• Sonuç bulunamadı

2.1.5. Yabancı Dil Öğretiminde Temel Beceriler

2.1.5.1. Anlamaya Dayalı Beceriler

Dil öğretiminde, anlama becerileri dendiği zaman, dilin iletişim sürecindeki iki önemli işlevinden biri olan bilgiyi alma ve işleme süreçlerinde yararlanılan dil becerileri anlaşılmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde okuma ve dinleme, dil öğretiminde anlama becerileri olarak kabul edilmektedir (Onan, 2013, s.21). Anlama, çeşitli duyu organlarını harekete geçirerek okunan metnin ya da dinlenen bir konuşmanın içeriğinin ve mesajının algılanmasıdır. Okunan metnin veya dinlenen konuşmanın anlamı, verilen bilginin

40

güvenilirliği, gerçeklere uygunluğu, başkalarının düşünceleriyle karşılaştırma yapma olanağı sağlaması ve onlardan ayrılan yanları, belli bir sonuca ulaşması bakımından değerlendirilmektedir (Aktaş ve Gündüz, 2013, s.35-36).

2.1.5.1.1. Dinleme Becerisi

Calp'tan aktaran Yılmaz (2014)'ın belirttiği üzere ''Dinleme, herhangi bir konuda konuşmacının seslerini duymak, söylediklerini anlamak, gerekli olanları ve lazım olabilecekleri alıp saklamak için sesler üzerinde dikkati yoğunlaştırma'' (s.18). Diğer bir deyişle, Demirel'den aktaran Beyreli, Çetindağ ve Celepoğlu (2011)'nun belirttiği gibi ''Dinleme, konuşan kişinin vermek istediği mesajı, pürüzsüz olarak anlayabilme ve söz konusu uyarana karşı tepkide bulunabilme etkinliğidir'' (s.192). Bu tanımlardan anlaşıldığına göre dinleme, öncelikli olarak çevreden kulağa gelen, beyinde anlamlandırılan seslere dayanmaktadır.

Dinleme, hayat boyu kullanılan bir beceridir. Dilin dört becerisi içinde belki de en çok kullanılan dinleme becerisidir. Bu nedenle bu becerinin geliştirilmesi ve eğitilmesi çok önemlidir (Odacı, 2008, s.450). Çünkü dinleme, doğru iletişim kurabilmek ve öğrenme sürecini başarılı bir şekilde tamamlayabilmek için önemlidir. Bunun yanı sıra anlatılanı, sunulanı veya seyredileni doğru bir şekilde anlayabilmek etkili dinleme becerisine bağlıdır (Beyreli vd., 2011, s.192).

Dinleme becerisi, konuşma becerisiyle doğrudan ilişkilidir. İnsan bilgi birikimine daha çok dinleme yoluyla ulaşmaktadır. Dinleme olmadan konuşmanın olması hemen hemen mümkün değildir. Bunun kanıtı dinleme becerisi gelişmemiş insanın güzel konuşması mümkün olmamasıdır. Hatta doğuştan işitme özürlü insanın tedavisi yapıldıktan sonra konuşma becerisinin de gelişmeye başladığı görülmektedir (Odacı, 2008, s.451). Dinleme becerisi, sadece konuşma becerisiyle değil, yazma becerisiyle de ilişkilidir. Öğrenicinin, dinlediğini yazabilmesi veya ders esnasında not tutabilmesi için sesleri doğru bir şekilde algılaması için öğrenicide dinleme becerisinin gelişmiş olması gerekmektedir. Yani anlamaya dayalı dinleme

41

becerisi gelişmemiş bir öğrenici için anlatmaya dayalı doğru yazma becerisi söz konusu değildir.

Anderson ve Lynch'e göre dinleyicinin, dinlediğini algılayabilmesi için aşağıdaki becerileri aynı anda birleştirmesi gerekmektedir;

a. Çevrede duyulan seslerden sözlü sinyalleri algılamak, b. Konuşmanın akışını sözcüklere ayırmak,

c. Söz dizimi açısından anlatılanları kavramak,

d. Karşılıklı dinlemede uygun cevabı açık bir şekilde ifade etmek (Nunan, 2001, s.23).

Yabancı dil eğitiminde dinleme becerisi, başlangıç düzeyinden itibaren üzerinde durulması ve ihmal edilmemesi gereken bir etkinlik alanıdır. Geleneksel dil öğretim anlayışı içerisinde okuma ile birlikte dinleme, en çok ağırlık verilen beceri sayılmaktadır (Anderson ve Lynch'ten aktaran İnan, 2013, s.20). Birinci dil dinleyicisinin, dinlediği mesaja ciddi bir şekilde dikkat etmeye ihtiyaç duymadan pasif dinleme için çok zamanı varken ikinci dil dinleyicisi bu bakımdan pek imtiyazlı değildir. İkinci dil öğretiminde verilen mesajlara dikkat etmek, etkili öğrenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir (Flowerdew ve Miller, 2005, s.27).

2.1.5.1.2. Okuma Becerisi

Okuma, insanların bilgiye ulaşabilme yollarının başında gelen bir etkinliktir. Okuma, herhangi bir konu hakkında bilgi edinmek, estetik ve sanat duygularını harakete geçirmek veya zaman geçirmek için yapılan bir işin genel adıdır. Bilgi edinmek, okumakla elde edilen en önemli sonuçtur. Bunun için okuma, araştıran ve sorgulayan insan için temel bir ihtiyaç olarak görülmektedir (Aktaş ve Gündüz'den aktaran Odacı, 2008, s.413).

Okuma, dil merkezli anlama süreçlerinden biridir. Okuma becerisi, alıcının metin karşısında yaptığı düşünsel bir etkinlik sayılmaktadır. Okuma dar anlam ve geniş anlam olmak üzere iki düzeyde tanımlanmaktadır. Dar anlamda, yazılı bir metnin şifresini çözme, grafiksel olarak kodlanmış bir bildirinin kodunu çözmek; geniş anlamda ise, bir yazıyı yorumlamak anlamına gelmektedir. Okuma, öncelikli olarak, belli bir metin dizgesini betimlemeyi amaçlamaktadır.

42

Hangi yapıda, biçimde veya durumda olursa olsun, kendi bağlamı ve tutarlığı içindeki bir metinde, kendisinden kaynaklanan yani metindeki sözcükler ya da tümcelerin bir arada bulunmasıyla oluşan anlamı keşfetmek veya orataya koymak için göstergeler dizgesini gözlemlemek; dizgeleri birbirleriyle ilişkilendirerek sözcük anlamının ötesinde bir anlam bulmak anlamına gelmektedir (Onan, 2013, s.179).

Hangi dilde olursa olsun, insan herhangi bir nedenle bir şeyler okumaya ihtiyaç duymaktadır. Okuma, bireyin amacına göre bazen metnin tamamı, bazen baş tarafı, bazen de birkaç paragrafı okunarak yapılmaktadır (Yaylı ve Bayyurt, 2009, s.57).

Dil öğretiminde anlama becerilerini geliştirme sürecinde çeşitli etkinliklere başvurulmaktadır. Anlama becerilerinden biri olan okuma sürecinde bu etkinlikler, metnin türüne ve öğrenicinin amacına göre seçilerek uygulanmaktadır. Okuma eğitimi sürecinde görselleri inceleme, kendi kelimeleriyle metni tekrarlama, anlamı açıklama ve not alma, metnin önemli noktalarını belirleme ve okuma öncesi yapılan tahminleri doğrulama gibi çeşitli etkinlikler uygulanmaktadır (Kaçalin, Örgen ve Altun, 2012, s.38-39).

Yabancı dil öğrenicisinin okuma becerisi, ana dilinde okuma becerisinden etkilenmektedir. Öğrenicinin aslında ana dilinde okuma alışkanlığı yoksa yabancı dilde ona bu alışkanlığın kazandırılması güçtür. Bunun yanında okuma alışkanlığı olan öğrenicinin ana dilinde okuduğu kitap ve metinler, bilgi zenginliği açısından yabancı dilde okuma becerisinin gelişmesini olumlu bir şekilde etkilemektedir.

Okuma, yazma becerisini en çok etkileyen dil becerisidir. Yabancı dil öğrenicisi, kitap okurken yazım kurallarına, yazarın kullandığı dil ve noktalama işaretlerine, kurallı cümlelere, hem edebî hem de bilimsel metinlerin özelliklerine dikkat ederek doğru yazma becerisini geliştirebilmektedir.

Yazmanın okumayla ilişkili olduğuna kanıt bulunmaktadır. Stosky (1983) birinci dilde yazma ile okuma arasındaki karşılıklı ilişkilerini inceleyip şu sonuçlara varmıştır:

a. Okuma başarısı ile yazma yeteneği arasında karşılıklı ilişkiler vardır. İyi yazarlar, iyi okuyucular olma eğilimindedir.

43

b. Yazmanın kalitesi ile okuma birikimi arasında karşılıklı ilişkiler vardır. İyi yazarlar, zayıf yazarlardan daha fazla okumaktadır.

c. Okuma yeteneği ile söz dizimsel karmaşıklık derecesi arasında karşılıklı ilişkiler görülmektedir. Söz dizimi açısından iyi okuyucular, zayıf okuyuculardan daha doğru yazı yazma eğilimindedir (Kroll, 1990, s.88).