• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.2. Portekiz Ekonomisi

Portekiz Ekonomi’sinin Avrupa Birliği’ndeki hikayesi 1986 yılında başlamıştır.

Bu tarihin içerisinde bulunduğu ekonomik, politik ve dış dünya ile ilgili şartlar göz önüne alındığında, Portekiz ve İspanya gibi ciddi siyasi bunalımları arkada bırakmış ancak bu etkilerin henüz tamamen silinmediği ülkelerin Avrupa Birliği’ne dahil olması birlik açısından önemli hale gelmiştir. Özellikle Avrupa Kıtası’nın içerisinde bulunmaları, ileride oluşabilecek problemlerin henüz bu aşamada yok edilmesi açısından oldukça önemliydi. Bu sebeptendir ki, Portekiz Ekonomisi’nin tarihsel sürecini 2008 Krizi’ne yakınsamadan önce, politik ve jeopolitik konumlarını irdelemek, daha geniş ayrıntılara sahip bir resim çizmek açısından değerlidir. Çünkü değindiğimizde göreceğimiz üzere, dönemin siyasi hareketleri ekonomik koşulları ciddi oranda etkileyecek bir seviyede tezahür etmiştir.

Bu konuya geçiş yapmadan önce, Portekiz Ekonomisi için bazı verileri görmemiz gereklidir. Ortaya konulacak veriler elbette ki ekonomik şartların getirdiği sonuçlarla doğrudan ilgilidir ancak yapı itibariyle Portekiz’in Birlik içerisindeki diğer ülkelerden ayrılan özelliklere sahip olmasının da bu veriler üzerinde söz sahibi olduğu bir gerçektir.

Tablo 4:

Portekiz Ekonomisi’nin Temel Makroekonomik Göstergeleri

Kaynak: Eurostat, OECD ve Inflation.eu verileri kullanılarak hazırlanmıştır.

Portekiz Büyüme İstihda m

İşsizlik Enflas. İhracat İthalat Kamu Bütçe

Tablo üzerinde yer alan veriler oransal göstergelerdir. İstihdam ve işsizlik verileri sırasıyla toplam nüfus içindeki ve toplam emek gücü içerisindeki oran anlamına gelirken, ihracat ve ithalat kalemleri, bu iki göstergenin GSYİH içerisindeki payını ifade etmektedir.

Bu verilere bakarak, ilk olarak istihdam ve işsizlik oranlarında yaşanan sert değişimlerin birlikte hareket ettiğini görebiliriz. Büyüme oranının buna eşlik ettiğini ve enflasyon oranının bu gelişmelere rağmen ciddi bir dalgalanma içinde olmadığını görebilmekteyiz. Ek olarak, ikinci dikkat çekici nokta, kamu bütçesi ve net dış borç verileridir. Bu oranların referans yıllar içerisinde ekonomi için olumsuz anlama gelen bir seyir izlediğini (bütçenin sürekli açık verdiğini, net dış borcun da dramatik seviyelere ulaştığını) görebilmekteyiz.

4.2.1. Portekiz’in Yakın Siyasi Geçmişi

Portekiz, konum itibariyle Avrupa’nın Güneybatı kıyısında yer alan, yüz ölçümü itibariyle küçük bir alana yayılmış cumhuriyet devletidir. Buradan yola çıkarsak ve tarihteki yerine bakarsak kültürel anlamdaki çeşitlilik ve zenginliğin yanı sıra Avrupa Kıta’sının en önemli sorunlarından olmuş olan pazar arayışına coğrafi keşifler yoluyla hizmet etmiştir.

Yüzyıllar içerisinde krallıklar ve imparatorluklar ile süregelmiş bir tarih yaşasa da 20. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinde cumhuriyete geçiş başarıldı, fakat hemen arkasından başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle ülkedeki kaos devam etti. 28 Mayıs 1926’daki askeri darbeyle kurulan diktatörlük rejimi ülkeyi 1932’ye kadar yönetti. (Aljazeera TURK, http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-portekiz, Erişim Tarihi: 5.7.2017) Bu dönem içerisinde coğrafi olarak yakın olduğu Afrika Kıtası’nda sömürgeler elde eden diktatörlük, ikinci büyük savaşın getirdiği rüzgar ile buradaki otoritesinin önce zayıflaması ve daha sonra da sona ermesi durumuyla karşılaşmıştır. Bahsedilen süreç, 1974 yılında ‘’Karanfil Devrimi’’ olarak adlandırılan kansız bir askeri darbe ile ülkenin yönetimini yeniden demokratikleşen bir sürece sokmuştur. 1976 yılında kabul edilen anayasa ile demokratik bir cumhuriyet halini alan Portekiz, sonuç olarak, demokratikleşen süreç, iç dünyada yaşanan bunalım ve kaosun sonra ermesiyle, siyasi istikrarı yakalamıştır. Siyasi olarak yakalanan bu istikrar, ülkenin yüzünü uzun yıllardır geride bırakılmak zorunda kalan ekonomiye doğru çevirmesine zemin hazırlamıştır.

Böylelikle Avrupa Birliği’ne dahil olunan 1986 yılının anlamı daha net olarak görülebilmektedir. Çünkü kendi içerisinde siyasi olarak yaşanan kaoslar ve belirsizlikler her daim ekonomik ilerlemenin önemli bir değişkeni olmuştur. Temelde, Portekiz için ekonomik geçmiş ile ilgilenmeden önce, siyasi geçmişi görmek isteyişimizin sebebi budur. Diğer yandan, Avrupa Birliği’nin kurulmasına öncülük eden ülkelerin, kıtanın en batısında yer alan bu devleti Avrupa Birliği’ne neden almak istedikleri ayrı bir soru işaretidir. Bu çalışmanın ilk açıklamalarında yer alan farklı kültürler, düşünce yapıları, ekonomik dinamikler ile ilgili açıklamalar tam olarak bu noktayı işaret etmek amacıyla belirtilmişlerdir.

Portekiz’in ekonomik yapısını ifade etmek amacından çok uzaklaşmadan, bu konu ile ilgili olarak bazı noktalara ışık tutmakta fayda vardır. Yorumlar incelendiğinde, ki bu yorumlar ciddi bir destek görmektedir, Portekiz’in Avrupa Birliği’ne giriş sürecindeki gelişmeler, ülkenin ekonomik olmaktan öte siyasi olarak birliğe dahil olduğunu işaret etmek yönündedir. Olasıdır ki, 1980 yılından sonra liberalizmin yeni yorumu olarak karşımıza çıkan Neo-Liberal akımın önerdiği siyasi yapı, karşı kutbunda yer alan sosyalist ekonomi ve siyasi yönetim anlayışının varlığını doğru bulmamış, -bir yorumdan ötesi olmasa da- Portekiz’in birliğe dahil olma sürecini siyasi gerçekliklerle etkilemiştir. Daha basit bir ifade ile Portekiz’de meydana gelecek yeni bir sosyalist hareketin bu birleşme ile önüne geçilmeye çalışılmıştır, denilmiştir. Elbette ki bunların hepsi birer varsayımdır, ancak göz önünde bulundurulmasında fayda vardır. Çünkü Portekiz’in herhangi bir şehrinin duvarlarında bu sosyalist etkileri ifade eden çizimler, yazılar görmek çok muhtemeldir. Öyleyse, Portekiz’in tarih sürecine, diğer Avrupa Birliği ülkeleri ile olan ilişkilerini kısaca eklemek, konu bütünlüğü ve ekonomi tarihine geçişi sağlamak için değerlidir.

4.2.2. Portekiz ve Avrupa

Avrupa Birliği’nin temelleri atıldıktan sonra, kıta içerisinde yer alan ülkelerin birliğe dahil olma süreçleri başlamıştır. Bu süreç Birlik’in genişlemesi olarak da adlandırılmaktadır.

Portekiz ve bu dönemler karşılaştırıldığında, ülkenin 3. Kuşak Genişleme sürecinde yer aldığını görmekteyiz. İspanya ile birlikte Birlik’e dahil olan Portekiz, bu süreçte birçok karşı çıkış ile karşı karşıya kalmıştır. Genel algı olarak karşımıza çıkan sebepler incelendiğinde, Portekiz’in ekonomik ve siyasi olarak birçok Avrupa ülkesinin

gerisinde olması gösterilmiştir. Dönem esnasında, kimse, siyasi bunalımlardan yeni çıkmış, yenisinin tekrarlanmamasına garanti verilemeyen bir ülkenin bulunduğu bir birlik hayal etmemekteydi. Dahası, o dönem içerisinde bulunan tarım politikaları nedeniyle oluşan üretim fazlasını daha da artıracak, ekonomik dinamikleri tarıma dayalı bir ülkenin birliğe dahil olması istenmemekteydi. Yani, AB bu dönemde uyguladığı tarım politikasının yol açtığı üretim fazlası sıkıntılarıyla karşı karşıya olduğu için, İspanya ve Portekiz'in üyeliğine karşı ciddi bir muhalefet oluştu. Ancak Akdeniz'in AB açısından jeopolitik önemi ve genişleme politikasının başarısı tüm bu tartışmaların aşılmasını sağladı. (Avrupa Birliği Bakanlığı, http://www.ab.gov.tr/109.html, Erişim Tarihi: 5.7.2017)

Süreç ve gelişmeleri daha önceki konularla harmanlarsak, Portekiz’in birliğe giriş sürecinin ekonomik olmaktan çok siyasi bir sonuç olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Çünkü yukarıda belirtildiği üzere, çok ciddi olması muhtemel ekonomik problemler varken, yalnızca konum itibariyle bir ülkenin herhangi bir birliğe dahil olması başka türlü açıklanamayabilir.

Ele alınan tüm gerçeklik ve varsayımları anladıktan sonra, artık, Portekiz’in ekonomik yönüne doğru yol alabiliriz. Bu yolculuk esnasında, Portekiz’in sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar incelenecek, bazen diğer ülkeler ile kıyaslanacak ve 2008 Krizi’ne doğru giden bir süreç oluşturulacaktır. Nihayetinde ekonomik koşulları da anlamlandırarak kriz ve kriz sonrası gelişmeler ele alınacak, işsizlik açıklanmaya çalışılacaktır.

Son olarak bilinmesi gereken, Portekiz’in Birlik’e üyeliği öncesi tüm dünyayı etkileyen 1970’li yıllardaki petrol krizlerine ve Portekiz’in bu süreçteki tecrübelerine yer verilmeyecek olmasıdır. Bu süreç içerisinde su götürmez bir gerçek olarak işsizlik ciddi oranda etkilenmiştir ancak bizlerin bu çalışma içerisindeki asıl hedefi 2008 Krizi olduğundan bu süreç incelenmeyecektir. Çünkü 1970 yılında yaşanan –politik ya da ekonomik olsun- petrol arzı şokları ve krizler, 1980 sonrasında değişmiş olan dünya ekonomik anlayışı ile birlikte sadece bir tekrar olacak, çalışmamızın ortaya çıkış noktasına katkı sağlamayacaktır.