• Sonuç bulunamadı

2.2. Yabancı Dil Eğitimi

2.2.2. Yabancı Dil Eğitiminin Tarihçesi

Geçmişten günümüze kadar yabancı dil öğrenmenin önemi değerini hiç yitirmeden süregelmiştir. Özellikle 20 yüzyıl birden fazla yabancı dil bilmenin hem mesleki olanakların artması hem de sosyal statü olarak küresel derecede önem kazandığı bir zamandır. Gelişen teknolojinin sağladığı tüm olanaklara rağmen bireyler artan bir ivme ile yabancı dil öğrenme çalışmalarına devam etmişlerdir.

500 yıl kadar önce bilim, sanat ve ticaret üzerinde en etkili dil Latince iken Avrupa’da yaşanan politik değişikliklere bağlı olarak diğer Avrupa dilleri, özellikle İngilizce, Fransızca ve İtalyanca önem kazanmaya başlamıştır (Richards ve Rodgers, 2014). Tüm Dünyada en çok konuşulan dilin nüfus yoğunluğu olarak sayıyı etkilemesinden dolayı farklı cevapları olsa da en çok öğrenilen yabancı dil sorusunu cevabı İngilizce olmaktadır. Galloway ve Mariou (2015) İngilizcenin bu derece önem kazanmasının üç sebebi olduğunu düşünürler. Bunlardan ilki İngiltere, Amerika, Avustralya ve Kanada gibi çok gelişmiş ülkelerin ekonomik ve kültürel etkileridir.

İkincisi, eski Britanya sömürgelerindeki kolonileşme sürecinde yoğun olarak kullanılan dil eğitimidir. Bu kolonileşme Amerika, Afrika ve Asya’da bulunan pek çok sömürge ülkesini kaplamaktadır. Sonuncusu ise küreselleşmenin bir sonucu olarak görülmektedir.

13

Bir dilin bu derece çok talep görmesi beraberinde dil öğretimi ile ilgili farklı yöntem ve tekniklerin gelişmesine yol açmıştır. Richards ve Rodgers (2014)’a göre modern anlamda yabancı dil öğretimi için kullanılan ilk yöntem, dilbilgisi yapılarını ve kelime ezberlemeye dayalı olan “Grammar Translation Method” dilbilgisi-çeviri yöntemidir. Bu yöntem Latince eğitimlerinin etkisinde kalınarak geliştirilmiş ve yavaş bir yöntem olduğu için zaman içerisinde popülaritesini yitirmiştir.

Doğal Yöntem XIX. yüzyılın ortasında, XX. yüzyılın başından itibaren kullanılmaya başlayan bir yöntemdir. Özellikle Almanya ve Fransa‟da yaygın olarak kullanılmıştır. Kırım Savaşı‟ndan sonra Alman, Fransız ve İngiliz mürebbiyelerinin varlığı bu yöntemin yayılmasının sebeplerinden biridir. Bu dönemde özellikle zengin kesimin yabancı dil öğrenme isteği yöntemin daha da kullanır hale gelmesini sağlamıştır. “Doğal yöntem”, “dilbilgisi-çeviri yöntemi”ne tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yöntemin uygulanma aşamasında çeviriye yer verilmemektedir. Özellikle dilbilgisi eğitimi öğrenciye aktarılmamaktadır. “Doğal yöntem”, öğrencinin dili ana dili gibi öğrenebileceğini savunmaktadır.

Düzvarım Yöntemi Bu yöntem 1950‟li senelerde ortaya çıkmıştır. Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de yaygın olarak kullanılmıştır. Doğal Yöntemin devamı niteliğinde olan bir yöntemdir. François Gouin’in yabancı dil öğretimi ile ilgli görüşlerini ortaya koyduğu “Dillerin İncelenmesi ve Öğretme Sanatı” adlı eserinin, 1950 yıllarında, Dilbilgisi-Çeviri (Grammar Translation) yöntemine tepki olarak ortaya çıkan Düzvarım Yönteminin temelini oluşturduğu söylenebilir” (Howatt, 1984). Bu yönteme göre, yabancı dil öğretimi esnasında ana dili kullanımı ilk dersten itibaren yasaklanmıştır. Öğretmen jest ve mimiklerle, sınıfta var olan fiziksel ve teknolojik unsurlardan yararlanarak, resim, video gibi görsel materyallerle derse destekte bulunur ve tamamen hedef dilde iletişim kurarak dersi işler.

Belli dönemlerde kitlesel olarak yabancı bir dili öğrenme ihtiyacı doğmuştur.

Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nın önemli aktörlerinden birisi olan Amerika’da neredeyse uluslararası bir dil olan İngilizce kullanılırken ordunun farklı ülkelere gitesi gerektiği gerçeği, ordu içinde farklı dillerde çeviri ve yazışma yapacak personele ihtiyaç doğmuştur. Üstelik bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu amaçla Amerikan üniversitelerinde, ihtiyacı karşılayabilecek özel bir dil eğitimi programı oluşturulmuştur (Richards ve

14

Rodgers,1986) akt. Tunçel, 2014). Oluşturulan bu programa ilk etapta 55 farklı üniversite ve ilk yıl içinde nerdeyse tüm Amerikan üniversiteleri programa dahil edilmiştir. Programın kurulmasına Michigan Üniversitesi öncülük ettiği için ilk etapta bu eğitim programına Michigan Yöntemi denmiş, ancak aslında günümüzde İşitsel-Sözel Metot olarak bilinen yöntem çıkış noktası olan ordu için tasarlandığından o dönemde “Özel Tasarlanmış Ordu Eğitim Programı” (ASTP- Army Specialized Trainin Program) olarak adlandırılmıştır. Programın gerçek anlamda sadece 2 yıl uygulanmış ve savaş sonrası üniversitelerin ordu için yaptığı bu eğitimlere ihtiyaç kalmayında akademik camiada tartışılır bir konuya dönüşmüştür.

Faydaları kadar o dönem koşullarında çok fazla ek materyal kullanımı gerektiği için pek çok okul ve üniversite bu programı uygulamaktan vaz geçmiştir (Tunçel, 2014).

İletişimsel Yaklaşım Bu yöntem 1970‟li yıllarda ortaya çıkmıştır. Her yöntemde olduğu gibi kendinden önce bir veya birkaç yönteme tepki olarak doğmuştur. “Iletişimsel yöntemin" doğuş sebebi, yabancı dili farklı kültürlerle iletişim kurabilmek için öğrenmektir. Dili kurallar yığını olarak görmektense iletişim kurabilmek için gerekli olan işlevsel bilgilerin sunumu ile dil öğretimi daha etkin olacaktır. Yani dilbilgisi kurallarının yanı sıra konuşmada kullanılan kavramların da kullanılması gerekmektedir. “Dilbilgisel, ses bilgisel ve sözcük bilgisel yapı ve kuralların bilinmesi dil bilimsel bir bileşendir. Dört temel becerinin geliştirilmesine önem verilmektedir. Çünkü öğrencinin yazılı ya da sözlü iletişim kurarken, öğrendiği dilin dilbilgisi kurallarını ve sözcük bilgisini bilmesi gerekmektedir. Zaman zaman ana dil ya da çeviriden yararlanılabilmektedir. Yöntemin hedefi iletişim kurmayı gerektirmektedir ancak iletişim odaklı olup dil bilgisel kuralları geri planda tutması bazı düşünürler tarafından eleştirilmiştir.

Eylemsel Yaklaşım 1990‟lı yıllardan itibaren dil öğrenme amacı değişmeye başlamıştır. Bu nedenle iletişimsel yöntemden sonra 2000‟li yıllarda yeni bir öğretim yaklaşımı doğmuştur. Günün koşulları, öğrenenlerin ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkan bu yaklaşımın adı “eylemsel yaklaşımdır. Yaklaşımın esas amacı, dil öğrenimine başlayanların esas olarak sözel becerilerini geliştirmektir. Öğrenen merkezdedir ve aktif olarak günlük bazı eylemlerle karşı karşıya gelerek yabancı dilde iletişim becerilerini geliştirmektedir. Bu yaklaşım Avrupa Birliği ortak dil kriterleri çerçevesinde oluşturulmuştur. Yaklaşıma göre; yazmak, okumak, dinlemek, konuşmaya katılmak ve sürekli sözlü iletişim kurmak gibi beş eyleme ayrılan dört

15

temel beceri vardır. Bu yöntemde yürütülen eğitimde alt gruplar oluşturulur.

Öğrenenlere gerçek eylemler sunulur ve öğrenenler bu eylemler karşısında gerçek birer sosyal aktörler olarak iletişim kurarlar.