• Sonuç bulunamadı

XII Yüzyıl Sanat Merkezleri ve Üslupları

6. XII YÜZYIL

6.3. XII Yüzyıl Sanat Merkezleri ve Üslupları

Gazneli ve Anadolu Selçuklu Devletlerinin aynı coğrafyalarda yer almaları şüphesiz sanat üsluplarının birbirine benzemesine vesile olmuştur. Mimari tezyinatta taş kullanmaları ve motif benzerlikleri önde gelen ortak özellikleridir. Anadolu motifleri detaylı ve daha gelişmiş iken Gazne’dekiler iri, düz satıhlı fakat emin ve zarif kıvrımlıdır. Bazı Selçuklu palmet motiflerinin öncüsünü Gazne’de bulmak mümkündür. Düğmeli rûmînin Gazne tezyinatında çok gelişmiş olduğu dikkat çeker. “Musul mektebi”nin de özelliği olan yapraklarının uçları düğme gibi içeriye kalınlaşarak kıvrılmış rûmîler, Anadolu Selçuklu tezyinatında sık görülür.79

R. 46: Kur’an-ı Kerim (TMSK. R. 27), Levha Tezhibi (2a), XII. yy

Anadolu Selçuklu Devleti, Gazne Devleti’nin aksine bu yüzyılda süratle gelişimini devam ettirmiştir. İstanbul’a çok yakın olan İznik’i devlet merkezi yaparak Batı Anadolu’ya fetih hareketlerinde bulunmuştur. İznik’in kaybedilmesi ile başkentlerini Konya’ya taşıyan Anadolu Selçukluları burada Bizans ordusunu yenerek Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu kanıtlamıştır. Beraberinde sanatlarını da getiren “Selçuklular, tezhibi Anadolu’ya getirerek bütün tezyini sanatlarda, stilize edilmiş hayvan motiflerinden meydana gelen rûmî üslubunu geliştirmişlerdir. Selçukluların tezhibinde iki türlü motife rastlanır. Bir kısmı geometrik şekillerdir. Değişik sayıda köşeleri olan bu motifler birbirlerine uyacak şekilde

79 Semra Ögel, “Anadolu Selçuklu Sanatının Önemli Bir Kaynağı: Gazne Sanatı”, s. 197-205, S.2, Türk Kültürü

62

yanyana getirilerek bazen büyük bir sayfayı kaplayan bir kompozisyon meydana çıkarır. Kompozisyonun ortasında çok köşeli bir yıldız motifi görülür. Çoğunlukla geometrik şekilllerin içleri benek, yıldız ve yaprak motifleleriyle doldurulmuştur. Bu kompozisyonu çok grift geometrik ulamalar çerçeveler. Bunlarda zemin yaldız, çizgiler siyahtır. Yer yer mavi, kırmızı ve siyahla renklendirilmiştir (bkz. R. 46).

Anadolu Selçuklularının Konya’da ve diğer kültür şehirlerinde tezhip atölyelerinin bulunduğu tahmin edilmektedir. Çünkü birçok yazma eserin bilhassa zahriyelerinde ortak birtakım hususiyetler görülmektedir. Mesela dikdörtgen şeklinde zahriyeyi kaplayan tezhibin ortasındaki boşluğa kitabın adı ve yazarla birlikte hangi kütüphane için yazılmış olduğunu gösteren kayıtlar aynı tarzda yazılmıştır.”80

R. 47: Varaka ve Gülşah Yazmasından Minyatür, XII. yy, (TMSK. Hazine n. 841, vr. 22a)

Sultan Mesud ve II. Kılıçarslan dönemlerinde Konya bir kasaba olmaktan çıkıp kalabalık bir şehir hüviyetini kazanmıştır. Konya Selçuklular döneminde bazı Müslüman seyyahların uğradığı şehirlerin başında gelmiştir. Bu dönemde Konya’nın Türkler tarafından İslâmi bir şehre dönüştürülmesi, medreseleri, camileri ve İslâmi kültürün kitaplarını kapsayan kütüphanelere sahip olması seyyahların ilgisini çekmiştir.81 Dönemin önemli minyatür

merkezlerinden olan Konya’da Anadolu Selçuklularına ait minyatürlü yazma örnekleri XII. ve XIII. yüzyıldan kalmadır. Bu dönem minyatürlerinin önemli bir kısmı Artuklu emirlerinin himayesinde Güney Doğu Anadolu merkezlerinde yapılmıştır. XII. ve XIII. yüzyıl Anadolu minyatür sanatı, o çağların İslâm dünyasındaki minyatür üsluplarıyla benzerlik gösterir. Bu minyatürler, Türk atabeklerinin hâkim olduğu Bağdat’tan,

80 Müjgan Cumhur, “Türkler’de Tezhip Sanatı”, s. 442, c. II, Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma

Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1992

81 Macide Mahluf, “Selçuklular Dönemindeki Arap Coğrafyacılar ve Seyyahların Eserlerinde Konya”, s. 100-

63

Artukluların kültür merkezi Diyarbakır’a ve Selçukluların başkenti Konya’ya uzanan bir resim ekolünün temsilcileridir. Bu merkezlerde gelişen minyatür sanatının ilk örnekleri daha çok bilimsel eserlerde yer almıştır. Bunun yanısıra Anadolu Selçuklularında Türk gelenekleri ve biraz da Bizans kültürü ile harmanlanmış simgesel figür anlayışı, mimariye yansıdığı gibi minyatürlerde de etkisini göstermiştir. Bunda Anadolu Selçukluların bir dönem başşehirlerini İznik’e taşıması etkili olmuştur.

R. 48: el-Kâmil fi’t-Târîh (SK. Ayasofya n. 03068)

Kitabül-Haşâyiş, El-hiyel el hendesiyeh, Süverül-Kevâkibi’s-Sabite, Varka ve Gülşah ile Tezkire isimli el yazmaları önemli minyatürlü eserlerdir.82 Varka ve Gülşah (TMSK,

Hazine, nr.841), Farsça yazılan ve Gazneli Mahmud’a ithaf olunan edebi değerinden ziyade içindeki minyatürlerden öteri önemli bir eserdir. Minyatürleri yapan Abdu’l- Mu’min Muhammed al-Mahvi’nin kim olduğu doğduğu yer ve doğum tarihi bilinmemektedir. Bu eserin XII. yüzyıl ile XIII. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilmektedir.83 Varka ve Gülşah’ı birçok sanat tarihçisi üslup bakımından tahlil etmiştir. E. J. Grube, The Classical style in Islamic Painting adlı eserinde Varka ve Gülşah’ı resim

82 Abdurrahman Deveci, “Selçuklu Dönemi Resim Sanatı”, s. 31-38, 5.Uluslararası Türkiyat Araştırmaları

Sempozyum Bildirileri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2015

83 Suut Kemal Yetkin, “Bir Selçuki Elyazması Üzerine”, s. 411-412, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları

64

üslubunda incelemiş ve Türk tezyinatının dönemler açısından seyrini ortaya koymuştur. İncelemesinde eserin Orta Asya Turfan bölgesi Bezeklik duvar resimlerinden geliştiğini (VIII-IX. yy) bu Uygur üslubunun daha sonra Gaznelilerin Leşker-i Bazar’daki yıkık sarayın duvar resimlerinde devam ettiğini (X.-XI. yy), daha sonra Büyük Selçuklu başşehri Rey kazılarında çıkarılan duvar resimlerinde (XII. yy), yine Selçuklu çağında imal edilmiş bir çok boyalı çömlekte ve nihayet Varaka ve Gülşah resimlerinde gelişen üslup, Musul ekolü ve Memlük elyazmalarında ve Osmanlı elyazmalarında da devam edecektir (bkz. R. 47).84

“Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler dönemine atfedilen resimli el yazmalarının sayısı çok azdır. Ancak bu el yazmalarının sayıca az olmalarına karşın, farklı ve hatta eşsiz özellikleri Anadolu ve ötesindeki sanatsal değişimlere tuttukları ışık önemlidir. Ortaçağ Anadolu toplumlarının değişik kültür ve coğrafyalar arasında sürdürdüğü hareketli düşünce ve imge alışverişi bu el yazmaları sayesinde anlaşılmaktadır. XII. yüzyılın sonunda Büyük Selçuklu Devleti’nin parçalanması, İran ve doğu Akdeniz arasında yer alan bölgelerde çok sayıda yeni devletlerin oluşmasına yol açmış ve bu durum, sanatçıların, şairlerin ve bilginlerin himaye arayışı içinde dolaşımını tetikleyen, devletler arası kültürel rekabeti teşvik etmiştir. (bkz. R. 48, 49)”85

R. 49: Nehcü’l-Belâğa H. 678 (SK. Fatih n. 04140)

84 Kemal Özergin, “Selçuklu Sanatçısı Nakkaş Abdülmü’min El-Hoyî Hakkında”, s. 219-229, c. 34, S. 134,

Belleten, TTK, Ankara, 1970

85 Oya Pancaroğlu, “Resimli ve Tasvirli El Yazmaları”, s. 575, c. 2, Anadolu Selçuklukluları ve Beylikler Dönemi

65