• Sonuç bulunamadı

C. TÜRK HUKUKUNDA HAKKIN TANINMA SÜRECİ

I. NÜFUS POLİTİKALARI

1. Yayılmacı Nüfus Politikası

Uluslararası siyasette ulusal güç, ulusal siyasette bu gücü oluşturan etkenler önem taşır. Doğal koşullar, nüfus ve ekonomik sair hususlar, ulusal gücü oluşturan etkenlerin başında değerlendirilir.280 Nüfus artışının politikalarda önemli bir rol oynadığına ilişkin düşünceler, yayılmacı nüfus politikasının temelini oluşturur.

Malthus 281 öncesi nüfus kuramlarına bakıldığında 1500’lü yıllarda merkantilist yazarların etkisiyle nüfus artışının devletler açısından güç ve refahın getirisi olarak yorumlandığı; Aydınlanma sonrasında bu görüşün gelişerek değiştiği görülmektedir;282 ancak nüfusun, güçle orantılı olmadığını savunan yazarlar da mevcuttur.283

Nüfusun doğru stratejilerle ulusun gücüne katkısı ise yadsınamaz. Soğuk Savaş dönemine bakıldığında Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Sovyetler Birliği’nin süper

280 KIŞLALI, s. 238.

281 Malthus kuramından “Kısıtlayıcı Nüfus Politikası” başlığı altında bahsedilecektir.

282 ÇOKAR, S. 39.

283 “Alfred Sauvy, bu savları, istatistik veriler kullanarak çürütmeye çalışmaktadır.

Örneğin, Naziler iktidarı ele geçirdiklerinde, Almanya’daki doğurganlık oranı binde 14 ile en düşük düzeyindeydi. Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı sırasında, diktatörlüklerin saldırdıkları ülkelerindeki doğum oranları, saldırgan ülkelerdeki doğum oranlarından daha yüksekti. Almanya’nın saldırdığı Polonya’da doğurganlık yılda binde 27, Sovyetler Birliği’nde binde 38 iken, Japonya’nın saldırdığı Çin’de binde 45’e varıyordu. Oysa aynı tarihlerde Almanya’da doğurganlık oranı binde 20, Japonya’da da binde 30 idi. Benzer bir durum, İtalya ile İtalya’nın saldırdığı Etiyopya ve Yunanistan için de söz konusuydu.” KIŞLALI, s. 71.

99 güç olarak görülmesinde nüfuslarının etkili olduğu söylenebilir; ancak nüfus, tek başına yeterli bir etken değildir. Aksi takdirde bu devletlerin teknolojik imkânları ve siyasi politikaları göz ardı edildiğinde çok nüfuslu olan Çin ve Hindistan’dan bir farkının olmayacağı açıktır.284 Bir görüşe göre, nüfus artışının doğrudan ekonomik gelişme için öncül bir unsur olarak görüldüğü devletler, teknolojik ilerlemenin görülmediği, az gelişmiş devletlerdir.285

Teknolojik imkânların ve toplam nüfusun yanında yaş dağılımı ulusalda gücün oluşması için önemlidir; çünkü bir görüşe göre iki ülkeden genç-çalışan nüfusa sahiplik, ulusal gücün korunması için daha efektiftir.286 Demografik yarış ve yayılmacı nüfus politikası, sadece bir nüfusun topyekûn hâlde artması için değil, nüfusu oluşturan vatandaşların arasında iktidarın sürdürülebilirliği için de gözetilir.287 Aynı zamanda

284 KIŞLALI, s. 240.

285 Paul A. BARAN, Büyümenin Ekonomi Politiği (Çev. Ergin GÜNÇE), May Yay., İstanbul 1974, s. 168.

286 KIŞLALI, s. 241.

287YUVAL-DAVIS, Cinsiyet ve Millet, s. 68. Bir ülkede nüfus artışını tek sebebi doğurganlık oranının artışı değildir, göç de etkili faktörlerden biridir. Kimi zamanda bu göç dalgası, ülkedeki etnik gruplar arasında nüfus uçurumuna sebep olduğu söylenebilir. Amerika Birleşik Devletleri’nin diğer Avrupa devletlerine göre nüfusun yaşlanması korkusu olduğu pek söylenemese de ülkeye dış göçün sürekliliği başka korkulara sebep olmaktadır. Bu durum kimi yazarlara göre “beyaz” ırkın azınlığa düşmesi korkusu, bazı teorisyenler tarafından nüfusun “kahverengileşmesi” olarak adlandırmaktadır. Bkz. Paul KENNEDY, Yirmi Birinci Yüzyıla Hazırlanırken (Çev.

Fikret ÜÇGAN), Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara 1996, s. 404.

100 nüfus artışı, devletin başına gelen bir millî felaketin üstesinden gelmek için strateji olarak kullanılabilir.288

Nüfus artışı, her demograf için olumlu bir gelişme olarak görülmemiştir. Doğum oranlarındaki artışın diktatörlüklerin oluşmasında etkili olduğunu ileri sürenlerin yanında, toplumdaki kesimler arasında farkı artırdığı, bu sebeple toplumdaki dengesizliklerin her an patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Ancak bu olumsuz senaryolara karşı çıkan ve nüfus artışının bu tarz

288YUVAL-DAVIS, Cinsiyet ve Millet, s. 69; “Filistinlilerle yapılan ‘demografik yarış’, İsrail tarihinde önemlidir. İsrail Dışişleri Bakanı olarak İsrail’in (1967 savaşından beri işgal altında olan) İşgal Altındaki Topraklardan (çok kısmi olarak) çekilmesi yönünde istekliliğini açıklayan Şimon Perez’in ‘Politika, coğrafya değil, nüfus meselesidir’ demeci İsrail basınında (Ekim 1993) yer almıştır. Lübnan, Kıbrıs ve (eski) Yugoslavyasında milli anlaşmazlıkların olduğu başka toplumlarda, ‘demografik denge’ye benzer bir önem verilmektedir. Örneğin Slovenya’da en büyük parti olan Demos platformu 1991’de, açıkça ‘kadınların milletin gelecekteki askerlerini kürtajla aldırma hakkı olmamalıdır’ beyanında bulunmuştur.” YUVAL-DAVIS, Cinsiyet ve Millet, s. 68; “Devletin ele geçirdiği doğum pratiklerinin sonuçları muazzam çeşitlilik gösterir. Bazen devlet güdümlü genetik araştırmaları, Nazi Almanyası ve Sırp egemenliğindeki Bosna’da olduğu gibi yaygın ve canice saldırılara yol açar. Genetik çalışmaları bazen de doğumu teşvik kampanyaları biçimini alır. İsrail’de 1968 yılında

‘üçten fazla çocuklu ailelerin ev borçlarını karşılama’ üzere ‘Doğumu Destekleme Fonu’ kuruldu. Bunun nedeni, ‘İsrail’deki doğum yanlısı lobi”nin, ilk olarak (anti-Semitizmin yol açtığı) Nazi Holocaust’ı ve ardından (başka soylarla yapılan evliliklerin yol açtığı) ‘Demografik Holocaust’ yüzünden kırılan Yahudi halkı yeniden üretmek ve çoğaltmak’ amacını gütmesiydi. Sadece İsrail gibi militarist ve milliyetçi devletler değil görünüşte liberal devletler de bu retorik ve politikaları uygulamaktadır. Bir aidiyet örgütlenmesi (bir politik toplum) olarak devlet, aileleri doğal bir mihenk taşı haline getirerek devletin tikelliğini doğallaştıran bir aile retoriği kurar.” Jacqueline STEVENS, Devletin Yeniden Üretimi (Çev. Abdullah YILMAZ), Ayrıntı Yay., İstanbul 2001, s. 85.

101 durumlara doğrudan gebe olamayacağını ileri süren düşünürler, istatistiksel verilerden yararlanarak bu tezlerini açıklamaya çalışmışlardır.289

Tarihsel süreçte devletler tarafından nüfus artışı, güçlü ordu-güçlü millet hayalini aksettirmiştir.290 Nüfusla birlikte devletin gücünün de arttığı düşüncesinin, özellikle İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki ekonomik ve teknolojik gelişmelerle geride kaldığı söylenebilir. Daha doğrusu, nüfus artışı istenirken nüfusun diğer etkenlerinin göz ardı edilemeyeceği ve nüfusu tetikleyen birçok öğenin birlikte değerlendirilmesi gerektiği; artık nüfus artışının iş gücü odaklı talebinin, gelişmiş devletlerin ideallerinden biri olmadığı, diğer öğeler göz ardı edilirse eğer az gelişmiş devletlerin göstergelerinden biri haline geldiği anlaşılmıştır.291