• Sonuç bulunamadı

İLK RİVAYET I. HAREKET

1. Allah âlemi yaratınca; yeri ve gökyüzünü sağlam ve üstün yarattı; aya ve güneşe de devamlı hareket verdi. Suları yeryüzünde akıttı, havada da rüzgârı estirdi.

2. Çeşit çeşit renklerle yeryüzünü donattı; Çin’in nakış ustaları bile nakış ve işlemeyi ondan öğrendi.

3. Kudreti ile yeri gökyüzüne astı; yedi ülkenin de sınırlarını belirledi.

4. Dünyayı çeşit çeşit nimetlerle doldurdu ve dostluk gösterenler için makam eyledi. II. HAREKET

5. Acı, tatlı, kuru, yaş; iyi, kötü, kahır, lütuf, hayır ve şer ne varsa; hepsi yerli yerine konulmuş ve yeri göğü kaplamıştır.

6. Bu kez Hak onlara; iyilik, tatlılık ve hayır tarafından, “sizi dostlarım için yarattım ve onları rahmetime gark ettim; geldikleri zaman hazır olun, çünkü onlara kendime yakışır huylar verdim. Hangi şeyi beğenirlerse, o daima benim rahmetime

125 kavuşacaktır. Dostlarıma güzel görünmeyen ise de, rahmetimden uzak olacaktır.” dedi.

III. HAREKET

7. Yerde gökte bulunan iyi kötü bütün mahlûkat, bu sözü işitince; hâllerini ve sevgilinin kendilerini kabul etmesi için uygun bulamadığını apaçık görüp; kendini araştırdı ve Hak’tan uygun hâli istedi.

8. Her biri neşelenerek sevindi ve hâllerini iyi bulup ümitlendiler.

9. Yalnız altı nesne Hakk’a yönünü döndürüp hâllerine bakarak yalvardılar. Durumlarının açık ve hoş olmadığını ve kabul edilmeleri için uygun hâllerinin bulunmadığını söylediler.

10. Bu derece şaşılacak hâllerinden utanıp, Hakk’a yalvardılar. “Ya Rabbî! Sen bizi böyle acayip şekilde yarattın ve güç durumda bıraktın; bu hâllerimiz görülmeye lâyık değil; bizi bu şekilde görenler kabul etmeyecekler. Ey Allah’ım! Bu durumumuzla o seçip üstün kıldığın dostlarından mahrum kalır mıyız?” dediler.

11. Bunlar böyle naz eyleyip, inleyip sızlayarak söyleyince; bu kendini eksik gören, alçak gönüllü varlıklara Allah’tan rahmet indi.

II. RİVAYET I. HAREKET

12. Âlem yaratılıp yer gök tamamlanınca; çeşit çeşit varlıklar dünyayı doldurdular. Yüce Allah kudretinden yeryüzünü döşeyip iç açıcı renklerle süsledi.

13. Yüce Allah bunların hepsine, “dostlarım gelecek” diye hitap etti. “Dostlarım için hazır olun!” deyince, bütün renkler bu söz üzerine sevindiler.

II. HAREKET

14. Fakat kara renk, ötekilere imrenerek şunları söyledi, “ey âlemlere iyilikler, saadetler ve yücelikler veren, ve ey bütün düşkünlerin hâlini bilen! Sen her bir şeyi güzel güzel renklerle yarattın, fakat beni?.. Ben senden şikâyet edebilir miyim? Benim rengim uygun düşmeyeceğinden dostların beni beğenip kabul etmeyecek. Ben bu rengimle mahrum kalacağımdan, dostların beğenmediği için mahzun olacağımdan korkuyorum.” diyerek, Tanrı’ya yalvarıp, naz etti.

126 15. İmrenerek kendi hâline baktı, hâllerine ağlayıp sızlayarak yanıp yakıldı.

III. HAREKET

16. Hak ona, “ey kara renk! Sen yerinme ben o sevdiği kimselere senden süsler yapacağım. Güzel yüzlerin süslerini senden yapacağım; kaşta olsun gözde olsun bütün canları sana feda edeceğim. Hangi yüze bir ben verdimse, ona bakan binlerce kişi gönlünü kaptırıp inleyip sızlanacak. Sonra, o dostlara inen hitap ve bütün kitaplar seninle yazılacak. Sen asla üzülme, alçak gönüllü olanların bütün eksiklerini ben tamamlarım.” dedi.

IV. HAREKET

17. Hak’tan bu sözü işitince, onun baştan sona ne eksiği varsa hepsi tamam oldu. 18. İşte Hak kara renge nazar kıldığı için, insanlar mushafı bu yüzden onunla yazarlar.

III. RİVAYET I. HAREKET

19. Kendini herkesten aşağı görenlerden biri de, o gariplik hâliydi.

20. Bütün her şey sevinip, neşelendikleri zaman, imrenip inleyerek Hakk’ı andı. 21. “Ey cömertler cömerdi olan Allah! Seni koyup kime gidebilirim; yaratılmış olarak ne varsa hepsine baht verip sevindiren ve bütün dertlilerin elinden tutan sensin; sen her bir varlığı iyi ve güzel hâl üzere yarattın, ancak ben bu durumda ne yapayım? Herkesin kaçtığı hâli bana verdin; bu durumda sevdiklerin beni beğenmezlerse, elimden ne gelir? Bana uğrayanlar gülmez ve benim yüzümden hayattan tat bile almazlar. Üstelik sabah akşam gözlerinin yaşı dinmez ve hâlin nedir diye kimseler sormaz. Çünkü benden kimse hoşlanmadığı gibi; sevdiklerin de beni beğenip kabul etmezler. Ey Allah’ım! O senin seçtiğin dostlarından mahrum kalırsam, elimden ne gelir?” dedi.

II. HAREKET

22. Gariplik bu sözü söyleyip, imrenerek hâlini bildirince;

23. Hak ona, “ey gariplik! Kendi hâline bakıp yerinme ve böyle söyleme dedi. Ben yüceliğim hakkı için dostlarımla seni baştan sona kadar beraber eyleyeceğim. Ben

127 kimi sevmişsem onu garip kılıp; ilden ile aç, susuz ve yorgun argın gezdireceğim. Onları, bütün yakınlarından ayırıp, yalnız kendi dostluğumla sevindireceğim. Benim dostluğumu isteyenlerin hepsi bunu benim razı olduğum şeylerde arayacaklar. 24. Onlar birer birer gariplik çekmeyince, halkın arasında dinin öncüleri olamayacaklar.” dedi.

III. HAREKET

25. Hak gurbete bunları söyleyince; o, bunları işitip hoşnutluğunu bildirerek şükretti. Bu hâl üzerine o, “Allah dostlarına kavuşacağım.” diyerek, sevindi.

26. İşte Allah’ın bu emri üzerine bütün sevdikleri gurbeti ve garipliği severler. IV. RİVAYET I. HAREKET

27. O ağlayıp sızlayanlardan biri kahırdı ve, “ey büyüklük sahibi olan Allah! Sen bütün dertlilerin yol gösterenisin; sen yarattığın bütün varlıklara, huy güzelliği, bahşiş, iyilik ve cömertlik verdin; beni ise, kahır ve eziyet olarak yarattığından; kimse bana vefa göstermez. Bu yüzden senin dostların beğenip kabul etmezler ve bana yönlerini asla döndürmezler. Ben o zaman senin dostlarından mahrum kalırsam, ayrılıp yabancı durumuna düşersem elimden ne gelir?” dedi.

28. Kahır bu sözü söyledikten sonra yerinerek alçak yeri seçti. II. HAREKET

29. O zaman Hak’tan güzel bir hitap geldi ve Allah’ın lütfu ona tekrar döndü.

30. Hak ona, “ey kahır! Sen hiç aldırma ve kendi hâline bakarak kimseye yerinme; ben seni sevdiklerimle karşılaştıracak; âşıklarıma yudum yudum içireceğim. Kim sevgide sebat gösterir ve yönünü bana tutarsa, ben onun azığını senden yapacağım. Beni seveni seninle doyuracak ve âşıklarıma her an seni sofra eyleyeceğim, dedi. Âşıklarım seni böyle görüp, sonra kahrı yutmak için gönül verecekler. Seni mahrum edeceğim diye üzülme; seni dostlarımdan aslâ ayırmayacağım.” dedi.

III. HAREKET

31. Kahır bu sözü açıkça anladı ve hâline memnun olup şükür kıldı.

128 V. RİVAYET I. HAREKET

33. Yüce Allah âlemi yarattığı zaman; her bir varlık ondan dilekte bulundu. O, her birinin yerini belirledi ve bir sıraya dizdi.

34. Gökteki yedi yıldıza bir yer verdi; yerde de yedi kıt’ayı tertip etti. 35. Sonra, hepsine hitap ederek, sevdiklerim gelecek diye söyledi.

36. Yedi iklim bundan haberdar oldu ve Allah dostlarını beklemeye başladılar. II. HAREKET

37. Bu söz üzerine altısı sevinçten uçacak gibi olup, o emri gözeterek her birine güzel sözler söyledi.

38. Hicaz ülkesi ise üzülerek ağlayıp sızladı ve o yüce hazrete yalvarıp yakardı. 39. “Ey düşkünlerin elinden tutan, yere göğe hayat verip, dopdolu eyleyen! Her türlü emir ve hüküm sana aittir ve her bir yer gücünü sana borçludur. Her mahlûku güzelce donattın; herkese, çeşit çeşit nimetleri, çeşme ve ırmakları akıtıp, bol bol verdin. Fakat beni her türlü nimetten uzak tuttuğundan dolayı, öteki yerlerden aşağı derecelerce kalacağım. Sevdiklerin beni kabul etmeyecek ve hiçbiri bende gelip yerleşmeyecek. Ey Allah’ım! Senin seçtiğin kullarından mahrum kalırsam, benim elimden ne gelir?” dedi.

III. HAREKET

40. Hicaz ülkesi bu sözü söyleyince; Hak ta’ala onun üstüne rahmet gözüyle baktı ve, “ey Hicaz! Sen üzülme; sevdiklerim, bana senden yalvarıp yakaracaklar. Ben seni dostlarıma Kâbe yapacağım; sana selâm vererek bana tapacaklar. Sana yönelen herkes sevinecek ve vücudu cehennem ateşinden kurtulacak. O sevgili peygamberim için seni yurt yapacağım; insanlara da yılda bir kez sende ziyafet vereceğim. Sen hiç imrenme, çünkü bunca âlemin, her sınıftan insanın hepsinin yönlerini sana döndüreceğim.” dedi.

IV. HAREKET

41. Hicaz ülkesi bu sözü dinleyince Allah’ın kendisiyle ne yapacağını anlamış oldu. 42. Sonra Tanrı’nın sevdiği o kullara kavuşacağım diye kendi hâline sevindi.

129 43. Hak onunla o zaman ahdetmiş ve kendisini hoş tutacağını söylemişti. Bu yüzden Muhammed aleyhisselâm orada doğdu.

44. Böylece orası âlemin yöneldiği kıble oldu. VI. RİVAYET I. HAREKET

45. Nemrud, isyan edip de yer yüzüne tanrılık davası güttüğü zaman, gökler altında kartal gibi hoplayarak bir ok alıp Allah’a atmaya kalktı.

46. Yani göklerin de sahibi olan Allah’ı, “Tanrı benim!” diyerek, öldürmek istiyordu. II. HAREKET

47. Bu zamanda, o çok sabırlı olan Allah, Cebrail’e, “git çabucak bir balık getir ve o huzurdan kovulmuş kâfirin okuna karşı tut. Ne kadar asi de olsa aldanmış olmasın, arzusuna kavuşsun ve mahrum olup üzülmesin.” dedi.

48. Hemen o anda Cebrail, Allah’a baş kaldıran asinin gönlünü hoş etmek için denize indi. Çabucak bir balık alıp geldi ve o huzurdan kovulan kâfirin okuna hedef etti. 49. Nemrud oku alıp tahtına bıraktı ve her zamanki işine koyuldu.

III. HAREKET

50. Balık o zaman Allah’a yalvarıp, nazlanarak, ağlayıp dilekte bulundu ve,

51. “ey düşkünlerin hâlini gören ve ey ciğerlerin yarasına merhem olup deva bulan! Bütün âlem senin ihsan ve lütuflarına karşı şükreder; sıkıntı gününde de sana sığınıp seni anar. Ben yüce huzurunda ne söyleyebilirim; çok dertliyim; bütün bunları bilen ve hepsinden haberi olan sensin. Ey Allah’ım! Çok eksiğim var, derdim büyüktür, en büyük derdim ise Nemrud’un okuna hedef olmamdır. Beni o isyankârın okuna hedef ettin; dünyada, benden başka, böyle işkence ve eziyete uğrayan biri var mı? Ey Allah’ım! Bundan benim günahım ne idi de, bütün kulların arasından beni seçtin?” dedi.

IV. HAREKET

130 53. O zaman Tanrı’dan hitap geldi ve, “sen yerinme, ben sana, hiç bıçak yarası göstermeyecek ve boğazlanmak azabını vermeyeceğim. Sen kendi başına ne zaman ölürsen, her yerde temiz olacaksın.” dendi.

54. Bu cevap balığa ulaşınca; hâline sevinip, Hakk’a şükreyledi ve sevaba kavuştu. 55. Balığa Hak o zaman ihsan etti ve böylece ona bıçak haram oldu.

VII. RİVAYET I. HAREKET

56. Nuh peygamber Allah’tan tufan isteyip, bütün küfr ehlini batır diye dilekte bulundu.

57. Allah Nuh peygamberin duasını kabul edince, tufan çıktı ve yeryüzünü baştan başa kapladı.

58. O tufan dağları dereleri doldurdu ve her yerde sular kırk arşın yükselip âlem dümdüz oldu.

59. O su kırk gün kaldı, baştan başa dünyayı kapladı; zengin fakir, her sınıftan insanı batırdı.

60. Ancak, Nuh peygamber ile ona uyanlar ve Allah’ı bir bilenler kurtuldu. Diğerleri baştan başa suda boğuldu; ufuktan ufuğa koştukları hâlde hiçbiri kurtulamadı.

61. Bütün kâfirler kırılıp tükendi, yalnız Nuh peygamberin gemisi kaldı. 62. Tufan çekilinceye kadar, epeyi zaman yüzüp seyretti.

II. HAREKET

63. O zaman Allahu taâla hâl diliyle bütün dağlara hitap etti. “Ey dağlar! Size haber veriyorum, Nuh’un gemisi için hazır olun. O gemi hanginizde durup eğlenirse, sevdiklerimin duası ondan eksilmez. Ben onu, elest bezminde aşktan sarhoş olmuş dostlarıma gezinti yeri eylerim.” dedi.

64. Yer yüzünde ne kadar dağ varsa, bu söz karşısında, Nuh’un gemisi geliyor diye sevindi. Her birisi, “ben yükseğim o gelip burada duracak.” diye söylendi.

131 65. Orta yerde olan Cudi Dağı o zaman Allah’a bin niyaz ile yalvararak ağlayıp sızladı.

66. “Ey iki cihanın yaratıcısı! Bu varlıkların hepsini sen yarattın. Hepsini yüce ve yüksek yaratıp yerli yerince düzenledin, fakat işte, arada ben çelimsiz ve âcizim. O gemi hangi dağ yüksek ise ona yanaşır; ben gibi düşküne gelip durması mümkün mü? Ben bu durumda mahrum kalacağım, seni bırakıp başkasına gitmem de imkânsız.” diye sızlandı.

IV. HAREKET

67. Hak, “ey Cudi! Sen tasalanma her varlığa şeref verip yücelten benim. Sen kendini âciz ve alçak gördüğün için sana Nuh’un gemisini arkadaş edeceğim. Onu ben bütün dağlardan aşırıp seni konak yeri yapacağım. Sen de sonsuza kadar o gemi ile kalıp, bu yüzden ziyaret yeri olacaksın.” dedi.

68. Cudi Dağı ile Hak; o sırada, bu sözleri söyleyip, ahdetmişlerdi. 69. Bu sebeple Nuh peygamberin gemisi orada durdu.

VIII. RİVAYET I. HAREKET

70. İşte bu altı varlık; kendini eksik görüp, sayısız nimete kavuştu.

71. Allah için tevazu göstereni Hak taâla yüceltir. Gerçekte alçak gönüllü olan sonsuza kadar nimetlere kavuşur.

72. Kim kendini ulu görüp büyüklenmişse, sonunda her işte âciz ve zavallı kalıp ayak altına düşmüştür.

73. Kim tevazu göstermişse yücelmiş ve ona Hak’tan durmaksızın rahmet gelmiştir. TEVAZU GÖSTEREN KİMSELER

Kara Gariplik Kahır Hicaz Balık Cudi Renk Hâli Ülkesi Dağı

132