• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.5. Avrupa Birliği’nde Borç Krizi

Şekil 8: AB İçindeki İşsiz Kişi Sayısının Yıllara Göre Dağılımı (Birim: Bin Kişi,)

Kaynak: Eurostat, Erişim Tarihi: 22.10.2016.

(http://appsso.eurostat.ec.europa.eu/nui/submitViewTableAction.do)

3.5. Avrupa Birliği’nde Borç Krizi

Dönemin şartlarını açıklamak adına şu söylenebilir ki; hem hane halkı hem de işverenlerin emek piyasasının durumu ile ilgili beklentileri hızla kötüye gidiyor ve Mart 2009’a gelindiğinde eşi benzeri görülmemiş karamsarlık seviyelerine ulaşıyordu. Bu durum, aslında Avro Bölgesi’nde yaşanan borç krizinin bir sonucu olarak görülebilirdi.

EU28 0

10.000 20.000 30.000

2008 2009 2010

2011 2012 2013 2014 2015

EU28

EU28

Dahası, kriz ilk olarak Yunanistan’da ortaya çıkarken, bu, bir bakış açısı olarak, Keynesyen politikaların çökmesi anlamına geliyordu. Krizin ciddi anlamda etkilediği ülkeler olarak, Portekiz, İrlanda, İtalya ve İspanya (Kısaca PIIGS ülkeleri de denilmektedir.), bu borçluluğun yarattığı ciddi ekonomik problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. (Bu noktada asıl odak noktamız, AB’deki emek piyasası etkileri olacağından 2008 küresel krizine değinilmeyecektir.) Bu ülkelerde yaşanan talep şokları, parasal birlikteki bazı ülkeler üzerinde bulaşıcı bir etkiyle yayılan borç krizinin bir sonucudur. (Eroğlu, 2016, s. 60) Buradan yola çıkarsak, krizin en fazla etkilediği ülkelerin verilerini incelediğimizde şunları görmekteyiz:

Tablo 1:

AB’deki Bazı Ülkelerin Borçlarının Milli Gelir İçerisindeki Payı

Kaynak: Eurostat,

(http://ec.europa.eu/eurostat/tgm/table.do?tab=table&init=1&language=en&pcode=teina225&plugin=1) Erişim Tarihi: 22.10.2016

Tabloya göre açıkça anlaşılıyor ki, borç krizinin etkileri, -hâlâ- ciddi bir oranda hissedilmektedir. Karşılaştırma yapabilmek ve işsizlik ile ilgili bir çıkarımda bulunabilmek için, işsizliği yıllara göre gösteren başka bir tablo oluşturmamız gereklidir. Çünkü borç krizi Avrupa ekonomileri için güncel ve belki de en büyük krizdir, özellikle emek piyasasına olan etkilerini düşünecek olursak krizin yönetimi ile ilgili bilgilere de sahip olunması zorunlu hale gelmektedir.

Borç/GSYİH 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Yunanistan %109.4 %126.6 %146.2 %172.1 %159.6 %177.4 %179.7 %177.4 İrlanda %42.4 %61.8 %86.8 %109.1 %119.5 %119.5 %105.2 %78.6 Belçika %92.5 %99.6 %99.7 %102.3 %104.1 %105.4 %106.5 %105.8 Portekiz %71.7 %83.6 %96.2 %111.4 %126.2 %129 %130.6 %129 AB 27 %61 %73.1 %78.5 %81.1 %83.8 %85.7 %86.7 %85

Tablo 2:

Avrupa Birliği’nde İşsizlik Verileri,

İşsizlik Oranı 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Yunanistan %7.76 %9.62 %12.72 %17.87 %24.44 %27.47 %26.49 %24.9 İrlanda %6.4 %12.01 %13.85 %14.62 %14.67 %13.05 %11.26 %9.4 Belçika %6.97 %7.91 %8.29 %7.14 %7.54 %8.43 %8.52 %8.48 Portekiz %7.55 %9.43 %10.77 %12.68 %15.53 %16.18 %13.9 %12.4 AB 28 %6.96 %8.87 %9.52 %9.6 %10.42 %10.81 %10.21 %9.39

Kaynak: OECD, (https://data.oecd.org/unemp/unemployment-rate.htm) Erişim Tarihi: 22.10.2016.

Bu aşamadan itibaren görülebiliyor ki, tablolarda yer alan birçok ülkenin, borç ve işsizlik oranı verileri birbiri ile paralellik içerisindedir. Ancak şu kesindir ki, bu ilişki dahi bizler için kesin bir düşünce oluşturmak için yeterli değildir. Öyle ki, işsizliğin tamamen borç krizi ile ilgili olduğunu düşünmek oldukça cömert bir yorum olacaktır.

(Ancak şu düşünülebilir ki, işsizlikteki artışın önemli bir sebebi de borç krizidir.)

Artık, borç krizinin işsizlik üzerine etkilerini biraz daha net görmek amacı ile güncel krizin işsizlik etkilerini pratikteki sonuçları ile görebiliriz:

(i) GSYİH, çevre ülkelerde kesin düşüşler ile birlikte kriz öncesi seviyeden uzaktadır ve ikinci bir resesyon birçok ülkede olası görünmektedir.

(ii) İşsizlik oranı ciddi oranda artmış ve artmaya da yüksek seviyedeki bir süreklilik beklentisi ile devam etmektedir.

(iii) Kemer sıkma politikaları nedeniyle bütçe açığında bir azalma görülse de, konsolidasyonun etkileri nedeniyle toplam borcun GSYİH’ye oranı hâlâ artmaktadır. Bu durum borçları ertelemenin GSYİH üzerindeki daraltıcı etkileri ile temellendirilmektedir. (Marelli ve Signorelli, 2015, s. 21-22)

Örnek ülkelerin verilerinin arasında büyük farklılık ve bu verilerin değişim oranları birbirinden farklı olsa bile, reaksiyonların aynı yönde olduğu şeklinde yorum yapılabilir. Şunu söylemek mümkün ki, hükümetlerin problemleri azaltma amacını bu tablolarda 2014 sonrasına bakarak tahmin edebiliriz. Daha önce bahsi geçen ‘’her ne kadar son dönemlerde bir azalma trendi yakalasa da’’ ifadesi bununla ilgilidir. Ancak, bunlar her şeyi açıklamak için gerçekten yeterli midir? Muhtemelen hayır. Çünkü, ekonomi karmaşık bir bilimdir ve hiçbir şey, her şeyi açıklamak için tek başına yeterli

değildir. Bu nedenle, bu aşamadan itibaren, ülkelerin büyüme oranlarını de ele alacak ve onları karşılaştırıp yorumlarımızı zenginleştirmeye çalışacağız.

Tablo 3:

Bazı AB Ülkelerinin Reel Büyüme Oranları

Büyüme% 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015

Yunanist. %-0.3 %-4.3 %-5.5 %-9.1 %-7.3 %-3.2 %1.4 %3.2

İrlanda %-4.4 %-4.6 %2 %0 %-1.1 %1.1 %8.5 %26.3 Belçika %0.7 %-2.3 %2.7 %1.8 %0.1 %-0.1 %1.7 %1.5 Portekiz %0.2 %-3 %1.9 %-1.8 %-4 %-1.1 %0.9 %1.6 AB 28 %0.8 %-4.4 %2.1 %1.7 %-0.5 %0.2 %1.6 %2.2

Kaynak:Eurostat,

(http://ec.europa.eu/eurostat/tgm/table.do?tab=table&init=1&language=en&pcode=tec00115&plugin=1) Erişim Tarihi: 22.10.2016.

(Not: Yunanistan’ın 2011-2015 verileri kesin olmamakla birlikte, Portekiz’in 2015 verisi tahminidir.)

Bu verilerden sonra, referans yıllar içerisinde, ülkelerin yaşamış oldukları dalgalanmaları daha iyi görebilmekteyiz. İşsizliğin bu anlamda borç krizi ve büyüme oranları verileri içerisinde değerlendirilmesi (ki büyüme oranları da bunu desteklemektedir) daha geniş bir yoruma sahip olabilmemizi sağlamıştır. Ancak büyüme oranlarındaki sapmalar, işsizlik ve borç oranlarına göre daha yüksektir. Bu anlamda, bu durum, henüz çalışmamızın en başında ortaya koyduğumuz ifadeyi destekler niteliktedir: ‘’Her ülke ekonomik anlamda oldukça farklı realitelere sahiptir ve bu da kriz döneminde büyük farklılıkların su yüzüne çıkmasına neden olmuştur.’’

Ancak, şu ana kadar yalnızca kaba verilerin bize sunabildiklerini görebilmekteyiz. Eğer ki onun ne olduğunu anlamak istiyorsak, mutlaka Avrupa Birliği’nin kuruluş ve birleşme süreçlerini incelemek gereklidir. Özellikle bu sürecin ekonomik temelleri başı çekmektedir. Ele alınan emek piyasası sorunları ve elde edilmek istenilen sonuçların nedenleri çoğunlukla bu Birlik’in tarihinde yatmaktadır.

Bunu tartışabilmek ve sorunların köküne inebilmek için Avrupa Birliği’nin tanımlamış olduğu ekonomik kararları bilmeliyiz.

Ocak 1958 Roma Antlaşması’ndan Kasım 1993 Maastricht Anlaşması’na kadar Avrupa birçok entegrasyon şekli yaşadı ve bunların ilki, diğerleri gibi, birçok ekonomik hedefi içeren Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu idi. 1990’lara gelinirken bu Birlik’in boyutları birçok açıdan güçlenmeye başlamıştı. Ekonomik olarak, süreç içerisinde, tüm ülkelerdeki emek piyasası için önemli konular ele alındı. Ekonomik ve Parasal Birlik adı altında, birçok hedef açıklanıyor ve entegrasyon tamamlanıyordu. Örneğin, Maastricht kriterleri, enflasyon, uzun dönem faiz oranları ve döviz kuru istikrarı için gereklilikleri içeriyordu. Ek olarak, kriterlerin ikisi hükümetlerin maliyesi üzerindeki kısıtlamalardan oluşuyordu, yani, istisnai durumlar dışında bütçe açığı GSYİH’nın

%3’ünü geçemez ve hükümetin brüt borcu toplam milli hasılanın %60’ı içerisinde kalmalı ya da tatmin edici bir ayarlama ile %60’a yaklaşabilmekteydi. (Staehr, 2007, s.

9)

Bu açıklamalardan sonra, parasal birliğin kamu borcu ile ilgili bu denli önemli kriterlerin olması, başka bir deyişle istihdamı etkileyebilecek bir argümanın bu denli kısıtlanması, parasal birliğin emek piyasasına etkilerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca bilinmektedir ki, Avrupa Birliği entegrasyon süreci içerisinde bu birlik son aşamayı teşkil etmekteydi.