• Sonuç bulunamadı

4. Temel Kavramlar

4.4. Velî/ Evliya, Makam

Veli sözcüğü, Arapça olduğundan bütün İslam dünyasında ortaklaşa kullanılan bir terimdir. Anadolu’da ise sözcüğün çoğulu olan ve tekil manada ifade bulan evliya sözcüğü kullanılmaktadır (Ocak, 2010, 1).

Eren, veli, evliya ve dost kelimeleri dilimizde Türkçeleşmiş, Türkçe kelimeler olarak kullanılmakta olup eş anlamları ile birlikte, “Ermiş, iyi yetişmiş, nefsini terbiye etmiş, Allah dostu, gönül eri, darda kalmışın, bunalmışın yardımcısı, hak dostu, olacakları önceden bilen ilim sahibi, hastalara şifa dağıtan, yolda kalmışları koruyan keramet sahibi, Allah’a daha yakın olan kimse, vasıl olan, kâmil insan” olarak tanımlanmıştır (Sezgin, 1998, 457).

Veli kavramı, IX. yüzyılda gelişme göstermeye başlayıp XI. yüzyılda şekillenen tarikatların XII. yüzyılda İslam dünyasının her alanını kaplaması sonucu yayılan tasavvuf hareketiyle birlikte gelişme kaydetmiştir. Tasavvufta Yaratıcının rızasını kazanarak Allah’a ulaşmak konusunda aşılması gereken engeller, kat edilmesi gereken yol meselesi, veli terimini ortaya çıkarmış, bütün engelleri aşarak Allah’laşan kişiye de veli denmiştir (Ocak, 2010, 1-2).

23

Sinasi Gündüz ise; veli ve ermiş kavramlarını şu şekilde tanımlamıştır:

Ermiş, Anadolu halk inancında veliler veya henüz dünyadayken Allah’ın rızasını kazanmış kişiler için kullanılan bir genel terim (Gündüz,1998,119).

Tasavvufta ermiş ya da belirli bir ruhsal dereceye ulaşmış kişi. Tasavvuf literatürüne ait çeşitli eserlerde veli kulların sıradan kişilerden farklı olarak bazı haller gösterebilecekleri, bazı sırlara nail olabilecekleri belirtilir. Bu arada Veliyullah ifadesi şia’da özellikle Hz. Ali için kullanılır. Veli teriminin çoğulu olan evliya terimi halk arasında tekil anlamda kullanılır (Gündüz,1998, 384).

Arapça “velâ” yahut “velîye” fiilinden gelen velî kelimesi, sözlükte “dost, ahbap, arkadaş, yardımcı, komşu, vs.” gibi manalara gelmekte olup, evliyâ kelimesi velî’nin çoğuludur. Tasavvufta velî “Allah’ı seven, dost edinen ve onun tarafından dost edinilen” mânasında kullanılmıştır. Zamanla bu anlam genişleyerek, kendine mahsus bir tekâmül seyri takip etmiştir. Bunun sonucunda benliğini Allah’ta yok etmek suretiyle bir takım üstün özellikler kazanarak harikulade şeyler yapabilen büyük insan manasını kazanmıştır. Ancak bu şekilde bir veli telâkkisinin, Kuran’daki velî ve evliyâ kelimelerinin ifade ettiği manalarla da bir ilgisi olmadığını belirtmek gerekir (Ocak, 2010, 1).

Evliyâ karşılığı olarak Türkçe’de ermiş, erenler kelimeleri vardır. Eren, “benliğinden sıyrılmış, öz varlığından geçmiş, kendini Tanrı’ya adamış, ermiş,

evliya, veli” olarak tanımlanmaktadır (Türkçe Sözlük, 2005, 642). Erenler tasavvuf yolunda olup, Allah’a yakınlaşmış ve velîlik derecesine yükselmiş olanlara verilen addır. Özellikle Bektaşî babaları için erenler tabiri kullanılır. Kuran’daki velî kavramının ve halk inançlarındaki velî kavramının farklılık göstermesinde Türk İslâm inançlarında oluşan velî kültünün etkisi büyüktür (Ocak, 2010, 10).

Velî kültü “fevkâlade kuvvet ve kudretlerle mücehhez, Tanrıya yakın kabul

edilen bir şahsiyetin herhangi bir konuda sağ veya ölü iken yardımının dokunulacağına inanılması ve bunun temîni için ritüel yollara başvurulmasıdır” ( Eröz, 1992, 68). Eröz’ün bu tanımındaki veli kültünün aslında, atalar kültü tanımından farklı olmadığı görülür. Velâyet derecesine ulaşan kimselerde Tayy-i mekân(bir anda uzak mesafelere gitme, değişik yerlerde bulunabilme), Tayy-i zaman (aynı anda bir çok yerde bulunma, geçmiş ve gelecekte yaşama), su üstünde yürüme, havada uçma,kuru ağacı yeşerme gibi kerametler vardır.

24

Evliyaların, ölümlerinden sonra hayatiyetlerini devam ettirdiklerine, insanların çeşitli istek ve dileklerini Tanrı’nın “sevgili kulları” oldukları için ve onun yardımı ve rızasısıyla kendisine iletebileceklerine ve yüzü suyu hürmetine kendilerine müracaat edenlerin müşküllerini halledebileceklerine inanılır. Bu nedenle gömüldükleri yer türbe ve ziyaretgâha dönüşür (Çobanoğlu, 2003,165).

İster veli ister eren kavramı her ikisi de aynı manada kullanılmış olup her iki kavram da sıkıntı neticesinde insanların ziyaret ettikleri mekânlar olarak algılanmıştır.

Yeni bir kültüre, yeni bir dine geçildiğinde birdenbire eski inançlara ait her şey silinip atılmaz. Bu inançlar görünüm değiştirerek yeni inançtaki yerini alır. Bir anda bütün inançların ortadan kalkması toplumsal değerleri değiştireceği için, toplumsal birliği zedeleyecek ve kültürü tehlikeye sokacaktır. Bu yüzden insanlar, atalarının binlerce yıllık tecrübeleri sonucunda oluşan inançları bazen farkında olarak, bazen de farkında olmadan koruyarak yaşatırlar (Malinowski, 2000, 29-30). Türkler tarihî süreç içinde çeşitli inanç sistemlerine ve dinlere girmişlerdir. Bunlar Türkler’in yaşayışını, kültürünü, âdet ve inanmalarını da etkilemiştir. Âdet ve inanma kalıpları her dönemde sürer. Yeni dine geçildiğinde, ritüel işlevini kaybetse de eski inanmalar yeni dine uyarlanır. Yeni bir kültür dairesine geçişte birtakım eski öğeler, kabuller, değerler, kuralların bir bölümü tümüyle terk edilir, bir bölümü de özünü koruyarak yeniden şekillenir (Artun, 1998, 50).

İşte bu değişim ve dönüşüm içerisinde alp tipi2 yerini veliye, halk deyimiyle

evliyaya bırakmıştır. 4.4.2. Makam

Makam, tasavvufî terim olarak “Ahlak ilkeleriyle sülukun mertebelerini,

velilerin kabirlerini veya sembolik türbelerini ifade etmektedir” (Uludağ, 2003, 409). Büyük velilerin, kutsal, gerçek, tabiatüstü kişiliklerin yattığı kabul edilen türbe ve yatırlara makam adı verilir. Bu makam mezarları bölgede var olan velînin nüfuzuna göre şekillenmiştir. Anadolu’da pek çok yerde bulunan(Sivas, Çorum, Kırşehir) Kara Donlu Can Baba makam türbeleri, Kütahya merkez ve Gediz

2 Evliya tipi hakkında bk. Mehmet Kaplan, Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar Tip

25

ilçesinde de bulunmaktadır. Makamlar, velînin şahsına hürmeten oluşturulmuş türbelerdir.