• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRK ÇEVİRİ YAZININDA YAYINCILIK FAALİYETLERİ,

2.1.2. Türkiye’de 1968 Yılı Gençlik Hareketleri

Türk siyasetine 1968 yılı önemli bir tarih olarak kaydedilmekle kalmamış, aynı zamanda zihinlere de nakşedilmiştir. Bilhassa 1960’lı ve 1970’li yıllarda ara ara ortaya çıkan gençlik/öğrenci hareketleri, ülkedeki siyasi istikrarsızlıktan, refah seviyesinin düşmesinden ve gençlerin eğitim gibi birçok alanda reform isteğinden ötürü baş göstermiştir. Asutay (2013:148), tüm dünyayı etkileyen öğrenci hareketlerininTürkiye’de siyasal huzursuzluk ortamı olarak algılandığını, gençliğin aslında diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de alternatif bir yaşam, alternatif bir toplum düzeni arayışına girdiğini belirtir. Fakat gençliğin asıl meselesinin toplum ve kurumlarıyla, gelenekleri ve değerleriyle olan çatışması olduğu da vurgulanmaktadır. Aile içerisindeki bir gencin, gençliğin getirdiği buhranlar neticesinde eskimiş düzeni

74

değiştirme adına ebeveynleri ile girdiği çatışmanın daha kapsamlı hali ise ülke genelindeki gençlerin onlar için eskimiş, çağdaş olmayan düzeni yeniden kurma adına tüm ülke büyükleri ile girdikleri mücadelenin bir örneğidir. Bu mücadeleyi farklı kılan ise yıkıcı etkisinin yanında, yıpratıcı sonuçlar doğurmuş olmasıdır.

Kabacalı (2007: 157) 27 Mayıs 1960’tan sonra gençliğin toplumda büyük saygınlık kazandığını, toplumu özgürlüğe kavuşturan iki büyük kaynağın, ordu ve gençlik oldukları yönünde bir görüşün var olduğunu dile getirmiştir. Gençliğin saygınlık kazanmasının nedeni, 1960 darbesini gerçekleştirenlerin genç subaylardan oluşmasıdır, Oysa darbenin topluma sağladığı herhangi bir yararının olmamasına rağmen, gençliğin saygınlığının artması buna bağlanmıştır. Sonraki süreçte ideolojik ayrışmanın izleri görülmeye başlar ve sağ-sol ayrımı ortaya çıkar. Sağ görüşteki gençler, 6 Ocak 1962 günü Taksim Meydanı’nda toplanarak sol görüşlere yer verdiklerini iddia ettikleri Yön, Cumhuriyet, Milliyet, Dünya, Akşam gazetelerini yağmalarlar. Yaptıkları konuşmada ise zayıf iktidardan yararlanarak kendi menfur fikirlerini yaymak isteyenlerin başarılı olamayacakları, Türk gençliğinin hiçbir siyasi emelin ve gayrimilli bir ideolojinin aracısı olamayacaklarını dile getirmişlerdir (Kabacalı,2007:160). Gençlerin karşıtı görüşte yayın yapan adı geçen gazetelere saldırmalarının nedeninin, bunların etkili ve belli bir okur kitlesine sahip olmalarından duyulan rahatsızlık olduğu anlaşılmaktadır. 1964 yılında Türkiye Milli Talebe Federasyonu ve Milli Türk Talebe Birliği, “Toprak reformu”, “Türkiye-ABD ilişkileri”, “Tam bağımsızlık”, “Üniversite Reformu”, “Demokratik gelişmeyi engelleyen, Anayasa’ya aykırı kanunlar” gibi konular ile ilgili yürüyüşler düzenlemişlerdir. 1965’te ise gençliğin büyük kısmı, bakış açısını genişleterek iç ve dış sorunlarla ilgilenmeye, olaylara “toplumcu” bir bakış açısıyla bakmaya çalışmıştır.

TMTF’nin yayın organı Devrim Gençliği Dergisinin 1 Şubat 1965 günü 17. Sayısında yer alan yazı başlıkları, Toprak Reformu, Türk Sovyet İlişkileri, Türkiye’de Petrol Sorunu, TİP Toplantısı, İran, Demirel ve Ötesi, İrtica, Afrika Devrimi, Vietnam, İtalya’da Cumhurbaşkanı Seçimleri, Özel Sektör ve Yabancı Sermaye, Ereğli (Demir Çelik) Soygunu, Ekonomik Birleşme ve İşçi Hareketi vb. şeklindedir (Kabacalı,2007:163). Yazılan başlıklar, gençlerin Türkiye’nin bütün sorunları ile ilgilendiklerini ortaya koyar. Yani gençlik, ülkesini çevreleyen bütün sorunları çözüme

75

kavuşturma, tartışma arzusu içerisindedir. 1968 yılında boykot ve işgaller dolayısıyla gençlik sorunları oldukça büyük bir patlak verir ve meclisin gündemine taşınır. CHP grubu adına konuşan Nihat Erim şunları söyler:

“Bu bir patlamadır. Genç kuşağın patlamasıdır. Gençliğimiz esasında, yerden göğe haklıdır. Üniversitelerimiz, genel olarak bütün eğitim sistemimiz, baştan sona düzeltilmeye muhtaçtır. Tüm eğitim sistemimiz ıslah edilmelidir. Eğitimde eşitliği henüz sözle sağladık. Uygulamada eşitlikten uzağız. Köylü çocukları ilk eğitimden öte pek ender gidebiliyor. Vakit kaybetmeden 8 yıllık ilköğretimi mecburi kılmak için acele tedbirler alınmalıdır (Kabacalı,2007:194).”

Erim’in konuşması gençlerin taleplerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ve aslında bütün bu olayların, gençlerin huzursuzluğunun dışa vurumu olduğunu dile getirir. Eğitimde eşitsizliğin var olduğunu, acilen bu sorunu gidermenin gerekli olduğu dile getirilerek öğrencilerin, eğitimde reforma yönelik arayışlarının anlaşılır bir tutum olduğunu da doğrulamaktadır. Fakat öğrencilerin bu arayışı, yalnızca hak arayışı olmakla kalmamış, ideolojik yapılanmanın, örgütlenmenin de kendilerince haklı görülmesine neden olmuştur. Öğrenciler, kendi aralarında bile farklı görüş ve düşüncelere tahammül edemeyerek, şiddete yönelecek düzeye ulaşmışlardır. Sağ-sol örgütlenmeleri ve bu iki taraf arasında sürekli sokaklara taşan kavgaların olması, tahammülsüzlüğün, farklı görüşlere kapalı oluşun, aynı zamanda gençliğin verdiği duyguların aşırılığının göstergesi olmuştur.

1970’li yıllarda, devrimci gençlik örgütleri, Türkiye’deki sosyalist mücadeleyi en aktif şekilde yürüten militanlar olarak görülmeye başlanmış ve Türkiye’de sosyalizmin yaygınlaşmasına yönelik eylemlerin öncüleri olmuşlardır. Olayların militanist düzeye taşınması ya da halkın zihninde böyle bir algının oluşturulmasının ardından, 1972 yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan adlı gençler, anayasaya başkaldırma, Büyük Millet Meclisi’nin görevini yapmasını engellemeye çalışma gibi suçlardan dolayı idam edilmişlerdir. 1973 yılından itibaren öğrenciler, küçük örgütler kurmaya devam etmişler, Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu’nuve benzeri kuruluşları kurmuşlardır. Karşıt görüşte ise Ülkü Ocakları Derneği kurulmuş, etkili eylemlerde bulunmuştur. Örgütlenmeye yönelik çalışmalar, önceki yıllara oranla çok güçlü olmasa da nispeten varlığını sürdürmeye devam etmiştir. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra örgütlenen kuruluşların, eylemde bulunma girişimleri şiddetle bastırılır. Askeri yönetim oldukça sert, şiddet kapsamlı uygulamalarda bulunur. Söz konusu yirmi yıl Türkiye’de öğrenci/gençlik hareketliliğinin de oldukça faal olduğu, hareketlilik doğrultusunda

76

ideolojilerin yaygınlaştığı bir dönemdir. Siyasi dalgalanmaların ve istikrarsızlıkların, hayatın bütün kesimini etkilediği ise ayrıca ortaya çıkan tespitlerdendir.