• Sonuç bulunamadı

XIV Yüzyıl Sanat Merkezleri ve Üslupları

8. XIV YÜZYIL

8.4. XIV Yüzyıl Sanat Merkezleri ve Üslupları

XIV. yüzyıl Türk coğrafyasında Memlükler, Anadolu Beylikleri içinde siyasi gücünü ispatlayarak devletleşme sürecine giren Osmanlılar ve Timur Devleti; sanatın koruyucusu olarak yer almıştır. Bu üç büyük Türk devletinin yanında Moğollar (İlhanlı) ve Eyyubiler de kültür ve sanat ortamına verdikleri eserlerle katkı sağlamıştır.

XIV. yüzyıl İslâm dünyasında, politik güçlerin yanı sıra sanat hareketlerinde de Memlükler ve Moğolların (İlhanlı) etkili olduğu bir dönemdir. İlhanlı ve Memlük nakkaşhanelerinde hazırlanan eserlerin cilt, hat, tezhip ve tasvir örneklerinin XIV. yüzyıl sanatı için üstün örnekler olduğu görülür. Memlükler, XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Anadolu’yu yıpratan Moğolları yenerek, Mısır dışında Suriye ve Anadolu’nun güney ve güneydoğusunda etkin bir güç oluşturmuştur. Moğol baskısından kaçarak Memlüklere sığınan mülteciler arasındaki seçkin âlimler, özellikle de Irak ve İranlı zanaatkârlar bu dönemde mimarlık, dokuma, seramik, metal ve kitap sanatları gibi pek çok sanat dalının gelişmesini sağlamıştır. Moğol ve Memlük devletlerinin aynı döneme denk gelmeleri tezyinat anlayışlarının büyük oranda benzeşmesine sebep olmuştur.

Dönemin Türk devletlerini etkileyen Moğol (İlhanlı) Devleti kültürel açıdan en parlak dönemini Gazan Han

(1295-1304) ve Olcayto

Hüdabende (1304-1316)

hükümdarlığında yaşamıştır. Dönemin vezirlerinden ünlü tarihçi Reşîdüddîn Fazlullah Hemedâni, Tebriz’de kültür ve sanatın merkezi olacak Reb’i Reşîdî ve Sultaniye gibi çeşitli şehirler kurmuştur. Buralarda kütüphene ve medreseler inşa edilmiş; tıp, edebiyat, tarih, din alanlarında altmış bine yakın eser toplanmıştır. Bütün bu kültürel faaliyetler şüphesiz İlhanlıların kitap sanatlarındaki faaliyetlerine de yansımıştır. İlhanlıların Bağdat, Tebriz,

Sultaniye, Musul ve

Hemedan’da çok sayıda tezhipli el yazmaları dönemin ünlü hattatı Ahmed bin Sühreverdi ile müzehhip Muhammed bin Aybak bin Abdullah tarafından hazırlanmıştır (bkz. R. 72).

93

İlhanlı tezhip sanatıyla büyük benzerlikler taşıyan Memlük tezhip sanatı, Memlük Devleti’nin daha uzun ömürlü olması sebebiyle gelişmesini sürdürerek çok daha ileri seviyelere gelebilmiştir. Memlüklü üslubunun oluşmasına katkı sağlayan Ebu Bekir, Sandal adıyla da bilinmektedir. Ebu Bekir başta olmak üzere Muhammed bin Mubadir, Aydoğdu bin Abdullah el-Bedri, Ali bin Muhammed el-Ressam, Ahmed bin Kemal bin Yahya el- Ensarî ve İbrahim Amidî, Memlük sarayındaki önemli sanatçılardır. Bu sanatçılar verdikleri eserlerde İlhanlı tezhiplerinden etkiler taşıdıkları gibi pek çok esere imza atarak XIV. yüzyıl Memlük üslubunu oluşturmuşlardır (bkz. R.73).130

R. 73: Kur’an-ı Kerim (BL. n. 22406-13) Memlüklü Dönemi, R. 74: Kur’an-ı Kerirm, (TİEM. n. 450) Memlüklü Dönemi,

XIV. yy XIV. yy

“Memlüklü (Sandal) üslubunun en önemli özelliği, geometrik tasarımlardır. Geometrik düzenin hâkim olduğu kompozisyonlarda çok kollu yıldızlar, çokgenler, geçmeler, altın cetveller ön plandadır. Geometrik paftalamayı dolduran motif grubu rûmîlerden oluşur. Rûmîler oldukça tombul ve iridir. İçine damla formunda renk tonlaması yapılarak farklı bir hava kazandırılmıştır. Bu üslubta zemin tamamen boyanmak yerine kâğıt renginden bırakılmış, sadece çizgilerle taranarak doldrurulmuştur. Sandal’ın çalışmalarında ince bir işçilik olmadığı gibi motifler iri ve tahrirler kabadır. Lapis, kiremit kırmızısı ve bol altın bu dönemde tercih edilen renklerdir. Bazen zahriye sayfasından önce bazen de hatime sayfasından sonra madolyan motifi tercih edilmiştir. Madalyonlar bazen sayfanın ortasında bazen de dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Zahriye sayfaları bazen tek bazen de çift

130 Zeynep Demircan Aksoy, “İlhanlı ve Memlûk Etkileşiminde XIV. Yüzyıl Anadolu Türk Tezhip Sanatı”, s.

94

olarak tasarlanmıştır. Geometrik kompozisyonlar altın cetvellerle çerçevelenerek üstten alttan geçişlerle boyut kazandırılarak zengişleştirilmiştir. Dış pervaz kompozisyonları ulama şeklinde tasarım yapılarak, tepelik veya ortabağlarla birleşen rûmî desenleriyle tasarlanmıştır. İri ve dolgun rûmî motifleri birleşme noktalarında oldukça sivri çizilmiştir. (bkz. R. 74)”131 Memlükler XIV. yüzyılın ikinci yarısında dönemin meşhur müzehhibi İbrahim el-Âmidî’nin bezemiş olduğu eserle tezhip sanatında yeni bir çığır açmıştır. Sanat açısından bir şaheser olan bu eserde, motiflere hatayi grubu dahil edilip, renklerin canlı ve çeşitli olduğu, münhani motifinin başarılı bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.132 Sandal

üslubundaki tasarımları terk eden İbrahim Âmidî, zemin rengi olarak laciverti tercih etmiş, altını az oranda kullanmış ve siyah renk de eklenmiştir. Motifler çeşitlenmiş, rûmîler incelmiştir. İbrahim Âmidî’nin genel tasarımının, renk ve motif dağarcının titreşimlerinin önce Celâyirî daha sonra Timurî-Heratlı ve Osmanlı müzehhiplerine ulaştığı zamanla görülecektir (bkz. R.75).133

R. 75: Kur’an-ı Kerim (Kahire Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, n.9) Memlüklü Dönemi, XIV. yy

131 Nida Gamze Temurçin, Memlük Dönemi Tezhip Sanatının İncelenerek Günümüz Tezhip Sanatında

Yorumlanması, s. 40-49, İstanbul, 2016

132 Çiçek Derman, “Tezhip: Tezhip Sanatında Üslûplar ve Sanatkârları” s. 65-68, c. 41, DİA, TDV, Ankara, 2012 133 Zeren Tanındı, “Başlangıcından Osmanlı’ya Tezhip Sanatı” s. 251, Hat ve Tezhip Sanatı, Kültür ve Turizm

95

Anadolu’nun doğusunda Memlüklerin verdiği eserler incelendiğinde XIV. yüzyılın kitap sanatları bakımından verimli bir dönem olduğu görülmektedir. Fakat aynı durumu beylikler tarafından bölünmüş olan Anadolu için söylemek mümkün değildir. Beylikler arasında sürüp giden karışıklıklardan geriye kalabilen ve sanat eseri vasfını taşıyan örnekler azdır. XV. yüzyıl Osmanlı tezhibi arasında bir köprü teşkil eden Anadolu Beylikleri tezhiplerinde, işleme tekniği pek ince değildir, fakat üslup itibariyle hoştur (bkz. R. 76, 77, 78).134

R. 76: Mesnevî, H. 774 (SK. Halet Efendi n. 171) Beylikler Dönemi, XIV. yy

R. 77: Cevâmi’u’l-Hikâyât ve Levâmi’u’r-Rivâyât, R. 78: Tansukname İlhan Aler Ülümi Hatai,

H.732 (SK. Fatih n. 04309) H.713 (SK. Ayasofya n. 03596)

134 Uğur Derman, “Kitap Sanatları”, s. 56-60, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı XIV. Yüzyıl, Tifdruk Matbaacılık,

96 R. 79: Kur’an-ı Kerim (KMM. n. 12) Beylikler Dönemi,

XIV. yy

Osmanlı Beyliği’nin devlet olma yolunda ilerlediği dönemde Anadolu’daki en güçlü beylik Karamanlı Beyliği’dir. XIV. yüzyıl başlarından sonra kitabın ve sanatın

koruyuculuğunu Karamanoğulları ve

Germiyanoğulları gibi Türk dilinin Anadolu’da yaygınlaşmasında önemli rol oynayan beyler yapmıştır. Memlüklerle de yakın ilişkiler kuran Karamanlı Beylerinden Halil b. Mahmud için Kâtip İsmâil b. Yusuf tarafından Konya’da yazılan ve Yakup b. Gazi el-Konevî tarafından tezhiplenen bir Kur’an (1314-1315), Karamanlı dönemi kitap sanatının ilk örneği olmalıdır. Müzehhip el-Konevî, tezhip tasarımıyla XIII. ve XIV. yüzyıllar arasında İslâm dünyasının Anadolu’dan başka sanat merkezlerinde sürdürülen bir geleneğin taşıyıcısı olmuştur. El- Konevî tarafından tezhiplenen Kur’an-ı Kerim’in tezhiplerinin bezeme öğeleriyle XIII. yüzyılda müzehhip Muhlis’in tezhiplediği eserin bezeme öğeleri arasındaki benzerlikler dikkat çekmektedir. Konya ekolünden çıkan mezkûr Kur’an-ı Kerim’in ilk ve son sayfaları metne yer vermeksizin altın yaldız rengin ağırlıklı olduğu levha tezhiplidir. Levha tezhibin enli bordürüne altın yaldız geçme bantlar yapılmıştır (bkz. R.79).135

XIV. yüzyılın doğudaki sanat merkezlerini Timurlular ellerinde bulunduruyorlardı. Başta Semerkant olmak üzere yeni inşa edilen şehirler, Emir Timur’un koruyuculuğunda gelişmekteydiler. “Timur’un seferleri sonucu ele geçirdiği ülkelerden birçok sanatkârı Semerkant’a gönderdiği bilinmektedir. Ancak Timur zamanına ait hiçbir minyatürlü yazma ele geçmemiş olmakla birlikte bu sanatkârlara ait mimari eserleri ve onların duvarlarını süsleyen bazı duvar resimleri kaynaklarda zikredilir. İbn Arabşah, Timur devrinin en büyük nakkaşı olarak Bağdatlı Abdülhayy’ı saymaktadır.

Timurlular devri resim sanatının menşei olarak Bağdat ve Tebriz’deki Celâyirli Okulu ile güney İran’daki Şiraz Okulu gösterilmektedir. Timur buraları ele geçirdikten sonra bu şehirlerdeki sanatkârların bir kısmını Semerkant’a götürmüştür. Timur’un 1393 yılında Bağdat’ı ele geçirmesi ile Celâyirli Sultan Hüseyin’in nedimelerinden olan Meragalı Abdülkadir de diğer sanatkârlarla birlikte Semerkant’a gelmiştir. Abdülkadir’in eserleri

135 Zeren Tanındı, “Karamanlı Beyliği’nde Kitap Sanatı: Konya Mevlâna Müzesi’nde 677 ve 665 Yıllık

97

Farsça kaleme alınmış olup musiki aletlerinin tarihi hakkında verdiği bilgiler bakımından İslâm musikî tarihi için büyük önem taşır.”136

Timur’un bilim ve sanat koruyuculuğu daha çok eser ortaya koyma sürecini hızlandırmıştır. Farklı yerlerden gelen sanatkârların aynı kütüphane çatısı altında eser üretmeleri, rekabeti arttırmış ve daha zengin, özgün, seçin eserler meydana gelmesine ortam sağlamıştır. Timur’un şehir kurma geleneğinden dolayı bu dönemdeki tezyinatı mimari eserler üzerinden okumak mümkündür. Timurla başlayan bu gelenek oğulları ve torunları tarafından devam etmiştir.

Timur aynı zamanda Ankara Savaşı’ndan sonra, Osmanlı ve diğer beyliklerin önemli sanat ve bilim adamlarını da bebaerinde götürdüğü Nakkaş İlyas Ali’nin daha sonra Bursa’ya döndüğü ve Yeşil Külliye’nin süsleme programında, taş ve ahşap işçiliğini gerçekleştirdiği bilinmektedir. Diğer taraftan Yeşil Cami’nin çini mihrabının sol üst köşesinde Üstandân-ı Tebrizî yazısı, Nakkaş İlyas Ali’nin beraberinde getirdiği Tebrizli ustalara işaret eder.137

R. 80, 81: Şahnâme (TSMK. H. n. 1479), İncû Dönemi, XIV. yy

XIV. yüzyılda Timur, Semerkant başta olmak üzere fethettiği yerlerde imar faaliyetlerinde bulunarak devletinin sınırlarını genişletiyordu. Fetihlerle birlikte Orta Asya’da yaşanan Timur rönesansının oluşmasında, İran coğrafyasındaki hanedanlıkların payı büyüktür. Bunlardan biri İlhanlı hâkimiyetindeyken Fars bölgesinde138 bağımsızlığını ilan eden

Şerefeddin Mahmud Şah tarafından yönetilen İncûlardır (1303-1357). Diğer bir hanedanlık, Güney ve Batı İran’da hüküm süren, ataları ilk İslâm fetihleri sırasında Horasan’a yerleşmiş olan Arapların oluşturduğu Muzafferîler’dir (1318-1393). Diğeri İran’ın Batısı ile Kuzey Irak arasında hüküm süren bir Moğol kabilesi olan Celâyirlilerdir (1340-1431).

136 İsmail AKA, Timur ve Devleti, s. 139-141, Türk Tarik Kurumu Basımevi, Ankara, 1991 137 Gönül Cantay, a.g.m., s. 235, 2007

138 Bugünkü İran’da; güneyde İran körfezi, doğuda Kirman, kuzeyde İsfahan, batıda Hûzistanla çevrili coğrafi

98

Timur’un Şiraz ve çevresini topraklarına katmasıyla (1386-1393) birlikte Muzafferîlerin izlerini taşıyan şiraz üslubu ortaya çıkmıştır. Şiraz üslubunun içine İncû Hanedanlığı’ndan kalan münhani örnekleri de dahil edilebilir (bkz. R. 80, 81). Daha sonra Timur’un Bağdat ve Tebriz’i almasıyla birlite (1393) celâyir üslubunun etkileri görülmeye başlanmıştır. Timur devrinin yayıldığı coğrafya ve bu alanlardaki farklı ve iç içe geçmiş kültürler ve bir yerden bir yere taşınan sanatkârlar düşünüldüğünde, devrin üslup tarifi oldukça zorlaşır. Şiraz ve Celâyir üsluplarının yanında, Muzafferîlerin yönetiminde olan Fars bölgesinde hazırlanan el yazmalarının tezhiplerinde naif üslup dikkat çekmektedir. XIV. yüzyılın sonlarından itibaren Fars bölgesinin kitap sanatçıları, yeni koruyucuları olan Timurlular için serbest çiçek üslubu olarak da adlandırabileceğimiz bu üslupta eserler vermeye başlamışlardır. Hem Celâyirlileri hem de Timurluları etkileyen bu üsluptaki en önemli eser Muzafferiler yönetimindeki Şiraz’da intinsah edilen Şâhnâme-i Firdevsî (1371) nüshasıdır (bkz. R. 82).

Naif üslupta; levha, serlevha, unvan tezhiplerinde sayfa kenarına uzanmış, armudi, haçvari veya yarım haç vari biçimler, köşe dolgularda iç içe daireler, iki ucu sivrilmiş oval zahriye, levha tezhibin merkezinde, kenarı dilimli iri bir şemse genel tasarım özelliği olarak görülmektedir. Lacivert ve aherli zeminler üzerine ince fırça ile yapılmış altınlı sık dallar üzerinde sıralanan, altınlı sık minik yapraklar, altın ve kırmızı çiçekler ve buketlerdir (bkz. R. 83). Anadolu coğrafyası siyasi birliklerini

tamamlamaya çalışan beyliklerin

mücadelerine şahit olurken, doğuda Memlüklü ve Timurlu Devletleri sanat merkezlerinin hamiliğini yapacak kadar güçlenmişlerdir. XIV. yüzyılda hâkim olan bütün bu üsluplar Osmanlı Devleti’nin süzgecinden geçerek Türk tezyinatının nadide örneklerini ortaya koyacaktır. Böylece XV. yüzyılda değişen güç dengeleri ile Osmanlı Devleti, Anadolu’nun sanat merkezi olmasını sağlayacaktır. 139

139 Şehnaz Biçer Özcan, “Tezhip Sanatında İhtişamlı Bir Dönem: Timur Devri Herat Üslubu”, s. 283-299, Hat

ve Tezhip Sanatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2012

R. 82: Şahnâme, 1371 (TSMK. H. n. 1511) Muzafferiler Dönemi, XIV. yy

99 R. 83: Kur’an-ı Kerim H. 866 (SK. Fatih n. 00010), Osmanlı Dönemi, XV. yy

100