• Sonuç bulunamadı

5. Türbe ve Yatırlar Üzerine Yapılan Çalışmalar

2.4. Yatan Kişilerin Unvanları

2.4.13. Seyyid

2.5.1.1. Türbedarların Göreve Başlamaları

İnsan hayatında önemli bir yeri olan rüya, kişinin kendisini kutsal makamlara hizmetçi olarak vakfetmesinde etkilidir. Kişinin kutsal olana kendisini adama olarak değerlendirebileceğimiz türbedarlığa başlama rüya neticesinde gerçekleşir.

Her yerin bir sahibi var, inancından dolayı bu kutsal mekânların her türlü hizmetiyle türbedarlar, ilgilenir. Somuncu Baba türbedarı ilerlemiş yaşına rağmen otuz yedi yıldır türbenin hizmetini görmektedir. “Türbenin türbedarı Ömer Korkmaz 85 yaşında 37 yıldır bu görevi üstlenmiştir. Dursunbey Gökçedağ köyünden göç etmiş ve buraya yerleşmiştir. İlerleyen yaşına rağmen her gün düzenli olarak köyden türbeye gelip gitmektedir. Emeklilik ikramiyesiyle türbenin hemen bitişiğinde bulunan küçük mescidi yaptırmıştır.”

Ekmekçi Dede türbedarı kendisine bu görevin rüyasında verildiğini şu şekilde anlatır: “Medine de cemaatle namaz kılarken sağıma selam verdiğim anda Ekmekçi Dede’ye bir mescit yap diye bir ses duydum. Hacıdan gelir gelmez bir adet mescit ve erkekler ve kadınlar için tuvaletler yaptırdım." (KK371).

Türbedarlar türbede yatan kişilerle rüya vasıtasıyla irtibat kurarlar. “Türbedarlardan Fatma Yalçın bir gece rüyasında Mümine Ana’yı görür: Orada

132

bulunan kişilerin isimlerini sorar Mümine Ana orada kimlerin yattığını söyler. Hemen yanı başındaki mezarın Şerife Ana’nın mezarı olduğunu belirtir. Ayrıca, Mümine Ana’dan hastalığının iyileşmesi için yardım diler. Sabah uyandığında Mümine Ana’nın yanındaki mezarının Şerife Ana’ya ait olduğunu çocuklarına söyler ve o günden sonra oradaki metfunun Şerife Ana olduğu rivayet edilmiştir (KK60).

Bölgede türbedarlık kavramı yerine “yatır sahibi” kavramı da kullanılmaktadır. Bazı türbelerde dede sahiplerinin listesi yer alır. Örneğin; Haksız Hasan Türbesi’nde türbenin hizmetini gören kişilerin isimleri yazılıdır.

Kuruluşun başkentliğini yapan ve ilk mayasını oluşturan Hayme Ana Türbesi için, 1892 yılında türbedar tayin edilir. Tarih araştırmacısı Dinçel çalışmasında, türbedar tayin edilen “Eşrefoğlu Süleyman’ın” verasetini gösteren belgeyi yayınlamıştır (Dinçel, 2009, 64). Türbenin törenlerle resmi açılışı yapılmış ve türbedarlık görevi ilk olarak Yakupoğulları ailesine verilmiştir. Araştırmacı Hasan Efe’nin yayınladığı 1891 tarihli arşiv belgesine göre; II. Abdülhamit türbenin teşrifatında kullanılmak üzere halı, avize ve sünbüllü kandil göndermiştir (Sarıca, 2011,27; Efe, 2012, 28). Bu eşyalar İnegöl’e götürülür, avize İnegöl’deki İshak Paşa Camine konur. Çarşamba köylülerinin şikâyeti üzerine avize kırık dökükte olsa geri getirilir. Atlas perdeler ve halılar ise kaybolmuştur (Dinçel, 2009, 58).

Mesut Sönmez’in rivayetine göre türbedarlık hizmetini 1308 (1892) tarihinden itibaren Efeler yürütmektedir. Küçük Nine olarak bilinen kişi ilk türbedarı olarak bilinir. Çarşamba köyünden Yakupoğlu Süleyman’a türbenin anahtarı verilir. Halk tabiriyle kendisine Efeoğlu Süleyman denir. Kendisine maaş bağlanan Efeoğlu Süleyman, türbenin temizliğini yapar, cuma akşamları da mum yakar, yaptığı hizmetin karşılığı olan maaşı da kabul etmez. Ahmet’in oğlu olan Efeoğlu Süleyman vefat edince yerine Ali Efendi türbedar olur, Türbedar Ali Efendi 1915-1925 yılları arasında on yıl süreyle maaş alır (Dinçel, 2009, 64).

Cumhuriyetin ilk yıllarında Çarşamba köyüne bir devlet görevlisi gelir. Görevli şahıs türbedara “Babanızın şu kadar alacak parası var gelin alın” der. Ali Efendi de “Benim bu paraya ihtiyacım yok, para devletimize kalsın” deyince türbedarlık parası devlete kalır. Günümüzde de türbedarlık görevini Süleyman ve Ali adındaki türbedarların torunu olan Çarşamba köyünde ikamet eden soy ismi

133

verilmeden önce de Türbedaroğulları olarak da bilinen bu sülaleden, Mesut Sönmez (KK422) yapmaktadır.

Osmanlı döneminde vakıf hizmetleri çok önemli bir yer tutar. Vakıflardan elde edilen gelirler türbelerin hizmetlerinde kullanılmaktadır. Bu konuda Cevdet Dadaş, Atilla Batur ve İsmail Yücedağ tarafından hazırlanan “Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kütahya Vakıfları” adlı çalışmada Ahi Arslan Vakfı (30009 Dosya numaralı)belgesinde “Ali Halife türbedar zaviyedar hususunda …” Ahi Arslan Türbesi’ne atanan kişi hakkında belgeler yer alır (Dadaş, vd. 2000, C II, 24).

Arslan Bey Vakfı kayıtlarında ise, “Tavşanlı nahiyesinde medfun bulunan Aslan Beğ’in Türbesi’nde Kur’an-ı Kerim tilavet eylemek üzere, dört okuyucuya haftada birer hatim-i şerif olmak üzere her okuyucunun ayda dört hatm-i şerif okumasına dair” belgede, vakıf gelirlerinden ilgili kişilere ödeme yapıldığını gösterir vakıf belgesi yer almaktadır (Dadaş, vd. 2000, C II, 98).

Aynı vakfın bir başka belgesinde Tavşanlı Nahiyesi Pazar köyünde medfun bulunan Aslan Beğ’in Türbesi’nde haftada bir hatm-i şerif okunması ve türbedara berat verilmesi ile ilgili belge yer almıştır ( Dadaş, vd. 2000, C II, 148).

Diğer belgeler ise şunlardır: Hacı Baba Zaviyesi Vakıf Belgeleri, Hatuniye Vakfı Belgeleri (Türbedar Tahsin Efendi) Tul Aslan Bektaşi Zaviyesi kayıtları.

Hacı Baba Zaviyesi Vakfı adı altında türbe vardır.Türbedarı Tahsin Efendi şeklinde geçer ve hizmetleri karşılığında padişahtan nişane aldığını gösterir kayıtlar vardır (Akan, 2002, 297).

Şeyhler Beldesinde bu tarz kutsal yerlerin mutlaka birkaç tane bakıcısı (rakıb) bulunmakta, buranın her türlü ihtiyaçlarını bu insanlar karşılamaktadır. Bölgede türbedarlara rafık adı verilir.

Kendisini türbedar olarak adlandırmasa da türbe ve yatırların yakınında oturan kişiler bu mekânların hizmetini görmektedirler. Gelen ziyaretçilere bilgiler vermekte, temizliğini yapmaktadırlar. Türbelerin tahrip edilmemesi için kapıları kilitlenmekte, anahtarlar ise türbeye yakın kişilere teslim edilmektedir. Ilıca’da bulunan Osman Dede mezarı yanında marketi bulunan İlhan Çoban adlı kişi ilgilenmektedir. Bu durumu şu şekilde açıklar: “Bizim gönül bağımız bulunur.”

134

Her ne kadar bu mekânların tekin yerler olmadığı söylense de oraların rızasını kazanmak için türbedarlar, türbenin bakımını gönüllü olarak yürütmektedirler. Gevrekseydi Türbesi’nin hizmetini yapan Ali Dede, evini türbeye yakın yaptığı için pişmanlık duysa da kendisini affettirmek için ziyaretçilerle ilgilenmekte, türbeye düzenli olarak mum yakmaktadır (Seyyi Seydi/Gevrekseydi).

Türbedarlar genellikle, orada yatan zatların isimlerini almışlardır. Pir Ahmet Efendi Türbesi’nin türbedarı Ahmet Özcan ismini bu türbeden almıştır.

Seyitömer Beldesininde yer alan Seyyit Ömer Türbesiyle, türbe yakınında yer alan yurt görevlileri ilgilenmektedir. Saha çalışmamız sırasında türbe anahtarını yurt görevlisinden temin ettik ve bilgiler aldık. Her yıl düzenli olarak belli grupların bu türbeye ziyarette bulunduklarını da derleme sırasında öğrendik. Ziyaretlerin sebebini ise şu olaya dayandırmaktadırlar: Sülayman Hilmi Tuna Hazretleri hapisten çıktıktan sonra burayı ziyaret etmiştir. Bu sebeple, Süleyman Hilmi Tuna Hazretlerinin bağlı bulunduğu gruplar tarafından ziyaret edilmekte ve bakımı yapılmaktadır.

Türbede yatan zatın soyundan olduğunu iddia eden kişilerce de türbenin bakımı yapılmaktadır. “Kütahya’nın ileri gelen ailelerinden olan Sıtkı Olçar’ların, Şeyhi’nin sülalesinden geldiğini belirten Ahmet Bey, bu ailenin her yıl türbenin başında koç kurban ettirdiğini, hamur çorbası, et yemeği ve pilav yaptırarak dağıttığını belirtmiştir.

Bazı türbelerin etki alanları yurdun dört bir yanında bilinir. Bunlardan birisi de Akçaköy’de bulunan Aziz Dede Türbesidir. Türbe özellikle felçli hastaların başvurdukları önemli bir merkezdir. Türbenin bakımını yapan türbedarlara verilen paralar ekonomik anlamda ailelere destek olmaktadır. Bu nedenle, düzenli olarak her yıl maddi durumu zayıf olan bir aileye bu görev verilmektedir. Aziz Dede’nin köyün kurucusu olduğuna ve köy halkının onun soyundan geldiğine inanılır. Bu yüzden köydeki bütün aileler türbede görevli olabilir, ancak türbedar kadının da ifadesine göre özellikle maddi durumu zayıf olan kişiler bu göreve seçilir ve her yıl muhtarlık bu hizmeti farklı köylülere verebilmektedir. Köyde Tekkeşin olarak bir dönem Yatır sülalesi de bu hizmeti yerine getirmiştir.

135

Alevi-Bektaşi zümrelerce daha çok özen gösterilen türbe ve yatırların bakımları bölgede tekkeşin ve ocakzade adı verilen o soydan gelen kişilerce görülmektedir.

Hüseyin Gazi Ocağı Türbesi’nin bakımı tekkeşinler tarafından yapılmaktadır. Tekkeşinler sülalesinden Gazi Erdoğmuş bu hizmeti yerine getirmektedir. Sadece Tekkeşinler değil Hüseyin Gazi ocağına bağlı diğer talipler de bu hizmeti yapmaya özen göstermektedir. Hüseyin Gazi Türbesi’nin bakımı sırasında sandukanın açılıp mezarın onarılmasına yardımda bulunan kişiler bu hizmeti yürütürler (KK203).

Seyyid Ali Sultan Türbesi’nin bakımını Ocakzade ailelerden Kayıhan ailesi yürütmektedir. Kütahya iline bağlı Okçu, Güveççi, İnli, Körs, Aydoğdu, Sökmen, Çobanlar, Fındık gibi köylerde, Seyyid Ali Sultan Ocağına bağlı talipler, türbenin bakımına özen göstermektedirler (Seyyid Ali Sultan/ Çamlıca).

Kütahya-Afyonkarahisar sınırında olmasına rağmen Kütahya Aleviliğinde önemli bir yeri olan Cemal Sultan Türbesi’nin (Çakırlar Türbesi) türbedarlığını Döğer kasabasında oturan Hasan Amca yapmaktadır. Kendisinden önce, babası bu hizmeti görmüş şimdilerde ise bu görevi kendisi devam ettirmektedir. Türbedarın babası türbenin kapısını takmış fakat köylü gülüşmüş türbedarın babası: “Buranın geleni çok olacak” demiş, babasının dediği gibi olmuş ve türbe bugün ulusal bir üne kavuşmuştur (Cemal Sultan Türbesi/ Çakırlar Tekkesi).

Hacı Bektaş’ın halifelerinden Resul Baba Türbesi’nin türbedarlığını ise, Gedikoğulları sülalesi yapmış bölgede bu sülaleye tekkeşinler adı verilmektedir (Resul Baba/ Beşkarış Köyü).

Bugün Dönenler Camisi olarak da bilinen Kütahya mevlevihanesini bir müddet türbedar idare ettirmiştir (Arı, 2003, 9).

Kütahyalı şairlerden Nasır Dede tarihi kayıtlarda şu ifadelere yer verir:

Ömer Dede’nin oğludur ki, Ömer Dede, merhum pederimizin ortanca kardeşi idi. Ve merhum Ahmed Dede dergâhta, türbedâr ve meydancı ve kandilci idi…ve fakirin vaktimde dahî iki buçuk sene, bir müddet meydancılıktan mâdâ, mezkûr hizmetlerde mevsuûm olup, iki buçuk sene sonra mâbeynimizde zuhûr eylemis..” (Değer, 2006, ?).

136

Türbedarlar öldükten sonra türbenin bahçesine ya da türbede yatan zatın ayak ucunu gömülmeyi vasiyet ederler. Bu noktada türbelerde, türbedaların da mezarları vardır. Ekmekçi Dede Türbesi’nde yer alan mezarlardan birinin türbedara ait olduğu rivayet edilir.

Paşam Sultan Türbesi bahçesinde mezarlar vardır, bu mezarlardan ikisi, yıllar önce bu türbeye bakan kadın ile kızına aittir. Öldükleri zaman bu bahçeye defnedilmiştirler. Şu anda türbenin hizmetini yapan kadın da buraya defnedileceğini belirtmiştir (KK258).