• Sonuç bulunamadı

enfeksiyonundan felç olan her 100 kişiden 2-10'u ölür. Bunun nedeni virüsün solunum kaslarını

etkilemesidir.

Etken: Polio virüs tip I, II ve daha nadiren tip IIItür.

Polioviruslar ''Enterovirus'' cinsi ve ''Picornaviridae'' ailesi içinde yer alır. Polioviruslar tek zincirli RNA içerir. Poliovirusların bilinen tek doğal konağı insandır ancak poliovirus diğer primatlarda da replike olabilir.

Poliovirus enfeksiyonuna karşı gelişen immünite tip spesifiktir, diğer tiplere karşı koruma sağlamaz ve immünite yaşam boyu devam eder. Bu virüs

omurilikte yerleşmiş, kol ve bacaklardaki kasların işlevlerini sağlayan motor nöronların harap olmasına ve ölmesine neden olur. Bu nöronların ölmesi

sonucunda, ilişkili kaslarda güçsüzlük ve felç durumu ortaya çıkar.

Hastalığın Özellikleri: Oldukça bulaşıcı, özellikle ılıman iklim kuşağındaki gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülen, ancak tüm dünyayı da etkileyen çocukluk çağında görülen bir virüs hastalığıdır.

Bulaşma Yolu: Son derece bulaşıcı özelliği olan virüs enfekte bir kişinin boğazında ve bağırsaklarında

yaşar. Enfekte bir kişi, semptomların ortaya çıkmasından hemen önce ve 2 hafta sonrasına kadar virüsü

başkalarına bulaştırabilir. Virüs, enfekte olmuş bir kişinin dışkısında haftalarca yaşayabilir. Semptomları olmayan insanlar virüsü başkalarına geçirebilir ve hasta edebilirler. Virüs esas olarak fekal-oral yol olmak üzere kişiden kişiye yayılmakta, fakat daha az sıklıkla

kontamine su veya gıda ile ve kalabalık ortamlarda havaya atılan mikroplu damlacıkların solunmasıyla da bulaşmaktadır. Hasta kişiyle aynı evde kalan çocuklara yayılma oranı %100, erişkinlere bulaşma oranı %90'ın üzerindedir.

Felç genel olarak, ilk bulgularını kendini ayağa kaldırmada ve yürümede güçlük çekmesi şeklinde gösterir. Çoğu hastada felç olan bacak ya da kolda duyu kaybı yoktur. İğne batırıldığında bunu

hissederler. Tamamen iyileşmiş gibi görünen

çocuklar da bile (polio paralizisi geçiren insanların yaklaşık %40’ında) ilk hastalıktan 15-40 yıl sonra yetişkin olarak yeni ilerleyici kas güçsüzlüğü, kas ve eklemlerde yorgunluk ve ağrı şeklinde halsizlik veya felç gelişebilir. Buna Post Polio Sendromu (PPS) denir. PPS bulaşıcı değildir.

Tanı: Tanı akut bir hastadan alınan numune de (genellikle dışkı) virüsün belirlenmesi ile yapılır.

Hastalığın ilk 3 – 10 gün boyunca alınan boğaz numunelerin de virüs belirlenebilir. Virüs nadiren kan veya beyin-omurilik sıvısında belirlenir.

Tedavi: Günümüzde sendromun kendisine

yönelik etkin bir tedavi bulunmamaktadır. Ancak temel tedavi yaklaşımı, yaşayan motor nöronlar üzerindeki aşırı yüklenmenin önlenmesi ve azaltılmasıdır.

Coğrafi Dağılım: Vahşi poliovirüsünün yayılması, tüm endüstrileşmiş ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda durmuştur. Ancak özellikle ılıman iklim kuşağındaki gelişmekte olan

ülkelerde hala önemli bir halk sağlığı problemidir.

Ilıman iklimlerde polio virüs enfeksiyonu yaz aylarında artar. Poliovirüsü çok hızla yayılan bir virüstür. Hasta kişiyle aynı evde kalan çocuklara bulaşma oranı %100, erişkinlere bulaşma oranı

%90’ın üzerindedir.

Yolcular İçin Risk: Hastalığın görüldüğü ülkelere giden yolcular mutlaka aşı ile korunmalıdırlar. Enfeksiyon ölümle ya da sakatlıkla sonuçlanabilir. Enfekte olan yolcular olası hastalık taşıyıcılarıdır ve hastalığın dünya çapında

silinmeye başladığı bu günlerde poliomiyelitten arınmış bölgelere virüsün tekrar girmesini sağlayabilirler.

Aşı: Kişiler rutin ve güncel çocuk felci aşı serisine sahip olmalıdır. Yetişkinlere buna ek olarak, hastalığın yaygın olduğu ülkelere yapılacak yolculuktan 4 hafta önce, hayat boyu koruyacak bir doz aşı tekrar yapılmalıdır. Çocuk felci riski yüksek bölgelere seyahat eden ve aşılanmamış, eksik aşılanmış veya aşılanma durumu bilinmeyen yetişkinlere;

1-2 ay arayla iki doz, ikinci dozdan 6 ila 12 ay sonra üçüncü bir doz olmak üzere 3 dozluk bir aşı uygulaması

yapılmalıdır: Çocuk felci aşısı çocukken tamamlanmış olan ve çocuk felci riski yüksek olan bölgelere seyahat edecek yetişkinlere bir defalık destek dozu (IPV) verilmelidir.

İki çeşit aşı mevcuttur. Oral Poliomyelit Aşısı (OPV): Canlı aşıdır ve koruyuculuğu %90-95’ tir. İnaktif Poliomyelit Aşısı (IPV): Kas içine uygulanır. Aşının koruyuculuğu %95'tir.

Koruma-Önlem: Güvenli gıdalar ve içecek tüketilmelidir.

Eller sık sık su ve sabun ile yıkanmalı veya el dezenfektanı kullanılmalıdır. Ellerin temiz olduğuna emin

olunmadığında gözlere, buruna veya ağıza

dokunulmamalıdır. Öksürme veya hapşırma anında ağız ve burun dirsek içi ile kapatılmalıdır. Öpüşme, sarılma veya yemek kapların paylaşılmasından kaçınarak hasta

insanlarla yakın temas önlenmelidir.

ÇOCUK FELCİ (POLİOMYELİT)

SARIHUMMA (YELLOW FEVER)

Tanı: Tanı için laboratuvar kriterleri şunlardır: Sarı humma virüsünün klinik örneklerden izolasyonu, sarı humma spesifik IgM antikorlarının pozitif bulunması, çift serum örneğinde IgG titrelerinin 4 kat artması, pozitif post-mortem karaciğer

histopatolojisi ve immünohistokimyasal yöntemlerle dokularda sarı humma virüs antijenlerinin saptanmasıdır.

Tedavi: Hastanelerde iyi ve erken destekleyici tedavi sağ kalımı artırır. Günümüzde sarı humma için spesifik antiviral ilaç yoktur, ancak dehidrasyon, karaciğer, böbrek yetmezliği ve ateş için spesifik bakım yapılır. İlişkili bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Coğrafi Dağılım: Afrika’nın bazı tropikal bölgelerinde ve Amerika’nın orta ve güney bölümlerinde lokal olarak yaygınlık gösterir. 1980’lerin başından beri salgınların sayısı

artmaktadır. Vektörün ve uygun primat konakların mevcut du-rumda olmasından dolayı diğer ülkeler de sarı humma riskini taşımaktadırlar.

Yolcular İçin Risk: Sarı hummanın yaygınlık gösterdiği yerlere seyahat eden kişiler risk altındadırlar. Ormanlık bölgelere ve vahşi ortamlara giren kişiler için risk çok daha fazladır.

Aşı: Mevcuttur. Sarıhumma aşısı canlı, zayıflatılmış bir virüstür. Tek bir enjeksiyon olarak uygulanır. Risk altındaki insanlar için, her 10 yılda bir rapel dozu önerilir. Aşı

yapıldıktan sonra, damgalı ve imzalanmış bir "Uluslararası Aşı veya Koruma Belgesi" (sarı kart) verilir. Bu sertifikanın

geçerliliği aşılamadan 10 gün sonra başlar ve 10 yıl sürer.

Koruma-Önlem: Enfeksiyona maruz kalma riski, sinek

ısırmalarına karşı tedbir alınarak (koruyucu elbiseler, cibinlik, sivrisinek kovucu preparatlar) azaltılabilir. Sarı hummayı taşıyan sineklerin daha çok gündüzleri ısırdığı

unutulmamalıdır.

Etken: Sarı Humma virüsüdür. Sarı humma Flaviviridae ailesinde ve Flavivirüs cinsinde yer almaktadır. Flavivirüsler pozitif polariteli tek sarmallı RNA içermektedir.

Hastalığın Özellikleri: Kanamalarla seyreden ve son derece öldürücü bir viral hastalıktır.

Bulaşma Yolu: Sarıhumma virüsü Aedes veya Haemagogus türü sivrisinekler aracılığıyla bulaşır. Bu sivrisinekler özellikle

gündüzleri ısırmaktadır. Bulaşma 2500 metreye kadar olan yerleşim birimlerinde gözlenebilir. Sarıhumma insanları ve

maymunları enfekte etmektedir. Sivrisinekler virüsü enfekte insan veya hayvan kanı emerek elde eder ve daha sonra virüsü

diğer insan veya hayvanlara bulaştırabilir. Sarı humma virüsü ile enfekte olan insanlar, viremik dönem olarak adlandırılan, ateş başlangıcından kısa bir süre önce ve başladıktan 5 gün sonrasına kadar ısıran sivrisinekleri enfekte ederler.

Vahşi yaşamın hüküm sürdüğü yerler ve ormanlık bölgelerde, maymunlar enfeksiyonun başlıca deposudur ve enfeksiyonun maymundan maymuna bulaşması sinekler aracılığıyla olur.

Sivrisinekler, ormanlık alana giren insanları hem de maymunları enfekte eder ve böylece lokal salgınlara neden olurlar. Kentsel bölgelerdeki bulaşmada maymunların rolü yoktur, enfeksiyon sinekler vasıtasıyla insanlar arasında yayılır. Yoğun kitlelerin yaşadığı yerlerde enfeksiyonun oluşması, büyük sarıhumma salgınlarına sebebiyet verebilir.

Hastalığın Seyri: Bazı enfeksiyonlar belirtisiz seyretse de, birçok enfeksiyon iki safha ile karakterize olan akut bir hastalığa neden olur. Başlangıçta; ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, titreme, iştahsızlık, mide bulantısı ve/veya kusma ve sıklıkla kalp atışında yavaşlama görülür. Hastaların yaklaşık %15’i birkaç gün içinde ikinci safhaya girerler. Yeniden ateş çıkması, sarılık gelişmesi, karın ağrısı, kusma ve kanama belirtileri gelişir. Bu hastaların yarısı ilk belirtilerin başlamasından 10-14 gün sonra ölürler.

SITMA (MALARİA)

Bulaşma Yolu: Sıtma genellikle insana enfekte dişi anofel cinsi sivrisineklerin sokmasıyla bulaşmaktadır.

Dünyada 400’den fazla türü bulunan anofel

sivrisineklerin yaklaşık 30 türü sıtma bulaşında önemli rol oynamaktadır. Enfekte kişilerde sıtma paraziti

eritositler içinde bulunduğundan sivrisinek ile bulaşın yanı sıra sıtma; kan transfüzyonu, organ

transplantasyonu, greftler ve kontamine enjektör veya iğnelerin ortak kullanımı ile de bulaşabilmektedir.

Sivrisinek bulaşı dışında bu tür bulaş ile oluşan sıtma vakaları “Sebebiyet Verilen” olarak adlandırılmaktadır.

Diğer bir sivrisinek dışı sıtma bulaşı ise; anneden enfekte eritrositlerin plasenta yoluyla doğum öncesi veya doğum esnasında bebeğe geçişiyledir. Endemik bölgelerde yenidoğanda doğum sonrası ilk 7 gün içerisinde parazit tespiti halinde “Konjenital Sıtma”

kabul edilmektedir. Yenidoğanlarda 7 günden sonra Plasmodium tespit edilmesi halinde sivrisinek ile bulaş olasılığı ön plana çıkmaktadır.

Etken: Plasmodium parazitinin beş farklı türüdür (P.falciparum, P.vivax, P.ovale, P.malariae,

P.knowlesi). P. falciparum ve P. vivax en büyük tehdidi oluşturmaktadır.

Hastalığın Özellikleri: Sıtma tropikal ve astropikal birçok bölgede görülen yaygın ve yaşamı tehdit eden, tedavi edilmezse ölüme yol açabilen bir hastalıktır.

Her yıl dünya çapında 350-500 milyon sıtma vakası görülmekte ve 1 milyonun üzerinde kişi sıtma

nedeniyle ölmektedir. Bu ölümlerin çoğu Sahra altı Afrika ülkelerinde görülür ve çocuk ölümleri daha yüksektir. Her yıl birçok uluslararası yolcu hastalığın görüldüğü ülkeleri ziyaret ederken sıtmaya

yakalanmakta ve 10.000’in üzerinde ziyaretçi ise eve döndükten sonra hasta olmaktadır. Sıtma, dişi anofel sivrisinekler tarafından beslenmeleri esnasında insana inoküle edilen Plasmodium cinsi protozoan parazitlerin eritrositleri enfekte etmesiyle gelişen bir enfeksiyon hastalığıdır.

Hastalığın Seyri: Sıtma; kuluçka süresi

ortalama 7 gün olan akut ateşli bir hastalıktır. Bu yüzden bir sinek ısırığını izleyen ilk hafta

içindeki ateşli bir hastalık muhtemelen sıtma değildir. En ağır sıtma hastalığına P. falciparum neden olur. Klinik özellikleri şunlardır: Ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı ve kas güçsüzlüğü, kusma, öksürme, ishal ve karın ağrısı. Organ yetmezliğine neden olan diğer semptomlar da gelişebilir. Bunu koma ve ölüm izler. Hafif de olabilen ilk semptomlar sıtmayı akla

getirmeyebilir. Sivrisinek tarafından ısırıldıktan sonraki yedinci gün ve son maruziyetten iki ay sonrasında (nadiren daha geç) ortaya çıkan ve açıklanamayan ateş durumunda falciparum sıtması düşünülmeli ve bu zaman aralığında ateş şikayeti olan kişi, en kısa zamanda teşhis ve tedavi için bir sağlık kurumuna başvurmalıdır.

Tanı: Sıtma bulgu ve semptomları non spesifik olduğu için tek başına klinik şüphenin spesifitesi çok

düşüktür. Sıtma endemik bölgede bulunmuş olanlarda klinik olarak 5 ateş veya ateş hikayesine göre

sıtmadan şüphelenilmelidir. Sahra altı Afrika ve Okyanusya gibi sıtmanın hiperendemik olduğu bölgelerde yaşayanlarda ateşe sebep olan belirgin başka bir neden yoksa 37.5 °C veya üstünde vücut sıcaklığı olduğunda veya ateş hikayesi varsa sıtmadan şüphelenilmelidir. Bu bölgelerden gelen çocuklarda palmar solgunluk varsa veya hemoglobin

konsantrasyonu 8g/dL den düşük ise sıtma açısından değerlendirilmeleri uygun olacaktır.

Sıtma tanısı mutlaka parazitolojik testlerle

doğrulanmalıdır. Sıtma tanısında mikroskobik inceleme altın standarttır. Hızlı Tanı Testleri ile elde edilen sonuca göre tedavi düzenlenmesi DSÖ tarafından sıtma endemik ülkelerde mikroskobik tanı olanaklarının kısıtlı olduğu saha şartlarında önerilmektedir. Hızlı Tanı Testi ile elde edilen sonucun doğrulanması gerektiğinden bu test sonuçları ön tanı olarak değerlendirilebilir. Tedavi sonucunun takibinde pek çok Hızlı Tanı Testinin antimalaryal ilaç tedavisi ve parazitin tam

temizlenmesinden sonra 2-3 hafta pozitif kalabildiği akılda tutulmalıdır. Bununla birlikte sıtma tedavisi tamamlanmamış, özellikle de yakında artemisinin tedavisi almış kişilerde mikroskobik inceleme negatif olabileceğinden hızlı tanı testleri, tanıda yararlı olabilir.

SITMA (MALARİA)

Tedavi: Sıtma tanısı konulduktan sonra, uygun antimalaryal tedavi acilen başlanmalıdır. Tedavi enfekte eden

plazmodyum türü, hastanın klinik durumu ve ilaç

duyarlılığına göre belirlenmelidir. Tüm antimalaryal ilaç gruplarına karşı direnç gösterilmiştir ve bu sıtma

kontrolünde önemli bir tehdittir. Komplike olmamış sıtma tedavisinde amaç mümkün olduğunca hızlı enfeksiyonun tedavisidir. Klorokin duyarlı plazmodyum enfeksiyonlarında seçilecek tedavi Klorokindir. Plasmodium vivax ve

Plasmodium ovale enfeksiyonlarında, hipnozoitleri eradike etmek için hastalar Primakin ile tedavi edilmelidir. Klorokin dirençli Plasmodium falciparum ve Plasmodium vivax

enfeksiyonları Kinin, Doksisiklin, Atovakuon/Proguanil, Meflokin veya Artemisin bazlı kombine tedaviler ile tedavi edilebilir. Ciddi sıtmada, intravenöz spesifik antimalaryal tedavi ve destek tedavi verilir. Ciddi malaryada tedavinin ana amacı ölümü önlemektir.

Coğrafi Dağılım: Amerika’nın ortası ve güneyi, Asya ve Akdeniz bölgesindeki vakaların yaygın olduğu ülkelerdeki kentsel bölgelerde sıtma bulaşması görülmez. Ancak Afrika ve Hindistan’da kentsel bölgelerde de sıtma görülebilir.

1500 metrenin üzerinde hastalık riski genellikle daha düşüktür ancak uygun iklim koşullarında 3000 metreye kadar sıtma vakalarına rastlanabilir. Enfeksiyon riski mevsime bağlı olarak da değişebilir. En yüksek risk yağmurlu mevsimlerde bulunmaktadır.

Yolcular İçin Risk: Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde bulaşma mevsimi boyunca, özellikle geceleri sinek

ısırmalarına maruz kalan ve bağışıklık kazanmamış tüm yolcular sıtma riski altındadırlar. Yolcularda meydana gelen sıtma vakalarının çoğu koruyucu ilaç rejimlerine uymamak veya uygun olmayan profilaksi kullanmaktan dolayı

gerçekleşmektedir.

Falciparum sıtması ölümcül olabilmektedir ve P.

falciparum enfeksiyonuna yakalanan hastaların yaklaşık %1’inin bu hastalıktan öldüğü tahmin edilmektedir. P. falciparum enfeksiyonu geçiren bir hastanın kurtulmasında etkili olan en önemli

faktörler erken tanı ve uygun tedavidir. Sıtmanın yaygınlık derecesinin ülkenin farklı yerlerinde çeşitlilik gösterdiği yerlere giden yolcular,

gidecekleri yerlere özgü fazla sıtma riski bulunup bulunmadığı konusunda bilgi almalıdırlar. O yere seyahat etmeden önce spesifik bilgi toplamak

olanaksızsa, ülkenin her yerinde yüksek sıtma riski varmış gibi hareket edilmesi tavsiye edilir. Bu

durum özelliklede sırt çantasıyla uzak yerlere giden ve tanısal imkanların olmadığı ve sağlık hizmetlerinin iyi olmadığı bölgeleri ziyaret eden kişiler için geçerlidir. Kırsal alanlarda geceleri dışarıda uyuyan yolcular en fazla risk altında olan kişilerdir.

Aşı: Mevcut değildir.

Koruma-Önlem: Sinekler tarafından özellikle geceleri ısırılmaktan korunulmalıdır. Sıtma riskinin bulunduğu bir bölgeye gittikten bir

hafta veya daha sonraki günlerde ateş görülürse, teşhis ve tedavi için acilen bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır. Sinek ısırmalarına karşı kişisel korunma, sıtmaya karşı savunmanın ilk

aşamasını oluşturur. Buna ilaveten yolcular gerekli yerlerde kemoprofilaktik ilaçlar almalıdırlar.

SITMA (MALARİA)

ŞARBON (ANTRAKS)

Tanı: Kuşkulu deri lezyonundan alınan örneklerde, akciğer şarbonu kuşkusunda kan ya da balgam yaymalarında, gastrointestinal şarbon kuşkusunda ise dışkı, kusmuk ya da periton sıvısısının incelenmesi ile tanı koyulabilir. Gram pozitif, büyük, uç uca dizilmiş basillerin görülmesi tanıda önemlidir. Koloni morfolojisi ve biyokimyasal testlerle tanı desteklenmelidir. ELISA ve PCR gibi hızlı tanı yöntemlerinin ulaşılabilirliği sınırlıdır.

Tedavi: Şarbonun erken antibiyotik tedavisi esastır, gecikme hayatta kalma şansını önemli ölçüde azaltır. Şarbon enfeksiyonu tedavisinde:

Florokinolonlar, Doksisiklin, Eritromisin, Vankomisin, Penisilin gibi büyük dozlarda intravenöz ve oral antibiyotikler kullanılır.

Coğrafi Dağılım: Dünyanın her yerinde görülür. Dünya üzerindeki hayvanlarda ayrı ayrı vakalar şeklinde ortaya çıkabilir. Aynı zamanda Orta Asya’da ara sıra salgınlar olabilmektedir.

Yolcular İçin Risk: Birçok yolcu için risk çok azdır. Toprakla ve hayvanlarla teması olan meslek gruplarında risk daha fazladır.

Aşı: Türkiye’de mevcut değildir.

Koruma-Önlem: Şarbonlu olduğundan şüphelenilen veya

şarbondan ölen hayvanlar asla kesilmemeli, yüzülmemeli. Şarbondan ölen hayvanlar İki metre derinliğinde çukurlar açılarak, üzerine sönmemiş kireç dökülerek gömülmeli. Hasta hayvanların

bulundukları yerler ve taşındıkları nakil araçları temizlenmeli, dezenfekte edilmeli. Hasta hayvanların temas ettiği yem maddeleri, altlıklar ve gübre gibi bulaşık materyaller yakılarak imha edilmeli.

Hastalık şüphesiyle, yetkili birimler tarafından yapıaln müşahede ve konuşan karantina süresi sona ermeden, hayvanlar kesilmemeli, etleri tüketilmemeli.

Etken: Bacillus anthracis bakterisidir. Gram pozitif , fakültatif anaerobik bir bakteridir. Bakteri normalde toprakta spor formunda kalır ve bu durumda onlarca yıl yaşayabilir. Şarbon sporları, zorlu koşullarda on yıllar hatta yüzyıllar boyunca hayatta kalabilmektedir.

Hastalığın Özellikleri:

Bulaşma Yolu: Şarbonlu hayvanlarla doğrudan ya da dolaylı temas edilmesiyle, bu hayvanların kesilmesi esnasında etine temas edilmesiyle, bu hayvanların etinin yenilmesiyle, şarbonlu hayvanların yünleri, derileri ve kılları gibi ürünlerinin sanayide kullanılmasıyla, hastalığın görüldüğü ülkeden hayvan ve hayvan ürünlerinin

alınmasıyla, laboratuvar çalışmaları sırasında bulaşabilir.

Hastalığın Seyri: Dört şekilde ortaya çıkabilir: Deri, akciğerler, bağırsak ve enjeksiyon. Semptom başlangıcı, enfeksiyon kapıldıktan sonra bir gün ile iki ay arasında ortaya çıkar. Deri formu, etrafını saran şişlikle birlikte, genellikle siyah merkezli ağrısız bir ülsere dönüşen küçük bir blister ile kendini gösterir . Soluma formu ateş, göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile kendini gösterir. Bağırsak formu kan, karın ağrıları, mide bulantısı ve kusmayı içerebilen ishal ile kendini gösterir. Enjeksiyon formu , ilaç enjeksiyon bölgesinde ateş ve apse ile kendini gösterir . Enfekte

hayvanların ürünleri veya topraktaki şarbon sporlarının cilde temas etmesi sonucu ciltteki açık yaralardan

girmesiyle oluşur. Tedavi edilmeyen enfeksiyonlar, bölgesel lenf düğümlerine ve kan dolaşımına sıçrayabilir ve ölüme neden olabilir. Daha çok yüz, boyun veya kolda bir çıban çıkıp daha sonra patlar. Etrafında da siyah bir kabuk meydana gelir. Öldürücü bir hastalık olduğu için vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.