• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.12. Avrupa Birliği, İşsizlik ve Politika

Daha önce bahsettiğimiz gibi, işsizlik oranı 2008 krizi sonrası dramatik seviyelere ulaşmıştır. Şu ana dek elbette ki politika yapıcılar bu durumun olumsuz etkilerini gidermek ve finansal piyasalarda istikrarı sağlamak için bazı politikalar geliştirmişlerdir. Çünkü tahmin edilebilir ki, bu krizin gerisinde finansal zayıflıklar

yatmaktadır. Bu nedenle yapılan çalışmalar ile ilgili bilgileri sunmadan evvel, Avrupa için Ekonomi Politikası Belirsizlik İndeksi’ni paylaşmak konunun zenginleştirilmesi açısından değerlidir.

Şekil 10: Avrupa Ekonomi Politikası Belirsizlik İndeksi

Kaynak: FRED, (https://fred.stlouisfed.org/series/EUEPUINDXM), Erişim Tarihi: 23.11.2016.

Şekil 10’daki verileri incelediğimizde Avrupa’daki politikalardaki belirsizliklerin 2008’den 2014’e kadar ciddi oranda artığını görmekteyiz. Bu veriler bizlere aynı dönem için kullandığımız işsizlik oranlarını hatırlatmaktadır. İşsizlik de, bu yıllar arasında benzer bir çizgide artmıştır. Öyleyse diyebiliriz ki, bu indeks tüm açıklayanlarını içermemiş olsa da işsizliği tarif eden bir çizgide oluşmuştur. Özellikle 2014 sonrası belirsizliklerdeki azalan eğilim, yine işsizlik ile paralellik göstermiştir.

Öyleyse bu aşamada işsizlik ile gerçekleştirilen politikalar arasında bir ilişki vardır demek yanlış olmayacaktır. Bu açıklamalardan sonra artık, işsizliği azaltmak amacıyla gerçekleştirilen çalışmalara ve sonuçlarına değinebiliriz.

Keregel J. (2008): Çalışma, Keynes’in işsizliği azaltmak için ortaya koyduğu politikaları, uluslararası sermaye akımları, borçlanma ve ödeme kavramlarını inceleyerek ele almaktadır. Sonuçlara göre, incelenen kavramlar, hâlâ işsizliği azaltmak amacıyla politika yapma konusunda geçerlidir. Ayrıca sonuçlar arasında finansal istikrarın sağlanabilmesi bu kavramların önemli olduğu da yer almaktadır.

Guzman G. (2014): AB ülkelerinde istihdam politikaların ne derece etkin olduğunu inceleyen araştırmada, staj ile birlikte bunlara yapılan harcamanın toplam gelire oranı test edilmiştir. 28 Avrupa Birliği ülkesinin 11 yıllık verileri ile gerçekleştirilen testte karşımıza çıkan sonuç, staja önayak olmanın işsizliği azaltmada

0,00000 50,00000 100,00000 150,00000 200,00000 250,00000

2000‐01‐01 2001‐01‐01 2002‐01‐01 2003‐01‐01 2004‐01‐01 2005‐01‐01 2006‐01‐01 2007‐01‐01 2008‐01‐01 2009‐01‐01 2010‐01‐01 2011‐01‐01 2012‐01‐01 2013‐01‐01 2014‐01‐01 2015‐01‐01

önemli bir etkisinin bulunduğudur. Devlete ait istihdam organlarının bu süreçte işsizliği azaltmada önemli rolünün olduğu ifade edilmektedir. Dahası, vergi kredileri ve doğrudan iş yaratma gibi politikalar işsizliğin azaltılmasında etkili değildir ve emek piyasasında çarpıklık meydana getirmektedir.

Serres A. ve Murtin F. (2013): 24 OECD ülkesinin 1985-2007 verilerinin kullanıldığı araştırmada, politikaların uzun dönem işsizlik oranında oynaklıkları artırdığı ifade edilmiştir. İşsizlik yardımlarının daha uzun döneme yayılması, daha sıkı bir ürün pazarı düzenlemeleri ve istihdam koruma yasası, işsizlik oranının zaman içerisinde daha uzun bir sürece yayılmasıyla ile ilgiliyken, aktif emek piyasası politikalarındaki bir harcama artışı, işsizlikte kalıcılığı azaltmaya yardımcı olmaktadır.

(Serres ve Murtin, 2013, s. 22)

Farmer R. E. A. (2009): Genel hatları itibariyle iki sorunun cevabının arandığı çalışmada, sorulardan ilki ‘’Mali politikalar krizden çıkabilmek için bize yardım edebilir mi?’’ iken, ikincisi ‘’Daha az maliyet ile daha yüksek etkinlikte alternatif bir mali politika var mıdır?’’ sorusudur. Bulgulara göre, soruların yanıtlar evettir. Elde edilen sonuçlara göre, stok marketinde yaşanacak bir olumsuzluk, kendiliğinden oluşan bir güven krizine yol açacaktır ve bu, ekonomiyi düşük işsizlik dengesinden yüksek işsizlik bulunan bir dengeye taşıyacaktır. İyi tanımlanmış, maliyetli araştırmadan sonra gelen bir piyasa başarısızlığı nedeniyle, çoklu denge mümkün olduğu görülmektedir.

(Farmer, 2009, s. 32)

Calderon-Monge E. ve Huerta-Zavala P.A. (2011): Araştırmada, franchise sisteminin işsizliği azaltmak üzerindeki etkisine değinilmiştir. İspanya’da 2000-2009 döneminde gösterilen ekonomik büyümenin, faaliyet gösteren 352 franchise sistemi örneğinde, bir iş alternatifi olarak girişimcilerin karar verme süreçlerini etkilediği görülmektedir. Bu nedenle işsizlik oranının sistem ile ilgili potansiyele bir katkı yapmadığı görülmektedir. Yüksek bir işsizlik oranı, tanınmış ve kurulmuş olan franchise oluşturma kararına yardımcı olmazsa, bu oluşumlar kendiliğinden bir teşvik bulamazlar çünkü bahsedilen bir ortamda yüksek bir fırsat maliyeti algısı oluşur. Bu anlamda işsizlik ile franchise arasındaki bu ters ilişki, alanın kendine göre haklı sebebi olabilir.

Bu bölümde, mümkün olduğunca istihdamı konu alan politika/politika önerilerine yer verdik. Elbette ki konun bu kadar geniş bir alana yayılması, Birlik’in kendi içindeki çeşitliliğinden ileri geliyor olabilir. Böyle bir ortamda nasıl ki sorunlar tek bir anlamda toplanmamışsa, yanıtlar da tek bir doğru çerçevesinde oluşmayacaktır.

Yapılan çalışmalar da gösteriyor ki, aynı ortamda, birbirine yakın referans yıllar içerisinde farklı sonuçlar ortaya konulabilmektedir.

Ancak şu konuda ortak bir yargıya varabiliriz ki, 2008 Krizi, kaynak itibariyle AB’de meydana gelmese de, krizin bu bölgeyi bu denli etkilemesi, bizleri, aslında var olan problemleri su yüzüne çıkardığı düşüncesine sevk etmektedir.

4. BÖLÜM

PIIGS VE PORTEKİZ

Avrupa Birliği’ndeki işsizliği açıklamak üzere, şu ana dek gerekli teorik altyapıları ve ilgili teorilerin içerdiği varsayımları, daha sonra pratiğe yönelen bir anlayış ile, ilgili birçok çalışmayı kapsayacak şekilde ortaya koyduk. Böylelikle, önce işsizliğin ne anlama geldiğini, daha sonra farklı iktisadi okullarca neyi ifade ettiğini ve en son olarak da 2008 Krizi sonrasında Avrupa Birliği içerisinden referans olarak seçtiğimiz ülkelerce nasıl bir önem taşıdığını anlamaya çalıştık. Sözü geçen (iktisadi gelişmelerin açıklanmasında verileri incelenen) ülkelerin ise Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve Belçika olduğunu gördük.

Birlik içerisinde yaşanan sonraki gelişmeler, ortaya atılan iddialar ve beklentiler, krizin başladığı Yunanistan’dan diğer Avrupa ülkelerine yayılacak bir kriz öngörüsü içermekteydi. Nitekim öyle de oldu. Daha sonra borç kriz mağduru olarak Portekiz, İspanya, İrlanda ve son olarak İtalya’nın ortaya çıkması, bahsi geçen iddiaların boşuna olmadığını göstermiştir.

Bunun anlaşılması ile birlikte bu ülkelere kısaca PIIGS (Portugal, Ireland, Italy, Greece, Spain) ismi verilmiştir. Bizse, çalışmamızın bu kısmında PIIGS ekonomilerinden Portekiz ile ilerlemeye devam edeceğiz. Neden böyle bir tercih yapıldığına değinirsek yani neden diğer PIIGS ülkelerinin yaşadığı süreci incelemeyeceğimizi gerekçelendirirsek, grup içerisindeki ülkelerin benzer koşulları içeren bir kriz süreci yaşamış olmasını söyleyebiliriz. Ayrıca, bu konudaki daha belirgin sebeplere ilerleyen bölümlerde tekrar değineceğiz.

4.1. Genel Açıklamalar

Bu bölümünde Avrupa Birliği’nden daha spesifik bir alan olarak Portekiz Ekonomisi üzerine genelden özele doğru eğileceğiz. Bu tercih için, neden Portekiz’i örnek olarak aldığımız, ya da ismi kriz ile sıkça anılmış veya krizde olduğu anlaşılmış ilk ülke olan Yunanistan’ı almadığımız sorulabilir.

Bu sorular gayet anlaşılabilir ve cevaplanabilir sorular olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki, işsizliği açıklayabilmek için Yunanistan ekonomisi üzerinde çalışmamak, bu ekonominin tecrübe ettiği geçmiş ile ilgilidir. Yani,

Avrupa Birliği’nde ekonomik anlamda yaşanmış bir problemden bahsedildiğinde, akıllara hemen Yunanistan gelmektedir. Çünkü bu ekonomi uzun yıllardır ciddi krizler içerisinde yer almış, dahası, krizler toplum için son dönemlerde uygulamalarla hissedilen aksaklıklar -bir süre para çekme işlemlerindeki sınırlamalar vs.- dışında çok da hissedilir gibi görülmemiştir. Ancak, bu durumu birtakım verilerle ya da modellerle ispat etmek mümkün değildir. Bununla birlikte, kısa süreli bir Yunanistan (Selanik) gözleminden sonra bunu söylemek çok zor olmayacaktır. Şöyle ki, hafta içindeki herhangi bir günde dahi rezervasyon yaptırabilinecek boş bir restoranın, en azından orta sınıf gelire sınıf bir seviye için bulunamaması, tabana kadar inmeyen bir kriz durumunu ya da krizi çok da önemsemeyen toplumu bizlere göstermektedir. Buna örnek vermek gerekirse, gözlemlerimize konu olan zaman aralığının dünyaca ünlü özel bir alışveriş günü olan Black Friday’e denk gelmesi ve ciddi oranda bir tüketim davranışının gözlemlenmesi, toplumun krize karşı duyarsızlığını bizlere daha net olarak göstermiştir.

Buna, bir diğer ve en akılcı destek olarak, 2008 yılında dönemin hükümeti tarafından verilerin manipüle edilmesi gösterilebilir. Çünkü böyle bir tercih durumunda ortaya rasyonel olarak çıkmamış veriler, varsayımlar ve dalgalanmalar ile yola devam etmek pek mümkün olmayacaktır. Olsa dahi, bu durum bizlerin sağlıklı sonuçlar elde edebilmesinde aksaklıklar yaratacaktır.

Sonuç olarak, Yunanistan Ekonomisi yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı işsizliğe sebep olabilecek durumların incelenmesinde doğru örnek olarak düşünülmemiştir.

Portekiz Ekonomisi’nin tercih edilmesinin sebebine gelindiğinde, geçmiş-şimdi ilişkisi ilk sebep olarak gösterilebilir. Özellikle kültürel olarak sahip olduğu farklılıklar, zenginlik açısından Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile olan değişkenlikler ve en önemlisi 2008 Krizi’nin yansıması olarak görülen bu denli derin bir borç krizinin daha önce bu boyutlarda yaşanmamış olması, ekonomiyi daha anlaşılır bir öngörüyle ele almamıza yol açmıştır. İlaveten, gelişmeleri görmek açısından yeterli olmasa da, çalışma esnasında uzun sayılabilecek bir süreç ile ekonominin içinde bulunmak, fiyatlar, ücretler ve bazı diğer ekonomik gerçekleri yaşamak, bu ülkenin incelenmesini daha olası hale getirmiştir.

Bu noktadan sonra Portekiz Ekonomisi ayrı birçok farklı yönü ile farklı başlıklar altında ele alınacak ve işsizliği açıklamak amacı ile bu ülkenin yaşamış olduğu sürece ışık tutulacaktır.