• Sonuç bulunamadı

3.2. Cumhuriyet Dönemi Kanunları ve Rumlara Etkileri

3.2.3. Varlık Vergisi ve Rumlara Etkileri

Kuruluş sürecinde içte verilen mücadele sonunda Osmanlı imparatorluğu yıkıldı ve yönetici sınıfının önemli bir kısmı tasfiye edildi. Yeni bir siyasal yapıkuruldu. Siyasal yapıdaki bu köklü değişime karşın uygulanan iktisatpolitikaları önceki dönemin önemli ölçüde devamı oldu. 1908’de başlayan ve takipeden süreçte gittikçe güçlenen milli iktisadı oluşturma ve bunun için temel koşul olarak görülen milli burjuvazinin yaratılması hedefi, temel hedef olarakCumhuriyet’e miras kaldı.276

274 Rifat Bali, “Vatandaş Türkçe Konuş”, www.rifatbali.com/images/stories/dokumanlar/turkce_

konusma_birgun.pdf (Erişim Tarihi: 23.07.2014).

275 Bali, a.g.m.

276 Deniz Ergeç, Milli Burjuvazi Yaratılma Sürecinde Varlık Vergisinin Rolü, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2005, s. 12.

94 Varlık Vergisi, Cumhuriyet tarihinde üzerinde çok tartışılan konulardandır.

Bu çerçevede siyasal çekişmelerde de kullanılmış ve dönemin tek parti iktidarını suçlamak için bir dayanak olarak kullanılmıştır. Verginin kaldırılmasından sonraki dönemlerde de özellikle İnönü’yü töhmet altında bırakmak için gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.277

Varlık Vergisi uygulamasına gidilme nedeninin tam olarak anlaşılabilmesi için dönemin şartlarının çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle söylenmesi gereken, ülkenin ciddi bir ekonomik darboğaz içinde olduğuydu. İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye bir yandan savaş dışı konumunu sürdürmeye çalışırken, bir yandan da olası saldırılara karşı savunmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Bu dönemde bütçe harcamalarının yarısından fazlası milli savunma harcamalarına ayrılmıştı.278 İkinci Dünya Savaşı başladığında Türkiye yaklaşık bir milyon askeri silahaltına almıştı ve artan savunma masraflarını karşılamak için de para basmak zorunda kalmıştı. Bu durum, savaş yıllarında para arzını olağanüstü boyutlarda arttırdı.

II. Dünya Savaşı boyunca Avrupa ve Amerika’da hatta ekonominin olağanüstü durumlarında da vergiler alınmıştır. İngiltere, bir yandan savaşın maddi ve manevi yıkımını yaşarken, bir yandan da savaş ekonomisinin tipik göstergesi olan, piyasa ekonomisinin savaş ekonomisine uyumlaştırılması, üretimin aksamaması, fiyat artışlarının önlenmesi, savaşın finansmanı için kaynak yaratılması gibi sorunları çözümlemeye çalıştı. İngiltere, savaşın finansmanında büyük ölçüde vergiler ve borçlanmadan yararlanmıştır. Yine İngiltere’de uygulanan bir vergi tipi Varlık Vergisine benzemektedir. Bu vergide savaş döneminde doğan aşırı kazançları vergilendirmeyi amaçlayan aşırı kazanç vergisinin oranı belirli bir tutardan sonrası için % 100’dür. Almanya, 1936’da savaş konjonktürünün gerektirdiği başlıca ekonomik ve mali tedbirleri almıştır. Devlet, Nazi ideolojisinin ilkeleri doğrultusunda her alanda etkin denetim ve müdahalelerde bulunmuştur. Sovyet Rusya’da ise, ekonomi zaten tamamıyla kolektifleştirilmiş olduğundan savaş

277 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam 1938-1950, C.II, Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 229.

278 Rıdvan Akar, Aşkale Yolcuları, Mephisto Basım Yay., İstanbul, 2006, s. 34.

95 zamanında ayrıca bir önlem almamıştır. İsviçre’de, savaş nedeniyle konulan buhran vergisi daha geniş kapsamlı olan savunma vergisi ile değiştirilmiştir. Avustralya’da, bin liradan fazla geliri olanlardan lira başına on kuruş vergi alınmıştır. Bulgaristan’da sermayeleri en az üç yüz bin leva olanlardan sermaye vergisi alınmıştır. Portekiz’de, ticari ve sınaî faaliyetlerde normal olarak elde edilen gayri safi karın %20’sinden fazla kar sağlayanlardan kazanç vergisi alınmıştır. ABD’de federal gelir vergisi kabul edilen muafiyet hadleri %20 oranında daraltılmış ve emek gelirleri gelir vergisinin % 10‟u derecesinde bir savunma vergisine tabi tutulmuştur. İtalya’da bütün gelir vergilerine savaş başlaması ile birlikte % 25 ila %100 arasında zam yapılmıştır.

Japonya’da ise, 1940 yılında vergi sistemi yeniden gözden geçirilerek şahsi gelirler altı değişik vergiye tabi tutulmuş ve genel gelir üzerine de ortalama bir vergi konulmuş, ayrıca kar ve sermayeyi matrah olarak alan bir şirketler vergisi oluşturulmuştur.

Sonuç itibariyle, söz konusu ülkelerde hayatın her alanında yoğun bir devlet müdahalesi yaşandığını, savaşın finansmanında vergi gelirlerinin en önemli araçlardan biri olduğunu, birçok ülkede savaş dönemindeki aşırı kazançların vergilendirilmesi yönünde önlemler alındığını ve bu gelirlerin devlete gelir sağlamaktan çok insanlar arasındaki eşitsizlikleri önlemeyi amaçladığını görüyoruz.279Burada, savaş yıllarında birçok Avrupa ülkesinde “olağanüstü kazançların vergilendirilmesi”, “savunma vergisi” veya “Varlık Vergisi” adı altında toplanan vergilerle Türkiye’deki Varlık Vergisi’ni ayıran temel fark; verginin tarh, tahakkuk ve tahsil aşamalarındaki uygulamalardır.280

Savaş yılları boyunca iki hükümet değişikliği geçiren Türkiye’de farklı iktisat politikalarının denenmesine karşın, her iki hükümet de yoğun devlet müdahalesi uyguladılar.

Refik Saydam Hükümetinin (1939-1942) iktisat politikaları, mevcut bütçe imkânları ile ordunun ve kentli nüfusun iaşe ihtiyacını karşılamayı öngörüyordu.

279 Akar, a.g.e., 20-24.

280 Akar, a.g.e., s. 60.

96 Polisiye önlemlerle vurgunculuk önlenecek ve fiyatlar sınırlandırılacaktı. Dış ticarette doğrudan devlet denetiminde yapılacaktı. Bu amaçla devletin ekonomiye bütünüyle hâkim kılınmasını sağlayacak olan MKK (Milli Korunma Kanunu) kabul edildi.281 Kanun, ihtikârın önlenmesi yolunda önemli düzenlemeler içeriyordu ve aslında daha da önemli olan kanunun görüşülmesi esnasında, stokçuluk suçlamasıyla azınlıkların hedef alınmış olmasıydı. Zira sermaye ve ticaret kimilerine göre hâlâ azınlık tüccarların elindeydi ve stokçuluk suçlamasıyla ilk etapta karşılaşacak olanlar da doğal olarak onlardı.282

Başbakan Refik Saydam’ın 7 Temmuz 1942’de ani ölümü üzerine Cumhurbaşkanı İnönü, Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nu hükümet kurmakla görevlendirdi. Dışişleri bakanına bu görevin verilmesi, o dönemin koşulları açısından anlamlı bir mesajı içeriyordu. Böylece Türkiye, mevcut dış politikasını ve savaş karşısındaki konumunu aynen sürdüreceğini müttefik ve mihver ülkelerine anlatmayı amaçlıyordu. 283

Şükrü Saraçoğlu kendinden önceki hükümet de dışişleri gibi önemli bir bakanlık görevini yürütmesine rağmen iktisadi alanda bir önceki hükümetin politikalarından önemli bir kopuşu temsil etti. Saraçoğlu Hükümeti, ilk olarak piyasa üzerindeki sıkı denetim mekanizmalarını kaldırma ya da gevşetme yoluna gitti.

Hububat alım fiyatları yükseltildi ve ürünün %25’inden fazlasının piyasa fiyatlarından satışı için çiftçi serbest bırakıldı. İaşe Müsteşarlığı kapatıldı ve bununlar beraber birçok gıda ürününde fiyat denetimi kaldırıldı. Bazı ürünlerde ise fiyat denetimleri hafifletildi. Saraçoğlu o güne dek uygulanan polisiye önlemlerle sonuç alınamadığını hükümet programında açık biçimde ortaya koymuştu.

“...Bundan önceki hükümet hayat pahalılığına ve ekonomik bunalıma engel olmak için verilen yetkilere dayanarak birçok sert kararlar aldı ve onları sıkı bir şekilde uygulamaya başladı. Fakat aradan günler geçtikçe bu kararların istenen sonucu vermeyeceği yapılan yakınmalardan, saptanan fiyatlarla aranan malların bulunmamasından ve incelemelerden anlaşılmaya başladı. Onun için hükümet... sert

281 A.g.e., s. 35.

282 Okutan, a.g.e., s. 271.

283 Akar, a.g.e., s. 25.

97 tedbirleri yumuşatmaya, parça parça kaldırmaya... karar verdi. Daha çok tedbirlerin ekonomik olanlarına bel bağladı.”284

Olağanüstü bir vergi konusu Refik Saydam’ın başbakanlığının son döneminden itibaren gündeme gelmesine karşın esas itibarıyla planlayan ve pratiğe döken 1942–1946 yılları arasında başbakanlık yapan Şükrü Saraçoğlu’dur.285

Başbakan Saraçoğlu, Varlık Vergisi konusunda basının tam desteğini sağlamak amacı ile kanun meclisten çıkmadan önce ülkenin önde gelen gazetelerinin başyazarları ile bir toplantı yaparak, kanunun çıkarılış amaçlarını anlatmış ve gazetecilerden, bu verginin ülkenin yararına olduğunu makalelerle kamuoyuna anlatmaları ve kamuoyu oluşturmalarını istemiştir. Bu çalışmalar 1942 yazı boyunca devam etmiştir, ancak özellikle gayrimüslimler üzerinden yürütülmesi ve onları kötüleyen ve karalayan yazı ve karikatürlerin yoğunlukla basılmaya başlanması dikkat çekici olmuştur.286 Zaten halkın büyük bir kısmı, azınlıkların savaş döneminde yüksek fiyatlardan mal satarak büyük kârlar elde etmesinden ve bu grubun bir kısmının lüks tüketiminden hoşnutsuzdur. Bunların sonucunda, kamuoyu, verginin uygulanmasına neredeyse hazır hale gelmiştir.

Kamuoyunu hazırlama çabaları beklenen sona ulaşırken teknik hazırlıklar da başlamıştır. İstanbul Defterdarı Faik Ökte'den287 piyasada acele inceleme yapılarak, kimlerin belirtilen şekilde çok yüksek kazançlar temin ettiğinin tespiti istenmiş ve hangi azınlık grubundan olduklarının ise ayrı bir cetvelde gösterilmesi gerekliliği belirtilmiştir. Bundan dolayı Ökte, İstanbul vergi dairelerinden gelen bilgilere göre çok yüksek kazanç temin eden vergi mükelleflerini dini ve etnik kökenlerine göre

284 A.g.e., s. 32.

285 Aktar, a.g.e., s.143.

286 Basın, yasa ve uygulamaya ilişkin sesini yükseltememiştir. Hükümetten aldığı talimata uygun biçimde sadece onaylayıcı yazıları yayımlamıştır. Basında sadece Hüseyin Cahit Yalçın ılımlı bir eleştiriyle konuya yaklaşmıştır. Bkz. Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1839-1950), İmge Kitabevi, Ankara, 2008, s. 433.

287 Kanunu uygulayan üç kişiden birisi olmasına rağmendönemin İstanbul Defterdarı olan Faik Ökte 1951 yılında “Varlık Vergisi Faciası” adlı bir kitap yazdı. Kitap yayınlanır yayınlanmaz Türkiye’nin gündemine oturdu ve herkes bunu tartıştı. Dönemin Başbakanı yurt dışından döner dönmez bir açıklama yaptı;“… Varlık Vergisi Kanununu bu memlekete getiren benim. Bunun sevabı da günahı da benim boynuma olsun.” Bkz. A. Beşar Kafaoğlu, Varlık Vergisi Gerçeği, Kaynak Yay., İstanbul 2002,s. 63.

98 listelere ayırmıştır. Bu listelere göre; cetveller M ve G diye ikiye ayrılmıştır. M, Müslüman grubu, G, Gayri Müslim azınlıkları temsil etmekte, D, dönmeleri, E de ecnebileri göstermektedir.288

Varlık Vergisi kabul edilmeden önce gerek kamuoyu açısından gerek de teknik açıdan hazırlıklar yapılırken verginin azınlıklara yönelik gerçekleşeceği yönünde bir beklenti oluşmaya başladı ancak verginin açıklanan resmi gerekçesi tamamen ekonomikti. Saraçoğlu, Varlık Vergisi’nin amaçlarını söyle sıralıyordu:

“Tedavülde 700 milyon TL var... bu ise tedavüle çıkan paranın bir kısmını, vergi olarak geri çekmekten ibarettir. ... uzun tetkiklerden sonra bu kanun tasarısı başlıca üç matrahtan para toplayacaktır. Bu matrahlar ehemmiyet sırasıyla şunlardır: tüccar, emlak ve mülk sahipleri, büyük çiftçilerdir. ...harp yıllarında en çok parayı tüccar kazandığı için bu Varlık Vergisi’nin yükünü bittabi onlar taşıyacaktır... Verdiği vergi ve yaptıkları iş malum olan bu sınıf mensupları hakkında kazandıkları paraların komisyonca takdir edilen bir kısmını vergi olarak istemekte tereddüt duymuyoruz. ...İkinci matrahımız hanlar, hamamlar apartmanlardır.

Bunların sahipleri bu vergi ile mükellef kılınmıştır. ...bunlar komisyonlarda tayin edilen parayı ödemeğe mecburdurlar....Üçüncü matrah sahibi büyük çiftçilerdir....

Bu mükellefiyet hiçbir zaman bir çiftçinin varlığının yüzde 5’ine tecavüz etmeyecektir. Hedef tedavüldeki paraları azaltmak ve memleket ihtiyaçlarımıza karşılık sağlamaktadır. Bu böyle olmakla beraber kanunun tatbikinde Türk parasının kıymetlenmesi, muhtekir üzerindeki halk düşmanlığının silinmesi, vergileri ödemek için ister istemez satışa çıkacak malların fiyatlarında bir yumuşama gerçekleşmesi gibi tali faydaların ortaya çıkarılması imkân haricinde addedilemez.289

Saraçoğlu, bu oturumda, milletvekillerine kanunun muhtekirleri, harp zenginlerini ve özellikle azınlıkları hedeflediği söylüyordu. Başbakana göre, böylece piyasaya egemen olan yabancılar ortadan kaldırılarak Türk piyasası Türklerin eline verilecekti.290

Milli Şef iktidarının özellikle gayrimüslimleri vergilendirmeyi hedefleyen bir kanun hazırladığı İstanbul’da duyulmuştur. Azınlıkların cemaat temsilcilerinden oluşan bir grup, Ankara’ya Saraçoğlu’nu ziyarete gitmişlerdir. Azınlık temsilcileri,

288 Necati Aksanyar - Murat Biçer, “II. Dünya Savaşında Çıkarılan Varlık Vergisinin Türk Basınında ve Kamu Oyunda Yansımaları”, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 21, 2008, s.

382.

289 Akar, a.g.e., s. 47-48.

290 A.g.e., s. 64.

99 Varlık Vergisi’nin hazırlıklarından haberdar olduklarını belirterek, Başvekile bir öneride bulunmuşlardır: “Efendim, siz ne kadar vergi toplamayı düşünüyorsunuz? ...

300 milyon mu toplamak istiyorsunuz, yoksa 200 milyon mu toplamak istiyorsunuz?

Siz bunu bize bırakın, biz bunu kendi aramızda toplayalım ve hükümetimize verelim!” Başvekil Saraçoğlu bu teklife şu cevabı vermiştir: “Biz bu teklifi nasıl kabul ederiz? Biz modern bir devletiz!”Saraçoğlu böylece Osmanlı millet sisteminin işleyişini anımsatan bu öneriyi reddetmiştir. Aynı günlerde, yabancıların yüksek oranda vergilendirilmesi durumunda, yabancı diplomatların hükümete karşı çeşitli yaptırımlarda bulunacağını hatırlatanlara Saraçoğlu şu cevabı verir: “Arkadaş, ben Osmanlı Devletinin Sadrazamı değilim. Bana böyle bir teklifte bulunamazlar.”291

Savaş döneminde artan enflasyon ve karaborsa büyük zorluklar yasayan halkta tüccar kesimine karsı bir tepki yaratmıştı. Bu tepkiyi arttıran bir neden de ticaretin büyük ölçüde gayri-Müslimler eliyle yürütülmesiydi. Yerli piyasanın Türkleşmesini hedef olarak koyan yönetici sınıfa savaş ve azınlıklara karsı duyulan tepki Varlık Vergisi’nin uygulanması açısından uygun bir ortam yarattı. Varlık Vergisini uygulamaya koyan hükümetin programını başbakan Saraçoğlu, 5 Ağustos 1942’de mecliste okurken bu niyetin ilk ipuçlarını ortaya koymuştu:

“Arkadaşlar biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve en az o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Bir azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız... İktisadi ve siyasi sahalarda Devletçilik, fertçilik ve kooperatifçiliğe bırakılan sahalar o kadar geniştir ki bunlar arasında bir menfaat çarpışması asla olmayacak ve ilerde de olmaması için de daima dikkatli ve hesaplı yürüyeceğiz. Bizde imtiyazlar ve sınıflar asla mevcut olmadı. Demokratik Türk tarihinin derinliklerinden yuvarlanıp gelen büyük bir hakikattir. Biz halkçı idik, halkçıyız ve daima da halkçı kalacağız. Tek partili bir devlet kurmuş olmamız başlıca bu büyük hakikate dayanıyor. Biz ne sarayın, ne sermayenin, ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin hâkimiyetidir.”292

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 11 Kasım 1942 tarihinde “4305 Sayılı Varlık Vergisi Hakkında Kanun” adını taşıyan yasayı kabul etti. Bu yasa, verginin mevzuu, verginin miktarı, verginin tarhı, verginin tebliğ ve tahsili, mürur-u zaman,

291 Aktar, a.g.e., s. 146.

292A.g.e., s. 143.

100 meriyetgibibölümleri içeren 17 maddeden oluşuyordu. On bir aylık uygulamadan sonra 17 Eylül 1943 tarih ve 4501 sayılı üç maddelik yasa ile yürürlükten kaldırılacaktı.293

Varlık Vergisi Kanunu’nda 7. Maddede öngörülen ve mahallin en büyük mülki amirinin öncülüğünde oluşturulacak komisyonların, vergiyi tespit süreleri 9.

Maddede 15 gün ile sınırlanmaktaydı. Üstelik 11. Maddede de “ Komisyon kararları nihai ve kati mahiyette olup bunlara karşı idari ve adli kaza mercilerinde dava”

açılamayacağı belirtilmekteydi. 12. maddede ise mükelleflerin, tahakkuk eden vergiyi 15 gün içinde ödeme zorunda oldukları, bu süre içinde vergiyi ödemeyenlerin gayrimenkul ve menkullerinin satışa çıkarılacağı ve buna rağmen bir ay içinde borçlarını ödeyemeyen mükelleflerin de “memleketin herhangi bir yerinde bedeni kabiliyetlerine göre askeri mahiyeti haiz olmayan umumi hizmetlerde veya belediye hizmetlerinde” çalıştırılacakları ifade edilmekteydi.294

Vergi uygulanması ile diğer bir sıkıntı, Varlık Vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri verginin miktarı veya oranının Kanun’da belirtilmemiş olmasıdır.

Yalnızca genel olarak, “Müslümanlar mal varlıklarının %12,5’ini, Gayrimüslimler

%50’sini, Dönmeler %25’ini ve Ecnebiler de %12,5’ini ödeyecekler” şeklinde belirlenmiştir. Sonuç olarak bu durum, keyfi, objektif olmayan ama takdire bağlı uygulamaları beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda tahakkuk eden vergilerin

%87'si gayrimüslim, %7'si Müslim mükelleflere yüklenmiş, geri kalan %6 değişik kalemlerde olup, bunların da çoğu gayrimüslim azınlıklar ve ecnebiler olarak ortaya çıkmıştır. Hükümetin, Milli Korunma Kanunu çerçevesinde çıkardığı kanunlara ve sonrasında Şükrü Saraçoğlu’nun ılımlı çabalarına büyük tüccardan hiç bir karşılık alamaması ve savaş gerginliği esnasında özellikle gayrimüslimlerin vurdumduymaz şekilde para kazanma çabaları, yönetimin onlara duyduğu tepkiyi de arttırmıştır.

Bunu en iyi şekilde, Başbakan Saraçoğlu'nun 16 Ocak 1943 tarihinde Times Gazetesi’ne verdiği beyanatta görebiliriz: “Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde ona karşı bu nazik anda

293 Cahit Kayra, Savaş, Türkiye Varlık Vergisi, Tarihçi Kitabevi, İstanbul 2011, s. 49-50.

294 Okutan, a.g.e., s. 274.

101 vazifelerini yapmaktan kaçan kimseler hakkında bu kanun bütün şiddetiyle tatbik edilecektir.”295

Ancak uygulamalar çok abartılı hale gelmiş ve komisyonlarca takdir hakları hep gayrimüslim azınlığın aleyhine kullanılmıştır. Özellikle geneli azınlık olan büyük tüccarlara yapılan uygulamalarla, geneli Türk olan büyük toprak sahibi çiftçilere yapılan uygulamalar karşılaştırıldığında böyle bir bakış açısı ortaya çıkmıştır. Bunun dışında, Komisyonlarda, rüşvet, adam kollama ve kayırma gibi birçok örnek de görülmüş, komisyon sorumluları bu tip kayırmaları genelde hep Müslümanların vergilerinin affı ya da indirimi şeklinde uygulamışlardır. Tüm bu uygulamalar, birçok kaynakta, gayrimüslim azınlığın tasfiyesi şeklinde yorumlanmıştır. Ancak durum bu kadar genel bir politikanın eseri değil de daha çok uygulamaların acele yapılması ve yanlış kişilerin ellerinde olmasından kaynaklandığı izlenimi vermektedir.296

Varlık Vergisi’nin ilanını takip eden günlerde verginin yüksekliği karşısında bazı mükelleflerde verginin ödemesi konusunda tereddütler oluştu. Bu durumu gören hükümet 7 Ocak 1943 tarihli toplantısında 1928 numaralı çalışma mükellefiyeti talimatnamesini kabul etti. Daha sonra 20 Ocak 1943’te çıkarılan bir ek kararname ile de 55 yaşın üzerindekiler için de uygulamanın aynı biçimde yürütüleceği karara bağlandı. Talimatname şu maddeleri içeriyordu:

“Talimatname birinci maddesine göre, zorunlu çalışmaya tabi tutulacak olan mükellefler derecelendirilmişti. Kamplara ilk gidecek olanlar hiç ödemede bulunmayanlardı. Sonra sırasıyla kısmen ödemiş olanlar, menkul malını kaçırmadığı ve borcunu ödemek hususunda iyi niyet gösterdiği anlaşılanlar ve gayrimenkulden dolayı mükellef tutulmuş olanlar zorunlu çalışmaya tabi tutulacaklardı.

Mükelleflerin çalışma tarzın Bayındırlık Bakanlığı karar verecekti. Mükellefler çalıştırıldıklarına göre bir de ücret ödenmesi gerekiyordu. On ikinci maddede zorunlu çalıştırılacak olanlara verilecek ücretin miktarının Maliye ve Bayındırlık bakanlıklarınca müştereken kararlaştırılacağı bildiriliyordu... Mükellef, çalışması

295 Necati Aksanyar - Murat Biçer, a.g.m., s. 389.

296 İbrahim Mert Öztürk, “İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sinde Olağanüstü Ekonomik Kararlar: Milli Korunma Kanunu ve Varlık Vergisi”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1842/19400.pdf(Erişim Tarihi: 07.09.2014).

102 karşılığı günde 250 kuruş alacak ve bunun 60 kuruşu yiyecek, yatacak vb. masrafları için kesilecek, geriye kalan da Varlık Vergisi borcuna karşılık mahsup edilecekti.”297

Varlık Vergisi’nin son ödeme tarihi 21 Ocak 1943’tü. Bu tarihten itibaren vergi borcunu kısmen ya da tamamen ödemeyen mükellefleri çalışma kamplarına gönderilmek için gözaltına alınmaya başlandı. 1943 yılı şubat ve eylül ayları arasında, “İstanbul’da toplam 1869 kişi polis marifeti ile evlerinden alınarak Sirkeci/Demirkapı’daki toplanma merkezine getirildiler.298 Bu mükelleflerden 1229 kişi, çalışmak üzere önce Aşkale’ye yollandılar. Geri kalan 636 kişi ise, vergi borcunu Sirkeci’de beklerken veya çalışma yerine yollandıktan sonra ödediler.

Çalışma yeri olan Aşkale’de ise, 21 kişi borçlu olarak öldü.299

Zorunlu çalışma kampları, 1943 yılı Eylülüne doğru iyice gevşetilmiştir.

Aşkale’de yükümlülerin bir kısmı Eskişehir Sivrihisar’a gönderilmiştir. Daha sonra da vergi kaldırılmadan önce, yükümlüler ailelerinin yanına gönderilerek, “Borçlarını ailelerinin yanında çalıştırılmaları suretiyle ödeyecekleri” ilan edilmiştir. Böylece yükümlüler geri dönüp işyerlerini yeniden açmışlardır.300

Varlık Vergisi yaklaşık 16 ay yürürlükte kaldıktan sonra 17.3.1944 tarihli ve 4530 sayılı “Varlık Vergisi Bakayasının Terkinine Dair Kanun” ile tasfiye edilerek, o güne kadar tarh edilip de tahsil edilemeyen vergiler silinmiştir (Resmi Gazete, 17.3.1944, Sayı: 5657). Verginin tasfiye süreci 1943 yılı sonuna doğru başlamıştır.301

Azınlıklar üzerinde önemli bir etki bırakan Varlık Vergisi büyük kentlerin Türk sermaye çevrelerini de etkilemiştir. Çünkü bu grupta vergiyi önemli ölçüde ödemiştir. Ancak, vergiyi ödeyen Gayrimüslim ile Müslim kentli tüccar arasındaki en önemli fark, Müslim tüccarın ödeyeceği verginin diğerlerine oranla çok daha düşük olmasına karşılık, Gayrimüslim tüccarın ödeyeceği miktarın daha yüksek

297 Akar, a.g.e., s.114-115.

298 A.g.e., s. 197.

299 A.g.e., s. 119.

300 Serkan Yel, Varlık Vergisi Karşısında Azınlıkların Tutumu, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kütahya, 2009, s.169.

301 İnci, a.g.m., s. 286.

103 olması ve Türk yükümlülere sağlanan ödeme kolaylıkları sayesinde Türk tüccarın elinde menkul ve gayrimenkulleri satma yoluna gitmeden vergiyi ödeyebilmeleri olmuştur. Oysa azınlıkların çoğunluğu servetlerini nakde çevirerek güç kaybetmişlerdir. Bu da siyasi iktidara yakın fırsatçı çevreler ve Varlık Vergisi uygulamasından geniş ölçüde kurtulan Anadolu kökenli toprak ve ticaret unsurları

103 olması ve Türk yükümlülere sağlanan ödeme kolaylıkları sayesinde Türk tüccarın elinde menkul ve gayrimenkulleri satma yoluna gitmeden vergiyi ödeyebilmeleri olmuştur. Oysa azınlıkların çoğunluğu servetlerini nakde çevirerek güç kaybetmişlerdir. Bu da siyasi iktidara yakın fırsatçı çevreler ve Varlık Vergisi uygulamasından geniş ölçüde kurtulan Anadolu kökenli toprak ve ticaret unsurları