeydeki bu söylem, derginin aşırı ideolojik yaklaşımının var olduğunu ve bunu yaparken sadece Türkiye’nin baz alınmadığı, aslında hedef kitlesinde Müslüman halkı bulunurken, bu hedef kitlesine gerekli bilgiyi tüm dünyadan, İslamiyet odaklı bütün yayınlardan ve söylemlerden edinmeye çalışmış olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır.

“Bir ideoloji de fikir ve inanç binası olduğuna göre meydana getirecek fikir cüzlerini tefrik etmek ve onları yerli yerine koyarak uğrunda yaşanacak veya ölünecek ideal dünyayı