• Sonuç bulunamadı

İlke, TDK (2005, s.957) tarafından ''temel düşünce, temel inanç, umde, prensip'' şeklinde tanımlanmaktadır. Oğuzkan'dan aktaran Demirel (2003)'in belirttiği üzere ''İlke, genel anlamda temel düşünce veya temel kanıdır. Diğer bir deyişle, ilke, bireysel karar ve eylemlerin tutarlı ve eleştirel biçimde değerlendirilmesine olanak sağlayan ana kuraldır'' (s.24). Küçükahmet (2001)'e göre ''İlke, amaca ulaştıran doğruluğu kanıtlanmış, her türlü şüpheden arındırılmış öncül düşünceler, kılavuz fikirlerdir'' (s.37). Yabancı dil öğretiminde temel ilkeler şunlardır: a. Dört temel beceriyi geliştirme;

Dil öğretimi sürecinde öğrenicide dinleme, okuma, konuşma ve yazma olmak üzere dört temel becerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü dilin kullanımı sırasında bu dört temel beceriye her zaman ihtiyaç duyulmaktadır. Yabancılara dil öğretimi amacıyla yazılacak kitaplarda bu özelliklere ilk üniteden itibaren ağırlıklı olarak yer verilmesi gerekmektedir (Barın, 2004, s.22). Ancak öğrenicinin öğrenme amaçlarına göre diğer becerilerden bir beceriye daha çok yer verilmektedir. Örneğin, seyahat yapmak için yabancı bir dil öğrenen bir bireyin konuşma becerisini yazma becerisinden daha fazla geliştirmeye ihtiyacı olmaktadır.

36 b. Öğretim etkinliklerini önceden planlama;

Küçükahmet (2001)'in belirttiği üzere ''Öğretim etkinliklerinin amacına ulaşması bu etkinliklerin planlı hazırlanmasına ve uygulanmasına bağlıdır'' (s.45). Hâlbuki yabancı bir dil öğretilirken hedef kitle, eğitim süresi ve öğrenicinin gereksinimlerine göre öğretimin planlanması yapılmaktadır (Barın, 2004, s.22). Öğretim etkinlikleri; yıllık, ünite ve günlük ders planları olmak üzere üç aşamada planlanmaktadır. Plan yapma, öğretilmesi gereken dersin veya konunun öğretmen tarafından önceden yaşanması anlamına gelmektedir. Bu nedenle hiçbir öğretmenin dersin konusunu bilmeden ve plan yapmadan derse girmemesi gerekmektedir. Çünkü dikkatli bir planlama başarılı bir öğretimin temel koşuludur (Demirel, 2003, s.25).

c. Bilinenden bilinmeyene, basitten karmaşığa, somuttan soyuta doğru öğretme;

Öğretilmesi gereken konuların belli bir sıraya göre bilinenden bilinmeyene, basitten karmaşığa ve somuttan soyuta yavaş yavaş verilmesi gerekmektedir.

Öğretim sürecinde amaca ulaşmak için öncelikli olarak bilinen gerçeklerin ele alınması ve bilinmeyene doğru gidilmesi gerekmektedir (Küçükahmet, 2001, s.38). Ayrıca bir yabancı öğreniciye dil öğretilirken önce görebileceği ve çevresiyle ilişki kurabileceği kelimelerin öğretilmesi gerekmektedir. Somut bilgiler öğretilmeden soyut kavram ve düşüncelerin anlaşılamayacağından öğretime somut kavramlar ile başlanması gerekmektedir (Barın, 2004, s.23). Yabancı dil öğretiminde önce basit cümle kalıplardan başlayıp birleşik ve karmaşık cümle kalıplarına daha sonra geçilmektedir (Demirel, 2003, s.25).

d. Görsel ve işitsel araçları kullanma;

Öğretim sürecinde öğreniciler ne kadar fazla sayıda duyuyu kullanırsa o oranda etkili bir öğretim sağlanmış olmaktadır. Görme duyusunun %75, işitme duyusunun %13 öğrenmeye etkisi olduğu için öğretim sürecinde görsel ve işitsel araçlar önemli bir yere sahiptir (Küçükahmet, 2001, s.41). Yabancı dil öğretiminde görsel ve işitsel araçlar, öğretimi daha etkili kılmakta, öğrenicinin ilgisini derse çekmekte, sınıf içinde doğal ortamın oluşmasına yardımcı olmaktadır (Demirel, 2003, s.25). Yabancı dil öğretim sürecinde çizelge, şema,

37

tablo, resim, model, harita, televizyon, video, bilgisayar, kasetçalar ve tepegöz gibi görsel ve işitsel araçlardan yararlanılmaktadır.

e. Ana dili gerekli durumlarda kullanma;

Sınıf içinde ana dille iletişim kurmanın tabu olmaması gerekmektedir. Ancak sade ve sadece gerektiğinde ana dile başvurulmaktadır. Başlangıç düzeyinde öğrenicilerin ana dili kullanmalarına izin verilmekte, ana dille yapılan açıklamalar kısa ve öz olmaktadır (Demirel, 2003, 25-26).

f. Bir seferde tek bir yapıyı sunma;

Yabancı dil öğretilirken bir dil bilgisi yapısı kavratılmadan yeni bir yapıya geçilmemesi gerekmektedir. Çünkü aynı anda birden fazla yapıyı öğreniciye kazandırmaya çalışmak, öğretilmesi gerekenin tam olarak anlaşılmamasına ve bir süre sonra ya unutulmasına ya da diğer yapılarla karıştırılmasına yol açmaktadır (Barın, 2004, s.23). Bunun yanında öğretmenin, bütün bildiklerini aynı anda öğreniciye öğretmeye çalışmaması, özellikle başlangıç düzeyinde temel bilgi ve kavramları ayrıntılara girmeden vermesi gerekmektedir (Demirel, 2003, s.26). g. Verilen bilgilerin günlük yaşama aktarılmasını sağlama

Dil öğreniminin temel amacı iletişim kurmak olduğu için dil öğretiminde öncelikli olarak günlük konuşmalara ve öğrenicinin günlük yaşamda kullanabileceği kalıplara ağırlık verilmektedir.

Yabancı dil öğretimi sınıflarında aktarılan bilgilerin günlük iletişimde nasıl kullanılacağının öğrenicilere gösterilmesi gerekmektedir. Ayrıca sınıf-içi öğrenmelerin kalıcı olabilmesi için örneklerin günlük yaşamdan verilmesi ve öğrenicilere öğrendiklerini kullanma olanağının verilmesi şarttır (Demirel, 2003, s.26). İletişimden kopuk bir dil öğretimi, öğreniciyi dilden ve kültürden uzak tutmaktadır (Barın, 2004, s.23).

h. Öğrenicilerin derse daha etkin katılmalarını sağlama;

İnsanın duyduklarının büyük bir kısmını unuttuğuna, okuduklarının bir kısmını yaptıklarının ise büyük bir kısmını hatırladığına göre sınıf-içi uygulamaların tamamının öğreniciye dönük, dolayısıyla öğreniciyi her an aktif durumda tutacak biçimde olması gerekmektedir (Barın,

38

2004, s.23). Ders sırasında öğrenicilerin aktif katılımını sağlayacak bazı hususlar: öğretimin öğreniciye uygun olarak yürütülmesi, öğrenicinin öğrenmesini engelleyen durumların giderilmeye çalışılması, öğrenicilerin ilgi ve ihtiyaçlarının hem sınıf içi hem de sınıf dışı çalışmalarda göz önünde bulundurulması ve öğrenicilerin kişisel sorunlarıyla ilgilenilmesi ve çözüm yolları aranmasıdır. Bunun yanı sıra tekrar alıştırmaları, soru-cevap, rol yapma, grup tartışması, ikili ve üçlü çalışmalar, benzetim gibi etkinlikler, öğrenicilerin derste etkin olmalarını sağlamaktadır (Demirel, 2003, s.26).

ı. Bireysel farklılıkları dikkate alma;

Çağdaş eğitim anlayışında öğretimin başlangıcı öğrenici olduğu için öğretim etkinliklerinin öğreniciye yönelik olması gerekmektedir (Küçükahmet, 2001, s.38). Yabancı dil öğretiminde öğrenicilerin ilgi, yetenek ve öğrenme hızları birbirinden farklı olduğundan bazı öğreniciler daha çabuk öğrenirken diğerleri yavaş öğrenmekte, bazıları duyduğunu iyi anlarken diğerleri gördüğü zaman daha iyi anlamakta, bazıları sözlü alıştırmaları daha iyi yaparken diğerleri yazılı alıştırmaları daha iyi yapmaktadır (Demirel, 2003, s.26). Bu özelliklerin yanında yaş ve eğitim durumu dikkate alındığında ve dersler bunlara göre düzenlendiğinde daha etkili öğrenme ortamı sağlanmış olmaktadır.

i. Öğrenicileri güdüleme ve cesaretlendirme;

Güdüleme, başarıyı olumlu bir şekilde etkilemektedir. Çünkü güdüleme, öğrenici ile öğrenilecek konu arasında psikolojik bir bağ kurmadır. Bu bağ kurulmadan önce ders anlatılmaya başlanırsa yapılan etkinliklerin yararlı olmadığı gözlenmektedir (Demirel, 2003, s.27). Ortamı iyi olan sınıflar, öğreniciye özgüven duygusu vermekte, onu cesaretlendirmeye yardımcı olmakta, dolayısıyla öğretim sürecini daha etkin ve başarılı kılmaktadır.