• Sonuç bulunamadı

4.1. Ahlakî Değerler

4.1.1. Alçak Gönüllülük Değeri

Alçak gönüllülük değeri Evliyâ Çelebi kendinden bahsederken kullandığı sıfatlar dolayısıyla eserde çokça yer almıştır. Bunun yanında tanıttığı kişiler ve milletlerin özelliklerini sıralarken de bu değerler görülmüştür.

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 6. Kitap’ında (Kahraman, 2010) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“ (---)ayetiyle kesin emri üzere gaza ferman olunup bu abd-i kemter de gazaya talib ü rağıb olup,”(s. 1)

“Bu hakirin ilk bu gazada çeteye gittiğimizi bildirir” (s. 7) “Hakir, fırsat ganimettir deyip” (s. 8)

“Hakir yine Melek Ahmed Paşa efendimizden izin alıp bu Tuzda şehrinden batı tarafa 50 adet silahlı yiğitler ile bir gün bir gece dağlar içinde seğirtip” (s. 16)

“hemen hakir : ‘Baka gaziler bizler at sırtına geldikten sonra can ve baş ile oynar bir garip gazileriz. Bu diyara biz gelmedik, köylerini görmedik ve kasabalarını bilmedik. Ordumuza boş gitmemek için aç kurt koyuna salar gibi her yer ne olsa sarılıp elbette av alırız.’’ (s. 17) “hakir ve 7 adet kölelerin ezân-ı muhammedî okuyarak padişahın zaferinin ilanı işaretleri dikilip, bütün kiliseleri mabut kabul ettikleri putlardan temizlendi, resim ve heykellerden arındı.” (s. 19)

“bir haber getirmeye gittiler, ama hakir bile gitmedim.”(s. 21)

“bu kaleye herkes girip gezip dolaşıp alış verişler olunca hakir de içeri girip gezip dolaştım.” (s. 23)

“Hakir Melek Ahmed Paşa efendimizle uğrayıp seyrettik.” (s. 25)

“Bu mahalde hakir 18 yiğit ile Şamoş Nehri’ni geçip doğu tarafında dağlar aşıp bir gece seğirtip Şafii vaktinde bir köy basıp 14 adet seçkin güneş parçası oğlanları esir, 150 adet sığırlar ile 200 adet koyunlar ganimet alıp” (s. 25)

“Hakir vardığımda ancak birkaç kârgir yapı kiliseleri kalmış idi.” (s. 27) “Hakir de nal ve mıh almaya almaya kaleye girip seyrettim.” (s. 28)

“Bu hakirin Tise Nehri’nden Orta Macar vilâyetine çapula gittiğimiz konaklardan bildirir.” (s. 35)

“Hakire ancak bir çeleng bağışlanıp serdar başıma kendi elleriyle koyduğundan dünya kadar hoşlandım.” (s. 41)

“Hakir de bir gazada 3 adet esire malik oldum ve 3 kölem de birer esir ile doydular. (s. 41) “Hakir 3 kölem ve altı adet çatal atlarım ile bu mahalden kalkıp,” (s. 42)

“Hüseyin Paşa Budin ayanından Hüseyin Odabaşı ve Mustafa Odabaşı ile 9 kişi, hakir ile 10 kişi olup küheylan atlamıza binip mektupları alıp (s. 43)

“Bizler de üzüntülü dönüp o sahrada ve Serdar Hüseyin Paşa ile kalan 10.000 askere kavuştuk. O an Hüseyin Ağa ‘nın yarasını sarıp sarmalayıp başımızdan geçen bütün hikayeyi Hüseyin Paşa’ya bir bir anlatınca bütün gaziler bir yere gelip (s. 44)

“hakir Kaşa Kalesi altına varıp Mustafa Ağa ve 50 adet yiğit hizmetçilerimiz ve bu hakir ile hepsi 51 adam olup (s. 45)

“Nemse nemeşleri gelip bizlerden Mustafa Odabaşı’yla 11 adam hakir ile 12 adam olup yine Kaşa Kalesi deyip mektuplar ve serdarın mektubu ile Kaşa’ya girdik” (s. 54)

“Hakir de at tepip ileri vardım.” (s. 55)

“bu mahalde hakir doğu tarafına 16 kişi çeteye gidip” (s. 56)

“Hakir de o yolda bir gece kale içinde yatıp zevk u safâlar edip kaleyi seyrettik. O kadar güzelleri var ki anlatılmaz. Hatta hanemizin bir açılmamış gonca, banü-sıfat, bir tebekani elması yanaklı ve al kiraz dudaklı, ahu gözlü, şirin sözlü, dişleri inci gibi dizilmiş, sanki bir peri Aline adında bir tertemiz yıldız kızı var idi ki misk kokulu saçlarını dağıtıp, kıvrım kıvrım, belik belik edip şib ü zerbaf fistanını ve roklasını giyip salındığında görenin aklı perişan olurdu.” (s. 60)

“Hatta hakir,” (s. 64)

“bu sofranın boyunu bu hakir adımladım, tam 1.500 adım çimenlik üzerinde bir nimet deryası idi.” (s. 66)

“borular çalınca hakir Melek Ahmed Paşa’nın mübarek elini öpüp hayır dua ile Yusuf Kethüda ile 5 kölem ve bir hafif seyishanemiz ile Seykel seferine yola çıktık.” (s. 71) “Bu hakir o cengden beri bildim ki insanoğlundan sonra yaratılmışların şereflisi küheylan atlardır.” (s. 73)

“gayri bölük başılara da hil’atler bağışlanıp hakire bir esir verdiler.” (s. 73)

“Hakir o gün Melek Ahmed Paşalıdan 50 pür-silah yiğit, 250 adam Tımışvarlı ve Eğreli Kanije gazilerinden çatal atlılar ve 500 Tatar gazileri, hepimiz 800 yiğit çatal atlı olup Allah’a tevekkül deyip Seykel Ovası’ndan kuzey yönüne bir gün bir gece seğirtip “ (s. 79) “Hakir 7 yiğit ile bir saraya girdim ve kapılarını kapattım.” (s. 79)

“Daha önce bu hakir Seykel gazasında 800 yiğit ile ta Leh diyarına seğirtip” (s. 96) “Hakir bu kaleye girip seyr edemedim.” (s. 97)

“Bu hakir de kelenin şekli, zemini, tarz ve tarhını, içi ve dışını seyretmeye başladık.” (s. 100)

“Oradan 50.000 guruş miri malı hinto arabalara yükleyip bazı alaybeylerine ve ağalara birer çuka ve birer kumaş verip hakire de iki çuka, iki kumaş ve bir mineli saat verip” (s. 102)

“hakir yaya olup bu kaleyi tam bir buçuk saatte fırdolayı dolaşıp seyrettim” (s. 105)

“Şah Polad Ağa bu hakire bir seçkin Totgulamı ve 2 Nemse kızı verdi.Bütün Tatar askeri Akkirman diyarına yollanıp Demirkapı tarafına gittiler.Allah yollarını açık ede.” (s. 112) “Melek Ahmed Paşa bu hakiri huzuruna çağırıp,” (s. 117)

“Ve nice tarihçiler ‘Arnabüd’ kavmi yazmışlar, ama tatlı dildir, birbirine izzet ikram ile alçak gönüllü ve yumuşakça sözler söylerler.” (s. 126)

“Sonra buradan Melek Paşa efendimiz Vize beyine bu hakiri gönderip” (s. 152)

“Zira bu hakir Tuna yalılarında bazı hizmetlerde bulunurken gördüğüm Tuna Fethülislamı yanında bir demir kapı vardır;” (s. 155)

“hakire ‘‘Amin de’’ dedi. Sonra,

‘Efendim, senden sana selam, Melek Ahmed kulun eski dilencidir, yine kapına geldi. Hiçbir kere kapından mahrum göndermemişsimdir. Şimdi yine, şimdi yine senin kapına geldi. İzzetin celal, cemal ve azametin hakkiyçun olsun, 124.000 peygamberin olsun, bizzat Habibin Muhammed Mustafa ruhiyçün olsun, adem oğlanı aşıkınVeys el-Karani ve 77.000 tabakat sahibi kibar-ı kümmelingavs-ı a’zamların yüzleri suyuna olsun bu Ahmed kulunun duasını kabul eyle’ diye ‘ Evliyâm amin de ha’ dedi” (s. 160)

“vasiyetleri üzere üstadı Kiçi Mehmed Efendi hazretlerinin ayakuçlarına belirsiz, yani kubbesiz defnedip üzerine çadırlar kurup tam 7 gün 7 gece bu hakir 300 adet fakir ile gece gündüz yirmişer hatm-ı şerif okunurdu. Allah bol bol rahmet eylesin.” (s. 168)

“At çabaladıkça gömüldüğünü görünce hamd olsun fakir çabuk davranıp attan kendimi bir tarafa atıp güçlükle canımı kurtardım.” (s. 195)

“Ardında Kadızade İbrahim Paşa sanki veziriazam gibi muhteşem giyimiyle bütün silahları cevher ve murassa, kendüleri zer-ender geçti. Bunu güngörmüş adamlar görünce, ‘‘Niğbolu Sancağı mansıbıyla böyle vezirane giyimli ve muhteşem geçmemek gerek idi’’ dediler” (s. 237)

“Tarihçiler bu ovada yapılan savaşı çeşitli şekilde anlatıp yazmışlardır. Ama Süleyman Han silahdarlığından emekli Müteferrika Kuzu Ali Ağa bu cengde padişahın yanında olduğundan onlardan dinleyip kalemi elimize alıp gücümüzün yettiği kadar denizde damla ve güneşte zerre kadar bu kısma yazalım.” (s. 242)

“‘Bu kaleyi Allah’a emanet ettim. Ve Süleyman Paşa hakir Süleyman’a seni Budin’e nazırlar nazırı vekil ettim.’ “ (s. 292)

“Öyle bir kamil ve ayar sahibi yüce gönüllü bir vezir basit ve sıradan şiirimizin kusuruna bakmayıp yüz guruş, bir çuka ve bir at ihsan etti. Allah ömürler versin.” (s. 410)

“Sonra yine bu gösterişsiz fakir Evliyâ bu camiin çatısı altında ilk defa öğle namazı kılınması için” (s. 460)

“Devletini korutmak için bütün krallara karşı alçakgönüllülük gösterip tüm krallar ile sulh etmiş tedbirli bir keferedir.” (s. 576)

“İmdi dinlenmekte olan vefalı dostlara şöyle malum ola ki, bu kemter kul gösterişsiz Evliyâ bu ana kadar 27 yılda durmadan dinlenmeden seyahat edip 16 padişahlık yeri gezip dolaşıp nice kere yüz bin yapıları insaf gözüyle inceleyip” (s. 626)

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 7. Kitap’ında (Kahraman, 2011) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“Ey imdi ey vefalı dostlar, bu hakir, çok kusurlu Evliyâ bu ana dek 27 yıldır 9 padişahlık yerde 1.740 adet sağlam kalelerdir seyrettim.” (s. 183)

“Ama biz o yiğitlik meydanı cenginde sizden 20 bin Hıristiyanı göz önünde kılıçtan geçirip asla alay etmedik. Ama siz fodul Hıristiyanlarsınız, karılarına tafra için azıcık şeyi bahane

edip alay edersiniz. İstanbul’da sizin elçinize de gerçekten Üstürgon Sahrası’nda bizim kılıcımızdan kırılan kelleleriyle, çinize bir alay göstersinler. Üstürgon’da 28 bin kelle Veziriazam otağı önüne döküldüğü halde hiç kelle alayı etmedik’

Dediğimde tüm kâfirler‘si si’ deyip sus pus oldular.” (s. 275)

“Erdel Vilâyeti’nde Seydi Ahmed Paşa ile kışladığımız sene Sibin Kalesi’nde bir Macar esirimiz var idi, o tarihi okudu, hakir de öylece yazdım.” (s. 400)

“Kırım hanlarının kanunları, kaideleri, hükumetleri garip ve acayip temaşadır. Hatta Osmanoğulları, Acem şahları, başka padişahlar ve krallar gibi gösteriş ve ihtişamları yoktur ve istemezler de, zira ‘Baba ve dedemizden gördüğümüz yoktur, bidat etmeziz’derler.” (s. 513)

“Sultan Mahmud Sarayı diğer padişah sarayları gibi değildir, zira ihtişama, gösterişe düşkün değildir.” (s. 667)