• Sonuç bulunamadı

2.3. SALDIRININ ARDINDAN

2.3.3. Yabancı Basın: Bundan Sonra Ne Olacak?

2.3.3.Yabancı Basın: Bundan Sonra Ne Olacak?

11 Eylül saldırıları, Türkiye’de olduğu gibi yabancı basında da şok etkisi yaratmıştı. Saldırı bilgilerinin yanı sıra, ABD’nin dış politika anlayışının nasıl bir değişime uğrayacağı merak edilmekteydi. Yeni bir savaşın kaçınılmaz olduğu fikri, Belgrad Radyosu B92’nin Noam Chomsky ile yaptığı söyleşiden sonra perçinlendi;109

“ABD politikası resmen beyan edilmiş durumda zaten. Dünyaya ‘apaçık bir seçme’ şansı tanınıyor: Ya bize katılırsın, ya da ‘kesin ölüm ve yok oluş seçeneğiyle’ karşı karşıya kalırsın. Kongre, Başkan’a, saldırılarla ilgili olduğunu

belirlediği bütün birey ya da ülkelere karşı güç kullanma yetkisini verdi ki bu, destekçilerinin bile büyük bir suç olduğunu kabul ettiği bir doktrin…”

Chomsky’nin ifadelerinden hareketle, dünya, bir daha geri alınamayacak kadar keskin bir dış politikanın pençesindeydi. Soğuk Savaş’tan sonraki en büyük bloklaşma 11 Eylül günüyle başlayacaktı. ABD’nin politikasında meydana gelecek hayati değişimin, bir an önce uygulanacağı fikri kesinlik taşıyordu.

108 Sabah, 13 Eylül 2001.

The Sun gazetesi (İngiltere), 11 Eylül günü dünyanın bir gün içerisinde değişime uğramasını ‘Dünyayı değiştiren gün’ (Day That Changed The World)110 manşetiyle ele almıştır.

François Heisbourg (Le Monde), saldırıdan bir gün sonra kaleme aldığı yazısıyla gerçeğe dönüşmek üzere olan bu kaygıyı açık bir şekilde ifade etmişti;111

“ Özellikle, gelecek yüzyıllar boyunca, Amerika Birleşik Devletleri rolünü ve dünya ile ilişkilerini hayati çıkarlarına karşı uğramış olduğu bu büyük saldırıdan itibaren belirleyecektir. Amerika Birleşik Devletleri ittifaklarını gelecek haftalar ve aylarda yandaşları ile saptayacağı işbirliği temelinde veya böylesi bir işbirliğinin yokluğunda kuracaktır.”

ABD’den Washington Post’un saldırılara yaklaşımı CIA ve FBI’ın sınıfta kaldığını belirtmiştir;112

“Kapkara bir gün: Bu saldırı, düşmanın modern çağda ABD topraklarındaki savunma noktalarının içine girebildiğini kanıtlıyor. Titizlikle planlanan saldırılar ABD'nin savunma ve istihbaratının zayıf yönünü ortaya çıkardı.”

Saldırıdan iki gün sonra İngiliz basınından The Guardian, İslami terörizmi yaratan gücün, ABD’nin kendisi olduğunu ifade etmiştir;113

“…Aralarında Usame Bin Ladin’in önderliğindeki grubun da (o dönemde kendi yarattığı ve bugün kendisini tehdit eden canavar haline gelen grubun da) bulunduğu aşırılıkçı grupları Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı kullanmak için finanse eden ABD’ydi. Soğuk savaşın en kirli sayfalarından biriydi o dönem.”

Newsweek (ABD), dış basının genel kaygısı olan karmaşayı müteakiben ABD’nin eski birleştirici dış politikasını terk edeceğini belirtmiştir;114

110 The Sun, 12 Eylül 2001.

111 Erdoğan, T., Toprak, B., Akaş, C., a. g. e., s.194.

112 Sabah, 13 Eylül 2001.

113 Erdoğan, T., Toprak, B., Akaş, C., a. g. e., s.197.

114 Newsweek, 30 Eylül 2001. Savaş ve ABD’nin dönüşümüyle ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için lütfen bkz: http://www.thedailybeast.com/newsweek/2001/09/30/war-the-health-of-the-state.html, Erişim Tarihi: 05.10.2012.

“… Son yüzyılda Amerika, ‘bütün savaşları sonlandırmak için’ savaştı. (Fakat) Bu, birçok savaş önceydi…”

BBC, Bush’un saldırının peşini bırakmamaktaki kararlılığını ele alarak, terörün sorumlularının ABD’nin hedefinde olacağını açıkladığını yazmıştır;115

“ ABD, sorumluları yakalayacak ve cezalandıracaktır.”

Libération’un(Fransa) 13 Eylül 2001 tarihli haberi, saldırıların her aşamadan sorunsuz geçişinin ve terörün korkutucu bir galibiyet elde edişinin altında görmezden gelinen bir durum yattığını ifade etmiştir ;116

“ Bu tür bir operasyonun düzenlenmesi olanaksız görünüyordu. Öncelikle, herhangi bir terörist kuvvet, ilke olarak, ABD’de bu tür etkinlikler hazırlayacak ve zincirleme bir operasyon gerçekleştirecek kapasitede ve boyutta bir lojistiğe sahip değildi. Olanaksız görünmesinin ikinci nedeni de Batı’nın (özellikle de Amerika’nın) casusluk, güvenlik ve dinlenme sistemlerinin niteliği, yoğunluğu ve yaygınlığıydı.”

Rus basını, saldırıdan sonra uygarlıklar arası anlaşmazlıkların baş göstereceğini ve İslam’ın hedef tahtasında olacağını ifade etti. ABD’nin, saldırının bedelini dünyaya ödeteceğini belirten Izvestia; “Artık Kimse Süper Güç Değil” manşetini kullanırken117, Pravda, Izvestia’daki habere benzer bir içerikle, egemen gücün değişime uğramasının kaçınılmaz olduğunu ekleyerek, Üçüncü Dünya Savaşı’nın sinyallerini vermiştir. Rus basınının Üçüncü Dünya Savaşı benzetmesiyle anlatmak istediği, 11 Eylül’den sonra ABD’nin politik anlayışının ve güvenlik stratejilerinin değişerek Orta Doğu’ya kayacağı ve ‘öteki’ medeniyete karşı saldırı mantalitesinin benimseneceğiydi;118

“3. Dünya Savaşı başladı: Amerika'nın uğradığı saldırılar sadece terörist saldırılar değil. Bu saldırılar teröristlerin 3'üncü Dünya Savaşı'nı başlattığını gösteriyor.”

115

http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/1537613.stm, Erişim Tarihi: 07.10.2012.

116 Erdoğan, T., Toprak, B., Akaş, C., a. g. e., s.198.

117 Sabah, 13 Eylül 2001.

İsrail basını, saldırıdan İslam’ı sorumlu tutarak olayı cihat olarak nitelendirmiştir119. İran, Tehran Times gazetesinde 11 Eylül terörünü İsrail destekçisi ABD’nin hak ettiğini belirtmiş, diğer bir medya Iran News de saldırının insani boyutları üzerinde durmuştur;120

“New York'ta Terör: New York'ta yaşananlar hiçbir sıfatla anlatılamayacak kadar ürkütücü. Hangi nedenlerden dolayı hiçbir ilgileri olmayan binlerce insan öldürüldü.”

Dünya 11 Eylül’de ikiye bölünmüştü. Batı ülkeleri saldırının Avrupa’ya sıçrayacağı korkusunu taşıyarak ve vahşet boyutunda meseleyi değerlendirmiş, Orta Doğu ülkeleri ise yaşananların ABD açısından birer bedel olduğu üzerinde durmuştur. Apaçıktır ki; Soğuk savaş dönemindeki bloklaşma göz önüne alındığında tarih tekerrür ediyordu. ABD, karşısında ve yanında olan ülkeleri tek tek saptayarak şekillendireceği yeni dış politikasının temellerini oluşturmak üzereydi.