• Sonuç bulunamadı

İLK RİVAYET I. HAREKET

1. Yüce Allah âlemi beş kat yaratmıştır; bunların kimi sevgili ve üstün, kimisi de değersiz ve ayak altındadır.

2. Bir tabakası bitkilerdir; biter fakat Hakk’a ulaşmadan yine burada kaybolur. 3. Biri de hayvan tabakasıdır; o da dış kattadır.

4. Üçüncü kısım ise söz söyleyince anlayan insandır; müjde ve azarlama bunlar içindir.

5. Bir katı da meleklerdir, bunların yeri Hakk’ın huzurudur.

6. Bunlardan başka bir tabaka daha var; işte burası güzellik ve tazelik dolu olup hepsinin özüdür. Orası Tanrı’nın sırrıdır; burada âşıklar sevgilinin yüzünü görürler. II. RİVAYET I. HAREKET

7. Ceviz de âlem gibi beş kattır; bu yüzden nizamı ve düzeni ona benzer.

8. Birincisi cevizin en dışındaki gök renkli ve acı olan, zamanla ayrılıp kaybolan çirk tabakasıdır.

9. Bir tabaka da, daha içerdeki sert kabuktur; o da hayvan gibi yok olacaktır.

73 10. Bir tabaka ise cevizi canı hükmünde olan ve insanı temsil eden özdür. bir tabaka da, o özün canı olan yağdır; bu ruhanî olup meleğe benzer.

11. Beşinci kat ise yağda gizli olan nur tabakasıdır, işte ilahî aşk diye söyledikleri budur. O saklı ve gizli hazine işte budur; bütün cihan onu ele geçirmek için koşar. III. RİVAYET I. HAREKET

12. Bu âlem yok iken Allah yarattı; Âdem’i de âlem içine O getirdi.

13. Âlemin üzerine ibret nüshasını yazdı ve insanoğluna da bilgi noktasını verdi. 14. Âlemi ise insanda gizledi, ilim sahipleri de gelerek onu izleyip ibret aldı.

15. O âlemin insanda gizlendiğini; gizli ilmin nakışlarının açıkça onda yazılı olduğunu gördü. O nakışları okuyup âlemi anladı; böylece bu ilme insan ulaştı. II. HAREKET

16. O bir ceviz gibi boşlukta duran, beş katlı düzenlenmiş ve yaratılmış olan âlem insanda da vardır.

17. Vücut beş kattır.

18. Biri vücut, biri nefis, biri can, biri akıl, biri de gizli sırlardır. III. HAREKET

19. Vücut, bitki gibidir, biter. Tanrı’ya ulaşmadan tekrar toprağa dönüşüp kaybolur. 20. Nefis, hayvan gibi yaratılmıştır, onun için hırsı çoktur.

21. Can, insan gibidir, her türlü düzeni ona benzer.

22. Akıl, meleğin eşidir ve önünde dokuz felek bellidir. O esrâr ise Hakk’ın cemâlini gösteren nurdur.

IV. HAREKET

23. Vücut, o ceviz gibi olup, onun da düzeni aynı şekilde yapılmıştır.

24. Ten, cevizin dışındaki gök renkli çirk kısmı, nefis de sert kabuğudur; vücut ne zaman ölürse bunlar yok olur.

74 25. Can cevizin içidir; akıl ve can içinde yağ vardır; oradaki çıra ve mum ise Allah aşkıdır.

26. Yağ içinde gizlenen o nur da, Allah’ın istediği ona giden sevgidir. ÂLEM (Ceviz) (Vücut)

bitki hayvan insan melek sır (çirk) (kabuk) (öz) (yağ) (nur) (ten) (nefis) (can) (akıl) (sevgi)

2.42.

V/2 ÂLEM-İNSAN KISSASI

74

I. HAREKET

1. Allahu taâla âlemi yarattı, insanı da onun bir kopyası gibi eyledi.

2. Onun için âlem büyük, insan da küçük oldu; sonra âlemin dışı insanın içine benzedi.

II. HAREKET

3. Âlemi beş tabaka yaratan Allah, bu beş katı, top gibi birbirine sardı.

4. Bunların biri toprak, biri su, biri yel, biri ateş, biri de yüce Allah’ın emridir.

5. Ortadaki toprağı su kaplamıştır, suyu da hava, havayı da ateş, ateşi de kendi emri ile Allah kuşatmıştır.

III. HAREKET

6. İnsanın tertip ve düzeni de âlem gibi beş kattır. O da kendi içinde birbirini kuşatmıştır.

7. İnsanın dışını kaplayan topraktır ki vücut topraktan oluşur. 8. Vücut içindeki gece gündüz damarlarda akan kan da sudur.

75 9. O sudan daha içerdeki akciğere sürekli varıp gelen nefes de havadır.

10. Yine havadan içeride ateş yanmaktadır; vücuttaki sıcaklık ateştir.

11. Sonra bu ateşten içerideki Allah’ın emridir. İşte insanın içiyle bağlantılı olan da, âlemin dışını çevreleyendir.

IV. HAREKET

12. Allah bizi öldürüp de diriltince; içimizi dışımıza çevirecek.

13. O zaman gizli yerlerimiz açığa çıkarak her bir insan bir âlem gibi görünecek. Gizli hazine açılıp belli olacak; bütün sırlar da gözler önüne serilecek.

14. Bu dünyada cism ile can var; fakat o gizli olduğundan kimse bakıp göremez. 15. Yarın öbür dünyada da ten canla olacak, fakat kimse belirti ile de olsa teni görmeyecek.

16. Burada ten canları nasıl çevirmişse; orada da can vücutları kaplayıp kuşatacaktır.

ÂLEM

Allah’ın emri

Ateş

Hava

Su

Toprak

76

İNSAN

2.43.

V/3 İLİMLER KISSASI

75

İLK RİVAYET I. HAREKET

1. Tanrı’dan beş çeşit ilim gelmiş, her biri kulların beş yerine konmuştur.

2. Bunların biri zâhir ilmi, biri de ibret ilmidir. Birisi hikmet, biri esrar, öteki de kudret ilmidir. 75 Âşık Paşa, a.g.e., 1. c. 2. bl., s. 555-573.

Toprak (vücut)

Su (kan)

Hava (nefes)

Ateş (sıcaklık)

Allah’ın

emri

77 II. HAREKET

3. Zâhir ilmi, Tanrı’dan sevdiğine verildi ve bu nefse hâkim oldu.

4. Bu, nefse Allah’ın emirlerini bildirip ona karşı kulluk yaptıran; nefse doğru yolu gösteren ve seni şeytanın yağmalamasından kurtaran ilimdir.

5. Zâhir ilmi nefiste eğleşir, işi de onu yola getirmektir. III. HAREKET

6. İbret ilmi aklın anlayacağı ilimdir; o böylece görmediğini görür ve şaşırıp hayrete düşer.

7. Çünkü ibret kâinatın üstünde yazılmış ilmi de aklın içinde gizlenmiştir. O ibretleri göz görür, akıl da okur.

8. O ilim akl içinde yer tutmuştur; insan nereye bakarsa ibret alır. IV. HAREKET

9. Allah hikmeti gönüle indirdi ve onun için nugul buyurdu. Hikmeti gönüllere her şeye gücü yeten Allah bildirir.

10. Sonra bu hikmet gönüle işlendiğinden; oradan coşup kaynayarak dile gelir. V. HAREKET

11. Tanrı esrar ilmini cana yerleştirdi.

12. Zaten can yaratıldığından beri esrar (sırlar) ile konuşuyordu.

13. O bir olan Tanrı esrarı can içine yerleştirdi, sonsuza kadar da can ile olacaktır. VI. HAREKET

14. Kudret ilmi zat içindedir ve olmaz diye bilinen bütün işleri o yapar. 15. Çünkü kudret tamamen haktır ve âlem içinde mutlak hâkimdir. 16. Sonra bu kudret bütün ilimlerin canıdır ve zat içinde Allah’ın ışığıdır. II. RİVAYET I. HAREKET

78 18. Delil, nişan, ispat olmazsa insanlar ilmi almazlar ve umulmayan kişiler bile ilme engel olurlar.

II. HAREKET

19. Zâhir ilminde delil; ya Peygamber sözü, yahut da Kur’ân âyetidir.

20. Çünkü zâhir ilmi nefiste yerleşmiştir; nefis, gevezelik eder ve isyana kalkar. 21. Başka kimsenin sözünü kabul etmez; ancak Allah ve Peygamberi’nin sözü karşısında susar.

III. HAREKET

22. İbrete misalden başka delil yoktur; misal verilmişse; karşı gelinmeden kabul edilir.

23. Çünkü ibret cihanda yazılı, sırrı da varlıkların kendilerinde gizlidir. Akıl oturup o ibrete bakar ve varlıklarda nasıl ve ne şekide olduğunu görür.

24. Ya bize dünyadaki ibretleri varlık içinden o sözü bir örnek göstererek anlatır; veya cismin ibretini söyleyerek; bu cihandan ona bir örnek getirir.

IV. HAREKET

25. Hikmete asla açıkça bir delil yoktur; ancak bunu dinleyenin sadık olması gerekir. 26. Eğer hikmet ilmini dinleyende doğruluk ve kalp temizliği (sıdk) olmazsa; ona ne kadar söylenirse söylensin boşunadır.

27. Çünkü hikmet; Hakk’ın sözüdür; delili ve bürhanı da müminin doğruluğu ve kalbinin temizliğidir. Allah hikmet ilmini gönüllere verdi. Onu kadrini ve değerini bilenlerden başka kimselere anlatmayın dedi.

28. Hikmete lâyık olanın gönül temizliği ve doğruluğu olmalı; söylediğinde, ne kadar doğru, inanıp kabul ettim demeli.

V. HAREKET

29. Esrar ilminin bürhanı ve işareti sevgidir; çünkü aşk cana bağışlanmıştır. 30. Eğer ortada aşk ve sevgi bulunmazsa; sır kendini can içinden göstermez.

79 31. Can canı sevince ona sırrını açar; hatta küfür de olsa, İslâmiyet de olsa ondan bile geçer.

VI. HAREKET

32. Kudrete delil her söylediğini ve her dediğini yapmaktır.

33. Çünkü kudret güç yetmektir; bu, isteyince can alıp, dilediğinde de can vermektir. İster yıkmak, ister yapmak, küçük bir iş bile olsa, onu işlemeye gücü yetmektir. 34. Onun için başka bir delil gerekmez; çünkü o, baştan sona kadar söylediğini eksiksiz yapmaktadır.

35. Kudret ilmine açık nişan, Hakk’ın açıktan açığa hükmünü icra etmesidir.

36. Nerede kudret ilmi varsa bu haktır; bunu bilip işleyen de, gerçek hüküm sahibidir.

37. Kudret sahibi olan herkes, bunun farkında ise ve nereden geldiğini biliyorsa; o Hakk’ı bulmuş ve görmüş demektir.

38. O kimseler ayna gibidir, kim bakarsa Hakk’ın cemalini mutlaka onda görür. III. RİVAYET I. HAREKET

39. Tanrı kime bu beş ilmi nasip ettiyse ve bu ilimleri tamamiyle bildirdiyse; o kişinin hiç zorluğu kalmadı ve o zat bu dünya için rahmet oldu.

İLİM

Zâhir ilmi İbret ilmi Hikmet Esrar Kudret ilmi (nefis) (akıl) (gönül) (can) (zat) . Peygamber . Misal . Doğruluk . Sevgi . Her sözü ve Kur’ân ve kalp söylediğini âyeti temizliği yapmak

80

2.44.

V/4 KUR‘ÂN KISSASI

76

İLK RİVAYET I. HAREKET

1. Kur’an olan Allah kelâmını, o cömertler cömerdi olan, biz insanlara gönderdi. “Hem okuyun, hem anlamını bilin; bildiğiniz gibi de amel edin” dedi.

2. Kur’an’ın okunmasında beş derece vardır; bu da beş yol okunmakla tamam olur. II. HAREKET

3. Birinci okunması Kur’an ezberlenecek, ezberleyen de, onu yedi okuma şekli ile bilecek.

4. Kaç aşirdir ve ne kadar âyettir, kaç durak ve kaç makam olduğu bilinmiş olacak. 5. Eğer lafzını bilir de manasını bilmiyorsa bu, bir kez okunması demektir.

III. HAREKET

6. Kur’an’ın ikinci okunması, okuyanın lâfzın altındaki anlamı bilmesidir.

7. Bu, okuduğu her bir harfin manasını bilmesi ve hepsinin ne dediğini anlamasıdır. 8. Fakat bu şekilde, lâfız altındaki mana bilinir de, bundan muradın ne olduğu bilinmez.

IV. HAREKET

9. Asıl iş mananın maksadını bilmektir; işte üçüncü okumak bu demektir.

10. Hem manayı maksadına göre takip etmeli; sonra her bir âyetin kastettiği maksadı da bilmelidir. Ayrıca her bir âyetin iniş sebebini bilip, inceden inceye açıklayıp anlatmalıdır.

11. Bunun hepsi üçüncü okumadır; çünkü bunda, mana içinde anlam bilinir ve murat anlaşılır.

V. HAREKET

12. O kişinin her bir işinin Allah’a lâyık olmasıdır.

81 13. O kusursuz bildiği ilme göre iş yapar ve onunla amel ederse; bu, dördüncü okumadır.

14. İşte bu şekilde ilim okumak asıl yoldur. VI. HAREKET

15. Beşinci çeşit okumaysa; kişinin yaptıklarının göğe yükselmesi ve Hak katında kabul edilmesidir.

16. Bu durumda ibadet, Allah’a güzel gelmeli; karşılığında da açıkça rahmet bulmalıdır.

17. Allah’tan rahmet yağarsa; ilme ve ibadete can vermiş demektir. II. RİVAYET I. HAREKET

18. Her bir organ da, bir hünerin sahibi olmalı.

19. Göz, ışığını Allah nurundan aldığı zaman; kime bakarsa onu saadete kavuşturur, bahtlı kılar.

20. O eser kulakta; her bir sesten bir haber almak gibi olmalıdır. 21. Dilden ilim ve hikmet dökülünce; işitenin gönlünde yer tutmalıdır.

22. Ağızdan çıkan her istek, her dua da; bir anda göğe yükselip kabul olmalıdır. 23. Düşkünleri elle kaldırıp, tutarsa ve her iyiliği sonuna kadar yaparsa gidilen her memlekette ayağın bastığı yerden rahmet fışkırır.

24. Akılla Allah’ın yaptıklarını, onun sanatını düşünür, buna göre şükreylerse gönle Allah’ın rahmeti yağıp sevinç dolar, böylece hiçbir sıkıntı ve tasa kalmaz.

II. HAREKET

25. O zaman can Allah’a yakınlaşır; bakan şüphesiz Allah’ı görür; böylece ayna gibi sevgiliyi gösterir.

26. Bu devlet ve saadetin gelmesinin sebebi, her türlü işi Allah’ın beğenmesi ve ona yakışan şekilde olmasındandır.

82 III. HAREKET

27. Eğer bir kişi amel ve ibadetleri O’nun beğendiği gibi ve O’na lâyık şekilde yapmazsa; o kimse bu devlet ve saadetten mahrum kalır.

III. RİVAYET I. HAREKET

28. Bu, bir kişinin sofra kurup, onunla sevdiklerine ziyâfet çekmesine benzer. 29. O yemek kaynayıp pişince, uzak yakın herkes oraya toplanır.

30. Aş piştikten sonra aşçıbaşı gelir; çünkü sofranın tertip ve düzenini ondan başkası bilmez.

31. O, yemekleri tabaklara koyar, sonra da onları tepsi veya sinilere yerleştirir. 32. Yemekler dizilip dinlenince herkese oturmalarını emreder.

33. Artık sofrayı bırakır, halka bakar, yemelerini ister ve kendi gider. II. HAREKET

34. Bu emir üzerine insanlar yiyip içmeye başlar; sofrada kimin eli neye uzanırsa ondan yer.

35. Yemeklerden hangisini beğenirse; lokma lokma, katım katım eline alır. 36. Eliyle ağzına götürür; gever ve lezzet alır.

37. Tadını alınca yutar, böylece açlığı gitmiş olur.

38. Yediği midesinde hazım olunca; her bir organına kuvvet gelir. O insan, vücut kuvveti kazanır.

III. HAREKET

39. Sofra, Allah’ın gönderdiği bu Kur’an’dır; onun için zelil olmak da yoktur. 40. Allahu taâla bu sofrayı yüz yirmi dört bin mutfakta yapmayı diledi. 41. Peygamberlerin göğüsleri mutfak; gönülleri de mutlak çömlek gibidir. IV. HAREKET

83 43. Yedi bin yıl kaynayıp piştikten sonra; bütün dinlere davet makamı oldu.

V. HAREKET

44. Aşçıbaşı gelerek bütün yiyecekleri sıralayıp dizdi; çünkü bu mevkii ona Allah vermişti.

45. Yedi çeşit sofra döşeyip her bir yiyeceği yerli yerine koydu; sonunda âleme bu sofra doğruca gelmiş oldu.

46. Kur’ân’ın manası var ve yedi kademe olarak manasının da manası var. VI. HAREKET

47. O sofra başı Muhammed Mustafa’dır.

48. Her bir yaprağı bir tabak görür; her bir harfi de o tabakta bir çanaktır.

49. Her harfin manası bir nimettir; bunlar birbirlerine benzemediklerinden tatları da ayrı ayrıdır.

50. Bu rahmet sofrasını Peygamber serip halkın yönünü de buraya çevirdi. Sofrayı bunlara bıraktı ve herkesi davet etti; yemeyen mahrum kaldı.

VII. HAREKET

51. Hâfız sofra başında oturan ve arzu ettiği yemekten alan kimsedir.

52. Sözün altındakini bilmesi yemek yiyenin eline aldığını ağzına götürmesine benzer.

53. Yaptıklarının Allah’a lâyık olması, yenenin sindirilip vücuda yaraması gibidir. 54. Yediğini sindirememişse ilâç içer, böylece hasta mide açılmış olur.

55. Eğer ibadetleri kabul edilmemişse, yapılacak iş tövbe edip, büyüklerin el ve eteklerine sarılmaktır.

Kur’ân Okuma Yolları

Yedi okuma Lâfzın Âyetin Her bir Yapılanların şekli ile altındaki maksadını işin Allah’a Hak katında

84 ezberleme anlamı bilme bilme lâyık olması kabul edilmesi

sofra Kur’ân sofrabaşı Hz. Muhammed tabak yaprak çanak harf nimet mana

2.45.

V/5 HALVET KISSASI

77

I. HAREKET

1. Halvete girmek isteyen ve yalnızlık içinde nefsini öldürmeyi arzu eden kişi; tenha yerlerde bir eve çekilerek tek başına oturur ve bunu da halvet sanır.

2. Bu halvet değil deniz olmuş dünya fitnesidir; o kişi de orada boğulmaktadır. Gönlü de canı da karışıklık ve kavga içindedir; böyle kimse halvette değildir.

3. Asıl halvet meşgalenin olmadığı, düşüncelerin insanı terk ettiği durumda olur. II. HAREKET

4. Dünyada beş kat meşgale ve düşünce vardır, halvet bunlardan içerdedir. 5. Kim bundan kesin olarak kurtulmuşsa; halvet sahibi denebilir.

III. HAREKET

6. O sataşmanın birisi üstteki idarenin hükmüdür. 7. Onun düşüncesi hiç bir zaman eksik değildir. 8. O herkese bir yük yükler.

9. Padişahını anmayan bir dil bulunmaz ve onun konuşulmadığı bir yer de yoktur. Bazen adaleti, bazen de zulmü söylenir ve bütün insanlar onu diline dolar. Bazen beyler, bazen de asker anılır; hatta gider ve bütün memleketi vurur gelir. Bazen al damgalı memurun sözü, şehri meşgale ve kavga içine düşürür. Bazen salma, bazen hayvana verilen, bazen ekine kesilen vergi ile, emrindeki yerlerden durmadan bir şeyler götürür.

10. Bu söylenenlerden hiç kimse kendini kurtaramaz, bu söz de her yerde konuşulur.

85 IV. HAREKET

11. Bundan başka bir meşgale daha vardır.

12. Bu da komşuların, dostların ve tanıdıkların her birinin istedikleridir.

13. Bunlardan ölen olunca taziyede bulunup, yakınlarının hatırını sorup gönüllerini almalıdır. Bazısı düğün yapar ve bütün ahali toplanmış olur; davet edip de gitmez ise kırılıp gücenir. Kimisinin hasta hâlini sormak gerekir, kimisi de biraz görüp konuşmak ister. Kimisi sabah akşam, hâlin nasıldır ne yapıyorsun diye hatırının sorulmasını ister. İşte bunların da hâlini sorup, dileklerini yerine getirmelidir.

14. Bu işlerin hiç eksildiği görülmez; yıllarca pek çok kimse böyle şeylerle ömür geçirmiştir.

V. HAREKET

15. Bir çeşit meşgale daha var; bu, Allah’ı bile andırmayan bir şeydir.

16. Hiçbir kimse bu düşünceden kurtulamadı; bütün bir hayat geçti fakat, yalnız bir zamanı olmadı.

17. Bunlar; bağ, çift, mal mülk, yiyecek ve hayvanlardır.

18. Çifti koşup tarlaya tohumu atmak, ekin olunca da zamanında biçmek lâzım. Mahsul alıp malı çıkarınca, değerlendirmek için ilden ile dolaşmalı. Eğer mülk bakımsız kalırsa, bir şey elde edilmez, güzelliği ve canlılığı da gider. Sonra mal ve nimet değerlendirilmeli; bunlar olunca kaygısı da çekilir.

19. Bey, köle, yoksul, zengin herkes, kim olursa olsun bütün bir yıl bu işlerle uğraşır. 20. Bunların hiç biri bir an da olsa, bu işlerden uzak olmaz.

VI. HAREKET

21. Bunların hiç birine benzemeyen bir büyük dert daha vardır. 22. Baba, anne, hanım, oğlan, kız, gelin.

23. Baba ve anneye hürmet; hanıma ve çocuklara da yiyecek lâzımdır. Oğlan büyüyünce evlendirilmeli; ipek, ipekli kumaş, at ve katır da verilmelidir. kız boylanmaya başlayınca bu defa çeyiz yapılmalı, sonra da elinden tutup kocasına

86 emanet etmeli. Oğul kız sağ olunca düşüncesi; hasta olunca da tasası ve korkusu eksik olmaz.

24. İşte bu meşgale ve düşünce ile herkes ömrünü tüketti, fakat kimse yalnız başına bir köşeye çekilemedi.

VII. HAREKET

25. Hepsinden büyük, Hakk’ı işittirmeyen bir dert ve düşünce daha var. 26. Diğerlerinden insan çalışırsa kurtulur; fakat bu meşgale ölünce ayrılır. 27. Eğer insan hayatında bundan ayrılabilmişse, mutlaka Hakk’ı bulmuştur.

28. Vücutta can ve damarlarda kan olduğu müddetçe; nefis ve istekler, kibir, kin, cimrilik, bozukluk ve fitne, bunlar bulununca Allah’ın emrinde çok gevşeklik gösterilir. İş güç, fitne, aç gözlülük, kin, kötülük ve karışıklık kişini yakasını bırakmayınca bir köşeye çekilmek güçtür. Öfke, dedikodu, bilgisizlik, inat ve gösteriş Allah’a ulaştırmamak için hiç bırakmazlar.

VIII. HAREKET

29.İşte bir kimse bu beş gaileden kurtulmayınca, asla halvete zaman bulamaz.

30. İsterse o, tek başına göklere çıksın; halvet olup dostun yüzünü göremez. İsterse yedi denizin dibine insin; o yine bundan mahrumdur. İsterse yüce dağların başına yükselsin; yine de Allah ve dostları ile tanışıp bileşemeyecektir. Çünkü dünya tutkusundan uzaklaşarak, kendine gelir Hakk’a dönmemiştir.

31. Halvet sahibi demek, daha hayatta iken dünya ve dünya işleri içinde Hakk’ı anıp kurtulan demektir. Hatta ölümden de ileri ölmeli, işte o kişi halvet sahibi olmuş demektir.

32. İşte insan kendisinden geçmeyince; nerede olursa olsun halvet zamanını bulamaz. 33. Ne zaman kendine yabancı ise, o kişi nerede bulunursa bulunsun, hürriyete kavuşmuş demektir. O insan bütün bu meşgaleler içinde kendini bilmiş ve asla Hak’tan ayrılmamıştır.

87 Dünya Meşgaleleri

Üstteki Komşu, dost Bağ, mal Anne, baba, Nefis ve idarenin ve tanıdıkların mülk, yiyecek hanım, istekler hükmü istekleri ve hayvanlar evlatlar, gelin

2.46.

V/6 HASTALIKLAR KISSASI

78

I. HAREKET

1. Bütün ihtiyaçlar giderilir; şifası bulunmayan ve tedavi edilmeyen hiçbir dert yoktur.

2. Ancak ecel gelince insan bütün işlerden geri kalır. İşte bunun derdine derman bulunmaz, ölüm hastalığına tedavinin faydası yoktur.

3. İnsanın beş yeri hastalanır.

4. Biri vücudun hastalığıdır; biri de nefsinkidir; bu da açıktan hastalanır. Akıl, gönül ve can da hastalanır, pek çok kimsenin canı bu hastalıktan ölür.

II. HAREKET

5. Vücutta ya çıban çıkar veya yara olur; bunların tedavisini de cerrah bilir.

6. Vücudun hastalığı bu şekilde bilinir ve ona açıktan açığa cerrah denen doktor deva bulur.

III. HAREKET

7. Nefisteki hastalığı halk bildiğinden, insanın dostları hasta diye hâl hatır sormaya gelirler.

8. Yemek içmek nefsin elinde olduğu gibi; değişip başkalaşmak yolu da onundur. O değişip başkalaşır da.

88 9. Ya yemekten uygunsuz lokmalar gelerek, zaman zaman nefse zarar verir. Yahut da ona soğuk veya aşırı düşkünlük, istek ve arzular tesir eder.

10. Nefis hastalığı işte budur ve ona tıp içinde çare çoktur. IV. HAREKET

11. Aklın hastalığı insanın düşüncesinin bozulması; olmayacak şeyleri hayal etmesidir.

12. Hayalinde pek çok hadsiz hesapsız mala kavuşur. Akıl verir, yeni yeni mülkler edinir. Bazen bir padişah kızı aldığını hayal eyler; bu düşünce ile hükümdar olur. Bazen memleketler fetheder; bazen de denizler geçip mal mülk götürdüğünü düşünür. Bazen yapar, bazen yıkar, bazen öldürür; hayal edip böylece gerçekleşmesi mümkün olmayan şeyleri düşünür.

13. Bu arzular iyiden iyiye gönülde yerleşip gömeçlenince; artık Allah’ın emrini hiç anmaz olur.

14. İşte bu duruma düşünce, akıl hastalanır; bu hastalık sebebi ile de sohbete gitmez