• Sonuç bulunamadı

5. Türbe ve Yatırlar Üzerine Yapılan Çalışmalar

2.1. Türbe ve Yatırların Oluşması

Türbenin inşası olağan üstü olaylar neticesinde ortaya çıkar. Velînin kerametleri neticesinde kerametin gerçekleştiği yere türbe yapılır.

Eski köyde caminin hemen yanında türbe vardı. Türbe yapılmadan önce bir çoban oradaki ağacın dibinde uyuya kalır. Rüyasında bir zat “Üstümü çevir, ben burada yatıyorum.” der. Üç gün aynı rüyayı gören çobanın isteği yerine getirilir. Belirtilen yeri duvarla örerler. “Ördünüz ama göbeğimin üstünü ördünüz” der. Düzeltmek isteseler de artık düzeltememişler öylece kalmıştır (Seyitömer/ Seyitömer Belediyesi)

Gaip Dede’nin mezarının yeri bilinmez fakat sonraları gösterdiği kerametler neticesinde anlaşılır: Yatır, İlet Mahallesi’ndeki bir çoban tarafından bulunmuştur.

Ebe Çamlığı adı verilen ziyaret yerinde mezar olmamasına rağmen, anlatılan menkıbe sonucunda ziyaret fonksiyonu kazanmıştır.

Ebe Çamlığı denilen yerde, halkın “ebe” diye çağırdığı ihtiyar bir kadın yaşarmış. “Ebe Çamlığının” yeri o zamanlar bozkırmış. Rüyasında buraya ağaç dikmesi istenmiş ebe de buraya ağaç dikip ve etrafını çevirmiş ağaçları her gün sulayıp bakımını yapmış. Buradaki ağaçlar zamanla büyümüş. Ebe, buradan ağaç

111

koparan, kesen ve kozalak toplayanlara beddua etmiş. Ebe ölünce, buranın adı Ebe Çamlığı olarak kalmış(KK80).

Yol yapım çalışmaları sırasında rastgele bulunan türbeler de vardır. Anadolu’nun pek çok yöresinde dinlediğimiz bu rivayetlerden bir tanesi, Ali Dede’nin kabri ile ilgili anlatılır: Yıllar önce, şuan Adnan Menderes Caddesi olarak adlandırılan bulvar, boş tarlalardan, bahçelerden oluşmaktaymış. Yol yapım planı çizilip çalışmalar başlamış ve Ali Dede’nin kabrinin bulunduğu yer, kazılmaya çalışılmış. Dozerler, kepçeler bir türlü burayı kazmayı başaramamış. Yere kepçeyi vurdukça, kepçelerin dişleri kırılmış. Çalışanlar ne olduğunu anlayamamışlar. Buranın altında ne var diye merak edip toprağa elleri ile kazmaya başlamışlar ve görmüşler ki toprağın altında kefene sarılı bir insan vücudu gömülüymüş. Kefeni hâlâ bembeyazmış. Bu mübarek şahsiyetin vücudu da canlı insanınki gibi hâlen dipdiri duruyormuş. Sadece, burnundan aşağıya akmış bir damla kan izi varmış. Bunu görenler, burada mübarek bir şahsın yattığını anlayıp hemen toprağı kapatıp ona ait bu mezarı inşa etmişler (Ali Dede/ Merkez).

Hisarköy’den bir zat, Harapbağ Mevkiinde kışlık odun için kütük kazarken kütükler arasında, kefeni sararmış, bozulmamış, bir cesetle karşılaşır, heyecanlanır, ölü mü diri mi diye merak eder. Ceketinden çıkardığı iğne ile cesede dokunur. O anda cesetten: "Abdestimi bozdun" diye ses gelir, adam korkuyla eve gelir. O akşam Koca Dede o adamı uyutmaz. Devamlı rüyasına girer. "Abdestimi bozdun, abdest aldır. Abdestimi tazeleyiver" diye tembihte bulunur. Sabah olunca, köyün hatibini cesedi bulduğu yere götürür, cesedi tekrar yıkarlar, bu günkü bulunduğu yere defnederler (Koca Dede/ Simav).

Bundan 200-250 sene önce Yeşilova’nın hatibi Hacı Hasan Efendi, Hacca gider, Hac’da bir adam ile karşılaşır. Selâmlaştıktan sonra adam, nereli olduğunu sorar. Hüdavendigâr Vilâyetinin Kütahya Sancağının Simav kazasından olduğunu söyler. Simav’dan hangi köyden olduğunu sorar. Semerköy’den (Yeşilova’nın eski ismi Semerköy’dür) olduğunu söyleyince, adam; "Harman yerinin alt tarafında mezarlığa giden yolun sol tarafında bir mezar var. O mezarın ismi Bedrettin’dir. Oranın etrafını taş çağılla çeviriverin" der. Bedrettin Hazretleri hakkında bilgi verir. Hacı Hasan Efendi Hac’dan gelince erik ağacının altında bulunan türbenin etrafını kağnı arabasıyla taş taşımak suretiyle çevirir. Burada yatan kişinin büyük bir Allah

112

dostu olduğunu söyler. Taşla çevrili türbe, zamanla yapılır, son olarak da köylü bugünkü binayı yapıverir (Bozyiğit, 2010, 382).

2.1.1. İskân Sonucu

Kütahya yöresi türbe ve yatırları hakkında anlatılarda, bu zatlar Anadolu’nun fethinde sistematik bir iskânlaştırma fonksiyonunu icra etmişlerdir. Bu bağlamda zaviyelerin pek çoğu boş toprak bulmak ve kendilerine yer ve yurt edinmek için gelip yeni açılan Rum memleketlerine yerleşen muhacirler tarafından kurulmuşlardır. Osmanlının kuruluş diyarı kabul edilen Kütahya ve çevresi bu açından önemlidir.

Bu zatların en önemi görevleri Anadolu’nun fethedilmesinde üstlendikleri misyondur. Her biri bir bölgeye manevi bir görevlendirmeyle gelmişler ve dergâhlarını kurmuşlardır. Çamlıca’da bulunan Seyyid Ali Sultan hakkında şu menkıbe anlatılır: “Hacı Bektaş Veli elindeki esiyi4 (yanar vaziyetteki odun

parçası)fırlatır. Esi buraya gelir düşer. Seyit Ali Sultan’ı buraya irşat için gönderir. Burada kalır ve bu tekkeyi yapar (Seyyid Ali Sultan/ Çamlıca).

Horasan erenleri olarak ifade edilen dedeler, babalar ve analar Anadolu’nun fethinde görev almışlardır. Buralara gelişleri konusunda farklı menkıbeler anlatılmaktadır. Bunlar atılan ağaç parsçını bulmak( egsi) ve buldukları yeri yurt edinmek fikriyle Anadolu’ya gelmişlerdir. Türk an’anesinde “ökse” fırlatmanın yaygın olduğu da bilinmektedir. Bu düşünceyi anlatan menkıbeler Kütahya ili türbe ve yatır anlatılarında ortak motiftir.

Ebe Ana gerek üstlendiği misyon ile gerekse toplumsal hizmetleriyle bu toprakların fethine büyük katkı sağlamıştır. Türbelerdeki şahıslar toplum içerisinde rahatlıkla görebileceğimiz kişilerden seçilmişlerdir (Ebe Ana/ Saruhanlar).

Hacı Bektaş Veli’nin postnişinlerinden Sarı İsmail’in Tavşanlı Moymul’u yurt edinmesi şu şekilde anlatılır: Hacı Bektaş Veli sadık müridi Sarı İsmail’i

4 Esi; Tarama sözlüğünde egsi, egsü, eksi, esgi igsi “Ucu yanmış odun” olarak geçmektedir.Yeni Tarma Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 1983, 79.

113

Anadolu içlerine gönderme zamanı geldiğine karar verir ve Sarı İsmail’i yanına çağırır:

-Gel bakalım sadık İsmail’im bak şu yayımın kirişindeki iğde dalı, onu fırlatıyorum. Düştüğü yeri bul ki bu topraklar senin oradaki çalışmalarınla gerçek sahibini bulsun dedi ve fırlattı.

- Sarı İsmail Sultan’ın buraya Hacı Bektaş Veli’nin vasiyeti üzerine defnettikten sonra geliyor. Gündüzler geceleri geceler haftaları, aylar da yılları takip etti hocasının yayından fırlayan okunu aradı. O çelik Sarı İsmaili Sarı İsmail de o çeliği Dedeler köyünde tanıdı (Çoşkun, 1997, 282).

Kütahya sınırları içerisinde olmamasına rağmen özellikle Kütahya Aleviliği açısından önemli bir ziyaret merkezi olan Cemal Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin vasiyeti üzerine bu bölgeye gelmiş ve dergâhını kurmuştur (Çakırlar Tekkesi/ Cemal Sultan Türbesi).

Osman Bey İznik ve Bursa havalisinde fetih hareketleriyle meşgul iken Çavdar Tatarları, Osmanlı Beyliğinin güney hudutları üzerinde, sınır ihlallerine girişerek talan ediyorlardı. Bunun üzerine 1308 yılında Saruhanlar Kalesi’nin önünde Çavdar Tatarları kıstırılmış ve burada yapılan muharebede Yağıbasan Dede, Paşabalı, Arap Dede, Ese Dede, Cebir Dede, Zeyve Dede, Kurt Dede gibi mühim şahsiyetler medfun bulundukları yerlerde şehit düşmüşlerdir (Yağıbasan/ Sarıot).

Germiyanlılar yeni fethettikleri bu şehre ve çevresine birçok Türkmen Aşiretlerini yerleştirerek burayı bir Türk şehri haline getirdiler. Esnaf kuruluşu olan Ahilerde şehirde yerlerini almışlar ve birçok ahi kendi adlarıyla köyler ve mahalleler kurmuşlardır (Mehmet Dede/ Ahiler köyü).

Ahi Arslan’ın Anadolu’nun fetih politikalarında etkili olan Ahi teşkilatlanmalarının bir üyesi olduğu aşikârdır. Ahi Arslan, 1071 yılında Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya gelen erenlerdendir. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması yolunda çabaları olmuştur.

Hüseyin Gazi’nin Babası Seyit Battal Gazi, kırık bir yaba parmağını Körs köyüne atarak: “Git, attığım yaba parmağını bul, yaba parmağını bulduğun yer mekânın olsun.” demiş, Hüseyin Gazi, babasının attığı kırık yaba parmağını, Körs

114

Köyünde bularak buraya yerleşmiştir. Kaynak kişiye göre bu kırık yaba parmağı Hüseyin Gazi soyundan gelen dedeler tarafından hala saklanmaktadır.

Hacı Bektaş Veli elindeki esiyi (yanar vaziyetteki odun parçası)fırlatır. Esi buraya gelir düşer. Seyit Ali Sultan’ı buraya irşat için gönderir. Burada kalır ve bu tekkeyi yapar.

Ahmed Yesevî’nin müritlerinden Kumral Abdal (Arap Dede) varmış. Horasandan pirinin attığı esisini (kuru ağaç) bugünkü Yoncalı’nın meskûn olduğu yerde bulur. Yanık ese Kumral Abdalın yurt tutacağı yeri gösterir. Daha o dönemde oralar müslüman olmamış. Kumral Abdal Yoncalı’da kurduğu dergâhta hem tarımla uğraşmış hem müritlerini yetiştirmiştir (Arap Dede/ Yoncalı).

Horasandan geldiği rivayet edilen diğer şahsiyetler ise; Menderes caddesinde bulunan Ali Dede, Şeyh Muslihittin Efendi, Şeyh Salih Efendi, Cabire Sultan, Işık Çakır Sultan, Resul Baba, Haydar Gazi, Sübbah Dede, Murat Dede, Karadona Yatırı.

2.1.2. Rüya Sonucunda Bulunan Türbeler

Horasan erenlerine ait yatırların çoğunluğu bugüne kadar bilgi yolu ile gelmiştir. Ne var ki bazıları kaybolmuş bazıları ise makam mezarları ile zihinlerde yer bulmuştur. Bu tip zatlar, kişilerin rüyalarına girerek yerlerini belli ederler. Hatta bazen bu rüya birkaç kez vuku bulur. Rüyada görülen yer eşildiğinde gerçekten de orada bir kişiye ait cesedin olduğu müşahede edilmiştir (Kaya, 2002, 272). Fatih döneminde Ak Şemsettin’in Eyyub El Ensari’nin İstanbuldaki mezarını, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Abdurraman Gazi mezarını, Tabduk Emre ve Yunus Emre’nin mezarlarının rüyadaki bir keşif ilham yoluyla tespit edilmesi, velilerin gerek sağlığında gerekse öldükten sonra da manevi güçlerini ve otoritelerinin göstergesidir (Günay –Güngör vd.1996, 84).

Burada yatan şahısların tarihi şahsiyetlerinden daha çok menkıbevi hayatları bilinmekte ve anlatılmaktadır. Köy içerisinde yer alan Abbas Dede’nin Türbesi’nin keşfi ve Şerife Ana’nın isimlendirilmesi rüya sonucunda gerçekleşir (Şerife Ana/ Saruhanlar).

115

Köye bir asker gelir ve kaybolmak üzere olan bugünkü Babaaltı Türbesi yakınlarındaki bir ağacın bulunduğu yerde ağlamaya başlar. Bu mübarek, “Bana rüyamda benim etrafımı çevir.” dedi (Ana Sultan ).

Terzi Hamdi Özeren usta rüyasında Pir Ahmed Efendiyi görüyor. Pir Ahmed Efendi: “Beni sular altında koyma” diyor. Bunu, Ressam Ahmed Yakuboğlu’na söylüyor. Muhtarla ve o gün Milli Eğitimden alınan parayla kabri bugünkü yerine naklediliyor (Pir Ahmed Efendi/ Sofça).

Türbe yapılmadan önce bir çoban oradaki ağacın dibinde uyuya kalır. Rüyasında bir zat “üstümü çevir, ben burada yatıyorum.” der. Üç gün aynı rüyayı gören çobanın isteği yerine getirilir. Belirtilen yeri duvarla örerler. “Ördünüz ama göbeğimin üstünü ördünüz” der. Düzeltmek isteseler de artık düzeltememişler öylece kalmıştır.

Köylülerden biri türbenin bulunduğu yeri rüyasında görüp buranın etrafını çevrelemiştir. Çevrili alan içerisinde bir adet söğüt ağacı ve mezarın üzerine ekilmiş sümbüller dikkati çeker (Tekke/ Kırgıl).

Babam, bu evi buraya yaptığı zaman burada bir mezar vardı. Önce etrafını çevirdik; fakat zamanla bu mezar kayboldu. Biz de burada bir dedenin yattığını unutmuştuk fakat; dede bize rüyada kendisinin üzerinden geçtiğimizi ve buna kızdığını söyledi. O günden sonra, dedenin mezar taşını evin bir yanına koydum. O günden sonra bizi rahatsız etmez oldu (Ev Dedesi/ Kükürt).

2.2. Türbe ve Yatırların Mimari Durumları