• Sonuç bulunamadı

2.2. Yabancı Dilde Yazma Öğretimi

2.2.1. Yabancı Dil Öğretiminde Yazma Yaklaşımları

2.2.1.10. Dil Bilgisi Söz Dizimi Düzenleme Yaklaşımı

Bu yaklaşımın savunucularına göre yazma diğer becerilerden ayrı öğretilen bir beceri olarak görülmemektedir. Bu nedenle gerekli dil bilgisi ve söz dizimi kurallarına öğrenicinin dikkatini

58

çekebilecek yazma görevleri tavsiye edilmektedir. Bu yaklaşımda öğrenici, ne yazmaya çalıştığı ile ne yazmaya ihtiyacı olduğu arasındaki ilişkiyi görmektedir. Böylece bu yaklaşım, bir yazının amacı ve bu yazının mesajını iletmek için kullanılması gereken form arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır (Raimes, 1983, s.8).

2.2.1.11. İletişimsel Yaklaşım

İletişimsel Yaklaşım, daha çok yazının amacı ve bu yazının okuyucusu ile ilgilenmektedir. Öğretmen, gerçek bir yazar gibi yazsın diye öğreniciyi teşvik etmektedir. Öğrenici de amaç ve okuyucu hakkında kendine şu soruları sormaktadır:

- Neden bu kompozisyonu yazmaktayım? - Yazdığım kompozisyonu kim okuyacak?

Genellikle öğrenicinin yazdığı kompozisyonların tek okuyucusu öğretmendir. Ancak bazı öğrenicilerin yazdıklarının gerçek okuyucuya yönelik olacağını düşündüklerinde daha dikkatli bir şekilde yazdıkları görülmektedir. Öğretmen, iletişimsel yaklaşımı kullanarak kendi rolünü sınıftaki öğrenicilerle paylaşmaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde öğrenici yazılan kompozisyonları okumakta, yeniden yazmakta, özetlemekte hatta yorum yapmaktadır (Raimes, 1983, s.8-9).

2.2.2. Yazılı Anlatım

Yazılı anlatım, yazının bulunuşundan sonra ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu önce dildeki sesleri belli işaretlerle saptayarak yazıyı bulmuş, sonra konuştuğu dili bu işaretlerle göstererek yazı dilini oluşturmuştur (Özkırımlı, 1994, s.158).

Yazı yazmak, bilinenleri somutlaştırmak anlamına gelmektedir. Yazma eylemi, sadece söz konusu malzemenin yazılı sembollerle ifade edilmesinden ibaret değildir. Ancak harflerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümlelerin kendi içerisinde bir anlam bütünlüğünü de sağlaması gerekmektedir (Yaman, 2008, s.85). Yazılı anlatım ise, Aktaş ve Gündüz'den aktaran Yakıcı, Yücel, Doğan ve Yelok (2011)'un belirttiği üzere ''Her türlü olay, düşünce, durum ve

59

duyguları, dili en güzel şekilde kullanarak belli bir plan dâhilinde başkalarına ve yarınlara ulaştırmaya ve böylece kalıcılığını sağlamaya imkân veren bir araçtır'' (s.25). şeklinde tanımlanmaktadır. Yazılı anlatım teriminin içine, günlük notlardan iş raporlarına, düşünce yazılarıyla bilimsel incelemeden değişik edebiyat türlerinde yazılan yapıtlara çeşitli ürünleri almaktadır (Özkırımlı, 1994, s.185).

İnsanoğlu, tarih boyunca meydana gelmiş olan olayların farklı biçimlerde çizilerek yazılarak kaydedilmesi sayesinde eski medeniyetlerden haberdar olmuş ve bu medeniyetlerin kurucularının bilimi, sanatı ve kültürü ile ilgili bilgiye sahip olabilmiştir. Örneğin, yedi bin yıllık medeniyete sahip olan Mısır'ın eski dili olan Hiyeroglif dili, yüzyıllarca çözülemeyen bir sır olarak kalmıştır. Ancak Antik Yunanlılar ile Mısırlıların yaptığı antlaşmanın üzerinde Demotik dili, Hiyeroglif dili ve antik Yunanca olmak üzere üç dilde yazıldığı Rosetta Taşı'nın vasıtasıyla Fransa'nın 1798 yılında Mısır seferi sırasında Jean-François Champollion adlı Antik Yunanca bilen bir bilimadamı tarafından Hiyeroglif dilinin sırrı çözülmüş ve bu tarihten itibaren Mısırbilim (Ejiptoloji) yeni bir boyut kazanmıştır. Bundan anlaşıldığı üzere yazı, kalıcılık özelliği sayesinde her zaman gelecek nesillere ışık tutarak yol göstermektedir.

Yazı yazmak, uygarlığın önemli göstergelerindendir. Yazılan ve gelecek kuşaklara aktarılan bilgiler sayesinde uygarlık ve insanlık ilerlemektedir (Yaman, 2008, s.85).

Yazı dilini etkili kullanabilmek için yazının amacının açık bir şekilde anlatılması gerekmektedir. Ayrıca iyi ve başarılı bir yazı yazabilmek için, önce doğru düşünme ve duyma, sonra bunları en iyi şekilde anlatmak gerekmektedir. İyi yazmak için şu üç unsura ihtiyaç vardır:

a. Buluş; anlatılacakların bütün ayrıntılarıyla canlandırılması ve konu ile bağlantılı maddelerin toplanmasıdır. Diğer bir deyişle, buluş, yaşanılan, görülen, duyulan aynı konular üzerinde, yazarları, birbirine benzetmekten kurtaran farklılıktır.

b. Plan; herhangi bir konuda sıralanacak düşüncelerin, olayların ve duyguların mantıklı olarak düzenlenmesidir. Önce konu seçilip sınırlanmakta, sonra bir ana fikre bağlanmaktadır. Bu fikre göre bilgi toplanmaktadır. Bundan sonra bu fikirler, birliği ve bütünlüğü sağlayacak biçimde düzenlenmektedir.

60

c. Anlatım; düşüncelerin, olayların ve duyguların, en uygun sözcüklerle anlatılmasıdır (Kantemir, 1981, s.114-115,117,153).

Yazarın başarılı bir yazılı kompozisyon oluşturmak için öncelikli olarak şu üç özelliğe sahip olması gerekmektedir:

a. Gözlem yapma: Gözlem, gözlenilen ortama, olaya, duruma veya varlığa hissetirilmeden, onlara herhangi bir müdahalede bulunmadan, onlarla ilgili izlenimler elde etmek için yapılan doğal bir seyir işlemidir.

b. Okuma: İnsanın çeşitli konularda bilgiye sahip olabilmek ve kendini geliştirebilmek için yaptığı bir iştir. İnsan, bilgiye sahip olmadığı konuda yazamamaktadır.

c. Düşünme: İnsanın beynindeki karışık, dağınık bilgi ve izlenimleri düşüncelere dönüştüren işlemdir (Gülerer, 2011, s. 210-211).

d. Ana dili iyi kullanma: Etkili yazmada ana dili yeterince kullanmanın önemli bir yeri vardır. Ana dilini iyi kullanmayan, ne kadar bilgili olursa olsun başarılı olmamaktadır (Yalçın, 2005, s.251).

İyi ve doğru yazma sadece kabiliyete değildir; yazma alışkanlığı ve kompozisyonun temelini oluşturan dil bilgisi kuralları, sözcük, cümle ve paragraf hakkındaki bilgi birikimine bağlıdır. Zamanla başarıya ulaşılmaktadır (Kantemir'den aktaran Odacı, 2008, s.253). İyi bir yazının şu özelliklere sahip olması gerekmektedir:

a. Duruluk; söz kolay anlaşılsın diye gereksiz kelimelerden arındırılmasıdır. b. Açıklık; sözün hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde net ve açık olmasıdır. c. Sadelik; anlatmada kullanılan dilin gösterişsiz, yalın olmasıdır.

d. İçtenlik; bireyin kendi görüş ve düşüncelerini içine doğduğu gibi yazmasıdır. e. Akıcılık; sözcük, cümle ve paragrafların birbirine kaynaşmasıdır.

61

g. Dil bilgisi bakımından doğruluk; bir cümlenin dil bilgisi kurallarına göre herhangi bir aksaklığı içermemesidir (Asiltürk, 2011, s.188).

Dil öğretiminin temel amaçlarından biri öğrenicilerin yazılı anlatım becerilerini geliştirmektir. Zira yazılı anlatım becerisi gelişmiş bir öğrenici yazılı anlatım becerisi yeterince gelişmemiş öğreniciye göre akademik hayatında da daha başarılı olmaktadır.

2.2.2.1. Konu

Yazma, bir şey hakkındaki düşüncelerin başkalarına aktarılması işidir. Bu yönde üzerinde durulacak, hakkında yazı yazılacak şeyin önceden belirlenmesi, yazmanın ilk ve temel adımıdır. Diğer bir deyişle konu, yazmada ele alınan, üzerinde durulan, hakkında görüş belirtilen olay, düşünce ve durumlara verilen bir kavramdır (Yalçın, 2005, s.252).

Yazılı anlatımda ilk aşama, konun seçilmesi ve sınırlandırılmasıdır. Konu, hakkında anlatılan, yazı yazılan bir eşya, bir duygu, bir düşünce, bir sorun ya da bir olay olarak tanımlanmaktadır (Kantemir, 1981, s.139).

Bir yazıda ele alınan, üzerinde söz söylenilen düşünce, olay veya olguya konu denmektedir. Yazıda, bireyin kendi bilgi birikimi göz önünde tutularak ilgi çekici bir konunun seçilmesi yerinde olmaktadır. Konun sınırlandırılması ise konun hangi açılardan ele alınacağını belirlemektir (Yaman, 2008, s.108). Yazma eyleminde, öncelikli olarak üzerinde durulacak konu seçilmekte, sonra da seçilmiş konunun hangi bakış açısıyla işleneceğine karar verilmektedir.

Bir yazı yazarken, konu iyi kavranmak, düşünceler dağıtılmamak, konunun sınırları kesin olarak çizilmek ve gereksiz düşüncelere yer verilmemek gerekmektedir (Odacı, 2008, s.256). Yazma konusu seçilirken şu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir;

a. Seçilen konunun ilginç olması,

b. Konunun, okuyucunun hoşuna giden ve onun zevkine uygun olması, c. Seçilen konunun amaca uygun bir şekilde yazılabilecek olması,

62 d. Konunun hedef kitleye uygun olması,

e. Anlatım biçiminin saptanması (Kantemir, 1981, s.139).

Akla gelebilecek her şey yazma konusu olabileceğine göre üzerinde yazı yazılabilecek sayısız konu var demektir. Ama yine de bu konular, nitelikleri ve ele alınışları bakımından şu üç gruba ayrılmaktadır;

a. Somut ve soyut konular, b. Bireysel ve toplumsal konular,

c. Evrensel ve ulusal konular (Özkırımlı, 1994, s.126).

Konu, yazma eğitiminde bir amaç değil, bir araçtır. Nitekim aynı konuyu işleyen birçok eser olmasına rağmen bunların hepsi aynı değerde değildir. Konun ne olduğu, nasıl işlendiği kadar önemli değildir (MEB'den aktaran Yılmaz, 2014, s.117). Bu nedenle yabancı dilde yazma dersinde konuyu en doğru şekilde işleyebilmek için öğreniciden yazma öncesinde şunlar istenmektedir;

a. Hangi konu hakkında yazacağını düşünmesi, b. Konunun kime hitap edeceğine karar vermesi, c. Konu hakkında ne gibi şeyler bildiğini yoklaması,

d. Konuyu aktarıken ne gibi dil bilgisi yapılarına yer vereceğine karar vermesi. Öğretmenden ise şunlar istenmektedir;

a. Konuyu belirlemesi,

b. Konuya ilişkin kelime ve kalıpları aktarması,

c. Konuya ilişkin verilen kelime ve dil yapıları hakkında açıklama yapması,

d. Konuyla ilgili paragrafı sınıf tahtasına öğrenicilerin katkısıyla yazması (Demirel, 2003, s.109).

Yabancı dilde yazma öğretimi sürecinde öğretmenin, öğrenicinin yaşına, bilgi birikimine uygun ve anlayabileceği biçimde konuları vermesi gerekmektedir. Zira öğreniciye kendisini

63

ilgilendirmeyen veya kendisine uygun olmayan konuların verilmesi, yazmada onun zorlanmasına neden olmakta, dolayısıyla yazma isteğini azaltmaktadır.

2.2.2.2. Plan

Plan, herhangi bir yazı içinde işlenecek duyguların, düşüncelerin ve olayların mantıklı bir şekilde düzenlenmesidir. Bir yazı yazarken ilk olarak konu seçilip sınırlanmakta, ana düşünceye bağlanmakta, daha sonra bu düşünceler, bütünlük sağlanacak biçimde düzenlenmektedir. İşte bu düzenleme işlemine plan denmektedir (Kantemir, 1981, s.153). Başarılı bir yazının oluşturulması, bu yazının bütünlüğünü sağlayacak bir planın hazırlanmasına bağlıdır.

Yazılı anlatımda planlama sözcüğüyle dış ve iç planlama olmak üzere iki tür planlama kasdedilmektedir. Birincisi başlık, paragraf vb. gibi sayfa düzeni ile ilgili, ikincisi ise içerik ile ilgili planlamadır (Aktaş ve Gündüz, 2013, s.169). Sayfa düzeni ve içerik ile ilgili planlamalar şöyle belirlenmektedir:

a. Sayfa düzeni, okuyucu üzerinde ilk etkiyi bırakan unsurdur. Yazı, içerik bakımından ne kadar zengin olursa olsun, henüz okunmadığı için ikinci planda kalmaktadır. Okuyucu, ilk olarak yazının düzenine, sonra da içeriğine bakmaktadır. Sayfa düzeni, sayfanın kenarlarında bırakılan boşlukları, paragraf yazma kurallarını, yazım ve noktalama kurallarını kapsamaktadır.

b. İçerik ile ilgili planlamalar ise, konunun seçimini, konunun sınırlandırılmasını, ana düşüncenin belirlenmesini, yardımcı düşünceleri ve başlığın tasarlanmasını içine almaktadır (Yaman, 2008, s.107:110).

Plan, başarılı bir yazılı anlatım oluşturulmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Plan, kompozisyonun iskeleti sayılmaktadır. Bunun nedeni şudur; plan yazıyı dağınıklıktan ve gereksiz ayrıntılardan kurtararak konunun bütünlüğünü sağlamakta, tekrarlardan korunmaktadır. Ayrıca yazacak bireyi kararsızlıktan ve zaman kaybından kurtarmaktadır (Odacı, 2008, s.264). Bunların yanında iyi bir plan, duygu ve düşünceleri ölçülü biçimde

64

anlatmaya yardım etmekte, bireyin kendi düşüncelerini rahatça anlatmasını ve yazının kolay anlaşılmasını sağlamaktadır (Kantemir, 1981, s.154).

Plan, yazının türüne göre değişiklik göstermekte, konularına göre üçe ayrılmaktadır:

a. Düşünsel plan: Bir düşünceye dayalı olan ve bu düşünceyi çeşitli yönlerden, örneklerle ele almaya çalışan plandır.

b. Duygusal plan: Duygu, heyecan, hayal yönlerine ağırlık veren yazılarda, şiirlerde uygulanan plandır.

c. Hareketli plan: Hikâye, roman, tiyatro gibi olaya dayanan yazılarda uygulanan plandır (Yalçın, 2005, s.262).

Plan, konunun bölümlenmesinden, önceliklerin belirlenmesinden, düşüncelerin sıraya koyulmasından ibarettir. Yazmaya hazırlanan birey, yazacağı yazıya sıkı bir plan yapabilmek için;

a. Kendisine göre olumlu veya olumsuz bir bakış açısı belirlemekte, b. Konuyla ilgili bilgileri hızlı bir şekilde zihninden geçirmekte,

c. Konunun günlük hayat veya düşünce hayatı içindeki yerini sorgulamakta, d. Konunun hangi yardımcı düşünceler çerçevesinde döneceğini hesaplamakta, e. Sahip olduğu temel düşünceler varsa bunları ana düşünce olarak saptamakta,

f. Yardımcı düşünceleri somutlayan, ana düşünceyi destekleyen ilginç ve tutarlı örnekler aramakta,

g. Edebiyat, kültür ve sanat hayatından örnekler bulmaya çalışmakta,

h. Yazmaya başladığında giriş, gelişme ve sonuç paragrafları tamamen belirlenmiş olmaktadır (Asiltürk, 2011, s.15-16).

Yazı yazmanın ilk aşaması olan plan yapma becerisinin çeşitli etkinlikler yoluyla dil öğrenicilerine kazandırılması gerekmektedir. Çünkü yazılı anlatımda iyi plan yapamayan öğrenicinin, başarılı bir metin oluşturması söz konusu değildir.

65

2.2.2.3. Paragraf

Paragraf, bir düşünce veya bir duygu çevresinde oluşturulan cümleler topluluğudur (Yalçın, 2005, s.198). Diğer bir deyişle, bir yazıdaki duygu, düşünce ve olayla ilgili cümle ve cümle grubuna paragraf denmektedir (Yaman, 2008, s.111).

Her paragraf kendi içinde bir bütün sayılmaktadır. Bu bütünlüğü sağlayan, paragrafı oluşturan cümlelerin iyi bir şekilde bağlanmasıdır. Paragrafların, bir tek cümleden oluşması mümkün olduğu gibi çok sayıda cümlenin doğru bağlantılarla bir arada yer alması şeklinde de oluşması mümkündür (Yılmaz, 2014, s.113). Cümleler arasında dil ve düşünce bağlantısı kurmanın yolları şunlardır:

a. Bir önceki cümlede geçen sözcüğün ya da sözcük öbeğinin, bir sonraki cümlede yinelenmesi,

b. Bir önceki cümlede geçen kavram ya da sözlerin yerine onları karşılayan zamirlerin kullanılması,

c. ''Ama, çünkü, belki, sanki, nitekim'' gibi cümle başı bağlayıcılarının kullanılması, d. Aynı düşüncenin değişik biçimde dile getirilmesi (Özkırımlı, 1994, s.142).

Paragraf, yazının parçasıdır ya da bir konu bir paragraf içinde yazılmaktadır. Bu bağımsız paragrafa bir fikir minyatürü denmektedir. Paragraf yapma, yazılı anlatımın kolay okunmasını ve anlaşılmasını sağlamaktadır. Paragraf bir düşünce birimi olduğu için bir yazıda yapılacak paragrafların sayısı, ele alınan düşüncelere göre değişiklik göstermektedir. Bir düşünceden diğerine geçerken yeni paragraf kurulmaktadır (Kantemir, 1981, s.161). Paragraflar kurulurken düşünceler arasında mantık düzenine dikkat edilmektedir. Yazının başında ele alınan bir düşüncenin birkaç paragraftan sonra tersini savunmamak gerekmektedir.

Paragrafların kuruluş bakımından aşağıdaki niteliklere sahip olması gerekmektedir:

a. Tutarlılık: Paragrafta tek bir düşünce veya olay ele alınmalı. İkinci bir düşünce ise başka bir paragrafın konusu olmalıdır.

66

b. Birlik: Paragraftaki her cümle, tek düşünce, duygu veya olayla ilgili olmalı, onu açıklamalı ve tamamlamalıdır.

c. Belirlilik: Paragraftaki düşünce ya da olay iyi bir şekilde belirtilmelidir. Düşünce açıklanınca paragraf bitmektedir (Yılmaz, 2014, s.114).

Bu kurallara göre düzenlenmiş paragraflar, yazılı anlatımda ele alınan düşünceleri birbirlerine bağlamaktadır. Böylece yazının bütünlüğü ve kolay anlaşılırlığı sağlanmış olmaktadır.

Paragraflar yazı içindeki konumlarına göre giriş paragrafı, gelişme paragrafı, sonuç paragrafı olmak üzere üçe ayrılmaktadır:

a. Giriş bölümü paragrafı: Genellikle tek paragraftan oluşmaktadır. Yazının konusunu ve ana hatlarını belirtmektedir. Konunun ipuçlarını veren konu cümlesini kapsamaktadır. Giriş paragrafı yazılırken fazla ayrıntıya girmekten kaçınılmalıdır.

b. Gelişme bölümü paragrafı: Bu bölüm, tek bir paragraftan ya da birden fazla paragraftan oluşmaktadır. Gelişme paragrafında ele alınan ve örneklerle açıklanarak konunun ayrıntıları üzerinde durulmakta, karşıt düşüncelerden, benzerliklerden yaralnılmaktadır. Bu paragrafa ''geçiş paragrafı'' da denmektedir.

c. Sonuç paragrafı: Yazının son paragrafıdır. Tek bir cümleden ya da birden fazla cümleden oluşmaktadır (Yalçın, 2005, s.206-207). Sonuç paragrafında yazının ana düşünceleri vurgulanıp özetlenmektedir.

Paragraflar, kullanılış yerlerine ve özelliklerine göre sınıflandırılmakta, değişik adlar almaktadır. Bunlar şu şekilde belirlenmektedir:

a. Bilgi amaçlı paragraflar: Ders kitabı, kaynak kitaplar, ansiklopedilerdeki gibi belli bir konuda bilgi vermek amacıyla oluşturulan paragraflardır.

b. Düşünce paragrafları: Herhangi bir konuda; fıkra, eleştiri, makale gibi belli bir düşünce yazısında düşüncelerin ya da görüşlerin anlatıldığı paragraflardır.

c. Duygu paragrafları: Herhangi bir konu veya varlık, nesne hakkında sevinç, acı, keder gibi duyguların anlatıldığı paragraflardır.

67

d. Yorum paragrafları: Eleştiri, makale, fıkra, roman, tiyatro vb. hakkındaki kişisel bir görüşün anlatıldığı paragraflardır.

e. Yargı paragrafları: Görüş ve düşüncelerin bir yargıya dönüştüğü paragraflardır.

f. Olay paragrafları: Daha çok kurmaca metinlerde öykü yoluyla anlatımlarda kullanılan paragraflardır.

g. Betimleme paragrafları: Olay yazılarında olayın geçtiği yer ve durumun olayda yer alan varlık ve nesnelerin tanıtıldığı, resmedildiği paragraflardır.

h. Çözümleme paragrafları: Bir konunun, bir olayın, olay kişilerinin davranış özelliklerini belirten paragraflardır (Aktaş ve Gündüz, 2013, s.200-201) .

Yazma sürecinde başarılı ve etkili yazılı anlatım, genel olarak kelimelerin seçimine, cümlelerin doğruluğuna ve paragrafların sağlam olmasına bağlıdır. Öğrenicinin yazılı anlatım başarısı, doğru bir şekilde birbirleriyle ilişkili yazılmış olan paragraflara dayanmaktadır. Bunun yanında yazıdaki paragrafların mantıksal olarak birbirleriyle ilişkili olması gerekmektedir. Bu nedenle yabancı dil öğretiminde çeşitli etkinlikler yapılarak farklı düzeylerde paragraf oluşturma becerisinin kazandırılması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

2.2.2.4. Cümle

Bir yazının anlamlı en küçük birimi sözcüktür, ama sözcük dizisi olan cümle metnin anlam örgüsünü ortaya koymaktadır (Asiltürk, 2011, s.77). Cümle, duygu, düşünüş, oluş ya da kılışı yargı bütünlüğünde ifade eden dil birliğidir. Tek başına veya yan yana gelerek kavram, nesne ya da terimleri ifade eden kelimeler, diğer biçim birimleriyle birlikte kurallara bağlı olarak anlamlı bir bütünlüğü, cümleyi oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle cümle, kelime veya kelimeler dizisinden oluşmaktadır (Odacı, 2008, s.215).

Cümlenin varlığı için asgari şart bir çekimli fiildir. Çekimli fiil cümlenin varlığı için lazım ve yeterlidir. Bundan anlaşıldığı üzere çekimli fiil olmak şartıyla tek kelime de bir cümle olabilmektedir. Cümlenin hükmünü daha geniş, daha etraflı, çeşitli şartları ile tam olarak ifade

68

etmek için cümle; yüklem, özne, nesne, yer tamlayıcısı ve zarf gibi birden fazla cümle unsurundan kurulmaktadır (Ergin, 2013, s.398).

Cümleler metin içindeki görevlerine göre farklı adlar alıp tanım cümleleri, açıklama cümleleri, betimleme cümleleri ve öykü cümleleri olmak üzere dörde ayrılmaktadır:

a. Tanım cümleleri: Yazının giriş bölümünde ya da yeni bir düşünceye geçişte yer alan, duygu ve düşüncelerin ne olduğunu anlatan cümlelerdir.

b. Açıklama cümleleri: Zihindeki düşüncelerin oluşum nedenlerini açıklayan cümlelerdir. c. Betimleme cümleleri: Zihindeki düşüncelerin, olayların oluş biçimini canlandırmak için kullanılan cümlelerdir.

d. Öykü cümleleri: Olayda görev alan kişilerin belli bir mekân ve zaman içinde yaşadıkları olayı anlatan kısa ve hareketli cümlelerdir (Aktaş ve Gündüz, 2013, 193).

Her cümlenin bir konusu olduğu gibi anlatmak istediği, savunduğu bir düşünce vardır. Buna cümlenin düşüncesi denmektedir. Bir cümleden çıkarılabilecek en kapsamlı yargı, cümlede savunulan düşüncedir (Yalçın, 2005, s.160). Cümlenin düşünce birimi olduğu için bireyin kendi düşüncelerini anlatabilmesi, cümleyi kurma gücüne bağlıdır. İyi ve düzenli bir cümle kurabilmek için şu üç esasın göz önünde bulundurulması gerekmektedir:

a. Anlam: Bir cümle, içinde geçtiği metnin anlamına bir şey katmıyorsa gereksiz sayılmaktadır. Bazı cümleler, dil bilgisi ve noktalama açısından doğru olduğu hâlde, anlamsızlık taşımaktadır. Anlam, iyi bir cümle için başta gelen bir esastır.

b. Hareket: Cümlelerin anlam açısından yeterli olduğu kabul edildikten sonra, okuyucuda duraksamaya neden olmamak amacıyla devrik ve kısaltmış cümleler kullanılarak cümleler hareketli kılınmaktadır.

c. Çeşitlilik: İyi yazar monotonluğa düşmemek ve yazısını etkili kılmak için cümle yapısı biçimini zaman zaman değiştirmekte, bazen edilgen çatıya ve dolaylı anlatıma başvurmaktadır (Kantemir, 1981, 176).

69

Yazılı anlatımın temel amaçlarından biri okuyucuyu etkilemekte ve onda okuma isteği uyandırmaktır. Bu amaca ancak düzgün ve etkili cümleler yoluyla ulaşılabilmektedir. Cümlenin etki gücü, düşünce bakımından zayıftan kuvvetliye doğru gittikçe artmaktadır. Ayrıca cümlenin, etkili olmak için dil bilgisi, mantık ve bilgi bakımından doğru, açık ve sade olması gerekmektedir (Aktaş ve Gündüz, 2013, s.193). Düşüncenin etkili olması, büyük oranda cümlenin sağlamlığı ve doğruluğuna bağlıdır. Sağlam ve doğru cümlenin nitelikleri şöyle belirlenmektedir:

a. Kurulan cümleler dil bilgisi kurallarına uygun olmalıdır. b. Cümleler duru, yalın ve açık olmalıdır.

c. Sözcükler, cümlenin ögeleri ve noktalama işaretleri yerli yerinde olmalıdır. d. Sıfatlar, zamirler, belli bir görevi olan sözcükler, rastgele kullanılmamalıdır.

e. Cümleler, yapılarına ve kuruluşlarına göre çeşitlilik taşmalıdır (Özkırımlı, 1994, s.188-189). Bu niteliklerin yanı sıra şu nitelikler de yer almaktadır:

a. Mantıksal düzenleme: İyi bir cümle için anlatılan düşüncenin mantık bakımından doğru olması gerekir.

b. Ahenk ve akıcılık: Ahenk, cümleyi etkili kılan öteki uygulamalar gibi cümleyi güzelleştiren hususlardandır. Bu nedenle arka arkaya sert veya yumuşak hecelerden meydana gelmiş sözcükleri kullanmaktan kaçınmak lazımdır (Aktaş ve Gündüz, 2013, s.194-195).

Dili iyi ve doğru bir şekilde kullanabilen bir öğrenici öncelikli olarak ses, sözcük ve cümle gibi dil birimlerini tam olarak kavranmalıdır. Yabancı dil olarak Türkçeyi öğrenen Arapların cümle kuramda çok zorlandıkları görülmektedir. Bunun nedeni Türkçe ile Arapça arasındaki