• Sonuç bulunamadı

Herhangi bir konu hakkında bilgi vermek, duyguları, güzellikleri paylaşmak gibi amaçları gerçekleştirmek için yazılı bir anlatım oluştururken, birikim sahibi olmak kadar uygun bir anlatım biçimi kullanmak da önemlidir. Anlatım biçimleri olmaksızın yazarın anlatmak istediklerini okuyucuya sunabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple istenilen amaca ulaşmak için konuya uygun anlatım biçimlerini seçmek metnin taşıması gereken önemli bir özelliktir. Yazılı bir anlatım oluştururken her zaman aynı söylemler kullanılamaz. Verilmek istenen mesaja ve sözü edilenlere uygun olan anlatım biçimleri kullanılır.

“Anlatım biçimi” olarak adlandırılan kavramı ve kapsamını kesin sınırlarla belirlemek mümkün değil. Çünkü bu konuda isimlendirmeden sınıflandırmaya kadar pek çok farklı görüş var. Ancak ortaklaşa kabul edilen bir gerçek var ki “metnin yazılış amacı”na göre anlatım biçimi de şekillenir.

Seyahatnâme’de bir anlatıcı olarak Evliyâ Çelebinin iki kimliği bulunur. Hem “ravi”dir hem de bir “musahip”.Anlatımlarında da bu iki kimliğin eşzamanlı yansımasıyla karşılaşırız. Yani Evliyâ Çelebi Seyahatnâme’de hem bilgilendirme ve hem de eğlendirme amacı güder (Sheridan, 2011. s. 155). Bu amaca ulaşmak için eserinde, hem düşünsel içerikli metinlerde kullanılan anlatım biçimleri (doğrudan doğruya anlatım, delil ve ispat göstererek anlatım), hem de sanatsal içerikli metinlerde kullanılan anlatım biçimleri (hikaye etme, tasvir, özlü anlatım, manzum anlatım, konuşmalı anlatıma) etkin rol oynar.

2.2.1. Düşünsel İçerikli Metinlerde Kullanılan Anlatım Biçimleri

“Doğrudan doğruya anlatım”; bilgi, haber vermek, bir fikri telkin etmek için en çok kullanılan anlatım biçimidir. “Delil ve ispat yoluyla anlatım” ise genellikle doğrudan doğruya anlatımla birlikte kullanılan bir anlatım biçimidir. Doğrudan doğruya anlatım ile bir şeyi tarif ve izah ederken, delil ve ispat yolu ile anlatılması bunun doğal bir sonucudur. Delil ve ispat yoluyla anlatımın özelliği inandırmak ve ikna etmektir. Bu özelliği, yani bilgi verip ve aydınlatırken inandırıcı bir amaç gütmesi delil ve ispat yoluyla anlatımı, kullanımı daha zor hale getirir (Tansel, 1963. s. 93). Düşünsel içerikli metinlerde anlatılanlar gerçek yaşamdaki nesneler, varlıklar, durumlar, olaylar, olgularla ilgilidir ve anlatılanlarda hayal gücünün yeri yok gibidir. Üslup kaygısı önem taşımaz ve mantık ölçüsü içinde açıklamak, tartışmak esastır. Bu sebeple doğrudan doğruya ve delil ispata

dayanan anlatım biçimi, düşensel içeriği aktarmak amacıyla oluşturulan bir metin için uygun anlatım biçimidir.

Doğrudan doğruya anlatım biçimi, konularına göre; bir eşyanın nasıl yapıldığı, bir şehrin teşekkülünü, bir fikri, karakterlerin canlandırılmasını anlatmak şeklinde dörde ayrılır. İşlenecek konuyla ilgili fikirlerin iyi planlanmış olması, mantıka uygun sıralanması bu anlatım biçimiyle verilecek fikrin açıkça anlaşılmasını ve etkili olmasının en önemli şartıdır. (Tansel, 1963, s. 95). Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’yi yazarken çeşitli şehir ve beldelerin anlatımında temel bir yazılı kalıp oluşturduğu ve kalıbı doldurmak için de yazılı ve sözlü malzemeyi uygun bir şekilde kullandığı görülür. Evliyâ Çelebi bu kadar geniş bir coğrafyayı, bu kadar ciltte ancak doğrudan doğruya anlatım biçimini kullanıp, böyle bir yazılı kalıba oturtarak anlaşılır ve etkili anlatabilirdi. Evliyâ Çelebi’nin tipik bir şehir anlatım planında ilk olarak görülen ve duyulan beldenin adı ve kısaca anlamı; şehrin ve şehri oluşturan kalenin kuruluş hikayesi; zaman içinde kimlerin buraya yönetici olduğu ve eğer burası imparatorluk dahilinde bir yerse, Osmanoğulları’nın burayı nasıl/ne zaman hakimiyet altına aldığı anlatılır. Daha sonra kalenin şekline, kaç asker barındırdığına; genellikle şehirdeki en önemli camileri ilk başta anlatmak üzere, şehrin tüm ibadethanelerine (kiliseler de dahil) eğer biliyorsa bu camilerin banilerine ve caminin şekline, sayısına; mahallelerde kimlerin yaşadığına; mescitlerin sayısına ve isimlerine; medreselerin sayısına, isimlerine ve buralarda ders veren, ders alan, ünlü alimlerine; dar’ul-hadis ve dar’ul-kurralarına, buraların sayı ve isimlerine; tekkelerin isimlerine, özelliklerine, kimlerin buralarda bulunduğuna, tekke postnişinine; hanlara/ kervansaraylara, buraların şekil özelliklerine, hangi malların alınıp satıldığına, esnafının özelliklerine; çeşmelere/sebillere/hayratlara, çeşmelerin şekilsel özelliklerine, yaptırıcısına; hamamların sayısına, bazı önemli hamamların şekillerine, yaptırıcısına, mimarına; kaplıcaların sayısına, ismi ve hangi hastalığa şifa verdiğine; köprülerin ismine, şekil özelliklerine; mesire yerlerine; şehir ricaline; şehir halkına; şehrin havası ve suyuna; şehrin yiyeceklerine; şehirde yetiştirilen ürünlere dair bilgiler sınıflandırılarak yer alır (Ekici, 2011, s. 29).

Evliyâ Çelebi’nin seçtiği anlatım biçimlerinin belirli göreceliklere uygun olması sebebiyle; herhangi bir bilginin sahihliğinden, tarihsel vakanın dürüstlüğünden okurda doğabilecek kuşkulardan yazarın kendisini kurtarmak isteği delil ve ispat yoluyla anlatımın da eserde sıkça kullanmasını sağlamıştır (Hüseynov, 2011, s. 65). Delil ve ispat yoluyla anlatım davanın ispatı, davanın tahlili, delillerin tertibi gibi esaslara dayanır (Tansel, 1963, s.121).

Evliyâ Çelebi de eserinde, münakaşaya elverişli konuları, mümkün olduğunca okuyucuyu inandırmaya dönük bir düzenle anlatmış, verdiği bilgileri delillendirmeye çalışmıştır. Evliyâ Çelebi Seyahatnâme’de sözün yetersiz kaldığı veya tekdüzeleştiği, zayıfladığı yerlerde sayıları devreye sokar. Sayısal verilerin kullanımı bilgilerin ispatlanmasını ve somutlaştırılmasını sağlar. Seyahatnâme’de söz ve sayı birbirini bütünler (Özdemir, 2011, s. 144). Anlatılan coğrafya, mekanlar ve yapılar sayılarla yeni bir boyut kazanır. Böylece mekanlar ve yapılar arasında oranlama, kıyaslama imkanı da oluşur ve anlatılanlar için bir kanıtlama yöntemi daha ortaya çıkar. Birçok esnafla ilgili somut istatistik rakamlar açıklayan Evliyâ Çelebi, verdiği sayısal tarihlerle de bilgilerini delillendirip inandırıcılığını artırmaya çalışır.

Evliyâ Çelebi gözlemlerine ya da duyumlarına dayanan bilgileri doğrulayan görgü tanıklarını, sözlü kaynak olarak delil ve ispata dayanan anlatım biçiminde sıkça kullanmıştır. Görgü tanıkları ya olayı vuku bulduğu zamanda görmüş olan kişilerdir ya da o tanıklardan duyanlardır. Bu yöntemle verilmek istenen bilgi ortaya konulmuş ve bu bilginin başkalarınca kabul edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Başta Kur’ân-ı Kerim ve hadisler olmak üzere yazılı kaynaklar da bilgilerin ispatlanmasında kullanılmıştır. Bu kaynaklar “ Minor coğrafyası” gibi isimleriyle kullanılması yanında, “Latin tarihleri…” gibi genellemeler yapılarak da eserde yer alır. Bazen sadece yazılı kaynağın adı bazen de yazılı kaynaktan yapılan alıntılarla verilen bilgiler desteklenir.

Evliyâ Çelebi Seyahatnâme’de, bilgilerini ispatlamak için farklı bir yol olarak, okur ile arasındaki ilişkide belirleyici bir unsur olan üslubu da kullanır.“Hâlâ” kalıp ifadesini cümleler arasında bağlayıcı unsur olarak kullanıp söylediklerine süreklilik katarak anlattıklarını delillendirir. Verdiği bilgileri yaptığı benzetme ve karşılaştırmalarla pekiştirir; örneklemelerle doğruluğunu artırmaya çalışır. Doğruluk derecesini belirten sözcüklerin kullanıldığı bu tür bölümlerde, dilin ve anlatım biçiminin okuyucuya hoş gelecek biçimde kullanılması, bilgilerin kabullenilmesini sağlar (Akbayır, 2006, s. 32).

2.2.2. Sanatsal İçerikli Metinlerde kullanılan Anlatım Biçimleri

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’nin akışı içinde değişik konulara yer vermiş ve ele aldığı konuya göre de anlatım biçimi kullanmıştır. Seyahatnâme’nin ele aldığı konuda bilgi verirken; uyduğu bir planı olmakla beraber, anlatımda çağrışım ve sözün sözü açması planlı sıralamadan daha önemli bir yer tutar. Böylece Evliyâ Çelebi seyahatini

kurmacalaştırır. Eserin güvenilirliği açısından tartışılan ve eksiklik olarak görülen bu özellik aslında uzun soluklu ve kapsamlı bir eser olmasını sağlamanın yanında 17.yy Osmanlı nesir geleneği hakkında bilgi veren eşsiz bir eser olmasını da sağlıyor (Mengi, 2002, s. 198). Nesnel bilgi ile kurmaca bu eserde başarılı bir şekilde bütünleşirken aynı zamanda esere sanatsal bir nitelik de veriyor.

Evliyâ Çelebi bir tarihçi gibi yaptığı seyahatlerinde topladığı bilgileri tarih ile harmanlayarak bir plana göre düzenleyip verirken yalnız bir tarihçi kimliği ile değil sanatçı kimliği ile de karşımıza çıkar. Olayları kendi bakış açısıyla yansıtır ve nesnel bilgilere bu şekilde kurmacayı ekler. Bu sebeple düşünsel içerikli metinlerde kullanılan anlatım biçimleri yanında sanatsal içerikli metinlerde kullanılan anlatım biçimlerine de eserinde yer verir. Yani eserde bilgilendirme, delil ve kanıt sunma, tasvir ve hikaye etme, manzum ve konuşmalı anlatım, özlü anlatım iç içedir (Mengi, 2009, s. 286).

“Hikaye yolu ile anlatımda” verilmek istenen bilgi olaylar aracılığıyla verilir. Bu anlatım biçiminde amaç okuyanları heyecanlandırmaktır; olaylar uyandırdıkları heyecan sebebiyle dikkat çeker ve anlatıma da ilgi çekici bir özellik kazandırır. Hikaye yolu ile anlatımda olayı basit bir şekilde anlatmak yerine “tasvir yoluyla” ayrıntılı ve ilgi çekici bir tablo çizilirse verilmek istenen bilgi daha etkili şekilde verilir. Bu sebeple herhangi bir şeyin görünüşünü, kokusunu, tadını, hareketini, hissettiklerini anlatmaya ve canlandırmaya yarayan anlatım biçimi tasvir ile, hikaye etme çok defa bir arada kullanılır (Tansel, 1963, s. 35)

Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi sanatsal içerikli metinlerde çok kullanılan ve en eski anlatım biçimlerinden biri olan hikaye yolu ile anlatıma dayalı bir eserdir. Osmanlı mirasının kayda geçirildiği Seyahatnâme’de Evliyâ Çelebi gezdiği yerlerde gördüğü, duyduğu ya da okuduklarını anlatır. Anlatımın akışı içinde anımsamalarla, değinmelerle konuyla alakalı hikayelere geçer. Bu hikayelerle kimi zaman kendi şahit olduğu olayları hikayeleştirir, kimi zaman geçmişe ait anlatıları hikayeleştirir, kimi zaman da gezdiği yerlerde Osmanlı öncesi dönemde yaşananları hikayeleştirir. Bu hikayeleri, çoğunlukla kendi başından geçmiş gibi anlatırken, özellikle geçmişteki hikayelerin anlatımında olayları başka bir hikaye anlatıcısının dilinden aktarır.

Evliyâ Çelebi, gezdiği yerlerle ilgili verdiği bilgilerde, ağırlıklı olarak yer alan betimsel özelliklerin yanında insan yaşantısıyla ilişki kuran ve sözlü bellekte hala işlevli olan hikayeleri de sunar (Özay, 2011, s. 129). Mimari yapılar, coğrafi şekiller ya da yerleşim yerleriyle ilgili bilgi aktarırken çoğunlukla söze tasvirle başlar, ancak tasviri hikaye etme

izler ve tasvirle hikayeleştirme iç içe geçerek eserde yerini alır. Bu özellik mekan ve çevre tanıtımlarıyla sınırlı kalmayıp olay, kişi, durum tanıtımlarında da kullanılır. Bazen de anlatımda hikaye etme öncelikli olarak kullanılır. Bu yöntemle oluşturulan bölümlerde uzun hikayeleştirmelerle hayat hikayeleri anlatılır (Mengi, 2002, s. 199).

Seyahatnâme’deki hikayeleştiren anlatım biçiminin taşıdığı önemli bir özellikte olağanüstüye dayalı olmasıdır. Olay, kişi ve mekanların anlatımına; efsane, rivayet, mucize ve kerametler eklenerek olağanüstü bir nitelik kazandırılır. “Mine’l Aca’ib ü Garaib” vs. başlıklı kısımlarda bağımsız olarak yer alan olağanüstü hikayeleştirme Evliyâ Çelebi’nin kendi hayatını anlatırken kullandığı hikayelerde de açıkça görülür. Okuyucuyu meraklandırmak amacıyla kullanılan hikaye etme anlatım biçimine eklenen bu olağanüstülükler, okuyucunun sürprizlerle şaşırıp, daha da meraklanmasını, böylece esere olan ilgisinin devamını sağlamaktadır.

Anlatılan birçok mekanın, olayın, kişinin, durumun bilgisi, Evliyâ Çelebi’nin o anki bakış açısıyla oluşturulmuş bir hikayeyle sarmalanmış ve zenginleştirilmiştir. Bu hikayeler örnek vermek, kanıt getirmek, açıklamak, ders vermek, düşündürmek, kınamak, alay etmek, eğlendirmek, ilgi çekmek, merak artırmak için kullanılmıştır (Mengi, 2002, s. 207). Böylece tasvirle iç içe geçmiş hikayeleştiren anlatım biçimi Seyahatnâme’yi kuru bir gezi notu olmaktan çıkarıp sonu merakla beklenen bir anlatıya dönüştürmüştür (Oğuz, 2011, s. 120).

Anlatıma canlılık kazandırmak ve okuyucunun dikkatini çekmek için Evliyâ Çelebi’nin sıkça başvurduğu yollardan birisi de konuşmalı anlatım biçimidir. Bu anlatım biçiminde, aktarmak istediği bir konu üzerinde iki veya daha çok kişiyi karşılıklı konuşturur (Karasoy, Yavuz, Kayasandık & Direkçi, 2007, s. 305). Karşılıklı konuşmalar aracılığıyla da verilecek bilgileri verir.

Seyahatnâme’de “konuşmalı anlatım”, özellikle hikayeleştiren anlatımların içinde sıkça kullanılır ve bu sayede Evliyâ Çelebi halk ağzından, yabancı dillerden, argo ifadelerden, değişik ağız ve şivelerden derlediği kelime ve deyimleri eserde başarıyla sergiler. (Mengi, 2002, s. 201) “………şehrengizinin tamamlanması” başlığını sıklıkla kullanmasından, eksiksiz bilgi vermeye özen gösterdiği anlaşılan Evliyâ Çelebi, anlattığı coğrafya ile ilgili bölümü, dil özelliklerini vermeden tamamlamış kabul etmez. Anlattığı coğrafyanın dili, ağız ve şivesi hakkında vereceği bilgileri de bu anlatım biçimiyle etkili şekilde verir.

Hikaye etme anlatım biçiminin konuşmaya dayalı anlatımla desteklenmesi sonucu, anlatılanlar göstermeye dayalı bir metindeki gibi sahnelenir ve göz önünde canlandırılır. Böylece Evliyâ Çelebi’nin kurmacalarla edebi bir nitelik kazandırdığı anlatım zenginleşir, renklenir ve okuyucuyu esere bağlar.

Anlatımın monotonluktan ve sıkıcılıktan kurtarmak için Evliyâ Çelebi’nin kullandığı bir başka anlatım biçimi de “manzum anlatım”dır. Manzum anlatım; duygu, düşünce ve hayallerin belli nazım türleriyle ölçülü ve kafiyeli olarak ifade edilmesidir (Karasoy, vd., 2007, s. 310). Evliyâ Çelebi eserini düz yazıyla ifade ederken manzum anlatımı kullanarak estetik söyleyişin imkanlarından da yararlanmıştır. Seyahatnâme’de anlatılan duygu, düşünce ve bilgiler daha yoğun bir anlatım olan manzum anlatımla, tekrarlanarak örneklendirilip desteklenmiş, kanıtlanmıştır.

Seyahatnâme’deki manzum anlatımların bir kısmı yazarın gözlemlerini ve duygularını nazım formunda ifade ederken görülür, bir kısmı da kitabelere; din-devlet büyüklerinin doğumu, ölümü ve köşk, saray, çeşme, bedesten, han, cami, türbe gibi çeşitli imaretlerin tarih beyitlerine; duvar yazılarına ve yazılı-sözlü kaynaklara dayanan manzum iktibaslarda görülür. Yani manzum anlatımların bir kısmı Evliyâ Çelebi’nin kendisine ait olmakla birlikte, çoğunluğu diğer kaynaklara dayanmaktadır (Horata, 2002, s. 37).

Seyahatnâme’ye sanatsal bir nitelik kazandıran manzum anlatımın işlevlerini Horata (2002) “Üslubu derinleştirmek ve zenginleştirmek amacı güden, çıkarıldığında bir kayba yol açmayacak olan, poetik süsler olarak nitelenebilecek şiirler; Atasözleri gibi, kıssadan hisse çıkarmaya yarayan, anlatılan konuyu daha özlü ve veciz bir ifadeyle tekrarlayarak, verilmek istenen mesajın daha açık ve etkili bir şekilde anlaşılmasını kolaylaştıran şiirler; Bahsedilen kişi ve herhangi bir olay karşısında yazarın duygu ve düşüncelerini daha yoğun ve etkili bir dille anlatmasına yardımcı olan şiirler. ” şeklinde sınıflandırır.

Evliyâ Çelebi konuyu daha iyi açıklamak ve söylediğini pekiştirmek için Seyahatnâme’de “özlü anlatım biçimini” de kullanır. Okuyan üzerinde çabuk, kesin ve güzel bir etki bırakan bu anlatım biçimi, yorumlandığında çok geniş anlamlar çıkacak bir konunun az, öz ve açık olarak ifade edilmesidir (Karasoy, vd., 2007, s. 308). Seyahatnâme’de özlü anlatımın kullanıldığı bölümlerde bir ders verme gayreti, kıssadan hisse geleneği vardır. Evliyâ Çelebi Kur’ân-ı Kerim’den bir ayet, bir hadis, Arapça Farsça bir ibare ya da sözlü gelenekten derlediği bir atasözünü kullanarak, anlatacaklarını bitirirken alınması gereken hisseyi verir. Bu özlü ifadeler anlatılan konuyla geniş kitleler arasında çağrışım uyandırmakta ve onların konuyu, hisseyi daha iyi anlamasını sağlamaktadır.