• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.3. Portekiz Ekonomisinin Genel Görünümü

4.3.3. Portekiz Ekonomisi’nde Hizmet Sektörünün Yeri

Portekiz Ekonomisi, daha önce bahsettiğimiz gibi 1986 yılından önce, sonrasıyla göreceli olarak daha sosyalist bir ekonomi anlayışı ile yönetilmekteydi.

Aslında bizi bu yargıya ulaştıran şey, birliğe girişten sonra başlayan ve hızlıca gelişen özelleştirme durumudur. 1986 yılında Avrupa Birliği’ne katılımından itibaren Portekiz çok sektörlü ve ağırlıklı olarak hizmet sektörüne dayalı bir ekonomi haline gelmiştir.

(Özsümer, 2017, s.2)

Günümüzdeki birçok liberal ekonomide olduğu gibi, o dönemlerde Portekiz Ekonomisi’nde de liberal hareketlerden sonra ivme kazanan sektör olarak hizmet sektörü ortaya çıkmıştır. 1990’lı yılların sonuna geldiğimizde keskin bir hız kazanan hizmet sektörü yıllar içerisinde bazen azalan bazen de artan oranda artışını devam ettirmiştir.

Şekil 12’den yorumlanabileceği üzere, hizmet sektörünün milli gelir içerisindeki payı 1996 ve 2013 yıllarından sonra ciddi bir artış eğilimi sergilemiştir. İki büyük değişikliğin yaşandığı tarihlerden inceleme alanımız olan 2008 sonrası ile ilgilendiğimizden 1996 yılından sonraki değişiklik üzerinde durmayacağız.

Şekil 13: Portekiz Hizmet Sektörü Geliri

Kaynak: TradingEconomics, (https://tr.tradingeconomics.com/portugal/gdp-from-services) Erişim Tarihi:

24.6.2017, 14:43.

Kriz sonrası yaşanan gelişmeleri daha önceki bölümlerimizde incelemiştik. Bu gelişmelerin sonuçlarını Portekiz Ekonomi’si üzerinde gördüğümüzde, krizin ağır etkileriyle yaşandığı ilk yıllarda hizmet sektörü ciddi bir duraklamaya girmiştir. Ele aldığımız ekonominin en önemli gelirlerinden birinin turizm geliri olduğu, krizin küresel bir kriz olduğu, bu tür finansal kriz durumlarında insanların gelirlerinde yaşanan azalmadan dolayı talep güçlerinin azaldığı göz önüne alınırsa, hizmet sektörünün önemli bir parçası olan turizmin daralması nedeniyle böyle bir duraklama yaşandığını düşünebiliriz. Şekilde gösterilen verilen içerisinde konaklama ve yiyecek hizmetlerinin olduğunu düşünürsek bu yorumu daha güçlü bir şekilde destekleyebiliriz.

Öte yandan, Avrupa Birliği’nin istihdamı ile ilgili verdiğimiz veriler içerisinde, Portekiz’in işsizlik oranının (birçok ülkede olduğu gibi) 2014 sonrasında bir düşüş trendi yakaladığını söylemiştik. Buraya kadar geldiğimiz noktada ise, ek olarak hizmet sektörünün Portekiz için önemli bir gelir kaynağı olduğunu ve 2013 sonrasında yeniden bir artışı trendine girdiğini gördük. Öyleyse, bu iki değişim (işsizliğin azalması ve hizmet sektörünün ekonomi içerisindeki payının artması) arasındaki pozitif ilişkiyi görerek, istihdam ve hizmet sektörü arasındaki ilişki hakkında yorumda bulunabiliriz.

Denilebilir ki, hizmet sektörü Portekiz ekonomisi için belirleyici bir sektördür ve işsizliğin artması ya da azalması durumunu belirleyen önemli bir faktör olarak yazılabilir.

Ancak bu sektörlerin oluşturduğu verilerin işsizlik verileri ile bir ilişki içerisinde görünmesi sorunu açıklamaya yeterli değildir. İstihdamın birçok farklı iktisadi koşula göre değişmesi, daha doğru bir ifade ile, ilişki bulduğumuz neden sonuçlardaki paralelliğin gerçekleri ne kadar yansıttığı konusundaki kuşku, bizleri daha fazlasını yapmaya itmektedir. Bahsettiğimiz tarım ve hizmet sektörü verilerinin bu aşamaya kadar incelenmiş olması, Portekiz Ekonomisi’nin dinamikleri olması ile ilgilidir. Yani, işsizliğin bu sektörlerdeki değişimleri açıklıyor olması, bu sektörlerdeki değişimlerin işsizliği ne kadar açıkladığını bizlere yeterince anlatmıyor olabilir. Öyleyse, bizler bu yorumlarla yetinmeyip, Portekiz Ekonomisi için ayrı bir inceleme alanı yaratıp, daha çok makro ve mikro ekonomik veriyi yorumlarımıza dahil etmeliyiz. Daha önce gördük ki, işsel gelişmeler işsizliği anlaşılabilir bir şekilde açıklayabiliyor ve diğer taraftan küresel bir etkiye sahip olan dışsal şokların yarattığı sonuçlar da benzer ilişkiyi oluşturabilmektedir.

4.4. Portekiz Ekonomisi’nde Krizin Ayrıntılı İncelenmesi

2008 Krizi’nin ortaya çıkış sürecinden yeniden, kısaca bahsedersek (yalnızca Portekiz için) 2002 yılında AB’nin ortak para birimi olan Avro’ya geçişinden sonra ciddi anlamda bir kredi bolluğu yaşanmış ve Portekiz de bu nimetten yararlanan ülkelerden olmuştur.

Bugün, geçmiş dönemlerde yaşanan bu kredi genişlemesinin ne kadarının verimli yatırımlara dönüştüğünün hâlâ inceleniyor olması, süreci krize götüren hataların neler olduğunu saptama çabasıdır. Nitekim Portekiz süreç içerisinde sahip olduğu kredi imkanlarını verimli kullanamayan ülkelerdendir. Bu kredilerin, uzun vadeli istihdama konu olacak alanlarda kullanılmaması, emeğin uzmanlaşması için gereken uygulamaların hayata geçirilememesi ve hükümet harcamalarının sürekli artmasına modern bir sanayi üretim geleneğinin oluşturulamaması da eklenince, krize doğru ilerleyen süreç başlamış oldu. Bununla ilgili yaşananlara baktığımızda, en net olarak karşımıza çıkan, nominal ücretlerin emek verimlilik artışını aşması ve rekabetin azalması durumudur. Bu nedenle Portekiz’in cari açıkları gittikçe büyümüştür. Aynı zamanda, Orta ve Doğu Avrupa ile gelişmekte olan piyasalar, rekabetin artmasıyla birlikte özellikle de iki ana ihracat endüstrisinde, ayakkabı ve tekstil alanlarında ekonomiye baskı uyguluyordu. (Gurnani, 2016, s. 2)

İlerleyen süreçte, ABD’de başlayan kriz ve kredi derecelendirme kurumlarının ülkelerin kredi notlarını düşürerek riskli gruba dahil etmesi sonucu olarak kredi kaynaklarının kesilmesi, hükümetleri kredi bulabilmek için daha yüksek faiz oranından kredi almak zorunda bırakmış ve bu durum hükümet borçlarını doğal sınırlarına çıkarmıştır. Çünkü artan kamu harcamalarını azaltmak hiçbir hükümet/halk için olması istenen bir durum değildir. Ancak şu da bir gerçekti ki, aynı refah düzeyinde kalabilmek -kriz sonrasında- çok daha fazla borç yükü anlamına geliyordu. Bu durum, krizi yaşayan birçok Avrupa ülkesinin ortak problemiydi. 2009 yılında Portekiz ekonomisi, iç talepteki azalma nedeniyle yüzde 2,7 daralırken, durgunluk işsizliği olumsuz yönde etkileyerek tarihin en yüksek seviyelerine çıkmasına neden olmuştur. (Yılmaz, 2014, s.

63)

Borç krizine düşen AB ülkelerinde yaşanan ortak yapısal sorunları şu şekilde sıralayabiliriz: Para politikasında tek fakat maliye politikasında çok başlılık, ülkeler arasındaki ekonomik farklılıklardan kaynaklı rekabet dezavantajları, yüksek bütçe açıkları ve cari açıklar, ortak para birimine geçiş öncesinde belirlenmiş olan Maastricht

kriterlerine Avro’ya geçildikten sonra gereken önemin verilmemiş olması. (Sezgin’den aktaran: Erarslan ve Timurtaş, 2015, s. 30-31)

Portekiz Ekonomisi’nin için süreç içerisindeki borç krizinden etkilenen ülkelerin başında geliyor olması, bu sebepten yola çıkılarak bizleri kamu maliyesi ile ilgili çıkarımlar yapmaya teşvik etmektedir. Başka bir deyişle, referans aldığımız ekonominin kriz süresince tecrübe ettiği iktisadi problemler genel çerçevede kamu borçlarıyla ilgilidir ve açıktır ki bu problemleri açıklamak kamunun ekonomideki konumu ile doğrudan ilişkilidir. Belirtildiği üzere, küresel çapta yaşanmış krizin örneğimiz üzerindeki etkilerini test etmeden önce Portekiz’in süreç içerisindeki kamusal verilerine genel olarak bakmakta yarar vardır.

Şekil 14: Portekiz Ekonomisi İçin İşsizlik ve Kamu Borç Stoku (Kaynak: Eurostat)

Ekonominin sahip olduğu verilerin şekilsel gösterimini ifade eden Şekil 12’de kamu borç stoku ile işsizliğin yıllara göre oluşturduğu değişiklikler gösterilmiştir. Bu görüntü ile güçlü bir yoruma ulaşmak pek mümkün değildir ancak şekildeki, genel hatlarıyla oluşmuş değişimlerin oluşturduğu trenlerde bir benzerlik düşünülebilmektedir. O halde, Portekiz Ekonomisi için 2008 Krizi sonucunda oluşan borçlanma durumları ve işsizlik arasında matematiksel bir yorum yapabilmek için, iki iktisadi olgu arasında ilişki aranabilir konumdadır.

İşsizlik 0,0

20,0 40,0 60,0 80,0

2000Q1 2001Q1 2002Q1 2003Q1 2004Q1 2005Q1 2006Q1 2007Q1 2008Q1 2009Q1 2010Q1 2011Q1 2012Q1 2013Q1 2014Q1 2015Q1 2016Q1

İşsizlik KBS

4.5. Portekiz Ekonomisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma A. Model

Kriz ile ilgili varılan ortak görüşlerin çoğunun, var olan mali bir disiplinsizlik durumunu (ekonomileri bu disiplinsizliğe sevk eden nedenler süreç olacak incelenmişti) işaret ettiğini görmekteyiz. Bunu kendimize referans alarak gerçekleştirilecek olan olayı anlamlandırma çabalarının bu çizgide ilerlemesi beklenen sonuçtur. Öyleyse Portekiz Ekonomisi için bu incelemeyi meydana getirmeden önce, oluşturulabilecek matematiksel fonksiyonu tanımlayalım.

Öncelikle, çalışmamızın teorik kısmında belirtilmiş olduğumuz iktisadi okullar ve onların işsizlik için varsaydıkları görüşlerinden bahsedebiliriz. Bu konuyu incelerken, Liberal ve Keynesyen İktisat’ın ortak yönü olarak ücretlere değinmiştik.

Aynı zamanda işsizlik ve ücret ile ilgili fikirlerinin bu noktadan sonra ayrıldığını ifade etmiştik. Bu varsayım üzerinden yola çıkarak ücret ile ilgili bir model düşünebilirdik.

Ancak birçok toplumda olduğu gibi, ücret talep eden emek gücünün doğrudan ya da ona bağlı olarak sahip olduğu ücreti belirleyen asgari ücret, Portekiz Ekonomisi için ciddi bir dalgalanma yaşamamıştır. Bu durumu, ücretler için, krizden etkilenmeyen veri olarak yorumlarsak, neden modele eklemeyeceğimiz anlaşılabilmektedir.

Öte yandan, bugüne kadar, modern makroekonomi için en önemli varsayımlardan biri olan Phillips Eğrisi’nin öngördüğü işsizlik-enflasyon ilişkisinin neden test edilmeyeceği ise, daha önce belirtilen enflasyon oranındaki gelişim ile ilişkilidir. Görülebiliyor ki, enflasyon oranının referans yıllar içerisindeki gelişimi, onu, krizden dramatik şekilde etkilen bir değişken yapmaktan uzaklaştırmıştır.

Modelde, Portekiz Ekonomisi için gerçekleşen kamu borç stoku verileri, ilgili bölümlerde incelendiği üzere ekonomideki istihdam kavramını derinden etkilemiş olabilecek veriler olduğundan modele eklenmiştir. Dahası, kamunun ekonomideki rolünün güçlü olduğu, yani, bölgedeki diğer ülkelerle kıyaslandığında daha az liberal bir ekonomi anlayışı için ilgili veriler daha açıklayıcı olabilmektedir. Bu durum, bahsedilen bağımsız değişkenin modele eklenmesindeki diğer değişkendir.

Modeldeki iki bağımsız değişkenden ikincisi, kamu tahvil getirisi (faiz) olarak seçilmiştir. Krizin henüz baş göstermediği süreçlerde kredilere rahat ulaşılabilme durumunun sağlayıcısı olan faizlerin bu özelliğini kaybetmesi, değişkenin modele eklenme sebebidir. Öyleyse, modeli şu an için görmek istediğimizde,

İşsizlik = ɑ + ß1 Kamu + ß2 Faiz + et

biçiminde yazılabilir. Modelde, işsizlik değişkeni için kullanılan veriler, yaş ve cinsiyete göre elde edilen işsizlik verilerdir. Ayrıca, referans yıllar olarak 2000-2016 yılları arasında veriler çeyrek dilimler olarak kullanılmıştır. Serinin incelenmesinden önce serilerin logaritmaları alınmış ve mevsimsellik etkisinden arındırılmıştır.

B. Uygulama

Serilerin logaritmaları alınmış ve mevsimsellik etkisinden arındırılmıştır.

Aşağıda, modelin uygulanmasında kullanılan testler ve elde edilen değerler verilmiştir:

ADF Birim Kök Testi Sonuçları

Değişken Düzey Değerler Birinci Fark

ADF Test

lnissizlik -0.914 0.947 -3.243 0.022*

lnfaiz -2.912 0.166 -3.395 0.015*

lnkamu -1.802 0.692 -4.005 0.003*

Not: (*) işareti serilerin %5 düzeyinde anlamlı olduğunu ifade etmektedir.

PP Birim Kök Testi Sonuçları

ADF ve PP birim kök testleri tüm serilerin birinci farkta durağan olduğunu göstermektedir. Bu durum seriler arasında eşbütünleşme ilişkisini araştırmamız için yeterli bir nedendir.

Değişken Düzey Değerler Birinci Fark

PP Test

lnissizlik 0.012 0.996 -5.382 0.000*

lnfaiz -1.879 0.655 -4.843 0.000*

lnkamu -1.705 0.738 -8.181 0.000*

Var analizinden elde edilen sonuçlarda gecikme uzunluğu Schwarz Kriterine göre 1 olarak tespit edilmiştir. 3 numaralı modelin kullanıldığı eşbütünleşme sonuçları şunlardır:

r=0* 0.283911 36.19886 29.79707 0.0080

r≤1 0.169162 14.15806 15.49471 0.0787

r≤2 0.028773 1.926891 3.841466 0.1651

r=0* 0.283911 22.04079 21.13162 0.0372

r≤1 0.169162 12.23117 14.26460 0.1023

r≤2 0.028773 1.926891 3.841466 0.1651

Not: (*) işareti hipotezin %5 değerinde reddedildiğini ifade etmektedir.

Analiz sonuçları 1 adet eşbütünleşme analizinin varlığını ortaya koymaktadır.

Buna göre serilerin uzun dönemde birlikte hareket ettikleri söylenebilir. Ancak söz konusu dönemler arasında Portekiz için yapısal kırılmaların varlığı söz konusu olabilmektedir. Bunun için yapılan Bai-Perron (2003) yapısal kırılma testi 2009Q2 dönemi için 1 adet yapısal kırılma tespit etmiştir. Bahsi geçen kırılma için 2008 yılında anlaşılan krizin yarattığı ağır tasarruf önlemleri ile birlikte gelen siyasi gelişmelerden bahsedilebilir. Yaşanan bu süreç ekonomideki dönüşümlerin başlangıcı olabilir. Bu anlamda modelimizde yapısal kırılmaların etkisini dikkate almak için bir adet dummy değişkeni eklenmiştir. Modelimiz,

Lnissiz = β0 + β1lnfaiz + β2lnkamu + β3dummy2009Q2 + ut şeklinde yazılabilir.

Bu modelden hareketle elde edilen uzun dönem katsayıları şöyledir:

Dynamic Least Squares (DOLS) Sonuçları

Değişken Katsayı Standart Hata t İstatistik Olasılık

lnfaiz 0.034461 0.057256 0.601869 0.5497

lnkamu 1.815271 0.201889 8.991430 0.0000

dummy -0.192505 0.092325 -2.085073 0.0417

c -4.964954 0.771180 -6.438124 0.0000

R2 = 0.944 SSR =0.426

ܴത = 0.934

Elde edilen bulgular modelin genel olarak anlamlı olduğuna işaret etmektedir.

Katsayılar incelendiğinde kamu borç stokunun katsayısının pozitif ve anlamlı, krizlerin etkisini ölçen dummy değişkeninin katsayısının ise negatif ve anlamlı olduğu görülmektedir.

Modeldeki en dikkat çekici durum olarak, sabitin negatif ve anlamlı bir değer almış olması, işsizliğin, yapısal değişimlerin başladığı dönem ile birlikte alınan önlemlerle azalmaya başlaması demektir. Bu sonuç, işsizliği azaltmak için önem politikalarının oluşturulduğunu, oluşturulan politikaların buna uyum sağlayabildiği anlamına gelmektedir.

Faiz oranı değişkeninin ise işsizlik üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

4.6. Portekiz Ekonomisi’nin Krizden Kurtulma Çabaları

Krizin yeterince anlaşılması ve yetkililer tarafından kabul edilmesi, daha büyük etkilerin oluşmasının önüne geçilebilmesi için önlemleri beraberinde getirmiştir. Söz edilen önlemler süreç içerisinde kendisini birçok uygulama ile göstermiştir.

Kamu kesiminin ekonomiye müdahalesi anlamlarından biri olan kamu harcamalarının olası krizler durumunda azaltılmak istenmesi, krizden kurtulabilmek için eldeki tek argüman olsa dahi, bunu başarabilmek çok kolay değildir. Portekiz için bu durum süreç içerisinde kendisini tam anlamıyla göstermiştir. Bu amaçla yapılan, yani, kamu bütçesine ait bozuklukların giderilmesi için oluşturulan istikrar programının reddedilmesi, dönemin başbakanı Jose Socrates’in

istifasına sebebiyet vermiştir. 2013 yılına kadar bütçe açığının GSYH‟nin % 2'sine düşürülmesini öngören söz konusu program, emekli maaşlarının dondurulması, 1500 Euro‟dan fazla olan kamu kesimi maaşlarında % 5 ila % 10 arasında kesinti yapılması, sağlık, eğitim harcamalarının ve yerel yönetimlerin bütçelerinin kısıtlanması gibi tedbirler içermektedir. (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2012, s.7-8)

Uzun yıllar siyasi istikrarsızlığın yarattığı sorunlar ile ekonomik ilerlemede problemler yaşamış olan Portekiz, bu durumu yeni bir istikrarsızlık ortamı içerisinde yaşama riski ile karşı karşıya kalmıştır. Üstelik bu kez, karşısında daha küresel ve işlerin çok kısa sürede çok daha kötü durumlara dönüşebileceği bir dünya ile karşı karşıya kalmıştır. Gelişmeler, kredi derecelendirme kuruluşlarının Portekiz Ekonomi’sinin kredi notunu düşürmesiyle ilerlemiştir. Bu durum ise, ekonomideki sermaye akışının ve yatırımların azalması anlamına gelmiştir. İstihdam, bu gelişmeler neticesinde en çok etkilenen ekonomik kavramlardan biri olmuştur. Portekiz için 2008 Krizi sonrasında yaşanan işsizlik artışının temelinde bu süreçte yaşanan gelişmeler yatmaktadır.

Gelinen nokta, o ana kadar AB’den yardım talebi etmemekte direnen Portekiz için son çare olarak yardım talebinde bulunmayı gerektirmekteydi. Çünkü ciddi bir borç stoku ile birlikte yaşanan durgunluk problemlerin dış yardım olmadan çözülemeyeceği anlamına geliyordu. Nihayetinde, Portekiz, Avrupa Birliği ve IMF arasında yapılan anlaşma ile Portekiz’e 78 milyar Avro finansal dış yardım verilmiştir. Bundan sonra sorulacak kritik soru, Portekiz’in bu yardımla yaşanan krizden çıkıp çıkamayacağıydı.

Endişe edilen, daha büyük bir kriz ortamının oluşmasıydı.

Bu gelişmeler yaşandığında, benzer bir kriz yaşayan Yunanistan daha yüksek miktarda yardım talebinde bulunmuş ve gerekli finansal yardımı çoktan almıştı. Ancak asıl endişenin Portekiz’in yardım talebinden sonra yaşanması, neden Portekiz Ekonomisi’nin kendimize örnek seçtiğimizin cevaplarından bir diğerini oluşturmaktadır.

4.7. Krizden Büyümeye Geçiş

Ekonomi, yardım talebinde bulunduktan sonra, adeta yoğun bakıma alınmıştır.

Yaşanacaklar, 3 Mayıs tarihinde 2011-2014 yıllarını içeren bir Ekonomik Uyum Programı çerçevesinde gerçekleşecekti. Yürütülen müzakerelerde Portekiz tarafından, üç aşamalı bir stratejinin uygulanması taahhüt edip, (i) Orta vadede kamu borçlarının

GSYİH’ye oranının düşürülmesi kamu-özel sektör ortaklıkları ve kamu iktisadi teşekkülleri üzerinde kurulacak daha iyi bir mali kontrol sistemi ve yapısal mali önlemler ile desteklenen güvenilir ve dengeli bir kamu maliyesinin iyileştirilmesi stratejisinin oluşturulması, (ii) emek piyasalarında, yargı sisteminde, sanayi ile konut ve hizmet sektörlerinde yapılacak yapısal değişikliklerle potansiyel büyümenin artırılması, yeni istihdam alanlarının oluşturulması ve rekabet gücünün geliştirilmesi ve (iii) mali sektörün alınacak çeşitli önlemlerle desteklenmesi bu stratejinin temel bileşenlerini oluşturmaktadır. (European Commission, 2011, s. 147)

Uyum programı dahilinde gerçekleştirilen uygulamalar ile birlikte iç talepte bir düşüş yaşanmasına rağmen, sanayi üretiminde bir miktar düzelme görülmüştür. İç talepte yaşanan düşüş, anlaşılabileceği üzere, kamu maliyetsinde amaçlanan düzelme için alınan önemlerle ilgilidir.

İlerleyen dönemlerde Portekiz Ekonomisi’nin uyguladığı reformlar ve politikalar, krizin etkilerinin azaltılmasında başarılı bir süreç yaşamıştır. Nitekim bugün baktığımızda ekonominin 2017 yılı ilk çeyreğinde %2,8 büyüdüğünü görmekteyiz.

Üstelik geçen yılın ilk çeyreğine göre bu oran beklenenin üzerinde bir büyüme rakamıdır. Dahası, reel büyümenin %1 civarında olduğu belirtilmektedir. O halde, Portekiz’in büyüme sürecine geçişini (zaman zaman daralmalar olsa da) verilerle görmek istediğimizde,

Şekil 15: Portekiz Ekonomisi’nde Yardım Sonrası İşsizlik ve İstihdam

Kaynak: OECD

Şekil 14 ile karşılaşmaktayız. Toplam emek gücünü içerisindeki işsiz kişi sayısının oransal ifadesi olarak işsizlik, 2012 yılı sonrasında kamusal problemlerin giderilmesi

0

2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

İşsizlik İstihdam

için gerçekleştirilen uygulamalar ile bir miktar artış gösterse de, daha sonraki yıllarda kayda değer oranlarla azalma eğilimi içerisinde görülmektedir.

Öte yandan, çalışma yaşındaki emek faktörünün istihdama dahil olan kısmı olarak ifade edilebilecek istidam verileri incelendiğinde ise, işsizliği açıklayabilecek düzeyde, yardım sonrası negatif bir büyüme gösterse de, ilerleyen yıllarda pozitife geçerek istihdamın arttığını bizlere söylemektedir.

Öyleyse artık şunu söyleyebiliriz ki, Portekiz Ekonomisi için uygulanan yardım programı amacına hizmet edebilmiştir. Bu uyum programları içerisinde işsizlik ve istihdam problemlerini çözmede (PIIGS ülkeleri olarak) en başarılı ülke İrlanda olmuştur.

4.8. Krizden Büyümeye ve İşsizliğe Portekiz Ekonomisi Yorumu

Şu ana dek, Portekiz ve dönemin ifade edilebilmesi için hakkında bilgiler verilen ekonomilerin yaşadıkları, istihdamın ve işsizliğin açıklanmasına yönelik ifadelerdi. Bu nedenle Portekiz Ekonomi’sinin şu anda içinde bulunduğu durumu artık belirtmek gerekmektedir. Aslında, 2015 yılında yapmış olduğu çalışmasında, Pedro Portugal Portekiz Ekonomi’sindeki işsizlik kavramının yeri hakkında bizlere açık bilgiler vermektedir. Bunu referans alırsak kriz, büyüme ve işsizlik arasındaki bugünkü ilişki şöyledir:

‘’Ekonomik durgunluk bitti, işsizlik sağlıklı bir hızda azalıyor ve dışsak rekabet şaşırtıcı bir hızda onarıldı. Şu kesinlikle söylenebilir ki, ekonomik kurtulmaya giden yolun en acılı kısmı sona erdi.

Yine de, emek piyasaları ve üretimdeki yapısal reformlar hâlâ daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır. Özellikle, diğer güney ülkelerinde olduğu gibi, ücret ayarlama sistemi kalıcı yüksek bir işsizlik oranının ana sorumlu faktörüdür.’’ (Portugal, 2015 s.

20)

5. BÖLÜM

SONUÇ

Avrupa Kıtası’nda yer alan ülkeler, yaşanan büyük savaşın ölümcül etkilerini ortadan kaldırabilmek için başlattıkları entegrasyon süreci ile, sınırları 28 ülke ve parasal birliğe dayanan büyük bir Birlik’e dönüştürebilmişlerdir. Geçen yıllar içerisinde yıkımın etkileri minimize edilmiş, hali hazırda var olan teknolojik ve diğer üstünlüklerle birlikte bölge, Dünya’nın en verimli sahalarından biri haline gelmiştir. Bakıldığında, 20.

yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan emek gücü arayışı, bölgenin dinamiklerini ve gelişmişliğini bizlere göstermiştir. Elbette ki bu bahsettiklerimiz, sürecin olumlu taraflarıdır. Ancak diğer yandan Birlik’in oluşma sürecinde göz ardı edilmiş birçok olumsuzluk bulunmaktaydı ve bu olumsuz hava kriz dönemlerinde kendisini tüm netliğiyle gösterecekti. Nitelim, 2008 yılına gelindiğinde yaşanan kriz bunu bizlere açıkça göstermiştir.

Birlik’in entegrasyon sürecinin olumsuz ve belki de en ciddi tarafı, bölgesel gelişmişlik farklılıklarıdır. Elbette ki birlik içerisinde kültürel ve siyasi olarak ciddi farklılıklar olsa da emek piyasasını etkileyen faktörlerin başında gelişmişlik farklılıkları gelmektedir. Öyle olacak ki, kriz esnasında aynı topluluk içerisinde yer almasına rağmen her ülkenin çok farklı boyutlarda bir etkiye maruz kalmış olması bu çalışmanın çıkış noktası olmuştur.

Çalışma boyunca incelenen ülke verilerinin bizlere gösterdiği bir gerçek vardır ki, bu gerçek, Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin içinin tamamen doldurulamamış olmasıdır. Çünkü 2008 Krizi yaşandığında ortaya çıkan kaynak yetersizliği, refahtan payını almış, gelişmemiş (ancak Birlik sınırları içerisinde olduğundan gelişmiş bir ekonomi davranışı sergileyen) ülkelerin işsizlik problemiyle yüzleşmesine yol açmıştır.

Kaynakların bol ve ulaşılabilir olduğu dönemlerdeki sermaye birikim yetersizliği,

Kaynakların bol ve ulaşılabilir olduğu dönemlerdeki sermaye birikim yetersizliği,