• Sonuç bulunamadı

2.4. ORTAK DÜNYA SORUNU: TERÖR

2.4.5. Liberal Kurama Göre Terör

2.4.7.11 Eylül Sürecinde Türkiye

Ankara, 11 Eylül saldırılarıyla alarma geçti. Bütün dünyanın dehşet içerisinde takip ettiği saldırılar, ABD’nin müttefiki Türkiye’yi de büyük bir şoka sürükledi. Teröre nispeten uzak olduğunu ve terörden yara almayacağını düşünen ABD’ye Rusya, Türkiye, İngiltere gibi birçok ülkeden destek geldi.

196 (Ed) Babacan, Abdurrahman, 11 Eylül- Tarihsel Dönüşümün Analizi: 2001-2011, Pınar Yay.- İst., 1.Basım-Eylül 2011, s.149.

197 Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM), “Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği”, Ankara, 23–24 Mart 2006, s. 134 ( Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın ‘Terörizme Karşı Kurumlar Arası Koordinasyon ve İşbirliği İmkanları’ isimli sempozyum konuşmasından alıntıdır). Ayrıca, ‘ –de’ ‘–da’ ekinden kaynaklanan yazım yanlışı tespit edilmiş ve düzeltilmiştir.

Ankara, 11 Eylül saldırıları dolayısıyla ABD’nin yanında olduğunu vurguladı;198

“ Dostumuzun Yanındayız: ‘ABD’nin mücadelesinde her zaman yanındayız’ diyen Ecevit inceden sitem etti: Müttefiklerimiz herhalde şimdi bize daha anlayışlı davranacaktır.”

Tarih boyunca terör saldırılarıyla uğraşmış olan Türkiye, ABD’nin başına gelen acı tecrübenin müttefikler arası daha yumuşak hatlı politikaya dönüşmesini umuyordu. Çatışmaya yaklaşım açısından ortaklaşa davranışçı

Türk toplumuyla bireyci toplumlar arasında belirli bir farklılık bulunması olasılığı yüksektir199

.Saldırıdan sonra acil toplantı kararı alan Bakanlar Kurulu, terör saldırısını enine boyuna tartıştı;200

“ Her konuda ve bu mücadelesinde, ABD’nin yanında olacağız. Eğer gereksinimi varsa, sivil savunma örgütümüzden bir birimi de göndermeye hazırız.”

Saldırıları yakından takip eden Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı yaklaşık 3 saat süren toplantı sonrasında konuyla ilgili açıklamalarda bulundu;201

“ Toplantı sonrasında yapılan yazılı açıklamada, ABD’de meydana gelen saldırıların ele alındığı bildirilerek, ‘Söz konusu saldırılarla bu saldırıların ardından doğabilecek gelişmelerin ülkemize, toplumumuza ve ulusal güvenliğimize yönelik olarak yaratabileceği sonuçlar ve bu konuda alınabilecek önlemler değerlendirilmiş, gelişmelerin yakinen izlenmesi kararlaştırılmıştır.’ denildi.”

11 Eylül 2001 terör olayları ile ilgili Ecevit’e sunulan raporda, geliştirilmiş güvenlik önlemlerinin alınmaya başlanacağı ve bu süreçte ‘müttefik’ sıfatındaki Türkiye’nin saldırıdan düşük ölçüde etkileneceği verilen bilgiler arasındaydı;202

“ ABD’yi sarsan terörist saldırıların ardından MGK ve MİT tarafından Başbakan Bülent Ecevit’e sunulan raporda, ‘ABD’nin çok şiddetli yanıt vermeye hazırlandığı ve Orta Doğu’daki stratejik önemi

198 Sabah, 13 Eylül 2001.

199 Sargut, A. Selami, Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, Genişletilmiş 2. Baskı, Haziran 2001, s.231.

200 Sabah, 13 Eylül 2001.

201 Sabah, 13 Eylül 2001.

nedeniyle Türkiye’nin böyle bir saldırıdan dolaylı etkilenebileceği’ vurgulandı.”

Rapora göre, Türkiye’nin kısa vadede panik içerisine girmesine gerek yok. Rapor konuyla ilgili, “ Bu nedenle Türkiye açısından olağandışı önlemlerin yürürlüğe sokulmasında şimdilik bir gereklilik yok.”203

ifadesine yer

vererek Türkiye’ye havasal ve sınırsal kontrollerin aksatılmaması uyarısında bulunmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 11 Eylül saldırılarını kınayarak terörün devlet ve millet dinlemeden her alana sıçrayabileceğini ima etmiştir. Sezer, terörü kınayarak başladığı konuşmasını, Başbakan Ecevit’in yaptığı gibi ince bir sitemde bulunarak devam ettirmiştir;204

“ Dün Amerika’nın çeşitli yerlerinde meydana gelen terörist saldırıları nefretle ve şiddetle kınıyorum. Dostumuz ve müttefikimiz olan ABD’nin acılarını paylaşıyorum. Zor günlerinde halkının yanında yer almaktayız. Terörizmi her zaman insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak niteledik. Bu nedenle de terörizme karşı savaşımda uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesinin gerekliliğini uluslararası her platformda dile getirdik. Dün yaşanan kötü olay bizim bu düşüncemizin ne kadar doğru olduğunun bir göstergesi oldu. Böyle bir olayın yaşanmamasını dilerdik. Bu nedenle terörizmle savaşım konusunda uluslararası işbirliği mutlaka artırılmalıdır. Sanıyorum Batılı ülkelerin de terörizme karşı bakış açıları dünden itibaren değişmiştir.”

11 Eylül’den en az ABD kadar zarar gören bir diğer ülke Türkiye’dir. Çöken gökdelenlerde Türk’lerin sayısı azımsanmayacak ölçüdeydi ve tanıdıklarına ulaşamayanların sayısı da bir hayli fazlaydı;205

“ Kamikaze saldırısının yok ettiği kulelerde enkaz altında kaç Türk olduğu belirlenemedi. Ancak yakınlarını arayan 306 kişi Türk Dışişleri’ne başvurdu.”

11 Eylül’ün dünya üzerindeki yankıları ve terörü kınayan devletler ABD’nin safında yer aldı. Terör dalgasının etkileri ABD dışına taştı ve ölümlere sebebiyet verdi. Türkiye’nin 11 Eylül bilançosu aşağıdaki gibidir;206

203 Milliyet, 13 Eylül 2001.

204 Sabah, 13 Eylül 2001.

205 Sabah, 13 Eylül 2001.

“ Türkiye: 2001: Türkiye de teröre karşı savaşanlar arasında safını belirledi. 2006: 2003’te İngiliz Konsolosluğuna düzenlenen bombalı saldırı dâhil 4 eyleme tanık oldu. Toplam 151 kişi hayatını kaybetti.”

Türkiye, 11 Eylül saldırılarını terörün yıkıcılığını tüm dünyaya anlatabilmek için bir fırsat olarak görmüştür. Tarih boyu terörden en çok yara alan ülke sayılabilecek olan Türkiye, bu noktadan sonra ikili ilişkilerde ABD ve Batılı devletlerle kurulacak anlaşmanın bu yolla sağlanabileceğine inanıyordu, çünkü terörist saldırıya uğrayan devlet büyük bir güçtü. Türkiye’ye göre bu dönem terör örgütü PKK (Partiya Karkeren Kürdistan-Kürdistan İşçi Partisi)’nın207 sebep olduğu terörün en iyi şekilde anlaşılacağı dönemdi. ABD’yle olan müttefiklik ilişkileri ve NATO’nun devreye girebilecek 5. maddesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni her an tetikte bulunmaya itiyordu ve İncirlik Hava Üssü’ne asker akışı sağlanıyordu;208

“Ecevit: Fiili Teyakkuz: Ecevit, ‘Sürekli teyakkuz halinde olayları izleyeceğiz. Ama bölgemize sıçrayacak bir sürtüşme ihtimali henüz yok.’ dedi.

NATO’nun 5. maddesi uyarınca, ABD savaşa girmeyi onaylarsa Türkiye’de savaşacaktı. Johnson Mektubu’nu hatırlayacak olursak bu, Türkiye’nin ulusların kaderini belirleyecek önemli siyasi oluşumlar ve olaylar karşısında ABD’nin yaptığı gibi menfi-duygusal kararlar vermediğini gösterir. 11 Eylül’ün ABD’de ve tüm dünyada sebebiyet verdiği ekonomik buhran, yeni politikalarını oluşturan ABD için çok önemli konumda olan Türkiye’yi de etkiliyordu;209

“ İşte 11 Eylül terörünün dünya ekonomisi üzerindeki bu daraltıcı sonuçları, hiç kuşkusuz Türkiye’yi genel anlamda olumsuz bir biçimde etkileyecektir. Zaten 2000 yılının Kasım ayında ve 2001 yılının Şubat ayında iki ekonomik kriz yaşayan Türkiye ekonomisi açısından, 11 Eylül terörünün dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri, çok daha fazla hissedilecek.”

207 Bal, İhsan, “ PKK Terör Örgütü Tarihsel Süreç ve 28 Mart Diyarbakır Olayları Analizi”, USAK Dergi, Cilt 2- No: 8 ss.75-89.

208 Sabah, 14 Eylül 2001.

209

ABD’de meydana gelen saldırının ekonomiyi olumsuz etkilediğini belirten ekonomistler, olayın Türk ekonomisi üzerinde de olumsuz bir etki yaratacağından kaygılıydılar. Başta turizm olmak üzere, ihracatın da bu ekonomik çalkantıdan nasibini alacağı, sıkça tekrar edilenler arasındaydı;210

“ Türkiye’nin önde gelen iktisatçıları, ABD’ye yapılan saldırıların ekonomiye zarar vereceği görüşünde. Faruk Selçuk ve Taner Berksoy, ihracat ve turizm gelirlerinin düşebileceğini söyledi.”

Türkiye, ABD’nin yanında yer alarak hem siyasi açıdan olması gereken fakat doğruluğu tartışmaya açık bir karar alıyordu; hem de dünya siyasetindeki yerini sağlamlaştırarak ittifakı fırsata çevirmek istiyordu. Türkiye’nin bu husustaki tasarıları aşağıdaki gibi sıralanmaktadır;211

“ Birinci olarak son otuz yıl içinde dört büyük terör dalgasına konu olmuş ve teröre çok kurban vermiş bir toplum olarak, teröre karşı savaşa katılarak, kendi başındaki terör belasına karşı mücadelede elini kuvvetlendirmeyi umut ediyor. İkinci olarak, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu üçgenindeki stratejik konumunu güçlendirmeyi umut ediyor. Üçüncü olarak, Orta Asya’daki, dolayısıyla Avrasya’daki stratejik konumunu güçlendirmeyi umut ediyor. Dördüncü olarak, kurulacak yeni dünya düzenindeki siyasal yerini kuvvetlendirmeyi umut ediyor. Beşinci olarak, iflas noktasına gelmiş olan ekonomisindeki dış borç yükünü hafifletecek ek mali yardımlar almayı umut ediyor.”

Amaçların terörle mücadelenin yanında Türkiye’nin gücünü artırma isteğine yardım ettiği açıktır. Türkiye, dış politikada ‘aranılan kan’ olma hedefini ve bölgesel gücü elinde bulundurma arzusunu bu doğrultularla özetlemiştir. Yeni stratejik dönemi anlatan Emekli Orgeneral Çevik Bir, yükselen değer Türkiye’nin döneme damgasını vuracağını işaret etmiştir;212

“ Türkiye, coğrafyası ve jeopolitik konumu itibariyle Soğuk Savaş dönemi sonrasında zaten önemi artan bir ülkeydi. Türkiye’nin önemi bu olayla daha çok ortaya çıktı. Türkiye, bundan sonra dünyada aranan ülke olacak.”

Araştırmacı-yazar Faik Bulut, terörün bünyesinde yarattığı yıkımı ve yaşadığı travmayı öne sürecek olan ABD’nin planlamalarında Türkiye’nin

210 Sabah, 14 Eylül 2001.

211

Kongar, Emre, a. g. e., s. 169.

düşünmeden adım atmayacağını ifade etmiştir. Bulut, Türkiye’nin uzun bir süre İslamofobi’den zarar göreceğini de sözlerine eklemiştir;213

“ Bu durum İsrail’e çok yarar. İsrail, ABD’nin desteğini de alarak sadece Filistin’e karşı değil, komşu ülkelere kadar uzanan sınır ötesi harekât yapabilir. ABD, ‘cezalandırma’ dediği harekâtlar sırasında, Türkiye’yi bölge ülkelerin üstüne sürmeye çalışabilir ama Türk ordusunun ve hükümetin temkinli olacağını düşünüyorum. ABD ve Batı ülkelerinde, özellikle yabancılara karşı insan haklarında önemli kısıtlamalar olacaktır. Türkler de yabancı düşmanlığından nasibini alır. Batı’da, ‘Müslüman, o zaman teröristtir’ imajı güçlenecek. Arap ya da Türk olması önemli değil.”

11 Eylül terörünün amacı, ekonomik çöküntü yaratmanın yanı sıra, Hıristiyan ve İslam uygarlığı arasındaki keskinliği artırarak mücadeleyi dinler ayağından sürdürmek ve modern düzeni yıkarak yok etmekti. Zamanın

İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, bir teröristin dininin olmayacağını ve sadece terörist olarak değerlendirilmesi gerekeceğini söylese de durum toplumsal açıdan pek de bu açıklama kadar parlak olmamıştır 214

.

11 Eylül terörü, yeni ve doğrudan bir dinler savaşına dönüşmemiştir, fakat ABD’nin işgal politikaları için gereken en güçlü ‘gerekçe’yi de yine bu terör sağlamıştır. Türkiye, bu süreçte kilit bir role sahiptir, gerek konumu gerekse bağlantıları itibariyle Orta Doğu’da meydana gelecek olan tedhiş dalgasından dolaylı olarak nasibini alacaktır.