• Sonuç bulunamadı

4. Temel Kavramlar

4.2. Türk Kültüründe Türbe

Türkçe sözlükte, “genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o

kimsenin mezarı bulunan yapı” olarak tanımlanır (Türkçe Sözlük, 2005, 2020). Osmanlıca- Türkçe Sözlükte iki anlamı vardır birincisi; mezar (genellikle ünlü bir

kimse için yaptırılan), ikincisi ise; mezar üzerine çatılmış yapı (Devellioğlu, 1996, 1115). Hançerlioğlu ise, mezar ve türbedarı birlikte değerlendirerek; mezar üstüne

kurulmuş yapı, sözcük olarak mezar demektir. Halk dilinde, içinde ünlü din büyüklerinin yattığı (genellikle veli sayılan) üstü örtülü mezarları dile getirir. Bir dileğin (hacetin) yerine gelmesi için bu türbelere iplik, mum, adanır. Türbenin bekçi ya da bakıcısına türbedar denir (Hançerlioğlu, 2000,663). Zeki Başar şu tanımı yapmıştır: Çoğunlukla manevi güç ve meziyetlere sahip kişilerin, tarikat alanında

yükselmiş ya da memlekete büyük hizmetlerde bulunmuş simaların ve kahramanların mezarlarının yer aldığı üstü belirli tipte çatı ve kubbeyle örtülmüş bir veya daha fazla bölümden oluşan yapılara türbe denir (Başar, 1972, 26).

Türbe terimi, çeşitli İslam ülkelerinde türbelerin çoğunun kubbe ile örtülü oluşundan Arapça kubba (kubbe) sözcüğüyle karşılanır. Bu kavram, evliya ve

şeyhlere ait basit mezarların yanında gösterişli türbeleri de kapsamına alır. Azerbaycan ve İran’da kubba terimi “kunbad”, turba terimi ise “turbad” olarak ifade edilir. Ancak Anadolu’da, Arapça yazı dilinde yerini kubbaya bırakan turba sözcüğü, kalın ünlülerin ince ünlüye değişimiyle türbe olarak kullanım bulur (Ayverdi, 1997,930).

Arapça türap yani toprak kelimesinin, yazı dilindeki turbanın halk diline kazandırılarak Türkçeleştirilmiş şeklinden ibaret olan ve Arap dilinde evliyaya ait mezar ve abidevi mezarları ifade etmek üzere kubbenin karşılığı olarak kullanılan türbe ölünün gömüldüğü üzerine yapılan binayı ifade etmek için kullanılır (Günay- Güngör vd.1996,75).

Kütahya yöresinde yapılan derlemelerde halk türbe denildiği zaman dört tarafı çevrili ve üzerinde bina bulunan evliya mezarları tasavvurunu ifade etmiştir.

19

Üzerinde yapı bulunan veli mezarlarına türbe, herhangi bir yapı olmayan mezarlara ise genellikle yatır adını vermişlerdir.

Türk kültüründe türbe yerinde kullanılan diğer bir kavram da barktır. Bark; kurganlardan sonra, Göktürkler döneminde, ahşap, tuğla veya taştan yapılmış anıtsal mezarlardır. Barkların duvarlarının iç yüzeylerinde, hakan ve beylerin yapmış oldukları savaşlar resmedilmiştir (Hasol,1993, 416). Kurgan, bark ve türbe, geçmişten günümüze Türk kültüründe yöneticilerin, din adamlarının, velilerin yattıkları gösterişli yapılar olarak imar edilmiştir.

Kurgan ve barklar Türk kültüründe türbenin yerine kullanılan kavramlardır. Kurgan; Orta Asya’daki ilk anıtsal mezarlardır. Dıştan bakıldığında bir tepe görünümündeki bu mezar yapılarının iç düzeni, toprak altında planlanmış bir mezar odasından oluşmaktadır. Mezar odası içerisinde, bazı kurganların ahşap sandukaya sahip oldukları ve ölünün mumyalanarak gömüldüğü görülmektedir. Bozkır kavimleri arasında Gök Tanrı dinine sahip Türklerin en eski mezar yapısıdır (Tuncer, 1986, 253). İskitler, kurgan kültürünün en önemli temsilcilerindendir. İskitler de atalarını saygıyla yad ediliyordu. Onların hayatında atalarının mezarlarının önemli bir yeri vardı. Bir ölçüde onları yurtlarına bağlayan en önemli unsurlardandı (Türkler, VII, 2002 944).

İlk Türk İslam Türbesi örnekleri, Karahanlılar dönemine rastlar. Türklerin çadıra benzer, yüksek bölümleri bulunan yüzeyleri kasnaklı ahşap çatılardan teşekkül etmiş yapılar, türbenin ilk örneklerini teşkil eder (Esin, 2006, 141). Emel Esin, Türk üslubu türbelerin gelişimini şu cümleyle özetlemektedir: “Türk çadırıyla başlayan,

Türk kurganı ve stupa’sından geçen Türk navs’ını da ihtivade eden gelişme, X-XI. yüzyıllarda Türk üslubunda türbeler meydana getirmiştir” (Esin, 2006, 173).

Kurganlar, ölen kişi dışında, onun dünyadayken kullandığı eşyaları barındıracak kadar geniştir. Türkler, mezarın üzerine, kişinin katıldığı savaşları resmeden evler inşa etmişlerdir (Roux, 2002, 289).

Sonuç olarak, Kütahya yöresi türbe ve yatırlarını mimari açıdan bir değerlendirmeye tabi tutacak olursak türbe, genellikle toplum tarafından velî olarak adlandırılan, âlim, din adamı, şair gibi ünlü kişilerin mezarları üzerinde inşa edilmiş yapılara denilmektedir. Çalışmamızda 140 türbe, 352 yatır ve mezara bağlı olarak (2)

20

mağara(3) su(4) ağaçtan oluşan ziyaret merkezi belirledik. Türbe olarak genelleme yaparken çıkış noktamız üzerinde herhangi bir yapının bulunup bulunması olmuştur. Bu konuda bakınız (Ziyaret yeri kavramının değerlendirilmesi).

Kütahya yöresinde türbelerin kapıları üzerinde çoğunlukla ölen kişinin kimliği hakkında bilgiler bulunur. Bu bilgilendirmeler, bazen şifahi olarak bazen de kaynak kitaplar kullanılarak hazırlanmıştır. Bu notlar hazırlanırken bazı hatalar yapılmıştır. Örneğin; Ahi İzzettin Türbesi duvarındaki çini karoda, Ahi İzettin Türbesi 1071 yazısı, akla Malazgirt zaferini getirmektedir. Hiç kuşkusuz bu tarih hicrî 1071’dir. Restarosyon yapılırken bu ayrımlar yapılmamıştır. Benzer bir hatayı Altıntaş Kızlar Türbesi’nde de görebiliriz. Türbe içerisi, çimento sıvayla özensizce kapatıldığı için motifler ve yazılar kaybolmuştur. Tavşanlı Erenler Tekke’sinde yer alan metfunun mezar taşı da lahit içerisinde betonla kaplandığı için, mezar taşı okunamamaktadır.

Türbe içindeki sandukalar, dayanıklı ağaçlardan yapılmıştır. En basitleri tahtadan tabut şekinde olanlarıdır. Bu sandukaların üzerine de yeşil renkte üzerinde ayet ve hadis bulunan “puşide” adı verilen örtü serilir. Kütahya yöresi türbe ve yatırlarında tabutların yerini beton lahitlerin aldığı da görülmüştür.

Türbelerin hemen yanı başında namaz kılmak için yapılmış alanlar, ziyaretçilerin konaklaması için küçük odalar, aş evleri ve türbedarlara ait ev ve bölümler de imar edilmiştir.