• Sonuç bulunamadı

A. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ

1. Kalkınma Planları

1983 tarihli Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un kabulüne kadar olan süreçte pronatalist politikaların hız kazandığı söylenebilir. Bu dönemde Cumhuriyet Halk Fırkası parti programında ve sonrasında da 1946 yılında Demokrat Parti programında, nüfus artışının amaçlandığı açık bir şekilde yer almıştır.409 Nüfus artırma politikaları sadece Cumhuriyet Halk Fırkası’na özgü bir politika olarak yer almayıp 1960 dönemine kadar Milli Kalkınma Partisi’nden Demokrat Parti’ye birçok parti programında yer bulmuştur.410

1960 döneminden sonraysa nüfus azaltıcı politika izlenmesine, beklenenin aksine nüfus artış hızıyla kalkınma hızının aynı oranda artmasını yavaşlatan bir faktör olarak görülmesi yol açmıştır.4111960’larda pronatalist politikalardan vazgeçilerek doğum kontrol araçlarının yasallaşması yönünde bir değişikliğe yönelmenin nedenleri, nüfus artışının kentsel alandan çok kırsal alanda yaşandığı ve bunun kentlere göç,

409 Bu dönemde birçok yasal düzenleme de bu politikayı destekleyici şekilde yasalarda yer almıştır: evlilik yaşının erkekler için 17, kadınlar için 15 olarak belirlenmesi, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, kürtajın yasaklanması vd. hakkında bkz. TÜSİAD, Türkiye’nin Fırsat Penceresi: Demografik Dönüşüm ve İzdüşümleri, Haz. Cem BEHAR vd., İstanbul 1999, s. 39-40. Medeni Kanun’daki 1938 değişikliğiyle erkek ve kadın yaşının indirilmesinin nüfus politikasından öte, kentlerin dışında gerçekleşen dini evliliklere meşruiyet sağlanması amacı olduğu hakkında bkz. YURTCAN, s. 11.

410 Ayrıntılı bilgi için bkz. GÜRİZ, s. 23-26.

411 GÜRİZ, s. 15.

136 düzensiz kentleşme ve eğitim-sağlık hizmetlerinin yetersizliği olarak sonuçlanmasıdır.412

Geçiş dönemi olarak adlandırılan 1923-1965 yılları arasındaki nüfus politikalarına ve doğum oranlarına bağlı olarak nüfus artışı, en yüksek seviyeye ulaşmıştır.413Ancak belirtmek gerekir ki söz konusu nüfus artışı, doğum yanlısı politikalardan daha çok ölüm oranlarının düşmesinden kaynaklanmıştır. Her ne kadar pronatalist politikalar izlense de 1950’li yıllara kadar nüfusun hızlı bir şekilde artmamasının nedeni, ölüm oranlarındaki yükseliştir. 1950’li yıllara kadar Türkiye’de ortalama yaşam süresi 40 yılı aşmayan kısa bir süredir.414 Yıllık nüfus artışı %2,8 oranıyla 1950-60 yılları arasında en yüksek seviyede olmuştur.415

Türkiye’de uygulanan nüfus politikaları, nüfus artışı ve kürtaj hakkına yönelik pratiklerin, çoğu zaman paralellik gösterdiği söylenebilir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında özellikle savaş sonrası yetişkin erkek sayısının azlığı ve hem ordu hem ekonomi yönünden kalkınma için nüfus artırıcı politikalar uygulanmış; erken evlilik ve çocuk doğurma yönünde birçok teşvik, ülkenin ana politikalarından biri haline gelmiştir.

Ancak geçiş döneminden sonra toplam nüfus artışının hızlandığı yıllar olan 1950’li yıllardan sonra pronatalist politikalardan vazgeçilerek antinatalist politikalara göz kırpmaya başlanmıştır. Nüfus artışının bu potansiyelini, ülkenin ekonomik kapasitesi

412 Alanur ÇAVLİN vd., “Kadınların Bakış Açısından Kürtaj”, Nüfusbilim Dergisi, C.

34, S. 1, 2014, s. 54.

413 KALECİ vd., s. 1.

414 YILMAZ, s. 22.

415 YILMAZ, s. 78.

137 karşılayamamış, iş olanakları için kentlere göç beraberinde sosyal, ekonomik ve çevre sorunlarını getirmiştir. 1960’lı yıllardan sonra uluslararası alanda başlayan kürtaj ve aile planlamasındaki liberalleşme, Türkiye’de de etkisini göstermeye başlamıştır. 416 Sonrasında nüfus planlamasının yasallaşarak yürürlüğe girmesi bunun hukuktaki net göstergelerinden biridir.417 Türkiye’de 1950’lerden sonra yaşanan politika değişikliği Türkiye’ye özgü bir durum olarak görülemez. Söz konusu yıllarda, hızlı nüfus artışı kimi çevrelerce Malthus teorisinin hortlamasına sebep olmuş, nüfus artışını kontrol etme politikası, uluslararası arenada göz önüne alınmıştır.418

Nüfus artış hızının azaltılması ve nüfusun ekonomik anlamda da dengelenmesi amacıyla, tıbbi alanda ve siyasal alanda birçok çalışma yapılmıştır. Dr. Zekai Tahir Burak ve Dr. Nusret Fişek, tıp alanında çalışan doktorlar olarak, düşüklerle annelerin ölüm oranlarının arasındaki bağlantıları raporlayıp, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına sunmuşlardır.419

1965 tarihli 557 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş, sadece tıbbi tehlikeler geliştiğinde kürtajın yapılabileceği düzenlenmiştir. 1965 yılında kabul edilen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un öncesinde kamuoyu oluşturmak ve kürtajı tüm yönleriyle ele almak amacıyla birçok konferans yapılmış, bildiri

416 ÇOKAR, s. 207-210.

417 ÖZBAY, s. 275-279.

418 ÖZBAY, s. 257.

419 ERKMEN, s. 53.

138 yayımlanmıştır. 420 Kanun değişikliği çalışmalarında, Diyanet İşleri Başkanlığının 19.12.1960 tarihli raporuyla kürtajın İslamiyet’te de yerinin olduğunu vurgulanmıştır.421

Türkiye’de nüfus politikalarındaki değişiklik ve politikalar, kent nüfusundan çok kırsal nüfusa yönelik olmuştur. Kent ve kırsal nüfus arasındaki fark, doğurganlık oranlarında da gözlenir. Kırsal nüfusta sağlık imkânlarının gelişmemiş olması yüksek ölüm oranlarına sebep olmuş, bu sebeple de kırsalda yaşayan aileler için yüksek doğurganlık isteği ekonomik saiklerle devam etmiştir. 1965 yılında gerçekleşen nüfus politikalarındaki değişim, her ne kadar kırsala aile planlamasının götürülmesi ve yerel araçlarla doğum kontrolün anlatılması olarak yaşansa da bunların yüksek doğurganlık oranını azaltıcı etki yapmadığı tespit edilmiştir.422 Oysaki doğum kontrol yerine sağlık imkânlarının geliştirilmesi ve kırsal hayattaki imkânların kentlere erişmesinin kendiliğinden doğum oranını düşürücü etki yapacağı söylenebilir. Kırsal hayatta ölüm oranının yüksek olması sebebiyle doğurganlık oranının arttığı tespitinin bir istisnası olarak Avrupa’daki Türkler yer almaktadır. Yapılan araştırmalarda Avrupa’ya göç eden Türk ailelerinin sağlık imkânlarına erişimlerinin gelişmesine rağmen doğurdukları

420 YURTCAN, s. 22; “Nüfusun azaltılmasına yönelik olarak karar verme organlarındaki değişimi gösteren bir başka örnek, 1 Haziran 1961 tarihinde, Yüksek Sağlık Şurası’nın 77/2930 sayılı kararı ile Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 152 ve 156.

maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 468 ve 478. maddelerinin günün koşullarına uygun bulunmadığı, ülke sağlığı bakımından bunların değiştirilmesi gerektiğini, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bildirmesidir.” ÇOKAR, s. 211.

421 YURTCAN, s. 30

422 ÖZBAY, s. 224.

139 çocuk sayılarında bir azalmanın olmadığı, bunda ise Avrupa’da her çocuk için ödenen sosyal yardım ödeneklerinin etkili olabileceği yorumlanır.423

Türkiye’nin demografik dönüşümü diğer devletlere göre çok daha kısa sürede tamamlanmıştır. 1923-1965 yılları arasındaki nüfusun artması ve bu tarihten sonra 21.

yüzyıla kadar nüfus artış hızının azalmasının sadece devlet politikalarıyla anlatılması gerektiği kimi yazarlar tarafından eleştirilmiş, sosyal ve ekonomik nedenlerin de az çocuk yapmak için başat bir etken olduğu vurgulanmıştır.424 1965 sonrası Türkiye’nin toplam nüfusunda doğurganlığın azalmasında nüfus politikalarından çok çiftlerin bilinçli tercihlerinin etkili olduğu söylenebilir.425