• Sonuç bulunamadı

4.3. Siyasi Değerler

4.3.3. Yönetime Negatif Yaklaşım Değeri

Bu değer, Evliyâ Çelebi’nin seyahat ettiği yerlerdeki halkın idarecilerine itaat etmemeleri ve Osmanlı Devleti’ne isyan ve başkaldırılarının anlatıldığı bölümlerde karşımıza çıkmıştır.

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 6. Kitap’ında (Kahraman, 2010) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“Şagları, nemeşleri ve jodoşları serdara itaat etmediklerinden dolayı bakımlı ve süslü olduğuna bakılmayıp bütün ganimet” (s. 34)

“Kemen Yanoş’un kral olduğundan Osmanoğlu padişahının izni ve haberi yoktur. Kanun üzere kral değildir, bir zorba asidir. Şimdi bu sefere onun için geldik, ama bize karşı duramayıp kaçar gezer.” (s. 44)

“ApopiMihal müstakil kral nasbolunupilk önce çavuşbaşı ve diğer divan çavuşları krala mübarek olsun deyip ondan sonra kral iskemleden kalkıp tüm vezirlerin ve beylerbeylerinin ellerini öptü. Daha sonra tüm orada bulunan kaptanları kralın elini öperek biat ettiler.” (s. 58)

“Bu mahalede Seykel vilâyetine elçilik ile giden Budinli Ömer Ağa, Varatlı Panço Hüseyin Ağa ve Façatlı Ali Ağa Seykel’den gelip, kâfir itaat etmeyip nameyi parça parça edip biz güçlükle kurtulduk ve Kuta adlı Seykel boğazında bir dağdan bir dağa üç kat büyük tabur eyleyip içine 20.000 tüfengli kâfir girdiğinin haberini elçiler getirip büyük danışma toplantısı olup kral ve tüm serhat ayanları Seykel vilâyetlerini yakıp yıkmaya karar verdiler.” (s. 70)

“Erdel kralları hükmündedir, ancak Seykel vilâyeti toprağında olduğundan kefereleri krala çokluk bağlı değillerdir,” (s. 83)

“Bu zaferle sonuçlanan seferde olan yakıp yıkma, harap etme, yağmalama ve tahrip etme cüreti bir seferde olmamıştı, ancak bu Erdel kâfirlerinin Rakofçi’yle ettikleri isyan ve başkaldırıları da bir zamanda görülmemişti.” (s. 84)

“Hemen bu tabur boğazında tüm kapulu, Budin kulu ve Eğre kulu yayan yeniçerileri bu tabur içinde hep birlik olup,

‘Biz yaya olup kırılarak taburu feth edip elimiz boş kalayız, Allah’dan reva mıdır?’ diye tüm yaya yeniçeriler Tatar askeri üzerine, diğer arabalar üzerine, hatta bizim bir arabamız üzerine dökülüp” (s. 86)

“Tatar Serdarı Şah Polad Ağa’ya padişah hil’ati giydirilir iken hil’ati giymeyip,

Bu padişah divanında bizim hakkımızı ver. Biz bir alay ulüfesiz garip gaziler olup din-i mübine imdada gelevüz, diyarıızı terk edip can ve baştan olavuz ve din karındaşı olavuz, bizi kâfir kırar gibi yeniçeriler kırıp böyle ederler’’ (s. 87)

“İçinde Kemen Yanoş hazinesi ve askeri olmak ile kaptanı itaat etmeyip o gün İslam ordusuna bin pare top attı.” (s. 97)

“Tuna’ya karıştığı yerin karşı tarafları baştan başa kiliseler ve köylerle bezenmiş bakımlı ve şenlikli Eflak kâfiristanıdır, ama Osmanoğlu’nun haraç verir reayalarıdır. Ara sıra isyan da ederler, ama tüm kâfirleri İslam ordusunun esiridir.” (s. 209)

“Dördüncü günde hisar içinde olan bir alay şeriat, tarikat, hakikat ve marifet bilmez ve hakimlerine itaat etmez bir alay azgın kavimler kaleyi Bundukani kâfirine aman ile verirler.” (s. 585)

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 7. Kitap’ında (Kahraman, 2011) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“Köprü üzerinden Sadrazam geçtikten sonra elçi geçerken Üstürgon Kalesi, altından üstünden ol kadar top şenlikleri etti ki kale döven topların sesleri uzaklara doğru yayılınca elçi parmaklarını ısırıp,” (s. 116-117)

“Getirdiğimiz emre, Budin Veziri Mehmed Paşa’nın emrine, elçi paşa efendimizin mektuplarına ve Nemse çasarının sulhnameleri suretine asla rağbet ve padişah emirlerine itaat etmeyip Seykelhit Kalesi’n yıkmaya razı olmadılar.

Allah’ın hikmeti, bu emr-i şeriflere uyup Seykel Kalesi’ni yıkmadıklarının 3.günü padişah tarafından bir selahor ve hünkar kapucubaşısı Verat Valisi Hısım Mehmed Paşa’ya hatt-ı şerifle geldi.” (s. 346)

“O an içinde olan 12 bin kılıç sahibi Hayduşak askeri ve reayaları baş kaldırıp,

‘Bu kalemiz harap olduktan sonra şimden gerü biz Nemse kralına (88b) tabiyiz, Varat Kalesi’ne tabi olmazız’ deyip baş eğmeyip 12 bin kılıç reaya ve 12 bin asker kefereler Varat reayalığından ayrılıp gittiler ve bir anda dağıldılar.” (s. 349)

“Zira bu sağlam kale Ali Paşa’ya itaat etmeyip varoşu yakılıp hesapsız sayısız mal alınmıştı, şimdi gayet mamur gördük.” (s. 363)

“Hatta Ali Paşa ile (---) tarihinde Erdel’e girdiğimizde bu kale asla itaat etmeyip İslam askerine Moriş Suyu’nu içirmediği yukarıda ayrıntılı olarak yazılmıştır.” (s. 368)

4.3.4. Barış, Özgürlük Değeri

Bu değer, eserde Osmanlı Devleti başta olmak üzere, konu edilen diğer devletlerin devletler arası ilişkileri anlatılırken tespit edilmiştir.

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 6. Kitap’ında (Kahraman, 2010) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“‘Biz sizi taburunuza rahatça ve esenlikle kolay yoldan götürelim, bizi azat eder misiniz?’ dediklerinde biz de yemin edip, ‘Azat edelim’ diye ellerini bağlayıp onlara itimat edip kılavuz ettik” (s. 10)

“ ‘İşte sizin askeriniz bu mahalle yakındır. Beni azat edin sizi selamet ile götüreyim. Eğer eylemezsem, bunlar gibi beni katledin’ dedi. ‘Ancak o benim götürecek yolumdan bu arabalar gitmez, ama pek yakın götürürüm’ dedi. Yemin edince kılavuz ettik.” (s. 12) “Kale dışında varoluşu yakılıp kale içinde olan kâfirler‘el-aman’ deyip kaleyi vere ile verip kalenin iş erleri, şagları, nameşleri ve jodoşları kaleden hediyeleriyle çıkıp serdara geldiler ve tüm hediyelerini verdiler. Ve bir oda yeniçeri ve sipahiden yasakçı aldılar. Kalesi Kiriş Nehri kenarında altıgen şekilli bir taş yapı kaledir. Hendeği ve tabyaları gayet sağlamdır.

Sulhtan sonra serdara hoş geldin topları atıp şenlikler edip” (s. 23-24)

“Bu kale de Erdel’indir, ancak içinde nemse askeri olduğundan Nemse kralı ‘benimdir’ diye sahip çıkıp sulha aykırı iş olmasın için ve bir sarp kale olmakla, gerçi itaat (11b) de etmediler, ama yağmalanmayıp öylece kaldı.” (s. 39)

“İslam askerini sorduk,

‘Tise kenarında oturup Erdel vilâyetini vurup Nemse sınırına geçmek sulha aykırı iş olur’ deyip oturdular,”(s. 39)

“Yeniçeri ve Tatarlarının arasının düzeltilmesi için sonu düşünen serdar bir başka otak ve çadır sokak kurup bir büyük ziyafet tertip olunmuştur ki anlatılmaz, bu sanki Firdevs cenneti ziyafeti idi.” (s. 88)

“Bu kadar bakılı ve şenlikli vilâyetin yakıp yıkıldığını Nemse çaşarı İmparotor Kral ve Orta Macar Banı Topal Palatinus, Hersek ve Kurs Macarı hersekleri ve köpektenileri olan segleri olan kâfirler haberdar olunca tekrar tekrar elçiler ile alçak gönüllü mektuplar gönderip barış istediler.” (s. 89)

“Bu mahalde Seykel kâfirleri kaptan, irşekleri, dojları ve birovlarıyla beyaz bayraklarıyla aman deyip krala gelip” (s. 89)

“Bu mahalde tüm (29a) Sibinli birov, irşek ve kaptanları ve şaglarıyla gelip itaat edip 170 kese padişah malı, 70 kese serdara ve 40 kese krala verip bu kadar hediyeler ile ileri gelenler ordunun gönlünü alıp hil’atler giyip Sibin’e gittiler” (s. 103)

“Bursa’yı feth ettiğinde Dobra-Venedikli tüm hediyeleri Orhan Gazi’ye verip 150 madde üzere sulh akd edip her sene anılan kadar meblagı elçileriyle göndermeyi üstlenip ellerine 150 madde için 150 adet yarlıglar aldılar. Bu yüzden halen günümüze kadar sulh kabul etmiş bir alay sonu düşünen ve ileriyi gören kefereleridir ki hiçbir zamanda asla sulha aykırı bir sulh bozuculuk etmeyip her sene başında hepsinden önce elçileri gelir.” (s. 576) “Devletini korutmak için bütün krallara karşı alçakgönüllülük gösterip tüm krallar ile sulh etmiş tedbirli bir keferedir.” (s. 576)

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 7. Kitap’ında (Kahraman, 2011) bu değer şu şekilde verilmiştir:

‘Kelleye gelecek gelir, makul olmayan sözdür, hemen ganimet isteriz’ dediklerinde az çoğa tabi olup o gün Purunduk şehri altından kalkıp batı tarafa Tuna’nın başı olan Alman dağların eteğinde at sürerek gidip, (s. 12)

“Nemse çasarı tarafından, İslam ordusu içinde sanki hazır imiş gibi kâfirlerin üçüncü defada yine elçileri gelip candan gönülden barış isteyip çasardan mektuplar ve ricanameler getirdi.” (s. 113)

“Hele Veziriazam güçlükle 22 yıla 22 madde onların ricası ve 22 madde Osmanlı’nın ricası, yukarıda kararlaştırılan maddeler gibi iki tarafı 22 yıla ve 22 maddeye sulh kabul olundu.” (s. 115)

“Bunlar da barıştan hoşlanıp barış mektuplarının suretleri okunduğunda kâfirler başlarını açıp İsa’ya şükrettiler, ama bu kalede mükemmel kâfir askerleri çok görünmekte idi.” (s. 161)

“Bazı odabaşılar ve tercümanlar öteye beriye varıp gelip iki tarafın elçilerini orta mile getirirler, iki elçi birbirlerine yakın gelip el ele olup ‘Barış anlaşması ola’ diye çalışırlardı.” (s. 173)

“Sonunda Süleyman Han’ın topu üzerine ay ve güneş şeklini Ferdinand Kral indirip Süleyman Han ile barış yaparlar.” (s. 238)

“Hepsi başlarından şapkalarını çıkarıp nameye secde edip yüzlerini yere sürerek dualar edip ‘Şükür böyle sulhu gördük’ dediler.” (s. 252)

“Sen ki imparator kral dostum olup düstur-ı mükerrem vezirim üzerine vardığında 20 yıllık barış anlaşması yapmak istediğin tarafımızdan duyulup elçim ile name-i hümayunum vardığında gerektir ki 20 sene sulhu kabul edip” (s. 253)

“Ve başka fermanlarım çıktığında kutlu tuğrama itimat edip zerre kadar barışa aykırı iş etmeyesiniz, vesselam diye yazan padişah mektubu bu şekilde okununca” (s. 254)

“ ‘İnşaallah bundan böyle biz Tatarı, padişahımızın fermanıyla zapt ederiz’ Eğer memleketlerinizde bir Tatar bulunursa sulha aykırı iş olmuş olur. Şimden sonra güvenlik ve huzur zamanıdır’ deyince çasar divanında olan tüm kâfirler başlarını açıp padişahımıza, elçi paşaya ve çasara hayır dualar ettiler.” (s. 256)

“Bunlarda çoklukla silah yoktur, ancak dağlarında avlanmak için silah saklayalar. Zira bunları ne Abaza ne Çerkez ve ne Nogay Tatarı asla incitmezler. Onun için bunlar da kimseye incinmezler.” (s. 634-635)

“Biz de üzerlerine asker çekip varıp savaş eylesek Osmanlı’yla sulha aykırı iş eylemiş oluruz.” (s. 716)