• Sonuç bulunamadı

4. X YÜZYIL

4.3. Gazneli Devleti

X. yüzyılda Mâverâünnehir ve Horasan bölgesi, merkezi Buhara olan Samani Devleti tarafından idare edilmekteydi. Büyük Müslüman Türk devletlerinden birisi olan Gaznelilerin, kuruluşu sırasında Samaniler (819-1005) ile müşterek bir kaderi mevcuttu ve bu devletin içinden çıkmıştı. Türkler bu devlette olduğu gibi öteki devletlerin ordusunda ve idari kademelerinde görev almaktaydı. Nitekim Samanilerin hüküm sürdüğü bölgelerde Türk şehirleri ve nüfusu bulunmaktaydı. İşte bu Türk kumandanlardan birisi de Gazne devletini kuracak olan Alptegin’dir. Devlete adını vermiş olan Gazne şehri, her ne kadar Samani toprakları içinde değilse de sonradan geliştikleri saha bu devletin mirası üzerinde bulunmaktaydı. Gazne bugün Afganistan Devleti hudutları içinde olup, başkent Kabil’in güney batısındadır. Ayrıca Hindistan’a giden tek yol üzerinde olduğu için stratejik bakımından önemi büyüktür (bkz. Harita 3). Bu şehre hâkim oluş Gaznelilerin tarihine yön vermiş, Hint topluluklarında İslâm’ı kökleştirmek görevi de bu sülaleye düşmüştür.42

41 Türk Dünyası Kültür Atlası, s. 19, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1997 42 Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, s. 3-7, TTK, Ankara, 1989

29

İran ve Horasan bölgesinde kurulmuş olan Samani Devleti (874-999) özellikle ordu komutanlıklarında Türklere önemli vazifeler veriyorlardı. Samani ordusunda köle olan Alp Tekin kısa zamanda başarıları ile kendisini kabul ettirerek hükümdar hacibi olmuştur. 955 yılında Herat valiliğine getirilmiştir. Zamanla Samani Devleti ile ilişkileri bozulan Alp Tekin Afganistan’ın en eski şehirlerinden olan Gazne’yi fethederek (962) burayı kendisine başkent yapmıştır. Devletini kurduktan kısa bir süre sonra da ölmüştür (963).

Gazneli Devleti’nin en bilinen hükümdarı I. Mahmud olmasına rağmen X. yüzyılda Sebük Tegin Gazneli Devleti’ni idare etmiştir. Sebük Tegin, aktif bir politika izleyerek devletin sınırlarını genişletmeye çalışmıştır. Afganistan ve Hindistan’da giriştiği fetih faaliyetlerinde tamamen bağımsız hareket ettiği halde yine de Samanilerin hâkimiyetini tanımıştır. Hatta iç isyanlarla zor durumda kalan Samani hükümdarı Nuh, Sebük Tegin’den yardım istemiştir. Bastırılan isyan ile kendisine Horasan Valiliği verilirken oğlu I. Mahmud’a ise ordu komutanlığı verilmiştir. Sebük Tegin’in vefatından (977) sonra I. Mahmud Horasan’ı alıp Samani Devleti’ne son vermiştir. Abbasi halifesine elçi göndererek iyi ilişkiler kurdu ve halife tarafından kendisine sultan unvanı verildi.

X. yüzyılda Gaznelilerde siyasi olarak bu gelişmeler yaşanırken kültür ve sanat alanında pek fazla eser verilmemiştir. Fakat bu dönemde Gazneli Devleti’nin kurulduğu siyasi yapı ve hangi devletlerden etkilenmiş olduğu ileriki yüzyıllarda sanat anlayışlarını açıklayabilmemiz için bize fikir vermektedir. Özellikle Samani Devleti’nin etkisi altında gelişmiş olması ve bu süreçte Müslümanlığı kabul etmeleri önemlidir. Yeni bir dini anlayış siyasi ve toplumsal dönüşümlerin yaşanması adına önemli bir gelişmedir. Bu dönüşümleri tahlil etmeden sanat alanında verdikleri eserleri incelemeye başlamak yetersiz olacaktır. “Gazneli Devleti’nin kurulduğu ve geliştiği coğrafya, öncesinde Samanilerin siyasi istikrarla sağlamış oldukları bir sahadır. Samani Devleti, var olan ticaretin daha da artmasını sağlamış, bunun sağladığı maddi refah düzeyi kültürel hayattaki canlanmayı da etkilemiştir. Devletin merkezi Buhara, Ortaçağ İslâm dünyasının kültürel ve sosyal aktiviteler açısından en gelişmiş şehri kabul edilen Bağdat’ı bile gölgede bırakacak bir düzeye ulaşmıştı. Öte yandan Buhara’daki Sâmânî Sarayı İslâm dünyasının en zengin içeriğe sahip kütüphanelerinden birini barındırmaktaydı. Bu kütüphane Ortaçağ’ın en büyük âlimlerimden İbn Sinâ’nın yetişmesinde önemli rol oynamıştı. Dönemin bazı âlimleri kendi özel kütüphanelerini oluşturmuştu. Bunlardan biri de büyük hadis âlimi ve fakîh Ebu Hâtim Muhammed b. Hibban el-Büstî (ö.965)’ye aitti.”43

“Gazneli Devleti’nin hâkim olduğu ülkeler coğrafi durumu nedeniyle ticaret yönünden çok gelişmişti. Çünkü bu ülkeler Hindistan ve Çin’e giden yollar üzerinde bulunuyordu. Ayrıca Horasan ticaret yönünden gelişme gösteren bölgelerden biriydi. Bu bölge IX. ve XII. yüzyıllar arasında iktisadi ve sanayi açısından büyük bir refah için de olmuştu. Horasan’ın doğu-batı ticaret yolları üzerinde bulunmasının yanı sıra kuzeyde Harezm ve ötesindeki ülkeler ile bağlantısı vardı. İkinci bir ticaret yolu ise Horasan’dan Kirman ve Fars yoluyla

30 R. 12: Samani Hükümdarı İsmail b. Ahmed’in Türbesi,

Horasan, X. yy.

Basra Körfezi’ne ulaşıyordu. Bu bölgenin en önemli şehri Nişabur ise coğrafyacılar tarafından X. yüzyılın ikinci yarısında uluslararası bir ticaret ve zirai ürünler için pazar merkezi olarak tasvir edilmektedir.”

“Coğrafi konum itibariyle gelişen transit ticaret de bölgeye önemli bir gelir sağlıyordu. Makdisî'nin verdiği bilgilere göre bu durumun Samanîler devrinde de sürdüğünü göstermektedir. Ona göre Horasan X. yüzyılda gelişmiş bir iktisadi yapıya sahipti. Nîşabur, Nesa, Tus, Herat, Merv her türlü dokuma ve ipek üretiminin merkeziydi. Debûsiye ile Vezâr'da dokunan ve "vezariye" denilen elbiseler Bağdat'ta Horasan dîbâsı adıyla şöhret yapmıştı. Keçe, kilim ve halı imalatı gelişmişti.”44

Gaznelilerin siyasi hayatlarını düzene soktukları XI. yüzyıldan sonra I. Mahmud dönemi ile sanat faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini görmekteyiz.

Buhara, Semerkant ve Nişabur Samaniler için de önemli şehirlerdi. Adı geçen şehirler dönemin genel şehircilik anlayışına örnek oluşturmaları ve sosyal yaşantısına ışık tutması açısından büyük öneme sahiptir. X. yüzyıl İslâm coğrafyacılarının eserlerinde bunlarla alakalı ayrıntılı ve oldukça ilgi çekici bilgiler bulmak mümkündür. Samani hükümdarları özellikle Buhara’da saray, park-bahçe, cami gibi yapılar inşa etmişlerdir. Ancak gerek kullanılan malzemenin ahşap veya dayanıksız olması gerekse sonraki dönemlerde gerçekleşen istilaların ve yangınların meydana getirdiği tahripler bu yapıların zamanımıza ulaşmasını engellemiştir.

Sadece İsmâil b. Ahmed’in adına inşa ettirilen türbe bütün özellikleriyle günümüze gelmeyi başarmıştır. Samani hükümdarı olan İsmâil b. Ahmed’in türbesi kendisinden sonraki bir dönemde yapılmıştır. İç ve dış inşaatında malzeme olarak pişmiş tuğla kullanılan bu yapı günümüz sanat tarihçileri tarafından türünün en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Türbe dönemin dinsel mimari eğilimine ters düşen formel giriş kapılarıyla dikkati çekmektedir. Saray sanatının etkisi altında inşa edilmiş olan yapı, tuğla üslubunun ilk örneğidir. Türbenin iç bezemeleri de konusunda birer başyapıt sayılmaktadır (bkz. R. 12).45 Samani devrinde inşa edilmiş olan bu türbe şüphesiz Gaznelileri de mimari ve bezeme sanatları alanında etkilemiştir.

44 Osman Çetin, “Horasan”, c. 18, s. 234-241, DİA, TDV, Ankara, 1998

31 Harita 3: X. yüzyıl Türk Devletleri ve Sanat Merkezleri

32