• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Örgütler Açısından Sürekli Diplomasi Temsilcileri

Uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk süjesi olarak tanınmalarıyla birlikte, bu süjelerin birbirileri veya devletler nezdindeki ilişkileri artmaya başlamıştır. Bu anlamda, uluslararası örgütler gerek devletler gerek diğer uluslararası örgütler nezdinde diplomatik temsilcilik (Daimi Temsilcilik) açmaya başlamışlardır. Günümüzde uluslararası örgütler hem aktif hem pasif elçilik hakkım kullanabilmektedir. Aslında burada en önemli husus uluslararası örgütlerin kendilerine ait ülkelerinin bulunmamasıdır. Bu nedenle, uluslararası örgütler ülkelerini kullandıkları devletlerle kimi durumlarda uluslararası andlaşmalar akdetmek durumundadır.

3.2.1.6.1. Uluslararası Örgütlerin Devletler Nezdinde Sürekli Temsilcilikleri ve Görevlileri

Uluslararası örgütlerin devletlerin nezdinde diplomatik temsilcilik açması, bu örgütlerin faaliyet alanlarının artmasıyla paralellik göstermektedir. Devletlerin uluslararası örgütler nezdinde temsil edilmesine ilişkin bir uluslararası hukuk işlemi bulunmasına rağmen, uluslararası örgütlerin devletler nezdinde temsiline yönelik henüz bir uluslararası hukuk işlemi bulunmamaktadır.

Örneğin 1975 yılında benimsenen Viyana Evrensel Nitelikli Uluslararası Örgütlerle İlişkilerde Devletlerin Temsili Sözleşmesi, devletlerin uluslararası örgütler nezdinde temsil edilmesini bir düzene bağlayan en önemli hukuki işlem olmaktadır. Bu Sözleşme yürürlüğe girmemesine rağmen, konuya ilişkin uluslararası teamül kurallarının tatbik edildiğini belirtmek gerekmektedir.

Uluslararası örgütlerin devletler nezdinde temsil edilebilmesi için ilgili örgütün bu konuda girişimde bulunması gerekmektedir. Bu tür bir girişimin yapılabilmesi de ilgili örgütün kurucu andlaşmasınm ve eğer var ise türeme normlarının bu konuda engelleyici düzenleme(ler) içermemesi gerekmektedir. Aslında prensip olarak uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk

kişiliğine sahip olması nedeniyle, diğer uluslararası hukuk kişileri ile diplomatik ilişkiler içerisine girmesi de son derece doğal olmaktadır.

Uluslararası örgütler genellikle temsil ilişkisini, üyesi olan devletler itibarıyla kurmaktadır.

Zira, uluslararası örgütün üyesi olan devlet ile siyasi, hukuki, ekonomik vb. alanlarda yoğun diyebileceğimiz bir ilişki içerisine girmesi nedeniyle, bu devlet nezdinde diplomatik temsilcilik açması da kaçınılmaz olmaktadır. BM, İLO, Gıda ve Tarım Örgütü gibi örgütler Türkiye’ye ekonomik yardım yapmak, Türkiye ile doğrudan temas kurmak şeklinde addedebileceğimiz nedenlerle Türkiye’de temsilcilik açmışlardır. Türkiye itibarıyla konuya ilişkin olarak ilişkilerin en yoğun yaşanıldığı örgüt AB olmaktadır. Türkiye ile AB ilişkileri, bir yandan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile 1960’lı yıllarda kurulan ortaklık mevzuatı, diğer yandan da AB ile 1999 yılında kabul edilen üye adaylığı statüsü kapsamında halen sürmektedir. Bu yoğun ilişkiler çerçevesinde AB, Türkiye’de bir delegasyon açmayı tercih etmiştir. AB Türkiye Delegasyonu, 1974 yılın d Et Ankara’da bir Basın ve Enformasyon Bürosu olarak açılmış ve Brüksel’de 04.02.1987 tarihinde imzalanan ve 04.06.1987 tarih ve 19477 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan

“Avrupa Toplulukları Komisyonu’nun Türkiye Delegasyonunum Kurulması ve Onun Dokunulmazlık ve İmtiyazları Hakkında Anlaşma” temelinde tam diplomatik statü tanınmış olan

“Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği”ne dönüştürülmüştür. 2004 yılının Haziran ayında alman bir karar ile Avrupa Komisyonu Türkiye Temciliği’nin adı, “Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu” olmuştur. Kasım 2009 tarihinde alman bir kararla da delegasyonun adı AB Türkiye Delegasyonu şeklinde değiştirilmiştir. AB Türkiye Delegasyonu, 2011 yılı itibarıyla 120’den fazla uzmanıyla hizmet vermekte ve Dünyada tek devlete hizmet veren en büyük AB temsilciği olmaktadır.

AB örneğinde belirttiğimiz gibi üye devletler veya üçüncü devletler nezdinde kurulan uluslararası örgütlerin temsilcilikleri genel olarak bir andlaşmanm konusunu oluşturmaktadır.

Diğer bir ifadeyle, bir uluslararası örgüt bir üye devletin veya üçüncü bir devletin ülkesinde bir temsilcilik açmayı gaye diniyorsa, bu durum ilgili örgüt ile kabul eden devlet arasında yapılacak iki taraflı anlaşma ile somut hale gelmektedir. Bu tür andlaşmalarda, temsilcilik açılması, temsilcihğin statüsü, temsilciliklerde görev yapacak diplomatik personelin ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanması gibi düzenlemeler yer almaktadır. Eğer konuya ilişkin iki taraflı andlaşmalar akdedilmeden temsilcilik açılması durumunda, kabul eden devlet ülkesinde açılan uluslararası örgütün temsilciğinin ve temsilcilikte görev yapan personelin yararlanacağı ayrıcalık ve dokunulmazlıklar bir iç hukuk işlemine konu olmaktadır.

Bu dokunulmazlık ve ayrıcalıklar, yukarıda belirttiğimiz gibi bir andlaşmanm veya bir iç hukuk işleminin konusunu oluşturabilmektedir. Bu konuda uluslararası örgütün mevzuatını da değerlendirmeye almak gerekmektedir. Örneğin BM Kurucu Andlaşması’nm 105. Md.’si gereğince, örgüt, üyelerinin her birinin devlet ülkesinde amaçlarına ulaşmak için gerekli ayrıcalık, bağışıklık ve dokunulmazlıklardan yararlanmakta, BM üyelerinin temsilcileri ile örgütün memurları da, aynı şekilde, örgütle ilgili görevlerini tam bir bağımsızlık içinde yerine getirebilmek için gerekli ayrıcalık, bağışıklık ve dokunulmazlıklardan faydalanmaktadır. Bu doğrultuda BM Genel Kurulu, üye devletlere tavsiyede bulunabilmekte veya sözleşmeler yapılmasını tavsiye edebilmektedir. Bu doğrultuda BM Genel Kurulu 13.02.1946 tarihinde BM’in Ayrıcalık ve

Bağışıklıklarına îlişkin Sözleşme’yi benimsemiş ve Türkiye’de dokuz maddeden oluşan bu Sözleşmeye 15.03.1950 tarihli yasayla (bir takım çekincelerle) taraf olmuştur. Bu Sözleşmeye istinaden BM’in, mallarının ve alacaklarının, bulundukları yer neresi ve elinde tutan kim olursa olsun, BM’in açıkça vazgeçtiği özel durumlar dışında yargı bağışıklığından yararlanmaktadır.

Vazgeçme olduğu takdirde bu vazgeçme durumu, yürütme önlemlerine ilişkin olmamakta, yürütme önlemlerine ilişkin ayrı bir vazgeçme iradesine ihtiyaç duyulmaktadır. BM’in ve temsilciliklerinin binaları, taşıtları ve malları, aramadan her türlü elkoymadan, zoralımdan ve kamulaştırmadan muaf olmaktadır. BM’e ve temsilciliklere ait belgeler ve arşivler dokunulmazlığı haizdir. BM ve temsilcilikleri, hiçbir parasal denetleme, düzenleme ve moratoryuma bağlı olmaksızın, her türlü sermaye, altın veya dövizi elinde tutabilmekte, her çeşit paraya ilişkin hesaba sahip olabilmekte, alacaklarını, altın veya dövizi bir devletin ülkesinden başka bir devletin ülkesine veya bir devletin ülkesinde serbestçe taşıyabilmekte ve sahip olduğu dövizi başka bir para birimine çevirebilmektedir. BM’in ve temsilciliklerinin alacak, gelir ve çeşitli mallan bütün doğrudan/vasıtasız vergilerden muaf olmakta, ancak BM sadece kamu menfaatlerine mahsus hizmetlerin bedellerinden fazla olmayan vergilerden muafiyet isteyememektedir. BM ve temsilciliklerinin faaliyetleri için gerekli olan eşyaları ve yayınları gümrük vergisinden muaftır.

Ancak, bu eşya veya yayınların ithal edildiği devletin ülkesinde izinsiz bir şekilde satışı yasaklanmıştır.

BM’in Ayncalık ve Bağışıklıklanna İlişkin Sözleşme’nin III. Md.’si her üye devletin ülkesinde diğer diplomatik misyonlara tanınan haberleşme kolaylıklarının BM’e ve temsilciliklerine de bahşedileceğini öngörmektedir.

BM’in Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşme, BM ve uzmanlık kuruluşlarının görevlilerini, memurlar ve BM adına görev yapan uzmanlar şeklinde iki gruba ayırmaktadır. Aynı Sözleşme gereğince memurlar da yararlanacakları dokunulmazlık ve ayrıcalıklar açısından Genel Sekreter ile Yardımcıları ve diğer memurlar şeklinde bir ayrıma tâbi tutulmaktadır. Ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanacak BM memurlarına ilişkin ayırımı BM Genel Sekreteri yapmaktadır.

Genel Sekreter bu konuda hazırladığı listeyi BM Genel Kurulu’na sunmakta ve ardından bütün üye devletlerin hükümetlerine bunu bildirmektedir. Bu sınıflara dâhil memurların adlan belirli zamanlarda üye devletlerin hükümetlerine iletilmektedir. BM memurlan, resmî sıfatla, söz ve yazıları da dâhil olmak üzere, gerçekleştirdikleri faaliyetlerde yargı bağışıklığından yararlanmakta, BM tarafından ödenen ücret ve maaş üzerinde her türlü vergiden muaf tutulmakta, ulusal görevle ilgili her türlü ödevden muaf olmakta, kendileri, eşleri ve bakmakla yükümlü oldukları diğer aile üyeleri, göçmenliğe ilişkin uygulanan önlemlere, yabancıların kayıt işlemlerine bağlı tutulmamakta, kambiyo kolaylıklanndan, ilgili devlet nezdinde görev yapan diplomatik temsilciliklerdeki eşit derecedeki memurlann ayncalık- lan kadar yararlanmaktadır. Bahsettiğimiz memurlar, eşleri ve bakmakla yükümlü olduklan aile üyeleri, uluslararası çatışma veya buhran durumlannda diğer diplomasi memurlarına tanınmış bulunan ülkeye dönüş kolaylıklarından faydalanmaktadır. Bu memurlar, görevlerine yeni başlayacakları devletin ülkesine eşya ve mobilyalarını gümrüksüz ve resimsiz götürme hakkından yararlanmaktadır.

Genel Sekreter ve tüm Genel Sekreter Yardımcıları kendileri için olduğu gibi eşleri ve ergin olmayan çocukları için de yukarıda saydığımız ayrıcalıklardan ve bağışıklıklardan yararlanmakta

ve ayrıca uluslararası hukuk gereğince diplomatik temsilcilere tanınan ayrıcalık ve bağışıklıklardan da faydalanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, bahsi geçen ayrıcalık ve bağışıklıklar BM yararına memurlarına tanınmakta, bu memurların şahsi çıkarları için verilmemektedir. BM Genel Sekreteri, kendi görüşüne göre, muafiyetin, adaletin yerine getirilmesine engel olduğu düşüncesinde ise bu memur veya memurlann muafiyetini kaldırabilmektedir. Genel Sekreter hakkında muafiyet kaldırma kararım BM Güvenlik Konseyi verebilmektedir. BM, bu ayrıcalık ve kolaylıkların amaç dışı kullanımlarını önlemek, iç hukuk kurallarına uyulmasını sağlamak gayesiyle üye devletlerin yetkili makamları ile işbirliği yapabilmektedir.

BM adına görev yapacak uzmanlar için BM’in Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşme’nin VI. Md.’sinde gerekli düzenlemeler bulunmaktadır. Bu uzmanların kim olduklarına dair tartışmalar mevcut olmakla beraber, bu maddede bu uzmanların yararlanacakları ayrıcalık ve bağışıklıklar şu şekilde düzenlenmektedir: bu uzmanlar BM adına görevlerde bulundukları sırada, seyahat süresi de dâhil olmak üzere görevleri süresince, görevlerini tam bir bağımsızlık içinde yapmaları için gerekli bulunan ayrıcalık ve bağışıklıktan yararlanmaktadır. Bu anlamda BM uzmanlan, gözaltına alınamamakta veya tutuklanamamakta, şahsi eşyalanna el konulmamakta, sözleri ve yazılan da dâhil olmak üzere görevleri esnasında gösterdikleri çalışma hususunda her türlü adlî muafiyetten yararlanmaktadır. Bu muafiyet, bahsi geçen kimseler için BM adına görevleri bittikten sonra da devam etmektedir. Bu uzmanlar, resmi belgelerinin dokunulmazlığından, BM ile yapacaktan haberleşmelerde şifre kullanma, vesikalar ve mühürlü çantalar veya kurye eliyle haberleşme hakkından, para ve kambiyo mevzuatı hususunda, geçici resmî görev sahibi yabancı hükümet temsilcilerine tanınmış olan kolaylıklarının aynısından, şahsi eşyaları için diplomasi memurlarına tanınmış olan muafiyet ve kolaylıklardan yararlanmaktadır.

Bu ayrıcalık ve bağışıklıklar, BM yaranna ilgili uzmanlara tanınmıştır. Genel Sekreter, kendi görüşüne göre adaletin gecikmesine sebep olan durumlarda bu ayrıcalık ve bağışıklıkları kaldırabilmektedir.

Konuya ilişkin olarak AB’nin Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Protokol’ün (7 Nolu Protokol) ilgili düzenlemelerini de burada aktarmakta yarar bulunmaktadır. Bu Pro tokol’ün 5.

Md.’si, AB kurumlannm, her türlü belgenin iletimi ve resmi haberleşmeleri için, her üye devletin ülkesinde, bu devletin diplomatik temsilciliklere tanıdığı uygulamadan yararlanacaklarını, AB kurumlannm resmi yazışma- lannm ve diğer haberleşmelerinin sansür edilemeyeceğini öngörmektedir.

3.2.1.6.2. Uluslararası Örgütlerin Diğer Uluslararası Örgütler Nezdindeki Sürekli Temsilcilikleri ve Görevlileri

Uluslararası örgütlerin faaliyet alanlarının artması, üye sayısının yükselmesi gibi nedenler kaçınılmaz olarak bu örgütlerin dış ilişkilerinin de yoğun olmasına neden olmaktadır. Bu anlamda, uluslararası örgütler sadece devletler değil aynı zamanda diğer uluslararası örgütler nezdinde de sürekli temsilcilikler açabilmektedir. Konuya ilişkin olarak uluslararası örgütlerin faaliyet alanlarının benzer olması veya birbirini tamamlaması bu örgütler arasındaki iletişimi, işbirliğini artırmakta dolayısıyla temsili de kaçınılmaz hale getirmektedir.

Uluslararası örgütlerin birbirlerinin nezdinde sürekli temsilcilik açması için karşılıklılık şartı aranmamaktadır. Bir örgütün diğer bir örgütün nezdinde sürekli temsilcilik açması ve bu örgütün çalışmalarına katılması halinde, bu örgütün temsilciliğine gözlemci statüsü tanınması yöntemi tercih edilmektedir. Gözlemci statüsü kapsamında başka bir örgütün çalışmalarına katılma durumuna ilişkin her bir örgütün yetkili organı veya kurumu karar vermektedir. Bu konuda AB’nin işleyişine ilişkin Andlaşma’nın ilgili maddelerinde gerekli düzenlemelere yer verilmektedir. Bu Andlaş- manm 220. Md.’sinde, AB’nin, BM’in organları ve bunların uzmanlık kurumlan, Avrupa Konseyi, AGİT, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ile yararlı her işbirliğini kuracağı ve aynca, diğer uluslararası örgütlerle uygun olan bağlantıları sağlayacağı öngörülmektedir. Güvenlik politikasından ve dışişlerinden sorumlu AB Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu, bu hususlann uygulanmasından sorumlu olmaktadır. Aynı Andlaşmanm 221. Md.’sinde ise uluslararası örgütler nezdindeki ve üçüncü devletlerdeki AB temsilciliklerinin AB’nin temsilini sağladığı, AB’nin temsilciliklerinin, güvenlik politikasından ve dışişlerinden sorumlu AB Yüksek Tem- silcisi’nin sorumluluğuna verildiği ve temsilciliklerin, üye devletlerin diplomatik ve konsolosluk temsilcileri ile yakın işbirliği halinde hareket edecekleri belirtilmektedir. AB’nde temsilcilik açma ve temsilci atama yetkisi kuraldışı durumlar saklı kalmak kaydıyla prensip olarak AB Bakanlar Kon- seyi’ne ait olmaktadır. Ancak, birçok örgüt itibarıyla temsilcilik açma ve temsilci ataması yetkisi genellikle bu örgütün genel sekreterliğine verilmektedir.

Uluslararası örgütlerin diğer uluslararası örgütler nezdinde atadıkları diplomatik temsilcilerin ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanıp yararlanamayacakları hususunda tereddütler bulunmakla birlikte, bunların da bu ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanması gerektiği görüşündeyiz.