• Sonuç bulunamadı

Türk Heyeti, konferansta mübadele konusunun sınırlar ve kapitülasyonlarla ilgili meselelerin çözülmesinden sonra ele alınacağını düşünüyordu43. Bu yüzden İsmet Paşa, “konunun beklenmedik bir oturumda gündeme alınmış olmasına hayret

40A.g.e., C.I., s. 119.

41A.g.e., C.I., s. 120.

42 Cevahir Kayam,“Lozan Barış Antlaşmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun TBMM’de Görüşülmesi,’’ Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.IX, S. 27,Temmuz-Kasım 1993, s.

587.

43 Yıldırım, a.g.e., s. 105.

14 ettiğini” söyleyecektir44. Aslında Türk tarafı Konferansta koşulsuz bir nüfus değişiminden yana tavır alacaklarının sinyallerini vermişlerdir45. İsmet Paşa, 4 Kasım 1922’de Lozan’a gitmek üzere Ankara’dan İstanbul’a hareket etmiştir. Yolculuk sırasında verdiği ilk demecinde, mübadele konusuna şöyle değinmiştir: “Yunanların yaptıkları tahribat çok büyüktür. Memleketin Yunan istilasına uğrayan her yeri harabeden başka bir şey değildir. Bunlar Yunanlarca tamir ettirilecektir. Azınlıkların mübadelesi esas itibariyle en uygun tedbirdir.’’46 Ayrıca Lozan’a gönderilen heyete verilen Bakanlar Kurulu talimatında da mübadele konusu koşulsuz olarak tanımlanıyordu47.

İsmet Paşa, Dr. Nansen’in raporunun resmi bir niteliği olmayıp kişisel bir rapor olduğunu belirtmiştir. Türk tarafıyla yaptığı görüşmelerde ilerleme sağlayamamasını da, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti üyesi olmamasına bağlamıştır.

Dolayısıyla Nansen’in açıklamalarının Türk Heyeti açısından bir bağlayıcılığı yoktur.

İsmet Paşa, nüfus mübadelesi sorununun, Türk Heyeti için azınlıklar sorununa bağlı olduğunu söyledi. Eğer Komisyon nüfus mübadelesi ve azınlıklar sorununu birbirine bağlılığını kabul ederse bir sonraki oturumda görüşlerini açıklayacağını belirtti.

Türk Heyeti, alt komisyonda konunun incelenmesini kabul etmekle birlikte, nüfus mübadele işinin bir sonuca bağlanmadan evvel Yunan Ordusunca zorla alınıp götürülmüş olan sivil ve asker Türk rehinelerin gecikmeden serbest bırakılmasını istiyordu. İsmet Paşa mübadele ile ilgili bu ve diğer oturumlarda Türk tarafının görüşünü ana hatlarıyla açıklamak durumunda kalmıştır. Ona göre; Doğu Trakya henüz 30 Kasım’da teslim edildiği için, Rumların bıraktıkları köylerden kaç kişi barındırılabileceği konusunda yeterli veri yoktur. Anadolu’da binlerce kişi yurtlarından olmuş evsiz-barksız durumdadırlar. En azından Yunanistan’daki

44 Meray, a.g.e., s. 122.

45 Yıldırım, a.g.e., s. 106.

46 Aghatabay, a.g.e., s. 32.

47 Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 470.

15 Müslümanlar şimdilik evlerinde oturmaktadırlar. Zira yeni gelecek kitleler mevcut durumu daha da zorlaştıracaktır.48

İsmet Paşa’nın bu açıklamalarına karşılık Venizelos İzmir’de ağır tahribattan dolayı konut sıkıntısı olmakla birlikte Anadolu’da 800 bin kişi barındırabilecek konut olduğunu belirtmiştir.

İsmet Paşa, bir nüfus mübadelesi yapılırsa, bunun İstanbul ve İzmir dahil olmak üzere tüm Türkiye’deki Rumları kapsamasını istiyordu. Ayrıca Batı Trakyalı Müslümanların da mübadele dışı bırakılmalarını istiyordu. Bunun gerekçesi “Batı Trakya’daki Türklerin azınlık değil, çoğunluk olduğu, dolayısıyla çoğunluk olan bir kitlenin, bulunduğu yerden göçe zorlanmasının kabul edilemeyeceği şeklinde açıklanmıştır.”49 Ankara’dan gelen talimatlar ışığında İsmet Paşa İstanbul Rumlarının da mübadeleye dahil edilmesi konusunda herhangi bir taviz vermemiş, bulunduğu konumdan uzun süre geri adım atmamıştır. Aslında Konferans öncesi ve sırasında gerek Kamuoyu gerekse Meclis Milletvekilleri -özellikle muhacir kökenliler- azınlık sorununun mübadele yoluyla kısa zamanda çözülmesini istiyordu.

Bunda, gayrimüslimlerin Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında oynadıkları rol ile son on yılın siyasi gelişmeleri etkiliydi.

İsmet Paşa’nın bu konudaki tavrı, Lord Curzon’un Ermeni yurdu ve azınlık hakları konularında daha zorlayıcı olmasına neden olmuştur. Öyle ki, Konferansın ilk günlerinden itibaren, müttefik temsilcileri mübadelenin İstanbul Rumlarını da içerecek olmasına tepki gösteriyorlardı. İngiltere ve Birleşik Devletler de önde gelen gazeteler, Türk tarafının İstanbul Rumlarına ilişkin tavrını kınayan editör yazıları ve haberler basıyor; bu da iki ülkede de Türk tarafının sunacağı karşı görüşleri bertaraf edecek güçlü bir kamuoyu baskısı yaratıyordu. Lord Curzon, mübadelenin zorunlu olmasını savunuyordu. Çünkü isteğe bağlı mübadele, uygulamada çok zorluklara ve gecikmelere neden olacaktır. Aralık ayının ilk haftasındaki görüşmelerde,

48Meray, a.g.e., s. 127.

49 Akgün, a.g.m., s. 248-249.

16 İstanbul’daki Rumlara karşı, Batı Trakya’daki Müslümanların yerlerinde kalması fikri ortaya çıktı.

13 Aralık 1922 tarihli Ülke ve Askeri Sorunlar Komisyonu oturumunda İsmet Paşa İstanbul doğumlu Rumların mübadeleden istisna tutulmalarını kabul edecektir50. Bilindiği gibi İsmet Paşa, bu tarihe gelene kadar Batı Trakya’da bir plebisit yapılmasını ısrarla savunmuştur. Çünkü Misak-ı Milli’nin Üçüncü Maddesi, Türklerin çoğunlukta olduğu bu bölgede plebisit yapılmasını öngörür. Lord Curzon’un İstanbul Rumlarına karşılık, Batı Trakya Müslümanlarının yerlerinde kalması önerisi gelince İsmet Paşa’nın tavrı biraz olsun yumuşamıştır. Çünkü İstanbul Rumlarının İstanbul’da kalmalarına mukabil Batı Trakya’daki Müslüman unsur bir simetri oluşturacaktı51.

İsmet Paşa, Lord Curzon ve Venizelos’un İstanbul ve Anadolu’daki Rum nüfus ile ilgili verdikleri bilgilere itiraz etmiştir. 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nda hiçbir zaman 1.600.000 Rum’un yaşamadığını belirtmekle yetinmiştir. Ayrıca İsmet Paşa’ya göre Yunanistan’daki Türk nüfusla ilgili rakam da gerçeğin çok altındadır52.

Konferansta, ittifak devletleri ve Venizelos gayrimüslimlerin özellikle de İstanbul Rumlarının ekonomik önemini vurgulamışlardır. İsmet Paşa, cevabında;

“Herkes bilir ki bu Rumlar, bakkal ve benzer işler yapan bir küçük esnaf sınıfı meydana getirmektedir ki ve onların yerini başkalarının alması güç değildir”53. Bir başka konuşmasında ise; “Rum nüfusun mübadelesi sorunu incelerken bundan memleket için doğabilecek ekonomik güçlükleri önemli tek etken olarak görmemekteyim. Bir halkın herhangi bir unsurunun yer değiştirmesinin bir duraklamaya yol açması ve ekonomik alanda etkiler yapması doğal olmakla birlikte

50 A.g.e., s. 183.

51 Baskın Oran, “Kalanların Öyküsü 1923 Mübadele Sözleşmesi’nin Birinci ve İkinci Maddelerinin Uygulanmasından Alınacak Dersler,’’ Ege’yi Geçerken, der. Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay.,İstanbul,2005, s. 166.

52 Meray, a.g.e., s. 126.

53 A.g.e, s. 331.

17 bunu belirli bir alanda, herhangi bir unsura üstünlük tanımak için bir temel yapmaya kalkışmak da doğru olmaz” diyecektir54.

İsmet Paşa, 10 Ocak 1923 Çarşamba günü yapılan oturumda gayri mübadil olarak bırakılması gerekenler ile ilgili olarak Türk tarafının taleplerini şöyle sıralamıştır:

1- İstanbul’a 30 Ekim 1918’den sonra gelmiş olan Rumlar,

2- İstanbul şehremanetinin 1912 yılında çizilmiş olan sınırının dışında oturan Rumlar,

3- Türk düşmanlığı politikasına katılmış olan Yunanlı kimseler ya da dernekler, mübadele kapsamına alınmalıdır55.

30 Ocak 1923 gününe kadar İstanbul Sınırı, Batı Trakya, Patrikhane, Sivil ve Askeri rehinelerin iadesi sorunlarında anlaşılarak anlaşma metni hazırlandı56.