• Sonuç bulunamadı

I. HAREKET

1. Can beden evine Allah tarafından konmuş ve takdir içinde ayakta durmuştu. 2. Takdir nereye dönerse o da birlikte döner ve Hak’tan gözünü ayırmazdı. 3. O, lâtif ve seçebilen bir işaretin gelmesine karşı hazır bekliyordu.

4. Allah’tan sözsüz bir işaret geldi; “âleme git ve orada mekân tut. Vücutları topla, her bir miskini harekete getir ve meskenleri şenlendir. Güzellerin yüzüne göz ol; gövdelerin gözüne de nur ver. Dil içinde sözler söyle ve bunları kulaktan dinle. Vermek, almak hepsi sende bulunsun, nereye gidersen oraya hayat ve canlılık gelsin.” dedi.

5. Allah’tan canlara işaret olunca; can bu varlıklara yöneldi. II. HAREKET

6. Dünyada olan bu dört unsur cana hem yurt hem binektir. 7. Can her biriyle yönelince, Tanrı’nın emriyle ileri gitti.

8. Yükseklerdeyken gelip alçağa indi ve hemen Âdem’in başına konuverdi.

9. Orada bir gövdenin heybetle yattığını görüp; içinin hikmetle dolu olduğunu anladı. 10. Bu hikmetleri inceden inceye araştırınca, “Tanrı’nın ne güzel kudreti var.” dedi. 11. Gövdede birbirine hem ırak, hem yakın olan yedi durak gördü.

12. Dışından bakınca sureti bir perdedir, fakat hünerde asla bağlılığı yoktur. III. HAREKET

13. Bu yedi menzilde yedi hüner var; bunlar bazen göğe yükselir, bazen de aşağı iner.

14. Can bu işi görünce güzelce anlayıp ne güzel taht diye hayrete düştü. 15. Hak’tan izin verilince; can, önünde Allah’ın nuru ile birlikte girdi.

172 16. Can o gövdeye nurun peşinden girdi.

IV. HAREKET

17. Can birinci menzile gelince, sağlam bir yerin yapılmış olduğunu gördü.

18. Burası kubbe gibi ve kıymetli olup içi oldukça geniş, dışı da mazbut bir yer idi. 19. Hem daire şeklinde, hem boş, hem dolu, dışarısı küçük fakat içi pek büyük; sanki yedi kat göğün sığacağı kadar geniş, düşmanın göremeyeceği şekilde kıymetli ve sağlam bir kale idi.

20. O kale; görüş, tedbir, dövüş ve kavga gibi düşünce hazinesiyle ağzına kadar doludur.

21. Orada üstün, süslü ve gösterişli, değerli ve temiz nimetlerin bulunduğunu gördü. 22. Can nura buraya kimin gelip yerleşeceğini sordu.

23. “ Bu yerin sahibi kimdir söyle; o bana ben ona yoldaş olmalıyız.” deyince; nur, “ bu makam aklın evidir, devamlı o sana, sen ona yoldaş olacaksınız. Kaygı, sevinç, düşünce ne varsa bir olup bütün işleri başaracaksınız.” diye cevap verdi.

24. Can bu sözü işitince sevindi ve bu hikmetten lezzet aldı. V. HAREKET

25. Can bu kez, beraberinde Hak nuru olduğu hâlde, ikinci konağa geldi. 26. Bu menzili anlayınca, şaşıp hayrete düştü.

27. Bu evde iki kapı açıldığını, birinden diğerine geçildiğini gördü. Hem içeriye eve girilecek yol; hem de pek çok şeyin duracağı yer vardı.

28. Can, “şüphesiz bunda bir iş var; çünkü bu iki kapı birbirinin aynı değil.” dedi. 29. Sonra can bu işi, “ ey kişi bu kapılar nasıl kapılardır, ne işe yarar?” diye nura sordu.

30. Nur cana, “ işte bu kapılar olup bitenden haber almak içindir. Tanrı’nın emrettiği haberler işte sana bu kapılardan gelecek. Her an sen, işaret, müjde, hatta kızma da olsa; bütün hitapları bu iki yoldan alacaksın.” dedi.

173 31. Can nurdan bu cevabı alınca; ne güzel hikmet diye hayrete düştü.

VI. HAREKET

32. Sonra üçüncü menzile geçti, o nur da önünce beraberdi.

33. Can ulaşıp o eve ayak basınca, o evin de güzel bir durak olduğunu gördü.

34. Orada camla kaplı iki pencere açılmış; etrafa ak kara renkler saçılmıştı. Bu eve oradan her an ışık gelir; bu, vücuda süs olduğu gibi güzel ve uygundur da.

35. Sevinç ve tasa eve oradan girer, hem seven sevdiğini oradan belli eder. 36. Can bu hikmeti anlayınca, çok garip buldu ve hayrete düştü.

37. Sonra bu işi nura tekrar, “ ey kişi! Bu nasıl makamdır?” diye sordu.

38. Nur ona, “ senin dört bir yana bakacağın bu makamdır. Böylece Tanrı’nın kudretini görecek, ilimle hikmetlerini alacak, sevgilinin sevgiliye baktığı gibi güzel yüzlere bakacaksın. Âlemi güzel güzel seyr edecek, insanlara da sözünü geçireceksin.” dedi.

39. Can bu sözü nur dilinden işitince; gelerek sevinip neşelendi. VII. HAREKET

40. Sonra, dördüncü makamda durmak, onu da görüp sarmak için gitti. 41. Can o menzile yönelince, nur da canın önünde birlikte gitti.

42. Bu sefer de o menzili seyredince; eşit şekilde yapılmış iki vadi gördü.

43. Burası; ölçülmüş birbirinden farksız, üstü kapalı ağzı açık iki sağlam sokaktı. Yüz içinde set gibi yapılmış idi, tertip ve düzeni de başka yerlere benzemiyordu. 44. Can nura, “ ey kişi! Bu nasıl makamdır?” diye tekrar sordu. “ Bu bütün evlerden daha farklı ve ev içinden kapıya çok uzak.” dedi.

45. Nur, “ Tanrı’nın kudret yeli sana elçi olacak ve bu yoldan girecek, bu evde kısmetsiz olmaman için, o sana Hak’tan her an güzel sesler, nağmeler getirecek. Sen de onunla şükür ve yalvarmalarda bulunup kendinden gizli sırlarını gönderirsin. O senin diriliğinin de alâmetidir; hatta vücut uykuya varınca o uyanık olur. Sonra sana âlem içinden topladığı her türlü güzel kokuyu ulaştırır.” dedi.

174 46. Can nurdan bu sözü işitince; hem sevinip neşelendi, hem de hayrete düştü.

VIII. HAREKET

47. Bu sefer can, önünde nur ile birlikte beşinci konağa geçti.

48. Can o evde, her şeyin sığacağı çok büyük, güzel bir kapı gördü. Oradan evin içine ilerilere yol gider ve o yol içeriden içeriye girer.

49. Ev içinde durmadan çalışan bir kişi var, çalıştığı müddetçe evden dışarıya inci döker.

50. Can nura, “ ey kişi! Bu hangi makamdır, bu iş nedir?” diye sordu.

51. “ Bura neresidir, nasıl makamdır, burada ne olur? Burası ne eve ne yola benzer, bana anlat.” deyince; nur cana, “ bütün yiyeceklerin geldiği yer buradır, bu makamı iyi tanı. Tanrı’nın verdiği nimetlerin burada öğünüp lezzetlerini bıraktıklarını iyi bil. İşte bu sarayın ulu kapısı odur; onun işi ve hizmeti hiçbir vakit bitmez. Sayısız şeyler o kapıda köle olacak; çünkü her ne isterse o yerine getirilecektir. Burada oynayan, iş yapan kişi; bütün işleri yaptığı gibi, hepsini de yıkacaktır. Tanrı’nın bir olduğunu söyleyecek; Tanrı ilmini de anlatıp öğretecek odur.” dedi.

52. Can nurdan bu sözü dinleyince; çok şaştı. O, hikmeti tahkiki ve araştırma ile bildiği için önünde nur da birlikte geçip gitti.

IX. HAREKET

53. Can oradan geçip, daha da ileri geçti ve gelip altıncı eve girdi.

54. Evin içini bu defa; iş güç yapmak için kolay ve güzel bir saray buldu.

55. Orada getirilen her bir şeyin sığacağı sayısız ve hesaba gelmez; Kur’an, ilim, hikmet gibi bütün nimetlerin konacağı odalar vardır.

56. Orada hem gönül hoşluğu, hem can sıkıntısı çoktur; sağ olsun sol olsun hayır ve şerrin de yeri vardır.

57. Kin, cimrilik, kıskançlık, kibir, iki yüzlülük, itikad, ihlâs ve Allah’a olan iman; gerçi işleri ortaya çıkmasa da, hepsi sarayda yazılıdır.

175 59. Nur, “ bu senin kıymetli mülkün, en iyi meskenin ve sarayındır. İlim ve hikmet burada toplandılar, ayrıca iman o cemiyetin mumudur. Hem üzüntü, hem haset, hem kibir ve kin burada dernek kurmuşlardır, asla emin olma. Bu sarayda sayısız işler işlenecek; pek çoklarının da canı yanıp, bağrı tütecek. Şüphesiz nicelerin canı da buradan Hakk’a ulaşıp rahmete kavuşacak. Bütün işler bu sarayda ortaya çıkacak, yaz kış büyük dernek burada kurulacak.” dedi.

60. Can nurun söylediklerini anlayınca; hem sevindi, hem karışıklık içine düşüp, düşünceye daldı.

X. HAREKET

61. Oradan yine nur ile geçip; bu defa yedinci konağa geldi.

62. Onu, üstün bir kuvvetin gizlendiği, her bir şeyin özünü meydana getiren bir taht yeri olarak gördü.

63. Bütün vücut onunla vardır ve bedeni ayağa kaldırıp yürüten de odur.

64. Gerçekte insanoğlunun gövdesinde bir et parçası vardır; o ne zaman iyi olursa gövdesi de iyi ve doğru olur.

65. Ortada asılmış bir kandile benzeyen bu varlığın yeri ve düzeni hiçbir şeye benzemiyordu. Dışarıdan bakınca kurulu bir çadıra, içinden bakınca da sekiz köşeli güzel bir tahta benziyordu.

66. İçi hem boşluk, hem kanla dolu olunca; can buna ziyadesiyle şaştı.

67. Sonra nura bunun sebebini sorup, “ ey kişi! Bu hangi makamdır?” deyince; nur, “ bu senin tahtındır; başka evlerde bulunanlarsa; takımların ve yardımcılarındır. Bu eve gelince durmalısın; padişah olduğun için, bu tahta oturmalısın. Sen otur; hükmün, ayaklardan ellere kadar bütün vücut ülkesine yayılsın. Şüphesiz sen sultan olduğun için; bütün organlar emrine uyarlar. Sen otur da bu taht süslensin ve Allah ile ahdini sağlam yap. Gönül, akıl ve iman da yoldaş olup sana her an Hakk’ı hatırlatsınlar. Sakın ha, nefisten öğüt alıp, sonunda Allah’a karşı mahcup düşme.” dedi.

68. Can bu öğüdü nur dilinden alınca, tahta çıkıp orada kaldı. Tahtına geçip makamına oturunca; şehrin ahalisi, “ şimdi her şey tamamlandı.” dediler. Can, bütün vücuda hükmünü yaydı.

176 VÜCUT KONAKLARI

Akıl Kulak Göz Burun Ağız Sadr Kalp (Baş) (Göğüs) (Yürek)