• Sonuç bulunamadı

2.3.1. Değer Kavramı

Matematikten ilahiyata, iktisattan fiziğe kadar birçok bilim alanı tarafından kullanılan değer kavramı aynı zamanda sosyoloji, psikoloji, felsefe ve değer eğitimcilerinin ortaklaşa kullandığı bir kavramdır. Değer kavramının birçok bilim dalının alanına girmesi tanımlanması ile ilgili bir güçlüğü ve çeşitliliği getirmiştir.

Türkçe Sözlük’te değer sözcüğü “Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan, soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet” olarak tanımlanır. Matematik Terimleri Sözlüğü’nde “Bir simgenin karşılık geldiği nicelik ya da tutar.” olarak tanımlanır. Fizik Terimleri Sözlüğü’nde “Bir büyüklüğün ya da bir özelliğin bir birim cinsinden nicel tutarı.” olarak tanımlanır.

Sosyoloji, psikoloji, felsefe ve değer eğitimcilerinin ortaklaşa kullandığı fakat farklı şekillerde tanımladığı bir sosyal bilim kavramı olarak bakıldığında ise Doğanay değeri “yaşamı etkileyen, yaşamda önem verilen düşünceler” olarak tanımlar (Kumbasar, 2011, s. 19). Şentürk değerin “kişinin kıymet verdiği, ihtiyaç duyduğu, sevdiği ve beğendiği maddi ve manevi her şey” olduğunu ifade eder (Kumbasar, 2011, s. 19). Doğan “kişi ya da toplumun kabul ettiği var olma ve hareket etme tarzı” olarak tanımlar (Kumbasar, 2011, s. 19). Burada birbirinden farklı tanımlarla karşılaşıyoruz gibi görülse de aslında tanımlar arasında ortaklıklar vardır. Değerlerin davranışları yönlendirdiği, toplumun sahip olduğu ortak bakış açılarını yansıttığı, doğru ve yanlışı ayırt etmeye yarayan soyut ölçüler olduğu görülür.

Kapsamlı bir tanım yapacak olursak “değer, bir şeyin arzu edilebilir(iyi) veya edilemez (kötü) olduğu hakkındaki inanç ve bunu belirten ifadelerdir” diyebiliriz. Ancak bu inanç nesnel ve duygulardan tümüyle arındırılmış bir fikir niteliği taşımaz. Değer bilgi, duygu ve hareket gibi üç yapıcı unsurdan oluşur. Yani sahip olunan değer; hem o konu hakkında düşünmeye, hem o konuya karşı duygusal davranmaya, hem de o konuyla ilgili bir harekette bulunmaya iter (Güngör, 2010, s. 28).

Değerler bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor yönleriyle inançlar gibi üç boyutlu yapısının yanında, inançtan daha yukarıda bir zihinsel organizasyondur. Çünkü tek bir inanca değil; kültürel, insani, ahlaki, sosyal, dini gibi organize olmuş bir grup inanca dayanır.

Bir şeyin arzu edilebilir(iyi) veya edilemez(kötü) olduğu ile ilgili, doğruyu yapmaya sevk eden inançlar, yani değer, bir değer hükmünden ibarettir. Bu sebeple değer, en geniş

anlamıyla, doğru davranışı(arzu edilebilir) ortaya koymak için sunulan kalıp hükümdür. Burada “Doğru davranış nedir?” sorusu önemlidir. Doğru davranış, mantık dahilinde olan, genel itibariyle herkesin uygun bulduğu, kişiyi rencide etmeyen, şahsi menfaatlerden arınmış, tarafsız biçimde memnuniyetin sağlandığı davranışlardır (Turna, 2011, s. 7). Burada yapılan doğru davranış tanımı değerin tarafsız olma, evrensel kıymet statüsünde bulunma özelliklerini de gösterir. Fakat bu sorunun cevabının değişik kültür ve çevrelere, değişik şahsiyetlere sahip insanlar arasında farklar göstermekle kalmayıp, aynı zamanda bu soruyu düşünen ve araştırma konusu yapmış kimseler arasında da çok farklı görüşlere yol açtığı unutulmamalıdır. Bir kimsenin doğru, iyi dediği davranış bir başkasınca öyle değerlendirilmiyor olabilir (Güngör, 2010, s. 13). “Doğru”nun kapsamı ile ilgili dahi farklı bakış açıları vardır: Doğru deyince ona şu veya bu cinsten bir kalite atfedilmiş olur, doğru diyen kimse kendi duygularını belirtir, doğru ifadesi başkalarına belli bir şekilde davranmaları için verilmiş bir emir ve kumanda sayılır, gibi (Güngör, 2010, s. 18).

Değerler sosyolojik bir olgudur. Değerler insan davranışlarına yön veren kalıp hükümlerdir, insanın iradesine göre davranış seçiminde, etkin ve belirleyici rol oynar. İnsan davranışları boşlukta meydana gelmediği için sadece bireyle değil çevre ile de güçlü bir ilişkisi vardır. İnsanların çevre ile ilişkileri ve gözlemleri çeşitli davranış kalıplarının oluşmasını sağlar. Bu davranış kalıpları toplumun üzerinde çok geniş ve kuvvetli ittifakının olduğu değerler doğrultusunda şekillenir (Güngör, 2010, s. 26). Yani değer dediğimiz sosyolojik olgu bireysel olmaktan ötedir (Turna, 2011, s. 7). Toplumun ortak kabulleridir ve sosyal ortamda gözlem ve etkileşim sonucunda yaşayarak öğrenilirler. Fakat burada dikkat edilmesi gereken gelişmiş bir değer anlayışında istenilen, bireyin toplumun ortak kabullerine uymamaktan çekinerek hareket etmesi değil; çevreden aldığı izlenimleri belli bir şekilde organize edip, içselleştirerek kendine mal ettiği değerlerle hareket etmesidir. Değerler, birbirinden bağımsız düşünülemez ve aralarına kesin bir sınır çizgisi de çekilemez, değerlerin başka sahalara ait değerlerle mutlaka ilişkili olmaları gerekir. Öncelikle sosyal, siyasi, ahlaki vs. her değer grubu aynı bütünün parçası olması yönüyle birbiriyle organik bir ilişki içindedir. Aynı zamanda insanın çevreye uyumunu sağlayan en önemli unsur, gerek davranışlar gerekse düşüncedeki ahenktir. İnsan bu ahenge ulaşmak için herhangi bir sebeple uyuşmayan düşünce-davranış ilişkisini ya da düşünce muhtevasını uzlaştırıp dengelemeye çalışır. Bu tutarlı olma isteği, insan davranışlarının şekillenmesinde en önemli belirleyici ve düşünce muhtevasının başlıca unsuru olan değerler arasında da yüksek düzeyde ahengin kurulmasını gerektirir (Güngör, 2010, s. 74).

Değerler arasında da bir öncelik ve sonralık münasebeti vardır. Her toplumun kendine özgün bir kültürü, tarihi buna uygun bir yaşayışı ve bunların etkisiyle oluşan bir değerler sistemi bulunur. Toplum ve bu toplumda yaşayan bireyler, geçirdiği yaşantılara bağlı olarak bu değerler arasında bir hiyerarşi oluşturur. Değerlerin öncelik ve sonralığı topluma göre ve kişilere göre değişkenlik gösterebilmektedir (Akbaş, 2004, s. 49). Kimi için misafirperverlik en önemli değerken, kimi için yardımseverlik en önemli değer olabilmektedir. Kişilerin yaşı, cinsiyeti, eğitimi, sosyal konumu da bu değişiklikte etkilidir (Şen, 2007, s. 9).

Değerler değişkendir. Birey geçirdiği yaşantılara bağlı olarak zihnen ve duygusal olarak geliştikçe, sahip olduğu değerleri değiştirmeye veya düzenlemeye ihtiyaç duyar. Topluma ait bir birey olmak için, toplumun ortak kabullerine uyması da bireyin değerlerinde değişikliğe sebep olur. Toplumun ortak kabulleri de toplumdan topluma olduğu gibi, aynı toplumda yaşananlar sonucu, zamana bağlı olarak, değişir. Değerler mutlak değişmez olmadığı için geçirilen yaşantılara bağlı olarak birey yeni değerler oluşturur ve önem sıralarını değiştirir. Toplum ise hayat tarzları ve buna bağlı olarak alışkanlıklar değiştikçe ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm yoları bulurken değerlerde değişiklikler yapar ve uygun değerler üretir.

Değerler örf ve adetler, hukuk, din, bilim, sanat, moda gibi çeşitli sosyolojik kavramlarla ve yaşamın gerçekleri ile ilişkilidir. Bu karşılıklı bir ilişkidir. Bu kavramların oluşumunda değerler etkili olduğu gibi, değerlerin şekillenmesinde de bu kavramlar etkili olur. İnsanları ve değer yargılarını tesiri altına alan bu kavramların bazısının değerleri temellendirdiği bazısının zamanla değerin kendisi olduğu görülür.

Değerin tanımını yapmaya çalışırken sıraladığımız özellikler, pek çok araştırmacı tarafından az çok farklılıklarla dile getirilmiştir. Son olarak değerler konusunda araştırmalar yapan Schwartz ve Bilsky’nin (Safran vd’den aktaran Sönmez, 2011, s. 37) değerlerin altı maddede toplanan özelliklerini sıralamak faydalı olacaktır. Bu özellikler sırasıyla şunlardır:

1. Değerler inançtır. Ancak tümüyle nesnel ve duygulardan arındırılmış değillerdir. Fikir niteliği taşımazlar. Soyut ve kişiseldirler, etkinlik kazandıklarında duygularla iç içe geçerler. 2. Değerler bireyin amaçlarıyla ve bu amaçlara ulaşmada etkili olan davranış biçimleriyle

(hakbilirlik, yardımseverlik…) ilişkilidir.

3. Değerler özgül eylem ve durumların üzerindedir. Örneğin itaatkârlık değeri, evde, işte, okulda ve tanımadığımız ilişkilerin tümünde geçerlidir.

4. Değerler davranışların, insanların ve olayların seçilmesini ya da değişimini yönlendiren standartlar olarak işlev görür.

5. Değerler taşıdıkları öneme göre kendi aralarında sıralanır. Bu sıralama değer önceliklerini belirleyen bir sistem oluşturur.

6. Değerler değişime açık yapılardır. Zaman içinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılamak için değer önceliklerinde değişiklikler olabilir.

2.3.2. Değerlerin Önemi

Değerler hem toplum hem de toplumu oluşturan birey için büyük bir öneme sahiptir. Öncelikle bireye yaşadığı topluma ayak uydurması için yol göstererek onu sosyalleştirme, böylelikle huzurlu bir insan olmasına katkıda bulunma işlevini gerçekleştirirken birey yönüyle büyük önem taşır.

İnsanın hayatını kolaylaştırdığı gibi diğer insanlarla olan ilişkilerini sağlamlaştıran değerler insana doğruyu, iyiyi, arzu edileni gösteren işaretlerdir. Aynı trafik işaretleri gibi yaşamın karmaşası içinde ilerleyen insana rehberlik eden yön tayin edicilere benzerler. Değerler insan davranışlarının yol göstericisi olarak hayatta istenilen düzgün davranışın tercih edilmesinde mühim rol oynarlar.

Değerler bireyin, dış alemi kavrama ve şekillendirmede kullandığı duygu ve bilgi donanımının içinde yer alan en tesirli zihin organizasyonudur. (Turna,2011,s.9) Bu özelliği sayesinde değerler sosyal hayatta çatışma ve karar verme durumuyla karşılaşan bireye karar verip çatışmalarını çözme imkanı sunar.

Değerler bireyin davranışlarını, yapıp ettiklerini değerlendirmesinde asli ölçütlerdir. Sosyal onaylamaların, teşvik yahut tenkitlerin merkezinde yer alan bir sosyal kontrol mekanizması olarak, kişiden ne istendiğini, hangi davranışa ne tepki verileceğini öğretir. Arzu edilen davranış hükümlerini tayin ederek cinayet, zina ve hırsızlığa yasaklamalar getirip; bunların terk edilmesi gerektiğini söylerken barış, adalet ve sevginin yüceltilmesini ve onlara yönelmeyi telkin eder.

Değerler kişinin toplum içerisindeki statüsünün belirlenmesinde önemli rol oynar. İnsanlar yaşamları boyunca çeşitli sosyal ortamların bir üyesi olurlar. Ailenin bir ferdi, okulun bir öğrencisi, iş hayatının bir çalışanı olan birey kendine özgü değer ve alışkanlıkları olan bu ortamların kendisinden beklediği değerlere uyarsa diğer insanlarla etkili iletişime geçer ve sosyal konumu için uygun alt yapıyı oluşturur (Kumbasar, 2011, s. 22).

Değerler erdemli bir hayat yaşamak için de önem taşır. Erdemli bir insan olmak ve erdemli bir hayat yaşamak insanların övdüğü, arzuladığı, ön plana çıkardığı bir durumdur. Erdem, ahlaki bakımdan sürekli iyi ve değerli olan davranışlar olarak tanımlanır. Değerleri

içselleştiren ve davranışlarına buna göre yön veren bireyler erdemlilik vasfına sahip olup, erdemli bir toplumu oluşturabilir.

Değerlerin birey yönüyle önemini ifade ederken Tezcan’ın değer işlevleri sıralaması faydalı olacaktır. Tezcan değerlerin işlevini beş maddede toplar.

1. Bireye amaç ve yön tayin eder.

2. Bireysel ve toplumsal faaliyetlerin genel yönünü verir. 3. Bireylerin davranışlarını yargılamaya yardımcı olur.

4. Bireyin başkalarından ne beklemesi gerektiğini ve kendisinden ne beklediğini bilmesini sağlar.

5. Bireyin doğru ve yanlışı, haklı ve haksızı, hoşa giden ve gitmeyeni, ahlaki ve ahlaki olmayanı ayırt etmesini sağlar ( Yazıcı’dan aktaran Kumbasar, 2011, s. 24).

Birey yönüyle taşıdığı önem yanında, insanları ortak kabullerde birleştirerek toplumsal bütünlüğü kurma ve gelecek nesillere aktarma işlevini gerçekleştirirken de toplum yönüyle büyük önem taşır.

Değerler bireyin kendisini kontrol etmesini sağladığı kadar toplumun da bireyi kontrol etmesini sağlar. Birlikte yaşayan toplulukların ideal kabulleri olan değerler, daha önce denenip sağlaması yapıldığı için, kendisine güvenilmeye layık ilkelerdir. Bu sebeple toplumun geneli tarafından benimsenen bu ortak kabuller ortak huzurun, toplumsal birlik ve beraberliğin ve diğer tüm gereksinimlerin korunması ve devamını sağlayan temel ölçütlerdir.

Değerler insanlar arasında paylaşılır ve ciddiye alınır, çünkü değerler üzerinde toplumun hemen hemen tamamı tarafından çok geniş ve kuvvetli bir kabul vardır. Bu sebeple toplumun önemli iç dinamiklerinden olan değerler hayata, insanın içinde olduğu her harekete özel bir önem ve mana kazandırdığından uğruna çok büyük fedakârlıklar yapılır. Değerlerin bir önemli özelliği de insanı ve milleti medenileştirici bir disiplini ifade etmesidir. Bir milletin çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkması toplumun kalkınmasına, iktisadi açıdan gelişmesine, kültürün yaşatılmasına ve düzenli bir toplumsal yaşam sürülmesine bağlıdır. Değerler ve onun ortaya koyduğu hükümler, bu gerekleri yerine getirir. Bu noktada değerlerin, eğitim yoluyla aktarılması toplumların geleceği ve medenileşmesi için büyük önem taşımaktadır. Yaşadığı toplumun değerlerini bilen bireyler onu olumlu anlamda değiştirip güçlü, kalkınmış bir toplum hâline getirmek için gayret sarf ederken; tersi durumda, toplum değerlerini kaybederse, ahlakî, hukuki ve ekonomik olarak çökerek başka toplumların kölesi haline gelir (Kumbasar, 2011, s. 23).

Değerler, davranışları belirlediği için bir araya gelen değerler bir sistem olarak denetim, yöneltme, baskı ve yüceltme mekanizması meydana getirir. Toplumda kıymetler

manzumesi halinde ödül/ceza sisteminin doğmasına vesile olur. Bir toplumun değerler sistemi yozlaşmış ve zamanla kaybolmuşsa, o toplumun en güçlü sosyal kontrol mekanizması da kaybolmuş demektir. Değerin kaybolduğu zamanlarda ise toplumsal kaos çıkar. Değerlerin yaptırım gücüne sahip olması, insanlarda toplumsal düzen ve topluluk bilincinin oluşması yönünde katkı sağlar.

Değerlerin önemi farklı bilim dallarından bakılınca birçok yönden ele alınabilir. Bir psikolog insan ruhuyla ve onu harekete geçirici saiklerle ilgilenir. Bu sebeple değer onun için ruha temas eden ve bu yönüyle harekete geçiren bir etken vazifesi gören; davranışı, sözü değerlendirirken kullanılan temel kriterdir. Bir sosyolog, antropolog veya etnograf için değer; toplumu, kabulleri, ritüelleri, kültürel dokuyu, en geniş anlamıyla yaşantıyı irdelemede hareket noktasıdır. Buradan anlaşılabileceği gibi değerler, sosyal bilimcilerin insanı ve toplumu kavramada çıkış noktalarıdır (Turna, 2011, s. 9).

Değerlerin toplum yönüyle önemini ifade ederken Fichter’ın değer işlevleri sıralaması faydalı olacaktır. Fichter değerlerin işlevini altı maddede toplar.

1. Değerler bireyin ve toplulukların sosyal değerinin yargılanmasında hazır birer araç olarak kullanılır. Tabakalaşma sistemini mümkün kılar. Bireyin çevresindekilerin gözünde nerede durduğunu bilmesine yardım eder. Değerler kişilerin dikkatini yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür nesneleri üzerinde odaklar. Bu değerli nesne, birey veya grup için her zaman en iyi olmayabilir. Fakat o nesnenin sosyal olarak değerli görülmesine ve onun için çaba gösterilmesine yol açar.

3. Her toplumda ideal düşünme ve davranma yollarına değerler tarafından işaret edilir. Değerler, sosyal olarak kabul edilebilir davranışın âdeta şemasını çizer. Böylece kişiler de hareket ve düşüncelerini en iyi hangi yolda gösterebileceklerini kavrayabilirler.

4. Değerler kişilerin sosyal rollerini seçmesine ve gerçekleştirmesine rehberlik eder.

5. Değerler sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır. Kişileri törelere uymaya yöneltir, doğru şeyleri yapmaya yüreklendirir. Ayrıca değerler onaylanmayan davranışları engeller, yasaklanmış örüntülerin neler olduğuna işaret eder ve sosyal ihlallerden kaynaklanan utanma ve suçluluk duygularının kolayca anlaşılabilmesini sağlar.

6. Değerler dayanışmayı sağlayan başlıca unsurlardandır. İnsan kendisiyle aynı değeri taşıyan insanlara yaklaşır. Ortak değerler, sosyal dayanışmayı yaratan ve sürekli kılan en önemli faktörlerden biridir. (Fichter’ dan Kumbasar, 2011,s.23)

2.3.3. Değerlerin Sınıflandırılması

Değerlerin, insanların bütün yaşamları süresince, hayatlarının şekillendirilmesinde ve davranışlarının yönlendirilmesinde belirleyici olduğunu belirttik. Yaşamın farklı özelliklere sahip birçok yönü olduğunu da deneyimlerimizle biliyoruz. Bu sebeple yaşamın her yönüne farklı türden değerlerle yaklaşmak gerekir. Ayrıca her değerin kendisiyle ilgili davranışlar düzenlediğini biliyoruz. Değerler konusunda araştırma yapanlar da çalışmalarını kolaylaştırmak ve sağlam temellere oturtmak için değerlerin bu

özelliklerinden bazılarını esas alarak çeşitli sınıflandırmalar yapmışlardır. Değerlerin tanımı konusunda yaşanan çeşitlilik, sınıflandırılmasında da karşımıza çıkmakta.

Değerler konusunda birçok sınıflama bulunmaktadır. Değerlerin “bireysel değerler, grup değerleri ve sosyal değerler” , “sübjektif ve objektif değerler” , “ toplumsal, ulusal ve küresel değerler” olarak çeşitli şekillerde sınıflandırılmasının yanında bir de çok kabul gören sınıflandırmalar vardır. Rokeach’ın sınıflandırması bunlardan biridir.

Rokeach değerleri “gaye değerler” ve “vasıta değerler” olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Gaye değerlerde de (aile güvenliği, barış içinde bir dünya, başarılı olma, bilgelik, dini olgunluk, eşitlik, gerçekler dünyası, güzellikler dünyası, heyecan verici bir yaşam, iç huzur, mutluluk, gerçek dostluk, özgürlük, rahat bir yaşam, sosyal kabul, ulusal güvenlik, zevk) vasıta değerlerde de (bağımsız olma, bağışlayıcılık, cesaret, dürüstlük, entelektüellik, geniş görüşlülük, hırslılık, itaatkârlık, kendini kontrol, kibarlık, kendine hâkim olma, mantıklılık, neşelilik, sevecenlik, sorumluluk sahibi olma, temizlik, yardımseverlik, yaratıcılık) 18’er tane değer bulunmaktadır.

Bu sınıflandırmada gaye değerler yaşamın temel amaçlarını, vasıta değerler ise gaye değerlere ulaşmak için kullanılacak davranış tarzlarını temsil eder (Akbaş’tan aktaran Kumbasar, 2011, s. 28). Fakat gaye değerlerle vasıta değerlerin kişiden kişiye yerlerinin değişebileceği ve bazı durumlarda gaye değerlerle araç değerler arasındaki uygunsuzluk bu sınıflandırmanın eleştirilmesine sebep olmuştur.

Schwartz ise Rokeach’ın değer sınıflaması üzerinde çalışarak değerleri 10 temel değer tipi (güç, başarı, hazcılık, uyarılım, öz yönelim, evrenselcilik, gelenekseverlik, uyma, güven, iyilikseverlik) olarak gruplamıştır. Toplam 56 değeri bu 10 grupta sınıflandırmıştır.

Spranger’ın sınıflandırılması ise en tanınmış sınıflandırmadır. Spranger, yaptığı değer testiyle deneklerinin her birinde hâkim olan değerlere göre onları kişilik tiplerine ayırmaya çalışmış ve herkesin altı temel kişilik tipinden birine gireceğini iddia etmiştir. Spranger ve ondan ilham alarak “Study of Values” adlı çalışma yapan Allport, Vernon ve Lindzey’den sonra değerleri altı grupta toplamak alışkanlık haline gelmiştir (Güngör, 2010, s. 85). Bu değerler şu şekildedir:

1. Bilimsel Değer: Gerçeği önemsemeyi, bilgiyi, muhakemeyi, eleştirel düşünmeyi içerir. 2. Ekonomik Değer: Yararlı ve pratik olana önem verilir.

3. Estetik Değer: Deneyim, tercih ve kabulleri kapsar.

5. Politik Değer: Güç, yetkinlik, liderlik vb. değerleri kapsar.

6. Dini Değer: Dünya ve evren hakkındaki genel değerleri kapsar (Kumbasar, 2011, s. 28). Güngör (2010,s. 85), bu değerlere bir de ahlaki değerleri eklemiş, dürüstlük, doğruluk, yardımseverlik ve hoşgörülü olma gibi değerlerin ahlaki değerler olduğunu ifade etmiştir. Değerleri, yaşamın hangi yönünü kuşatıp şekillendirdiğine dikkat ederek yapılan bu sınıflandırma değerleri daha somut bir düzlemde tahlil edip, inceleyebilmemizi sağlıyor. Bu sebeple inceleyeceğimiz eserde değerleri bu tarz bir sınıflandırmayla ele alacağız.

2.3.4. Değer Eğitimi

Eğitim, dünyanın var oluşuyla başlayıp dünya var oldukça bireyi geliştirme ve olumlu yönde şekillendirme işlevini yapmaya devam edecek olan, değişmeye ve yeniliğe sahip bir kavramdır. İlkel toplumlarda insanların yeme, içme, barınma, kendini savunabilme kısacası hayatta kalabilmeleri için birbirlerine öğrettikleri her şey eğitimin içerisine girerken; gelişmiş toplumlarda da insanların değişen ihtiyaçlarını giderme yollarını öğretme işi eğitimin amaçları içerisine girer. Eğitim aileyle başlayıp okulla devam eden bir süreçtir ancak sadece bu iki kurumun çabasıyla eğitim istenen amaca ulaşamaz. Bireyin çevreyle olan iletişimi, yaşadıklarından edindiği tecrübeler de kişiliğinin oluşmasında, eğitilmesinde