• Sonuç bulunamadı

Vekilin Avukat Olmaması

C. VEKİLİN YETKİSİZLİĞİ

3. Vekilin Avukat Olmaması

İYUK’ta “davâya vekâlet”e ilişkin olarak esas itibâriyle HUMK’a atıf yapılmakla beraber, avukat olmayan vekil tarafından davâ açılması haline ilişkin düzenleme doğrudan İYUK’ta yer almıştır. İYUK’un 15’nci maddesinde, davânın ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından açılmış olması halinde, otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla davâ açılmak üzere davâ dilekçesinin reddine karâr verileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu hükme göre, (ehliyetli olan) davâcının kendi adına davâ açmak üzere avukat olmayan (davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan) kişiyi vekil tâyin etmesi halinde, bu kişi tarafından vekâleten açılan davâya âit dilekçe, mahkemece, İYUK’un

15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendi uyarınca reddedilir459. Davâ dilekçesinin bu nedenle reddi halinde, davâcı, karârın kendisine tebliğini izleyen günden itibâren otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla davâsını açma olanağına sâhiptir. Örnek olarak, avukat sıfatı bulunmayan umumî vekil tarafından açılan davâlarda, davâ dilekçesi bu hüküm uyarınca reddedilir460.

Ancak bu hüküm, yalnızca davâ dilekçeleri yönünden geçerlidir. Diğer bir anlatımla, İYUK’un 15’inci maddesinin 1/d fıkrası hükmü, sadece davânın ilk açılışı sırasında uygulanacak bir hükümdür. Davâ dilekçesi hâricindeki usûlî işlemlerin avukat olmayan vekil eliyle yürütülmesi halinde, İYUK’un 15’inci maddesinin 1/d fıkrası hükmü uyarınca, davâcının, otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla davâsını yenilemek üzere davâ dilekçesinin reddine karâr verilemez. Zirâ İYUK’un 15’inci maddesi, davâ dilekçesi üzerinde yapılacak ilk inceleme üzerine verilecek karârların düzenlendiği bir madde olup, maddenin 1/d fıkrasında da, açıkça avukat olmayan vekil tarafından davâ açılmasından söz edilmektedir. Dolayısıyla davâlı idarenin avukat olmayan (davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan) vekili tarafından savunma verilmesi veya diğer usûlî işlemlerin yapılması halinde, savuma dilekçesinin veya diğer dilekçelerin reddedilmesi gibi bir yola başvurulması hukuken olanaklı değildir. Savunma dilekçesi ve davâcının ikinci dilekçesi ile davâlı idarenin ikinci savunmasının avukat olmayan vekil eliyle verilmesi halinde, bu dilekçeler usûlüne uygun olmayacağından, mahkemece dikkate alınmazlar. Mahkemece, ayrıca başka bir işlem yapılmasına gerek yoktur.

Şu halde, davâlı idarece avukat olmayan bir vekile verilen yetkiye istinaden, bu şahıs tarafından yapılan usûlî işlemlerin âkıbeti ne olacaktır? Örnek olarak; davâlı idarenin kanunî temsilcisi tarafından yetkilendirilen ve o idarenin bünyesinde çalışan memurlardan herhangi birisi tarafından imzâlanan savunma dilekçesinin geçerliliği

459

Dan. 3. D., 4.12.1985, E.1985/262, K.1985/3150, “… İdarî Yargıda ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından davâ açılması halinde ne yolda karâr verileceği 25577 Sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanununun 15. maddesinin 1. bendinin d fıkrasında açıklanmış olup, mükelleflerden… adına avukat olmayan… tarafından vekaleten davâ açılmış olmansa rağmen 2577 Sayılı Kanununun yukarıda değinilen maddesinin uygulanması cihetine gidilmemiştir…” (Nakleden: GÖZÜBÜYÜK, s.381).

460Dan. 7. D., 16.1.1985, E.1983/1469, K.1985/39, “ …Umumi Vekil Sıfatıyla başkası adına ithal

ettiği eşya dolayısıyla adına vergi salınan davâcının açtığı avukat olmayan vekil tarafından açıldığından bahisle, incelenmeksizin reddinde isâbet bulunmadığı…” (Danıştay Dergisi, S.60–61, s.326).

nasıl olacaktır? Bu konuda HUMK’un 61’nci maddesinde bir hüküm yer almaktadır. Bu hükme göre, davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan vekil mahkemeye kabûl olunmaz. Bu takdirde, mahkemeye kabûl edilmeyen vekilin müvekkiline, keyfiyetten bahisle, bir defaya mahsus olmak üzere re'sen davetiye gönderilir. Kanaâtimizce, duruşmalı yargılamanın esas olduğu Adlî Yargı göz önünde bulundurularak sevk edilen bu hükmün, istisnâî olarak duruşma yapılan İdarî Yargıda uygulanması olanaklı değildir. Zirâ Adlî Yargıda duruşma bir sefere mahsus olarak yapılmayıp, hüküm verilinceye kadar birden fazla duruşma yapılabilir. Bu nedenle, davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan şahsın duruşmalara katılmasına (ve diğer usûlî işlemleri yapmasına) hukuken olanak bulunmadığı tarafa hatırlatılarak, bir sonraki duruşmaya kendisinin veya tâyin edeceği bir avukatın katılması ihtâr edilir461. Ancak İdarî Yargıda duruşma bir sefer yapıldığından, davâlı idareye bir sonraki duruşmaya kendisinin katılmasının ihtâr edilmesine gerek yoktur. Mahkeme, davâlı idare temsilcisinin yokluğunda duruşmaya devam eder.

Kanunî temsilci, kural olarak temsil ettiği idare adına İYUK’un ve HUMK’un davâlıya tanıdığı tüm hak ve yetkileri kullanabilir. Bu anlamda kanunî temsilci, davânın gerektirdiği bütün usûlî işlemleri yapabilir, davâda verilen hükme karşı kanun yollarına başvurabilir ve mahkeme karârının lehine çıkması durumunda hükmün infâzı için gerekli işlemleri yapabilir.

Davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan şahsın davâlı idare adına yapacağı diğer usûlî işlemler ise, yetki gaspı nedeniyle geçersiz olur ve bu kişi tarafından yapılan idarî işlem idare adına yapılmamış sayılır. Örnek olarak, davâya vekâlet ehliyeti bulunmayan kişinin verdiği savunma dilekçesi verilmemiş sayılır.

461

MÜDERRİSOGLU s. 29; KURU, Hukuk Muhakemeleri Usûlü, C.2, s.1249; ADAY, Nejat,

SONUÇ

İdarî yargılama usûlünde, Medenî Kanun’a göre hak ehliyetine sâhip olan her gerçek ve tüzel kişinin taraf ehliyeti; hukukî işlem yapma ehliyetine sâhip olan her gerçek ve tüzel kişinin de davâ ehliyeti bulunmaktadır.

İdarî Yargıda davâ, davâcının menfaâtini ihlâl eden işlemi yapan veya kişisel hakkını ihlâl eden idareye karşı açılır. Ancak kendisine karşı davâ açılan idare, herhangi bir kamu kurum veya kuruluşu değil, taraf ehliyetini hâiz olan kamu kurum veya kuruluşudur.

İdarî Yargıda davâlı olabilmek için kural olarak kamu tüzel kişiliğine sâhip olunması gerekmektedir. Ancak, tüzel kişiliğe sâhip olmayan bir kısım kamu kurum ve kuruluşlarının da taraf ehliyetine sâhip olduğu, gerek bazı özel kanunlarla gerekse uygulamada kabûl edilmektedir. Öte yandan, kamu tüzel kişiliği vasfını hâiz olmayan, tamamen Özel Hukuk hükümlerine tâbî olan, ancak kamu gücü kullanma yetkisi ile donatılan kimi Özel Hukuk tüzel kişileri de davâlı olabilmektedirler. Örnek olarak kanunda Özel Hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilen organize sanayi bölgeleri v.s. gibi…

Sıfat, davâ konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Davâcı tarafta yer alanlar için aktif taraf sıfatı, davâlı tarafta yer alanlar için pasif taraf sıfatından söz edilir. Günümüzde kabûl edilen şeklî taraf teorisine göre, davâ dilekçesinde davâcı ve davâlı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davânın tarafları iseler de, bu her zaman o kişilerin davâda taraf sıfatına sâhip oldukları anlamına gelmez. Bir davâda, davâcının veya davâlının taraf sıfatını hâiz olup olmadığı tamamen maddî hukuka bakılarak tespit edilir.

Davâ, yargı yerinden aleyhine hukukî koruma istenilen kişi ya da kişilere karşı açılır. İdarî Yargı denetiminin konusu, idarenin Kamu Hukuku kurallarına göre yapmış olduğu işlem ve eylemleri ile idarî sözleşmeleri olduğundan, davânın, denetiminin konusuna uygun olarak, bu idarî işlem ve eylemler ile idarî sözleşmeleri yapmış olan idarelere yöneltilmiş olması gerekir. Bunun bir sonucu olarak, İdarî Yargıda kural olarak Özel Hukuk kişileri davâlı olamaz. Ancak kamu gücü kullanan Özel Hukuk tüzel kişileri de fonksiyonel anlamda idare kavramına dâhil

olduklarından, bunların da İdarî Yargıda davâlı olmaları mümkündür. Bazı imtiyâz sözleşmelerinin karşı tarafı olan Özel Hukuk kişisi de davâlı olabilmektedir.

İptal davâlarında davâlı, iptali istenilen işlemi tesis eden idare veya işlemi yürütecek olan idaredir. Şâyet, işlemi tesis eden idarenin, aynı zamanda o işlemi yürütme yetkisi de bulunmakta ise, davâ, işlemi tesis eden idareye karşı açılır. Ancak işlem bir başka idarî birim tarafından yürütülmekte ise bu takdirde, davâ işlemi tesis edene karşı değil, işlemi yürüten makama karşı açılır. Tam yargı davâlarında hasım, iptal davâsında anlatılanlarla paralellik arz etmektedir. Buna göre husûmet, idarî işlemi tesis eden veya idarî eylemi gerçekleştiren idareye yöneltilir. Başka bir deyişle zarâr doğuran eylem veya işlem hangi idarî birime mal edilebiliyorsa, sorumluluğun ve husûmetin o idarî birime yöneltilmesi gerekir. Konusu vergiye ilişkin davâlar ayrı bir davâ olmayıp, uyuşmazlığın kaynağına göre iptal davâsı veya tam yargı davâsı olarak nitelendirilmesi gerektiklerinden, iptal ve tam yargı davâlarında hasım konularında anlatılanlar aynen konusu vergiye ilişkin davâlar için de geçerli olacaktır.

Davâlının davâ dilekçesinde gösterilmemesi veya yanlış gösterilmesi dilekçenin reddini gerektirmeyip, davâ dilekçesi mahkemece tespit edilecek gerçek hasma tebliğ edilir. İptal davâlarında mahkemece resen hasmın düzeltilebileceği tereddütsüz kabûl edildiği halde, tam yargı davâlarında bu konuda görüş birliği yoktur. Danıştayın genel uygulaması, tam yargı davâlarında hasım düzeltilemeyeceği görüşü doğrultusunda olmakla birlikte, farklı yöndeki karârları da bulunmaktadır.

İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nda ve bu Kanun’un 31’inci maddesiyle atıfta bulunulan Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nda davâcıya çeşitli hak ve yetkiler tanınmıştır. Bu hakların bir kısmı, doğrudan kanundan kaynaklanmakta olup, yargılamanın yürütülmesine ilişkindir. Örnek olarak, davâlı idarenin, aleyhine açılan bir davâda savunma yapma hakkına sâhip olması, aleyhine verilen bir hükmü temyîz etmesi gibi... Buna karşılık, bir kısım haklar da, yargılama süreci içinde davâcı veya mahkeme tarafından yapılan yargısal işlemlerden kaynaklanmaktadır. Bunlara usûlî kazanılmış haklar denmektedir.

Tarafların kişilik veya niteliklerinde meydana gelebilecek değişiklikler üzerine yapılacak işlemleri düzenleyen İYUK’un 26’ncı maddesinin 1’inci fıkrasındaki hüküm, yalnızca davâcı tarafın kişilik ve niteliğinde meydana gelen değişiklikler için uygulanabilecek bir hüküm olup, davâlı tarafın kişilik ve niteliğinde değişiklik meydana gelmesi halinde uygulanacak bir hüküm değildir. Dolayısıyla, davâlı tarafın kişilik ve niteliğinde değişiklik meydana gelmesi halinde, İYUK 26’ncı maddesi uygulanamayacağından, dosyanın işlemden kaldırılmasına da karâr verilemez. Bu durumda, davâlının kişilik ve niteliğinde meydana gelecek değişikliklerin İYUK’un 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen hasım düzeltme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Yargılama hukukundaki temsil de, Özel Hukukta olduğu gibi, temsili doğuran kaynağa göre sözleşmeye dayalı temsil ve kanunî temsil biçiminde ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım, temsili doğuran kaynağın sözleşme veya doğrudan kanun olmasına göre yapılmaktadır. Sözleşmeye dayalı temsil, temsil olunanın irâde beyanına dayanmakta olup, sözleşmeye dayalı temsilin kaynağı sözleşmedir. Kanunî temsil, temsil edilenin irâdesine değil, kanuna dayanır.

Mahkemelerde davâlı idareyi kimin temsil edeceğinin İdare Hukukunun yetkiye ilişkin ilkelerine göre belirlenmesi gerekir. Devlet tüzel kişiliğine âit ve hazineyi ilgilendirmeyen idarî davâlarda idareyi temsil görevi, daire âmirlerine veya daire âmirlerinin bağlı bulundukları bakanlığın hukuk müşâvirlerine âit olmakla birlikte, bu davâlardaki duruşmalarda, hukuk müşâvirliği teşkilâtı bulunmayan dairelerin ilgili şûbe âmirlerine de temsil yetkisi tanınmıştır. Şu halde, hazine avukatlarının hazineyi ilgilendirmeyen idarî davâlarda esas itibâriyle temsil yetkileri yoktur. Farlı görüşler bulunmakla birlikte, hazine avukatlarının hazineyi ilgilendiren idarî davâlardaki temsil yetkisi, yalnızca duruşmalarda idareyi temsil etmekle sınırlı olduğu genellikle kabûl edilmektedir. Hazineyi ilgilendiren idarî davâlardaki diğer işlemler, daire âmirleri veya daire âmirlerinin bağlı bulundukları bakanlığın hukuk müşâvirlerince yapılır. Daire âmirleri ve hukuk müşâvirlerinin, hazineyi ilgilendiren idarî davâlardaki duruşmalara katılma yetkileri bulunmamaktadır.

Devlet tüzel kişiliği dışında ayrı bir tüzel kişiliği bulunan kamu idareleri (mahallî idareler) ile kamu kurumlarının (üniversiteler, düzenleyici ve denetleyici

kamu kurumları, KİT kuruluşları v.s.) kimin tarafından temsil edileceği her kurum ve idarenin kendi özel kanununa bakılarak tespit edilir. Kural olarak devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir kamu tüzel kişiliğini hâiz bulunan bu kurum ve idareleri, bunların icrâ organı temsil eder. Bu kurum ve idarelerin ayrı bir hukuk müşâvirliği teşkilâtı bulunmakta ise hukuk müşâvirlerinin de bunları temsil yetkisi vardır. Hazine avukatlarının devlet tüzel kişiliği hâricindeki kamu kurum ve kamu idarelerini temsil yetkisi yoktur.

Sözleşmeye dayalı temsil, tarafların irâdelerine dayanan temsildir. Sözleşmeye dayalı temsil, temsilci ile temsil edilenin birlikte yaptıkları hukukî işleme dayanılarak verilir. HUMK’ta, sözleşmeye dayalı temsile davâya vekâlet denmektedir. Kural olarak davâ ehliyetine sâhip olan herkes davâsını bizzat alıp tâkip edebileceği gibi, tâyin edeceği bir vekil aracılığıyla da açabilir (HUMK.m.59). Kanunî temsilci de, temsilcisi olduğu idarenin davâlı bulunduğu idarî davâyı kendisi tâkip edebileceği gibi, kanunların izin verdiği ölçüde davânın tâkibi için bir vekil de atayabilir. Davâlarda vekil olabilecek kişiler HUMK ve Avukatlık Kanunu’na göre, avukatlık veya davâ vekilliği yapma yetkisine sâhip olan kişilerdir. İdarî mahkemelerde vekil sıfatıyla davâ tâkip edilebilmesi için, noter tarafından düzenlenmiş veya onaylanmış vekâletnâmenin ibrâzı şarttır.

Normal olarak davâya vekâlet, vekili, hüküm kesinleşinceye kadar gerekli olan tüm işlemleri yapma, verilen hükmü icrâya koyma ve yargılama giderlerini alma konusunda yetkili kılar. Bu sebeple davâ dolayısıyla yapılacak bütün işlemlerin yanında vekil, hükme karşı kanun yollarına da başvurabilir. Ancak vekilin bazı işlemleri yapabilmesi için, kendisine verilmiş olan vekâletnâmede bu konuda özel bir yetkinin bulunması gerekir. Aksi halde vekil bu işleri yapamaz. İşin sona ermesi ve vekâlet ücretinin tam ödenmesi ile vekâlet ilişkisi biter.

Davâlı idare, haklı çıktığı davâda davâsını bir vekil vasıtasıyla tâkip etmişse, lehine vekâlet ücretine hükmedilir. Mahkemelerce hükmedilecek avukatlık ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Târifesine göre belirlenir (AK.m.169).

Mahkemelerce hükmedilecek avukatlık ücreti avukata aittir. Ancak Avukatlık Kanunu’na göre avukata âit olan vekâlet ücreti, mahkeme tarafından doğrudan avukat adına değil, davâlı idare adına hükmedilecektir.

KAYNAKÇA

• ADAY, Nejat, Avukatlık Hukukunun Genel Esasları, 2.Baskı, İstanbul 1997. • AĞAR, Serkan, İdarî İşlem Kuramı Perspektifinden Verginin Tarhı (İdarî

İşlem), www.idare.gen.tr/tarh.htm.

• AĞAR, Serkan, Vergi Davâlarının Hukukî Niteliği (Vergi Davaları), www.idare.gen.tr/agar-vergidavâlari.htm.

• AKGÜNDÜZ, Güzin – SALTIK, Sadettin, Usûl Hukukunda Kazanılmış Hak,

TBBD, Y:1993, S:2.

• AKİPEK, Jale, Türk Medenî Hukuku, C.1, Başlangıç Hükümleri, Ankara 1973. • AKKAYA, Mustafa, Vergi Sorumlusunun Vergi Yargısı ve Vergi İdaresi

Karşısındaki Konumu, AÜHFD, C. 46, S. 1–4, Ankara, 1997.

• AKSOY, Şerafettin, Vergi Yargısı ve Türk Vergi Yargısı Sistemi, Filiz Kitabevi, İstanbul 1999.

• AKYILMAZ, Bahtiyar, İdare Hukuku, Sayram Yayınları, Konya 2004.

• AKYILMAZ, Bahtiyar, İdarî Usûl İlkeleri Işığında İdarî İşlemin Yapılış

Usûlü (İdarî Usûl), Yetkin Yayınevi, Ankara 2000.

• ALAN, Nuri, İptal Davâsının Ön ve Esastan kabûl Şartları”, Danıştay

Dergisi, Sayı 50–51, 1993.

• ALANGOYA, H.Yavuz, Medenî Usûl Hukukunun Esasları, Cilt I, Namaş A.Ş., İstanbul 2000.

• ARCAK, Ali - ERDOGAN, Celal, Açıklamalı Kat Mülkiyeti Kanunu ve

Uygulaması, Ankara 1976.

• ARCAK, Ali, Kat Mülkiyeti, Olgaç Basımevi, Eylül 1983.

• ARSLAN, Ahmet-SINMAZ, Emin-DÜNDAR, Tuncay, İdarî YargıYargılama

Usûlü İle İlgili Danıştay İdarî Davâ Daireleri Genel Kurulu Karârları,

• ARSLAN, Süleyman, Merkezî İdarenin Mahallî İdareler Üzerindeki

Denetimi, Ankara İktisadi ve Ticarî İlimler Akademisi Yayını, Ankara 1978.

• ASLAN, Zehreddin, İdarî Yargıda Yürütmenin Durdurulması, Gözden Geçirilmiş 2. Basım, İstanbul 2001.

• ATAR, Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, 3.Baskı, Mimoza Yayınları, Konya 2005.

• ATAR, Yavuz, Vergi Hukuku, Mimoza Yayınları, 5. Baskı, Konya 2004. • AYDIN, Murat, Avukatlık Ücreti, Seçkin Kitabevi, 3.Bası, Ankara 2006.

• BAL, Yakup – ŞAHİN, Yahya – KARABULUT, Mustafa, Danıştay 10.

Dairesinin Tazmînat Davâlarına İlişkin Seçilmiş Karârları, Seçkin Yayınevi,

Ankara 2003.

• BALTA, Tahsin Bekir, İdare Hukuku I, Genel Konular, AÜSBF Yayınları, 1970–1972.

• BAYINDIR, Muhammed Savaş, İdarî Denetim Olarak İdarî Vesâyet, Ankara 2007, (Yayınlanmamış Doktora Tezi).

• BELGESAY, Mustafa Reşit, Hukukî Muamelelerde Temsil, İstanbul 1944. • BİLGE, Necip - OMAY, Ergun, Medenî Yargılama Hukuku Rehberi, Ankara

1978.

• BİLGE, Necip - ÖNEN, Ergun, Medenî Yargılama Hukuku Dersleri, 3.Baskı., Ankara, 1978.

• BİLGE, Necip, Medenî Yargılama Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Sevinç Matbaası, Ankara 1967.

• BOZER, Ali, Borçlar Hukuk, Genel Hükümler, Ankara 2002.

• BURAN, Armağan, Medenî Usûl Hukukunda Hüküm (Esasa İlişkin Nihâî

Karâr), Ankara 2005, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

• CANDAN, Turgut, Açıklamalı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu (İdarî

• CANDAN, Turgut, Vergi Suçları ve Cezâları (Vergi Suçları), Süryay Sürekli Yayınlar, İstanbul 2004.

• CANDAN, Turgut, Vergi Uyuşmazlıkları ve İdarî Davâlar (Vergi

Uyuşmazlıkları), Danıştay Dergisi, Yıl:14, Sayı:54–55, Danıştay Yayınları,

Ankara 1984.

• CANDAN, Turgut, Vergilendirme Yöntemleri ve Uzlaşma (Uzlaşma), Ankara, Ocak, 2001.

• CİHAN, Erol – YENİSEY, Feridun, Cezâ Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 3.Baskı, İstanbul 1998.

• COŞKUN, Sabri – KARYAĞDI, Müjgan, İdarî YargıYargılama Usûlü: Örnek İçtihatlar-Yorumlar, Seçkin Kitabevi, Ankara 2001.

• ÇAGLAYAN, Ramazan, İdarî Yargı Karârlarının Sonuçları ve Uygulanması

(İdarî Yargı), Ankara 2000.

• ÇAĞAN, Nami, Vergi Hukukunda Süreler, Ankara, 1975.

• ÇAĞLAYAN, Ramazan, İdarî Yargıda Kanun Yolları (Kanun Yolları), Seçkin Kitabevi, Ankara 2002.

• DANIŞTAY, Danıştay Altıncı Daire Karârları 1. Kitap, Ankara 1979. • DANIŞTAY, Danıştay Dergisi, muhtelif sayılar.

• DANIŞTAY, Danıştay Karârları Dergisi, muhtelif sayılar.

• DEMİRKOL, Selami – BEREKET BAŞ, Zuhal, İdarî Yargıda Davâ açma ve

Davâların Tâkip Usûlü, Beta Yayınevi, 6. Baskı, İstanbul 2006.

• DİNÇ, M.İlhan, Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarılması Üzerine Uyuşmazlık

Mahkemesince Görevli Yargı Yerinin Belirlenmesi, Danıştay Dergisi, Y.16,

S.62-63, 1986.

• DOĞAN, İlyas, Alman Türk Anayasa Yargısında Yürürlüğü Durdurma, 2. (Tıpkı) Baskı, Diyarbakır, Nisan 2000.

• DURAN, Lütfi, İdarî İşlem Niteliğinde Yargı Karârıyla Vergi Davâlarının

Çözümü-II, Amme İdaresi Dergisi, C. 21, S. 1, 1988.

• EDİZ, Seyfullah, Medenî Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, AÜHF Yayınları, 6. Baskı, Ankara 1997.

• EMİROĞLU, Haluk, Roma Hukukunda Vekâlet Sözleşmesi (Mandatum) ve

Hukukî İşlemlerde Temsil, AÜHFD Y.2003/4, C.50.

• ERDOĞAN, Celal, Kat Mülkiyeti ve Bundan Doğan Davâlar ile Kapıcılarla İlgli Konular, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara, 1973.

• ERDOĞAN, Mustafa, Anayasa Hukuku, 3.Baskı, Orion Yayınevi, Ankara 2005.

• EREM, Faruk, Eski Yunan’da ve Roma’da Avukatlık, ABD, Y.1976/5.

• EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, C.I, Gözden Geçirilmiş 6.Baskı, Beta Kitabevi, İstanbul 1998.

• ERKUT, Celal, İptal Davâsının Konusunu Oluşturma Bakımından İdarî İşlemin Kimliği, Danıştay Yayınları, Ankara 1990.

• ERMUMCU, Osman, Hâkimlerin Şahsî Tazmînat Sorumluluğu Bağlamında İdarî Hâkimlerin Durumu, Türk Hukuk Dergisi, Eylül 2006, S.114.

• EROĞLU, Hamza, İdare Hukuku, Işın Yayıncılık, 4. Bası, Ankara 1984. • ESENER, Turhan, Borç Hukuku, I Cilt, Ankara 1969.

• GÖZLER, Kemal , Cumhurbaşkanı - Hükûmet Çatışması: Cumhurbaşkanı

Karârnâmeleri İmzalamayı Reddebilir mi? (Cumhurbaşkanı), Ekin Kitabevi

Yayınları, Bursa 2000.

• GÖZLER, Kemal, İdare Hukuku, Ekin Kitabevi Yayınları, Cilt 1, Bursa 2003. • GÖZLER, Kemal, İdare Hukuku, Ekin Kitabevi Yayınları, Cilt 2, Bursa 2003. • GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Yönetsel Yargı, Turhan Kitabevi, 13. bası, Ankara 1999. • GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku, 9. Baskı , İmaj Yayıncılık, Ankara 2004.

• GÜNER, Semih, Avukatlık Sözleşmesi, TBB Yayını Av.Dr. Faruk EREM Armağanı, Ankara 1999.

• GÜNEY, Erhan, Yargısal Görevlerinden Dolayı Hâkimlerin Tazmînat

Sorumluluğu ile Hâkimlere Cumhuriyet Savcılarına ve Avukatlara Karşı

İşlenen Hakaret Suçları, Seçkin Kitabevi, Ankara 2000.

• GÜRDOĞAN, Burhan, Davâya Vekâlette Özel Memnuiyeti Gerektiren

Haller: Temsil ve Vekâlete İlişkin Sorunlar, Sempozyum, İstanbul 1977,

(s.147–163).

• KAPLAN, Gürsel, İdarî Yargılama Hukukunda Usûlü Kazanılmış Hak,

AÜEHFD, Cilt: VIII, S. 1-2 , 2004, (s. 115-154).

• KARAKOÇ, Yusuf, Yargı Karârları Işığında Vergi Sorunlarının Çözümü, DEÜHF Yayınları, İzmir 1996.

• KARAVELİOĞLU, Celal, Açıklamalı ve İçtihatlı İdarî Yargılama Usûlü

Kanunu, 1. Cilt, 5.Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2001.

• KARAVELİOĞLU, Celal, Açıklamalı ve İçtihatlı İdarî Yargılama Usûlü

Kanunu, 2. Cilt, 5.Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2001.

• KARSLI, Abdurrahim, Medenî Usûl Hukukunda Usûlî İşlemler, İstanbul 2001.

• KAYA, Cemil, Türk İdare Hukukunda İcraî Olmayan İdarî İşlemler,

GÜHFD, Haziran-Aralık 2005, C.IX, S.1-2, s.251-285.

• KILIÇOĞLU, Ahmet M., Hâkimlerin Hukukî Sorumluluğu, AÜHFD, Y.1973, C.30, S.1-4.

• KIYAK, Fahrettin, Avukatlık Ücreti Müvekkil veya Vekilden Hangisi Lehine

Hükmolunmalıdır?, ABD,1973, S.3.

• KIZILOT, Şükrü, Vergi İhtilafları, Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999.

• KUMRULU, Ahmet, Vergi Davâlarının Kuramsal Niteliği Üzerine

Düşünceler, Çeşitli İdare Hukuku Konuları, Üçüncü Kitap, I. Ulusal İdare

• KUNTER, Nurullah, Aleyhe Düzeltme Yasağı, İÜHFM, Y.1952, C. XVIII, S.