• Sonuç bulunamadı

(AFRİKA TRYPANOSOMA ENFESTASYONU)

Tedavi: Tedavide ağızda alınan ve damardan verilen antiparaziter ilaçlar kullanılmaktadır. Hastalığın ilk dönemlerinde tedavi daha başarılıdır. Ancak beynin hasar gördüğü durumlarda ve tedavi olmayanlarda ölüm oranı yüksektir. Hastalığın ilk evresinin

tedavisinde kullanılan ilaçlar Suramin ve Pentamidin; ikinci evrede Melarsoprol’dür.

Coğrafi Dağılım: T. gambiense, Afrika’nın batı ve orta

bölgelerindeki tropikal ülkelerde (Sudan, Angola gibi) görülür. T.

rhodiense ise Afrika’nın doğusunda ve Botswana’ya kadar olan güney bölgelerinde görülür.

Yolcular İçin Risk: Vakaların sık görüldüğü kırsal alanlara;

avlanma, balık tutma, safari turları yapma, tekne kullanma veya diğer faaliyetler için giden kişiler risk altındadır.

Koruma-Önlem: Nehir kıyıları ve çalılıklardan uzak durulmalıdır. O bölgelerde koruyucu ve açık renkli elbiseler tercih edilmelidir.

Ancak ısırıklardan korunmak zordur, çünkü çeçe sinekleri giysi üzerinden bile ısırabilmektedirler. Çeçe sineklerinin gündüzleri ısırdıkları ve böcek uzaklaştırıcı ürünlerin çokta etkili olmadığı konusunda yolcular uyarılmalıdır. Uyurken cibinlik veya benzeri yatak koruyucularının kullanılması önemlidir. Isırığın ağrılı olması orijinini tanımlama konusunda yardımcı olur. Eğer semptomlar ortaya çıkmaya başlarsa acil tıbbi yardım alınmalıdır. Hastalığın ilk dönemlerinde tedavi daha başarılıdır. Ancak beynin hasar gördüğü durumlarda ve tedavi olmayanlarda ölüm oranı yüksektir.

Etken: Tek hücreli Trypanosoma brucei gambiense ve T.

brucei rhodiense parazitleridir.

Hastalığın Özellikleri:

Bulaşma Yolu: Enfekte olmuş çeçe sineğinin ısırığıyla bulaşır.

Hastalığın Seyri: Çeçe sineği tarafından ısırıldıktan birkaç gün veya hafta sonra ortaya çıkar. Hastalığın ilk belirtileri sineğin ısırdığı yerde 1-2 hafta içinde oluşan sert, ağrılı ve kırmızı renkte yaralardır. O bölgeye yakın lenf bezlerinde büyüme görülür. Şiddetli baş ağrısı, uykusuzluk, anemi ve ciltte döküntüler vardır. Hastalık ilerlediğinde parazit kan yolu ile beyne ulaşır ve iltihaplanmaya yol açar. Bu

durumda kişide uykuya eğilim, felç, yürümede ve konuşmada bozukluk, bayılma, kişilik değişikliği gibi belirtiler görülür. Halsizlik, yorgunluk ve düzensiz ateş yükselmeleri hastalığa eşlik eder. Nefes darlığı, kalpte aritmi ve yetersizlik, ishal, dalakta büyüme, adet düzensizliği, ilerleyen kilo kaybı diğer bulguları oluşturmaktadır. Eğer tedavi edilmezse hastalık ölümcüldür.

Tanı: Kan, lenf bezinden veya beyin omurilik sıvısından alınan örneklerin boyanması ile parazitin gösterilmesi gerekmektedir. Bunun dışında hasta insanın serumunda parazite karşı oluşmuş antikorlar da kan testleri ile saptanabilir.

VEBA (PLAGUE)

Vebanın başlıca 3 klinik biçimi vardır:

Bubonik veba: Vebanın en sık görülen formudur. Orta çağ Avrupa’sında ‘Kara Ölüm’ olarak bilinirdi. Pirenin ısırdığı ve bakterilerin vücuda girdiği yere en yakın lenf

bezlerinde ağrılı şişme ve iltihaplanma görülür. İleri dönemlerde iltihaplı lenf nodları açılarak akıntlı hal alır.

Tedaviye hemen başlanmazsa bakteri vücudun her yerine yayılalarak akciğer ve septisemik forma dönüşebilir.

Septisemik Veba: Bakteri vücuda girdiğinde bubon oluşturmadan direkt kan dolaşımına yayılırsa bu form gelişir. Bakteri vücuda pire ısırığı ile veya enfekte

materyalin derideki çatlaklara direk temasıyla girebilir.

Ayrıca ilerlemiş bubonik veba da septisemik forma

dönüşebilir. Ateş, titreme, aşırı zayıflama, karın ağrısı, şok, ciltte ve iç organlarda kanamalar, buna bağlı olarak

parmaklarda, ayaklarda, burun üzerinde dokuların ölümüne bağlı siyahlaşma görülür.

Pnömonik Veba (Akciğer vebası): Vebanın en öldürücü ve en az görülen formudur. Tedavisiz septisemik veya

ilerlemiş bubonik vebanın kan yoluyla akciğerlere ulaşmasıyla veya enfekte partikülün solunum yoluyla alınmasıyla gelişebilir. gelişir. Akciğer vebası gelişenler havaya saçtıkları enfekte parçacıklarla hastalığın diğer insanlara yayılımına neden olurlar. Ateş, öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, kanlı ve mukuslu balgam, solunum yetmezliği ve şok gelişir. Tedavi edilmeyenlerde birkaç gün içinde ölümle sonuçlanır.

Etken: Yersinia pestis bakterisidir. Y. pestis gram negatif, hareketsiz, spor oluşturmayan, fakültatif anaerop çomaktır. Enterobacteriaceae ailesi

içerisinde yer alan fermenter ve oksidaz negatiftir.

Vebanın yaşam döngüsüne bakıldığında pirelerin enfekte olmuş kemirgenler ile beslenmelerinden sonra enfekte olmaları ile döngü başlar. Y.pestis pirelerin bağırsaklarında çoğalır ve konağın ısırılması ile bulaşır, insanlar doğal hastalık

döngüsüne katkıda bulunmayan tesadüf konakçı olarak kabul edilir.

Hastalığın Özellikleri: Literatür verilerine göre en virulan bakteriyel enfeksiyondur. Enfeksiyon

başladıktan sonra, önce lenf düğümlerine daha sonra kana ve ardından da akciğerlere doğru yayılım

göstermektedir.

Bulaşma Yolu: İnsanlara bulaş, enfekte ev kedilerinden, kemirgen pire ısırıkları, çizikler veya ısırıklar, enfekte hayvan dokularının doğrudan taşınması, enfekte olmuş hayvanlardan gelen solunum salgılarının inhalasyonu, enfekte insanlardan aerosol haline getirilmiş

damlacıkların inhalasyonu, kontamine gıda tüketimi veya laboratuvar maruziyeti yoluyla olmaktadır.

Kuluçka süresi genellikle 2-7 gün arasındadır.

Hastalığın Seyri: Hastalık, mikrop alındıktan sonra 2-8 gün içinde kendini gösterir. Hastada, aniden başlayan baş ve sırt ağrıları, ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, halsizlik, deri lekeleri, burun kanaması, kan tükürme, kasık ağrıları ve devamlı dalgınlık görülür. Dili de kahverengi ve kurudur. Yapılacak ilk iş hastayı tecrit etmektir.

Tanı: Y.pestis, balgamdan, beyin omurilik sıvısından veya bubo aspirasyon örneğinden kültür edilerek izole edilebilir. Periferik kan örneğinin Wright-Giemsa boyasıyla incelenmesi ile çubuk şeklinde mikroorganizmaları görmek mümkün olabilir.

Serolojik tanıda, Y.pestis 'in F-1 antijenine karşı oluşan antikor araştırılabilir. Hızlı testler

araştırıldığında; Balgamda veya serumda Y. pestis F1 antijeni 15 dakika içerisinde tespit edebilen hızlı bir tanı testi geliştirilmiştir. Y.pestis 'in polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) veya enzim bağlı immünosorbent testlerle de tanısı yapılabilir ancak çok yaygın

değildir.

Tedavi: Streptomisini ile yapılmaktadır. Bunun dışında Gentamisin, Kloramfenikol, Trimetoprim-Sülfametaksazol veya Tetrasiklin alternatif olarak tercih edilebilmektedir.

Coğrafi Dağılım: Dünyanın birçok yerinde

sıçanlarda veba enfeksiyonu odakları bulunur. Orta, doğu ve güney Afrika’da, güney Amerika’da, kuzey Amerika’nın batı bölümünde ve Asya’daki birçok alanda yabani kemirgen vebası mevcuttur. Bazı alanlarda, vahşi ve evcil sıçanlar arasında temas yaygındır. Bu da lokal insan vebası salgınlarına ve zaman zaman genel salgınlara neden olur.

Yolcular İçin Risk: Genellikle düşüktür. Ancak, veba vakalarının görüldüğü bölgelerdeki kırsal alanlara gidenler ve buralarda kamp yapan veya dağlık alanlarda gezenler ve kemirgenlerle temas edenler için risk söz konusudur

Aşı: Vebaya karşı henüz tam etkili bir aşı yoktur.

Ancak bilim adamları bir veba aşısı geliştirmek için araştırmalarını sürdürmektedir.

Koruma-Önlem: Hastalıktan korunmanın en etkili yolu hastalığın bulaşmasına neden olan pirelerin yaşadığı yerlerden ve hayvanlardan uzak durmaktır. Çevre daima temiz olmalı, güneş gören yerler tercih edilmelidir( bakteri güneş ışınlarının etkisinde kaldığında hızla ölür) ve en önemlisi veba hastalığı taşıyan kişi ve hayvanlar ile temastan kesinlikle kaçınılmalıdır. Kırsal alanlarda kalacaklar ve açık hava etkinliklerine katılacaklar mutlaka DEET içeren böcek

öldürücüler ve permetrinli giysi ve eşyalar kullanmalıdır.

VEBA (PLAGUE)

“Kara Ölüm” olarak bilinen tarihteki en büyük salgın, 1346-1353 yılları

arasında meydana gelmişti. İtalyanların her tarafa yaydıkları veba salgını

sonucunda Avrupa nüfusunun üçte biri ölürken, dünyada salgından