• Sonuç bulunamadı

TABERÎ TEFSİRİNDE FIKHÎ GÖRÜŞLER

A. İBADET 1. Temizlik

5) Topuklara Kadar Ayakları Yıkamak

Abdest ayetinde yer alan “ ْمُكلُج ْرَأ َو” ifadesi kârîler tarafından “ل” harfinin harekesinin fetha ve kesre olmasıyla iki farklı şekilde okunmuştur. Ya’kûb (ö. 205/821),

400 Doğru, İbn Cerir et-Taberî’nin Tefsirindeki Fıkhi Görüşler, s. 60.

401Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 185.

402 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 187.

403 Ebu Yusuf ve İmam Muhammed de bu görüştedir. Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 187.

404 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 187-188.

405 Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc I, 92.

70

Hafs (ö. 180/796), İbn Âmir (ö. 118/736), Nâfi’ (ö. 169/785) ve Kisâî (ö. 189/805) bu harfi fetha ile okumuşlardır.406 Bu kıraate göre ayetin manası, “Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, kollarınızı ve ayaklarınızı yıkayın, başınızı da mesh edin” şeklinde olur. Yani bu okuyuşa göre Allah, kullarına ayakları mesh etmeyi değil yıkamayı emretmiştir.407 Sahâbe ve tâbiûnun büyüklerinden de bu minvalde rivayetler gelmiştir.408 İmâm Mâlik de bu görüşte olup ayağını sadece mesh eden kişinin abdestinin geçerli olmayacağını söylemiştir. Diğer bir grup kârî ise “Başınızı mesh edin.” ifadesine atıfla “ل” harfini kesreli olarak okumuştur. Buna göre Allah, kullarına ayakları yıkamayı değil mesh etmeyi emretmiştir.409 Kurtubî, bu kelimenin ref’ haliyle okunuşu şeklinde üçüncü bir kıraatten de bahsetmektedir.410

Taberî ise “ ْمُكلُج ْرَأ َو” kelimesini iki şekilde de okumanın sahih olduğunu söylemekle beraber daha önce geçen “ ْمُكَيِدْيَا َو” yerine hemen yanı başında olan “ ْمُكِس ُُ۫ؤ ُرِب”

kelimesine atfederek kesreli okumanın daha evla olduğunu ifade etmektedir.411 Ancak mesh etmenin, biri mesh edilecek uzvun tümünü (umûm) öteki ise mesh edilecek uzvun yalnızca bir bölümünü (husûs) mesh etmek şeklinde iki manasının olduğunu ve bu ayette ayakların meshinden asıl maksadın, ayakların tümünün su ile mesh edilmesi olduğunu söylemektedir.412 Yani Taberî’ye göre ayakları, eller veya onun yerine geçen bir şeyle yıkayarak mesh etmeksizin/ovmaksızın yalnızca üzerine su akıtmak ya da ayakları suya daldırıp çıkarmak, abdest için kâfi olmaz.413 “Başı mesh etmeyi, hususi

406 İbnü’l-Cezeri, Ebu’l-Hayr Şemsuddin Muhammed, Tayyibetü’n-neşr fi’l-kırââti’l-aşr, Thk.

Muhammed Temim, Dâru’l-Hüdâ, Cidde 1994, s. 71; Beydâvî, Nâsırüddîn Ebû Saîd, Envâru’t-tenzîl ve esrâru’t-te’vîl, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut ts. II, 117.

407 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 189.

408 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 189-191; İsmail, el-Ahkâmu’l-fıkhiyye, s. 20.

409 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII,194.

410 Kurtubî, el-Câmiuli Ahkâmi’l Kur’an, VII, 342.

411 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 200.

412 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 198.

413 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 198-199.

71

manada alıp da ayakları mesh etmeyi umumi manada almanın delili nedir?” şeklinde gelebilecek bir soru için ise Taberî, Rasûlüllah’tan (s.a.s) gelen “Ökçelerin ateşten vay haline…” rivayetini414 göstermektedir. Şayet ayakların bir bölümünü mesh etmek kifayet etseydi Hz. Peygamber, ayaklarının bir bölümünü mesh edip diğer kısmını mesh etmeyen kişilere tehdit ihtiva eden mezkûr sözü söylemezdi. İşte bu, ayakların tümünün suyla mesh edilmesinin gerekli olduğunun en açık delilidir demektedir.415 Taberî, Hz.

Peygamber’in abdest alırken ayaklarını mesh ettiğine dair gelen rivayetleri, abdestli iken abdest alma durumuna hamletmektedir.416 Yine o Hz. Peygamber’in abdestsiz olduğu halde abdest alırken ayaklarını mesh ettiğine dair rivayetleri ise zayıf bularak şayet bu rivayetler sahih kabul edilse bile bundan maksat çıplak ayağa değil çorapları üzerine giymiş olduğu ayakkabılarına mesh olduğunu söylemektedir.417

Taberî tefsirinde bu ayetin yorumu, kimilerince yanlış anlaşılarak Taberî’nin abdest alırken ayakları yıkama ve meshetme konusunda insanları muhayyer bıraktığı,418 dolayısıyla Şî‘a paralelinde bir görüş beyan ettiği söylenmiş ve töhmet altında bırakılmıştır.419 Oysaki hakikat böyle değildir. Zira Taberî, tefsirinde ayakları yıkamanın ve yıkamakla beraber ovmanın gerekli olduğunu söylemiştir. Fakat o, ovmayı mesh kelimesi ile ifade ettiği için bu kimseler onun muradını tam olarak anlayamamıştır. Onun maksadını anlayanlar ise Taberî’nin ovmakla beraber yıkamayı

414 Buhârî, “İlim”, 3; Müslim, “Tahâret”, 9 Hadis no: 240; Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 47; Tirmizî, “Tahâret”, 31; Nesâî, “Tahâret”, 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XI, 412, Hadis no: 6809; Bezzâr, Müsned, VI, 353, Hadis no: 2363; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, VIII, 289, Hadis no: 8109.

415 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 200.

416 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 209.

417 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 211.

418 İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 184; İbnü’l Arabî, Ahkâmu’l-Kur’an, II, 577; Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VII, 344.

419 Okcu, Abdulmecid, “Taberî Tefsîrinde Abdest Ayetinin Yorumu ve Taberî’nin Konuyla İlgili Görüşleri Üzerine Bazı Mülâhazalar”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2003, sy. 19, s.

219.

72

vacip gördüğünü nakletmişlerdir.420 Onun maksadını doğru olarak anlamayanlar, ayakları mesh etmeyi yeterli görüyor gerekçesiyle onu Rafızîlikle bile itham etmişlerdir.421 Hâlbuki Taberî’nin, “ل” harfini kesreli olarak okuyan kıraati doğru bulması, onun ayakların meshini yeterli gördüğü anlamına gelmez. Zira mecrur okuyanlardan bir grup ulemâ da ayakları mesh etmekten muradın, yıkama olduğunu söylemekte, Kurtubî de doğru olanın bu olduğunu beyan etmektedir.422

Âlimler, ayette yer alan “ ِنْيَبْعَكْلا” (topuklar) kelimesiyle nerenin kastedildiği hususunda da farklı görüşler belirtmişlerdir. Taberî’ye göre bu kelimeden kastedilen Arapların “el-mincemeyn” dedikleri bacak ve ayağın birleştiği eklemde bulunan iki kemiktir.423 Dirseklerin ellerle beraber yıkanıp yıkanmayacağı hususunda “ilâ” harfi cerinin manasında ihtilaf edildiği gibi burada da aynı ihtilaf vardır.424 Dört mezhebin hepsi de ayakların topuklarlar beraber yıkanmasını, abdestin farzı olarak kabul etmişlerdir.425 Yukarıda da zikrettiğimiz üzere Taberî ise ayakları yıkamakla beraber aynı zamanda tümünü mesh etmenin de farz olduğu kanaatini taşımaktadır.426

b. Gusül

Yüce Allah, abdestin keyfiyetini müteakip gusül konusuna değinerek “ ْمُتنُك نِإ َو ْاو ُرَّهَّطاَف اًبُنُج” “Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin.” (Mâide 5/6) buyurmaktadır. Gusül, ıstılâhi olarak bütün bedeni yıkamak demektir.427 Taberî, bu

420 İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 158.

421 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 217; Taberî’nin Şia’nın benimsediği şekilde ayakları meshe cevaz vermediği hususunda detaylı bilgi için bkz. Okcu, “Taberî Tefsirinde Abdest Ayetinin Yorumu ve Taberî’nin Konuyla İlgili Görüşleri Üzerine Bazı Mülahazalar”, 219-248.

422 Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VII, 344.

423 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 212.

424 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 212.

425 Cezîrî, Mezâhibi’l-erba’a, I, 53-58.

426 Önen, “Taberî’nin Camiu'l-Beyan Adlı Eserinde Bazı Fıkhî Konular”, s. 301; Doğru, İbn Cerir et-Taberî'nin Tefsirindeki Fıkhî Görüşleri, s. 65.

427 Abdulmun’im, Mu’cemu’l-mustalahat, III, 14.

73

ayetin yorumunda guslün nasıl yapılacağına dair detaylı bilgiye yer vermez. Sadece cünüp olan kişinin namaza başlamadan önce yıkanma ile bu halinden temizlenmesi gerektiğinin farz olduğunu ifade eder.428 İmâm Ebû Hanîfe ve arkadaşlarına göre ağza ve burna su vermek guslün farzlarındandır.429 İmâm Şâfiî ve İmâm Mâlik’e göre gusülde mazmaza ve istinşak farz olmayıp sünnettir.430 İmâm Şâfiî, gusül esnasında ağza ve burna su vermenin terk edilmesini hoş görmediğini fakat bunun guslü geçersiz kılmadığını söylemektedir.431 Taberî, tefsirinde bu konudaki görüşünü beyan etmemekte fakat bazı kaynaklarda onun da farz değil sünnet olarak kabul ettiği ifade edilmektedir.432

Cünüp olan kişinin mescide girip giremeyeceğiyle alakalı olan “ َلا اوُنَمٰٔا َني ۪ذَّلا اَهُّيَا آََي ُقَت اَم اوُمَلْعَت ىهتَح ى ٰٔراَكُس ْمُتْنَا َو َةؤٰلَّصلا اوُب َرْقَت

اوُلِسَتْغَت ىهتَح لي۪بَس ي ۪رِباَع َّلاِا ًابُنُج َلا َو َنوُلو ” “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa 4/43) ayetinde yer alan “ ليِبَس ي ِرِباَع ” istisnasının anlamında âlimler ihtilaf etmişlerdir. Bazılarına göre َّلاِإ buradaki istisnadan maksat, yolcu olanlardır. Buna göre ayetin anlamı; sarhoşken ve cünüpken namaza yaklaşmayın fakat yolcu olan bir kimse, cünüp olur ve su bulamazsa teyemmüm ederek433 namazını kılsın şeklinde olur. Diğer bir grup âlime göre ise burada

“salat” (namaz) kelimesi “musalla” (mescid) yerine kullanılmış ve “ ليِبَس ي ِرِباَع َّلاِإ”

istisnası da mescidden geçenler anlamını ifade etmektedir.434 Buna göre ayet, şu rivayetteki şekliyle anlaşılabilir; “Cünüpken (veya hayızlıyken) mescide (namaz kılmak

428 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 212.

429 İbn Abdülberr, el-İstizkâr, I, 123; Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 351.

430 Cessâs, Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Razi, Ahkâmu'l Kur'an, Thk. Muhammed Sâdık el-Kamhavî, Dâru İhyâi't Türasi'l Arabî, Beyrut h. 1405; III, 375; İbn Abdülberr, el-İstizkâr, I, 123.

431 Şâfiî, Ebu Abdillah Muhammed b. İdris, el-Ümm, Daru'l-Marife, Beyrut 1990, I, 57.

432 İbn Abdülberr, el-İstizkâr, I, 123; Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 351.

433 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 50.

434 O dönemde namazlar genelde mescitte kılındığı için musalla yerine salat ifadesini kullanmıştır. Yani hüküm hem namaz hem de namazgâh içindir. Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 54.

74

için) girme fakat yolun oradan geçiyorsa oturmadan geçip gidersin.”435 Taberî’ye göre de doğru olan bu son görüştür. Çünkü Yüce Allah ayetin devamında436 yolculuk halinde cünüp olup su bulamayan kişinin hükmünü açıklıyor. Bundan dolayı şayet “ ي ِرِباَع َّلاِإ ليِبَس” ifadesinden kasıt yolcu olsaydı ayetin devamında Yüce Allah, yolcunun hükmünü bir daha tekrar etmezdi. Ayrıca Arap dilinde “ َرَبَع” ifadesi, “ َرْهَّنلا ٌنلاُف َرَبَع” örneğinde olduğu gibi bir yerden geçmek anlamında kullanılır.437 İmâm Ebû Hanîfe ve İmâm Mâlik, gusül alması gereken kişinin mescide girmesini hiçbir şekilde caiz görmezken İmâm Şafiî ise Taberî gibi bu durumda olan kişinin durmaksızın mescidden geçmesini mubah görmüştür.438

c. Teyemmüm

Sözlükte yönelmek manasına gelen teyemmüm, yüz ve kolları temiz bir toprak ile mesh etmeyi ifade etmektedir.439 Abdest ile ilgili ayetin son bölümünde “ مُتنُك نِإ َو

َّم ٌدَحَأ ءاَج ْوَأ رَفَس ىَلَع ْوَأ ىَض ْرَّم ْاوُحَسْماَف اًبِ يَط اًديِعَص ْاوُمَّمَيَتَف ءاَم ْاوُد ِجَت ْمَلَف ءاَسِ نلا ُمُتْسَمَلا ْوَأ ِطِئاَغْلا َنِ م مُكن

ُهْن ِ م مُكيِدْيَأ َو ْمُكِهوُج ُوِب” “Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meşhedin.” (Mâide 5/6) buyurularak teyemmümden bahsedilmektedir.

Bir kimsenin abdest yerine teyemmüm ruhsatından faydalanmasını sağlayan hastalık durumunun ne olduğu hususunda âlimler farklı görüşler belirtmişlerdir.

Bazılarına göre teyemmüm ruhsatı tanınan hastadan kastedilen, yıkanması halinde zarar görmesinden korkulan bir şekilde yaralı olan kişidir. İbn Zeyd ise bu ruhsattan, bizzat kendisi gidip su almaya güç yetiremediği gibi kendisine su getirecek bir yardımcısı da

435 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 55.

436 Nisâ 4/43 “اًديِعَص ْاوُمَّمَيَتَف ءاَم ْاوُد ِجَت ْمَلَف ءاَسِ نلا ُمُتْسَمَلا ْوَأ ِطِئآَغْلا نِ م مُكنِ م ٌدَحَأ ءاَج ْوَأ رَفَس ىَلَع ْوَأ ىَض ْرَّم مُتنُك نِإ َو”

437 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 59.

438 Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'an, III, 168; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 132.

439 Abdulmun’im, Mu’cemu’l-mustalahat, I, 500; Cezîrî, Mezâhibi’l-erba’a, I, 136.

75

olmayan hastaların faydalanabileceğini söylemiştir.440 Taberî ise ayeti “eğer siz mukim olduğunuz halde441 cünüplükten yıkanmaya güç yetiremeyecek derecede yaralanmış, vücudunda yara çıkmış, bir yeri kırılmış ya da hasta iseniz temiz toprakla teyemmüm edin” şeklinde açıklamaktadır. Görüldüğü üzere Taberî, herhangi bir sınırlamaya gitmeksizin yıkanmanın mümkün olmadığı veya zarar verdiği durumların hepsini aynı kapsamda değerlendirmiştir. Yıkanıldığı takdirde helak olma korkusu olması halinde teyemmümün caiz olduğu hususunda mezhepler arasında ittifak bulunmaktadır.

Hanefîlere göre helak korkusu olmasa bile suyun zarar verme durumu varsa teyemmüm alınabilir. İmâm Şafiî’ye göre ise sadece helak olma korkusu olması halinde teyemmüm almak meşru olur.442 İmâm Şâfiî’nin, hastalığın uzama ve organ kaybına yol açma korkusu olması halinde teyemmüm alınabileceği görüşünde olduğu da söylenmiştir.443 Ahmed b. Hanbel’den ise iki görüş nakledilmiş olup bunlardan birine göre sadece canın helak olma korkusunun olması halinde teyemmüm alınabilirken diğerine ve mezhebin görüşüne göre ise hastalığın artması, iyileşmenin yavaşlaması vb. bir korku olması halinde de teyemmüm alınabilir.444

Seferilikteki durum hakkında ise Taberî, başka görüşlere yer vermeksizin sadece kendi yorumunu yapar. Buna göre sağlıklı olduğunuz halde seferde iken cünüp olursanız (su bulamadığınız takdirde) temiz toprakla teyemmüm edin. Tuvalet ihtiyacını gideren sağlıklı kişi de su bulamazsa teyemmüm yapar demektedir.445 Âlimlerin hepsi, seferilik halinde su bulunamaması durumunda teyemmüm alınabileceği hususunda

440 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 59-62.

441 Müellif burada “mukîm” kaydını seferilik halinin bundan sonra açıklanıyor olmasından dolayı koymuştur.

442 Serahsî, Şemsü’l-eimme Muhammed b. Ahmed b. Ebî Sehl, el-Mebsût, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût 1993, I, 112; Kâsânî, Bedâi’, I, 318.

443 Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 359.

444 İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 336.

445 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 62.

76

ittifak etmişler fakat hazarda teyemmüm yapılması konusunda ihtilaf bulunmaktadır.446 Taberî, tefsirinde bu ihtilafa yer vermediği ve bu konudaki görüşünü belirtmediği için tezimizin konusu dışında olduğu gerekçesiyle mezhep imâmlarının bu konudaki görüşlerine değinmiyoruz.

Ayette yer alan “ءاَسِ نلا ُمُتْسَمَلا” ifadesi, müfessirlerce farklı şekillerde açıklanmıştır.

İbn Abbâs’a dayandırılan görüşe göre bu tabirden kasıt, cimâdır. İbn Mes’ûd’a dayandırılan görüşe göre ise kastedilen, el veya vücudun herhangi bir yeriyle meydana gelen her türlü dokunmadır. Bu görüşte olanlar erkeğin, kadına böyle bir dokunmasından dolayı abdest almasını gerekli görmüşlerdir.447 Taberî ise bu görüşlerden birincisini tercih ederek Hz. Âişe validemizden aktarılan “Rasûlüllah (s.a.s) eşlerinden birini öptü sonra da abdest almaksızın namaza gitti.” hadisine448 vb. sahih rivayetlere dayanarak burada kastedilenin cimâ olduğunu ifade eder.449 İmâm Ebû Hanîfe de ayette yer alan “mülâmese” kelimesinin cimâ anlamında olduğu görüşündedir.450 Dolayısıyla Ebû Hanîfe’ye göre nikâhı caiz olan bir kadına dokunan kişinin abdesti bozulmaz. Hatta eşini şehvetle öpen kişinin bile abdesti bozulmaz. Bu görüş, yukarıda yer alan Hz. Âişe rivayeti ile desteklenmektir.451 Mezhep imâmının görüşü doğrultusunda Hanefî mezhebine göre şehvetli veya şehvetsiz olması fark etmeksizin kadına dokunmak abdesti bozmaz.452 İmâm Şâfiî ise bir erkeğin elinin veya başka bir uzvunun şehvetli veya şehvetsiz olarak arada bir engel bulunmaksızın kadına

446 Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 362;

447 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 63-69.

448 Tirmizî, “Tahâret”, 63; İbn Mâce “Tahâret”, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXXXII, 497, Hadis no:

25766; Dârekutnî, “Tahâret”, 53

449 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 73.

450 Râzî, Fahruddîn Ebû Abdillah Muhammed b. Ömer, Mefâtîhu’l-gayb (et-Tefsîru’l-kebir), Dâru İhyâi’t-Türâsî’l-Arabî, Beyrut h. 1420, X, 89.

451 Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 370.

452 Kâsânî, Bedâi’, I, 244.

77

değmesi durumunda abdestin bozulduğu görüşünü benimsemektedir.453 Görüldüğü üzere kadına dokunmanın abdesti bozup bozmadığı hususunda Taberî, Hanefî mezhebi ile aynı görüşü kabul etmektedir. Ayrıca Taberî, kurrâ arasında “ ُمُتْسَمَلا” fiilinin mezîd ve sülasi olarak okunmasından doğan ihtilafı, fıkhî yönde kullanmamaktadır. Çünkü ona göre kelime, bu iki babda da aynı manaya delalet eder.454 Dolayısıyla bu ayetten kastedilenin ne olduğunu belirleyici olan, Taberî’ye göre Hz. Âişe’den gelen rivayettir.

Müellif, herhangi bir tercihte bulunmadan teyemmüm ruhsatını bildiren bu ayetlerin, nüzûl sebebi olarak iki durumdan bahseder. Bunlardan biri Hz. Âişe validemizin gerdanının kaybolması sebebiyle konaklayan kervanın, abdest için su bulamaması olayıdır. Diğeri ise bir hastalığa (yara) maruz kalan sahâbenin, bu halde iken cünüp olmaları ve Rasûlüllah’a (s.a.s) durumlarını iletmeleridir.455

Kendisiyle teyemmüm yapılması emredilen “ ًادي ۪عَص” ifadesinin anlamı hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Bu ifadeyi Katade, üzerinde ot ve bitkinin olmadığı düz yer;

İbn Zeyd, düz yer; Amr b. Kays, toprak, bazı âlimler, yer cinsinden olan şeyler ve bazıları da tozlu yer/toprak şeklinde açıklamışlardır.456 Taberî ise şair Zürrumme’nin (ö.117/735)457 bir beytini delil getirerek ot, bitki, ağaç ve binalardan arınmış düz yeryüzü olarak izah etmiştir.458 “ ًابِ يَط” kelimesini “temiz” olarak “اوُمَّمَيَتَف” kelimesini de

“yönelmek” olarak açıklamış olan Taberî’ye göre cümlenin manası, “temiz olan yere/yeryüzü cinsi olan maddelere yönelin” şeklinde olmaktadır.459 İmâm Ebû Hanîfe

453 Şâfiî, el-Ümm, I, 30; Kurtubî, el-Câmiu’ li Ahkâmi’l-Kur’an, VI, 371; Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, X, 89.

454 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 80.

455 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 75-76.

456 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 81-82.

457 Ebü’l-Hâris Zürrumme Gaylân b. Ukbe b. Ma‘dî b. Amr el-Adevî el-Kinânî el-Kahtânî, (ö. 117/735)

“Emevîler devrinde tabiat tasvirleriyle öne çıkmış şair”, Yıldız, Musa, “Zürrumme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/zurrumme (17.12.2019).

458 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 82.

459 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 80-83.

78

ve İmâm Muhammed de “ ًادي ۪عَص” kelimesini Taberî gibi yeryüzü cinsinden olan herşey olarak anlamışlardır.460 İmâm Mâlik de bu görüşü benimsemiştir.461 İmâm Şâfiî ise

“ ًادي ۪عَص” kelimesinin sadece tozlu toprak için kullanıldığını ifade etmektedir.462 Bu minvalde o, bu kelimeyi münbit toprak olarak açıklamaktadır.463 Dolayısıyla Şafiî mezhebine göre teyemmüm, yeryüzü cinsinden olan herşey ile değil de sadece toprak ile alınır. Hanbelilerin de genel görüşü münbit ve halis toprak olmakla birlikte Ahmed b.

Hanbel’den münbit olmayan tuzlu ve kumlu topraktan alınan teyemmümün geçerli olduğuna dair rivayette bulunulmuştur.464 Bu konuda Taberî’nin, İmâm Ebû Hanîfe ile aynı düşündüğü anlaşılmaktadır.

Teyemmümde ellerin ne kadarının mesh edilmesi gerektiği hususunda ihtilaf vardır. Bazıları Ammâr b. Yasir’den gelen rivayetleri temel alarak teyemmümde meshe konu olan ellerin sınırı; bileklere kadar olup bundan sonrasını mesh etme lüzumu yoktur demişlerdir.465 Diğer bazı âlimler ise İbn Ömer’den gelen habere isnâdla ve teyemmümün abdestin bedeli olduğundan hareketle yüzün hepsinin ve ellerin de dirseklere kadar mesh edilmesi gerektiğini söylemişlerdir.466 Diğer bir gruba göre ise nasıl ki yüzün tamamını mesh etmek gerekiyorsa teyemmüm alan kişi, ellerinin de tamamını mesh etmelidir. Avuçlardan koltuk altına kadar hepsi el sayıldığı için bütününü mesh etmek gerekir demişlerdir.467 Taberî ise ayetin mutlak olmasından hareketle ve yukarda sayılan üç görüşün kesiştiği noktayı esas alarak mesh edilmesi gerekli olan kısmın, bileklere kadar olduğunu söyler. Çünkü bilekler, dirsekler ve koltuk

460 Serahsî, el-Mebsût, I, 108; Kâsânî, Bedâi’, I, 335; Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 391.

461 Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 391; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 324.

462 Şafiî, el-Ümm, I, 66; Şirbînî, Muğni’l-muhtac, I, 153; Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 391.

463 Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VI, 391.

464 İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 325-326.

465 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 84.

466 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 87-89.

467 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 90.

79

altı şeklindeki görüşleri beraber değerlendirdiğimizde en az bileklere kadar mesh edilmesi gerektiği üzerinde icmâ edilmiş, bileklerden yukarısını mesh etme hususunda ise kişi muhayyer kalmış olur demektedir. Taberî bu muhayyerliği, Allah’ın mesh hususuda kendisinden daha az yapmanın caiz olmadığı herhangi bir sınır koymamış olmasına, en az bileklere kadar mesh edilmesinin gerekli oluşunu ise icmâ ve sünnete bağlamaktadır.468 İmâm Ebu Hanîfe ve Hanefi mezhebine göre teyemmüm, ellerin iki defa yere vurulması ve yüz ile kolların dirseklere kadar mesh edilmesi ile alınır.469 İmâm Ebû Hanîfe, üzerinde toz ve toprak bulunmayan bir kayadan teyemmüm alınsa bunun geçerli olduğunu söylemektedir.470 Kolların nereye kadar mesh edileceği hususunda İmâm Şafiî’den ise iki görüş nakledilmiştir. Eski görüşüne göre bileklere kadar yeni görüşüne göre ise dirseklere kadar mesh edilmesi gerektiğini söylemektedir.471 İmâm Mâlik, teyemmümde ellerin iki defa yere vurulmasını ve kolların dirseklerle birlikte mesh edilmesini söylemektedir. Bununla birlikte ondan, bileklere kadar teyemmüm etmenin caiz olacağı yönünde de rivayette bulunulmuştur.472 Cünüp olan kişinin teyemmüm ruhsatından faydalanıp faydalanamayacağı noktasında Taberî, iki görüş rivayet etmektedir. İçinde sahâbe ve tâbiûnun da bulunduğu bir gruba göre cünüp olup da su bulamayan bir kişinin durumu, herhangi bir sebeple abdesti bozulup da teyemmüm kendisine namaz için temizleyici olan kişinin durumu gibidir. Bu görüşte olanlar Hz. Peygamber’den konuyla ilgili olarak şüpheleri ortadan kaldıran netlikte gelen rivayetlere dayanmaktadır.473 Mütekaddimûndan diğer bir grup âlime göre ise cünüp olan kişi için suyla yıkanmaktan başka yol yoktur. Teyemmüm,

468 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 90-91.

469 Serahsî, el-Mebsût, I, 107; Kâsânî, Bedâi’, I, 313-314; Cessâs, Ahkâmu’l Kur’an, IV, 27.

470 Râzî, Mefâtihu’l-gayb, X, 90.

471 Mâverdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed, el-Hâvi’l-kebir fi fıkhı mezhebi’l-İmam eş-Şâfiî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût 1999, I, 234.

472 Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’an, IV, 27.

473 Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 91.

80

onun için temizleyici değildir ve teyemmümle namaz kılamaz. Çünkü Yüce Allah “ َلا َو ْاوُلِسَتْغَت َىَّتَح ليِبَس ي ِرِباَع َّلاِإ اًبُنُج” (Nisâ 4/43) buyurarak cünüp kişiye teyemmüm ruhsatı vermemiştir. Bu görüş sahipleri, “kadınlara dokunma” ifadesini de cimâ olarak değil de sadece dokunma olarak anlamakta olanlardır.474 Dolayısıyla cünüplükten temizlenmeyi, teyemmüm kapsamında değerlendirmemektedirler. Taberî ise “kadınlara dokunma”

ifadesinden kastın, cimâ olduğu yönündeki görüşünden ve Hz. Peygamber’den gelen rivayetlerden hareketle teyemmümün, cünüp olan kişi için de temizleyici olduğu hükmünü kabul etmektedir.475 Hanefî476 ve Şafiî477 mezheblerine göre de Hz.

Peygamber’den gelen rivayetlere istinaden su bulunamadığı takdirde cünüplük, hayız ve

Peygamber’den gelen rivayetlere istinaden su bulunamadığı takdirde cünüplük, hayız ve