• Sonuç bulunamadı

4.2. Sosyal Değerler

4.2.3. Duyarlılık Değeri

Evliyâ Çelebi farklı mekanları, farklı sosyal ortamları ve farklı toplumları tanıtan bir seyyah olduğu için çevreye fazla duyarlıdır. Bu eserdeki anlatımlarda da duyarlılık değerinin tespit edilmesini sağlamıştır. Ayrıca seyahatler sırasında vatan özlemi çekilmesi, vatan ve millet duyarlılığı değerini karşımıza çıkartmıştır.

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 6. Kitap’ında (Kahraman, 2010) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“Ve oradan Çarkacı İsmail Paşa kalkıp Demirkapı’ya gitti ve Demirkapı’yı mülk ettiği haberi gelip asker taze can buldu.” (s. 4)

“Bütün dertlilere deva olmak için bir hastanesi var ki cansız gelse canlı gider. Zira bu kilisede bütün bilimler öğenmiş, Eflatun, Bukrat, Sokrat, Feylekos, Feylesof ve Fisagores-i Tevhidi gibi tevhitsiz mezhepsiz hekimler oradadır.” (s. 51)

“Yine bu menzilde 3 gün oturulup Seykel kâfirleri parça parça kaleleri ve köylerine gelip şehirlerini imar etmeye başladıkları haberi geldi” (s. 88)

“kaleleri işgal edip şu kadar hazine, define, mal ve ümmet-i Muhammed esiri alıp koyun sürüsü gibi bu kadar insanı sürü sürü sürüp Belgrad Kalesi ve Çakatorna Kalesi’ne gönderip tüm yukarıda sayılan kalelerimizin cebehane ve toplarını alıp” (s. 94)

“Serdar-ı muazzam da bu mahalde tüm gazilere izin verip bir günde askerden nam ve nişan kalmayıp herkes vatanlarına gittiler” (s. 113)

“‘Hatt-ı şerifim ulaştığında Der-i devletime gelip kaymakamım olasın ve nikahlın olan halam Fatıma Sultan ile müşerref olup devletimin devamına hayır duada olasın’ diye yazan hatt-ı şerif gelip okunduğunda hepimiz İstanbul’a gideriz, diye şenlik edip hazırlık görmede idik.” (s. 116-117)

“Sefer sırasında tüm tımarı erbabı kanun üzere cebelüleriyle ve beyinin 500 askeriyle toplam 1.500 asker olup memur olduğu sefere giderler.” (s. 152)

“Her ne tarafa yönelse zafer kazanıp istek oku hedefi vurup isyancı ve yol kesici olan haramileri ele getirip asla aman ve zaman vermez, kanunla ve kılıçla yeryüzünden varlıklarını kaldırdı.” (s. 177)

“Evvelâ bu şehir içinde Gazi Ali Bey Camii’nin mihrabı önünde hayrat sahibi Gazi Ali Bey yatmaktadır, Allah rahmet eylesin.” (s. 209)

“İbrahim Paşa otağıyla kanun üzere konmuştu, o an kendisiyle buluşup el öptükten sonra ‘Hay canım Evliyâ efendim, safâ geldin, hoş geldin. Başın sağ olsun. Melek Ahmed Paşa efendin merhum oldu. Hüküm Allah’ındır, sen ben sağ olalım. Gel seninle Yanık gazasına gidelim’ diye rica ve minnetler edip bizi kapucubaşıları zümresine katıp” (s. 216)

“Bu minval üzere panayır yerleri adam deryası olunca Pojaga paşası tüm askeriyle gelip çadırıyla bir tarafta konuk olup silahlı hazır dururlar.

Kanije ağaları da üç bin adet cengaver, dilaver ve server yiğitler ile bu panayırın bir tarafında konup gece gündüz bütün tüccarları ve orducuları koruduklarında artık bütün tüccar metalarını meydana çıkarıp 40 gün 50 gece öyle alış satışlar olup” (s. 235-236) “Bu anılan tabyaların her birini Osmanoğlu vezirleri birer eserimiz olup kale sağlam olsun için bir hayrat etmişler.” (s. 300)

“Ama bu havuzdan hala akan saf sular bu Saray Meydanı altındaki su sarnıçlarına gidip ağzına kadar dolduğunda Temmuz ayında içenler ölümsüz hayat bulurlar, ama bol bol sarf etmezler, zira kuşatma sırasında kale halkına su lazımdır, diye oldukça az harcarlar” (s. 308)

“Ve 6 adet mektebi vardır. Nice hocalar da bazı dükkanlarda ciğer köşesi çocukları okuturlar.” (s. 320)

“Bu nurlu cami İbrahim Kethüda efendimizin atasının yapısıdır. Muhterem babası Hacı Ömer Ağa bu camiin alt başında kale kayası eteğinde Neretva Nehri kenarında bir aşevi imaret yapıp tüm gelen geçenlere, yaşlı ve gençlere her gün iki öğün çorbası ve birer ekmeği belde halkına dağıtılır. Cuma gecelerinde yahni, pilav ve zerdesi devamlıdır.” (s. 615-616)

“ ‘Her zaman bu alçak dünyada kişinin isteğine uygun bir şeyi ber-karar olmaz’ deyip bu şiiri okudu. Mısra:

Tecri’r-riyahu leyse kemateştehi’s-süfün.

Deyip çok üzülüp gözbebeklerinden sicim gibi yaşlar aktı.” (s. 680)

“Kale içinde olan Hırvat kâfirleri ve döküntüleri candan baştan geçip o kadar çabalayıp çırpındılar ki birbirlerinin üzerlerine bin can verip kalenin bir ağacına bin kan edip canlar verirlerdi.” (s. 701/702)

“ ‘Süleyman Han ile 943 tarihinde Venedik’in Körföz adlı adasının cenginde birlikte idim. Kalenin dört tarafını döve döve yıktıktan sonra yürüyüş edip kalenin fetholması çok yakın iken yeniçeri kolundan 4 adet adamın şehit olduğunu Süleyman Han görünce kalenin fethinden o an vazgeçip Körföz’den fetihsiz döndüler. Bu 4 adet Allah yapısı bir akçe etmez kale için şehit oldukları yüzünden geri döndüler’ diye pederimiz hikaye ederdi.” (s. 702/703)

“Daha önce kale altında İslam ordusuna rağbet etmediklerinde bu kadar zaman Yenikale fetholmayıp kalmıştı.” (s. 713)

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 7. Kitap’ında (Kahraman, 2011) bu değer şu şekilde verilmiştir:

“Belgrad ta bu derece kâfirler arasında makbuldür ve hala bir taşına bin baş ve bir şarampav ağacına yüz bin leş vermek canlarına minnettir.” (s. 55)

“ ‘Sultanım bu seferde ne acep eziyetler, şiddetli kışlar ve bol yağmurlar çekip bozguna uğradık?’

Diye sordum. Soruma cevap oalrak buyurdular ki:

‘Evliyâm, meclis Allah emanetidir. Çünkü sordun, ama bu Hak sırrı Allah için olsun burada kalsın, ama can kulağıyla dinle ki sırlara vakıf olasın’ deyince,” (s. 92)

“Bu sırada elçiler yanında gayetle sakin, ileriyi düşünen, makul adamlar lazımdır. Zira hadiste ‘İki kişinin arasını düzelten şehit sevabı alır’ buyrulmuştur, iki padişah arasını düzelten adam lazımdır. Ta ki barışa aykırı iş olmaya” (s. 174)

“Buraya böyle değer verip İrem Bağı kalesi yapmaktan maksat odur ki ,

‘Böyle Bir Süleyman tahtı seraperdesi sahibi Süleyman Han, bu mahalle gelip 200 bin askeriyle üç ay Beç Kalesi’ni alamayıp böyle otağını bıraktı gitti’ diye kendi namlarının değer kazanması için bu kadar hazine ve Karun malı harcayıp böyle kale ve bu gibi bir cennet bahçesi yapmışlardır.” (s. 204)

“Süleyman Han zamanında beri her sene on ikişer bin kâfir çerahor gelip bu kalenin işlerini işleyip her kâfiristan vilâyetinden her sene yüzlerce mühendis şeytan ustalar gelip bu kalenin sağlam ve dayanıklı olması için her usta kaleye ait bir yapı tasarlayıp yapmışlardır. Böylece bu melun kale bu hali almış ki sanki her bir köşesindeki burçları ve tabyaları Elburz Dağı’na dönmüştür.” (s. 218)

“Ancak bir iyi güzel halleri var[78b] bu varoşa bir Müslüman konuk gelse Macar katanasına demezler. Müslüman’a da Macar katanası var demeyip birbirlerinden ikisini de saklayıp Müslüman’ın yanına kılavuzlar koşup elbette bir selamete ulaştırırlar, zira Budin vezirinden öyle buyruk olmuştur.” (s. 305)

“Bu hakir bir gün Mütedeyyin Paşa Camii hareminde birkaç ihtiyar ile serhad hallerini konuşup görüşürken bir sabi oğlan birazcık oyun oynarken babası bu oğlana,’Niçin cemaat huzurunda edepsizlik edip oynarsın’ diye oğlana bir pehlivan sillesi vurdu ‘Bre adam, bu oğlanı niçin böyle tokatla halk arasında vurup haysiyetini yerlere serdin’ dediklerinde mazlum oğlanın babası,’terbiye için, Allah sevgisi için dövdüm’ deyip bu beyti okudu.” (s. 309)

“Bu Tatar kavminde hiçbir zaman dedikodu, fenalık, kötü zan, kin, gurur, düşmanlık, arabozuculuk ve çekiştirme yoktur. Birbirleri içinde gayet ayıptır. Bir kişiden dedikodu ve kötü söz işitseler ondan diğer kişiler nefret eder.” (s. 435)

“Böylece Tatarlar zengin olup bu Bahçesaray’ı imar ederler.” (s. 507)