• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVİRİDE İDEOLOJİ

1.2. Çeviri ve İdeoloji

1.2.6. Çeviri Kuramları ve İdeoloji İlişkisi

1.2.6.4. Çeviride Yeniden Yazım, Manipülasyon ve İdeoloji

Lefevere tarafından kullanılan yeniden yazım ve manipülasyon kavramları, yazarın

“Translation, Rewrting and the Manipulation of Literary Fame” adlı eserinde detaylı

ele alınarak işlenmiştir. Kitapta edebiyatın ardındaki motor gücü olarak yeniden yazımın önemi vurgulanmaya çalışılırken olgunun daha derinlemesine incelenmesi de Lefevere tarafından amaçlanmıştır. Ayrıca ona göre çeviri, yeniden yazımın en kabul edilebilir türüdür ve farklı bir kültürdeki bir yazarı ya da eseri, başka bir kültürde verebilme de oldukça etkili bir yöntemdir (Lefevere,1992:2-9). Söz konusu bakış açısına göre çeviri, orijinal metnin yeniden yazım şekli olduğu için bütün yeniden yazımların da belli bir ideolojiyi ve poetikayı yansıttığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde ise patronaj, ideoloji, poetika, söylem evreni gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Kısacası yeniden yazım olan çevirinin şekillenmesinde ön plana çıkan kavramlar olmuşlardır.

Sistem kavramını geliştiren Lefevere, sosyolojik eleştirinin bazı türlerinin, iletişim kuramına dayanan bazı eleştiriler ve okur-odaklı eleştirinin farklı başlıkları, sistem tarihinde edebiyat hakkında düşünmeyi mümkün kılan iklimi oluşturduğunu öne sürer. Edebiyat bilimindeki sistemsel yaklaşımı genişletenler Claude Guillen, Itımar Even-Zohar gibi isimler olmuştur. Edebi çalışmalar haricinde sistem yaklaşımı ise son yıllarda Luhmann tarafından desteklenmiştir. Edebiyat kültür olarak bilinen sistemlerin karışık

65

sistemini oluşturan sistemlerden biridir. Bir kültür, bir toplum edebi sistemin çevresidir. Sosyal siteme ait olan edebi sistem ve diğer sistemler, birbirine açıktır, birbirini etkilerler. Şekilcilere göre ait oldukları kültürün mantığıyla belirlenen alt sistemler arasında karşılıklı etkileme içerisinde birbirini etkilemektedirler. Bu durumda kültürün mantığını kimin kontrol ettiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Çift kontrol mekanizması vardır, edebi sistem, toplumu oluşturan diğer alt sistemlerden çok uzaklaşmaz. İlk kontrol mekanizması, edebi sistemin içerisindedir; diğeri sistemin dışında kalmaktadır. İlk kontrol mekanizması, ikinci mekanizma tarafından oluşturulan parametreler kapsamında içeriden edebi sistemi kontrol etmeye çalışır. Somut anlamda ilk faktör, profesyoneller tarafından temsil edilir. Edebi sistem içerisinde profesyoneller, eleştirmenler, yeniden yazanlar, öğretmenler, çevirmenler vardır. Edebiyatın ne olması gerektiğine ve toplumun, ideolojinin ne olabileceğine dair baskın bir kavrayışa açıkça karşı olan bazı edebiyat eserlerini bastırırlar. Onlar, belli bir dönemin ideolojisine ve poetikasına göre kabul edilebilir olana kadar edebi eserleri yeniden yazmak isteyen gruptan oluşmaktadırlar. İkinci kontrol mekanizması ise burada patronaj olarak adlandırılan ve edebi sistemin dışında kalan edebiyatın okunmasını, yazılmasını ve yeniden yazımını engelleyen veya ileri götüren kişi ya da kuruluşlar gibi bir anlama gelmektedir. Patronaj, edebiyatın genelde sanatsal yönüyle değil, ideolojisiyle ilgilenir ve bu patronun, sanatla ilgilenen profesyonellere yetki verdiği anlamına gelir. Patronaj kişiler tarafından kullanılabilir ve dinsel politika, sosyal sınıf, yayınevleri, medya gibi kişi grupları tarafından uygulanabilir. Patron, toplumu ve kültürü oluşturan diğer sistemler ve edebi sistem arasındaki ilişkiyi düzenlemeye çalışır. Kural olarak edebiyatın yazımı olmasa bile en azından onun dağılımını düzenleyen kurumlar aracılığıyla faaliyet gösterirler: akademiler, sansür bürosu, eleştirel dergiler ve en önemlisi eğitim kurumu. Egemen Ortodoksluğu temsil eden profesyoneller, edebi sistemin yerleştiği sosyal sistemin tarihindeki safhada patronların ideolojisini bastırmaya yakındırlar (Lefevere, 1992: 15-16). Aslında patron (hami) ise edebi sistemi kendi ideolojisi ile aynı çizgiye getirenleri hesaba katar. Patronaj, ideolojik, ekonomik, prestij olmak üzere üç bileşenden oluşur. Patronaj, farklı kombinasyonlar içerisinde etkileşimde olan üç elementten oluşmaktadır. Her iki formun ve konunun seçimi ve gelişimi üzerinde bir kısıtlama olarak hareket eden ideolojik bir bileşen vardır. Tabii ki ideoloji burada sadece politik bir çerçeve ile sınırlandırılmaz; aksine ideoloji,

66

eylemlerimizi düzenleyen tavır, tutum ve inançların ızgara görevini üstlenir (Lefevere,1992: 16). Son makalesinde ideolojiyi, belli bir zamanda belli bir toplumda kabul gören fikir ve davranışları içeren kavramsal kılavuz olarak tanımlayan Lefevere’e göre ideoloji, hamiler, insanlar, çevirileri yayınlayan kurum ya da kuruluşlar tarafından zorla yerine getirilir. Bu demek oluyor ki patronaj ve çeviri kavramları, birbirinden ayrı değerlendirilemez. Ayrıca ona göre ideoloji, çevirmenin kullanacağı temel stratejiyi dikte eder ve böylece, çeviri süreci ile ilgili problemlerin çözümünü de dikte etmiş olur (Lefevere aktaran Shuping, 2013: 57).

Poetika ise edebiyatın ne olması gerektiği ile ilgilenir ve poetika, iki bileşen içerir, biri, edebi araçların envanteridir, türler, motifler, prototip karakterler, durumlar, işaretler; diğeri ise edebiyatın rolü ile ilgilidir ya da sosyal sistemler olması gerekenle, sonuncusu ise konu seçimi ile ilgilidir ki edebi eserde her şeye dikkat edilmesi gerekiyorsa sosyal sisteme uygun olması zorunludur. Poetikanın işlevsel bileşeni, açıkça poetikanın dış etkilerinden ideolojik etkilerle yakından bağlantılıdır ve edebi sistemin çevresindeki ideolojik güçler ile oluşturulur. Edebi sistemin poetikasının envanter bileşeni, direkt çevreden etkilenen bir konu değildir. Poetikalar sürekli değişirler, edebi sistemin içinde baskın olan poetika sistemin dinamiğini kontrol eder. Sonuç itibariyle değişen ve değişebilen poetikalar, edebiyatın orijinal eserlerini dikte eden söz konusu sistemde yeniden yazımların kabul edildiği yeniden yazım sayesinde oluşturulurlar (Lefevre aktaran Shuping, 2013: 58).

Lefevere göre, söylem evreni, onların kültüründe kabul edilemeyecek olan belli objeler, inançlar, gelenekler olarak tanımlanır. Her ulusun kültürünün, geleneklerinin, inançlarının eşsiz olmasından ötürü, çoğunlukla burada olan şey ise bütün dillerde farklı olan esprileri, şakaları kapsamasıdır, düzgün bir çeviri, kelimesi kelimesine çeviri, imkânsızdır. O halde çeviri, ideoloji, poetika, tartışma evreninin seviyesine göre çevirmen tarafından verilen kararların karmaşık bir ağını kapsamaktadır (Lefevere aktaran Shuping, 2013: 58).

Birçok durumda çevirmen, söylem evreni arasında, gerçek yazarı tarafından kabul edilebilir bir denge sağlamak durumundadır. Yeniden yazım esnasında, söylem evrenine karşı çevirmenin tavrı, orijinal eserin durumuna göre belirlenir ve metindeki kültürün kendi imajı çevrilir, metin türleri, kültür içinde kabul edilebilir addedilir, söylem

67

düzeyleri kültürde kabul edilebilir ve kültürel belgeleri erek kitle kullanıyor ya da kabul etmeye istekli olmalıdır. Lefevere’in kuramına göre çevirmenin seçme hakkının olmadığı mekanik bir evren sunmaz. Aksine onlar da seçebilirler, karşı ya da taraf olabilirler (Lefevere aktaran Shuping,2013: 59).

Lefevere’nin manipülasyona götüren yaklaşımında öne sürdüğü ideoloji, poetika, patronaj, söylem evreni kavramları edebi eserlerin aktarımında dikkate alınması gereken oldukça önemli kavramlar olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir bütüne götüren ve manipülasyon oluşumuna sebep olan kavramlardır. İdeoloji, tez kapsamında iddia edildiği gibi, bir eserin ortaya çıkmasında, yazılmasında ast (yazar-çevirmen) ve üst (yayınevi) ideoloji kapsamında yönetilen bir olgudur ve ast ideoloji eseri yazmaya, edebiyat dünyasına yeni bir ürün, belli bir görüş çerçevesinde kazandırmaya karar verirken üst ideoloji ise ortaya çıkan ürünü kendi görüşleri, ideolojileri kapsamında yayınlamaktadır. Lefevere’nin yaklaşımına göre en nihai kararı sistemin dışında kalan hami, patronaj vermektedir. Sistemin dışında kalsa dahi sistemi yöneten en etkili gücü elinde bulunduran hami, ideolojilerin arzu ettikleri görüşler ve kendi yaklaşımları kapsamında gelişimini sağlayacak durumda yayın yapmayı tercih etmektedir. Böylelikle sistemin dışında kalan mekanizme aslında sistemin içini yönetme yetkisini taşımaktadır. Fakat manipülasyonun da iki türü vardır; birincisi, sistemin içindeki yazarların, editörlerin vs. eseri yazarken ve çevirirken esere direkt müdahale ederek kullandıkları yöntem iken; ikincisi ise sistemin dışında kalan patronların da eseri yayınlayıp yayınlamama konusunda verdikleri karar da manipüle etme odaklı olabilmektedir. Kısacası ideoloji sistem içinden ya da dışından yönetilebildiği gibi manipüle edilmeye de oldukça açıktır.

68