• Sonuç bulunamadı

TABERÎ TEFSİRİNDE FIKHÎ GÖRÜŞLER

A. İBADET 1. Temizlik

1) İhsarın Kapsamı

Müfessirler, konuyla ilgili olarak yukarıda vermiş olduğumuz ayette bahsedilen ihsarın, ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Mücahid, Atâ, İbrahim en-Nehaî ve İbn Abbâs’tan nakledilen rivayetlere göre kişiyi hac ve umreden engelleyen herşey, ihsar kapsamındadır. Taberî bu görüşte olanların “ ْمُت ْر ِصْحُأ” fiiliyle sadece hastalık, yaralanma ve sakatlık gibi iç sâiklerle olan engellemelerin kastedildiğini düşündüklerini bunun dışındaki engellemeleri ise kıyas yoluyla aynı hükme dâhil ettiklerini belirtir. İbn Abbâs ve İmâm Mâlik’ten nakledilen bir görüşe göre ise ayette yer alan ihsardan murad, düşman tarafından engellenme veya hapsedilme şeklinde insan eliyle gerçekleşen engellemelerdir. Hastalık, yaralanma ve bedeni kusurlar, bu kapsamda değildir. Çünkü ayet, düşman engellemesinin olduğu bir durumda inmiş olup ayeti, hakkında inmiş

725 Keskin, Hac İlmihali, s. 131; Öğüt, Salim "İhsâr", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ihsar (07.12.2019).

137

olduğu durumdan başka bir hükme çevirmek caiz değildir.726 Taberî birinci görüşü tercih ederek ayeti, “sizi düşman korkusu, hastalık veya Beytullâh’a ulaşmaya mâni olan herhangi bir durum engellerse” şeklinde tevil etmektedir. Müellif, “ َرَصْحأ” fiilinin yani tef’il babının hastalık, düşman korkusu vb. sebeplerle kişinin kendisini engellemesi manasında olduğunu, düşmanın bizzat engellemesinin kastedilmesi için fiilin sülasi babdan “ ْمُت ْر ِصَح ْناَف” şeklinde olması gerektiğini söyler. Bu görüşünü teyit etmek üzere ayetin devamında yer alan “ ْمُتْنِمَأ اَذِإَف” ifadesini delil olarak getirerek emniyetin korkunun ortadan kalkmasıyla gerçekleşeceğini dolayısıyla “ ْمُت ْر ِصْحُأ ْنِإَف” ifadesinin, düşman tarafından engellenme değil de düşman korkusu, hastalık vb. korkudan dolayı olan engellenme olduğunu belirtmektedir. Ayetin zâhirinin hükmünde böyle bir ayrıma giden Taberî, kıyas yoluyla düşman, sultan, baba, koca gibi kişilerin eliyle olan engellemelerin de ihsar kapsamında olduğunu ifade eder. Buna göre ihramlı olan kişiye ârız olan ve onun Beytullâh’ı ziyaret etmesine mâni olan her türlü engelin, hüküm olarak aynı olduğunu ifade etmektedir.727

İmâm Ebû Hanîfe, hangi sebeple olursa olsun hac ve umreden engellenen kişinin muhsar kapsamında olduğunu düşünmekte olup728 İmâm Şâfiî,729 İmâm Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise yalnızca düşman tarafından engellenen kişiye muhsar denileceği kanatine sahiptirler.730 Bu konuda Taberî’nin, İmâm Ebû Hanîfe gibi ihsâr kavramını daha genel manada düşündüğü görülmektedir.

726 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 342, 347.

727 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 347, 348.

728 Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’an, I, 334; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, I, 159; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’an, I, 170; Başnefer, Fıkhı’l-haccı ve’l-umre, s. 149; Keskin, Hac İlmihali, s. 132.

729 Şâfiî, el-Ümm, II, 173; Ahkâmu’l-Kur’an, 143.

730 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, I, 159; Başnefer, Fıkhı’l-haccı ve’l-umre, s. 149; Keskin, Hac İlmihali, s.

131.

138 2) Muhsarın Göndermesi Gereken Kurban

Mekke’ye deve, sığır ve davar cinsinden kurbanlık olarak gönderilen hayvanlara hedy denilir. Bunların en faziletlisinin deve sonra sığır sonra da davar cinsi olduğu söylenmiştir.731 Taberî, ihsâr ile ilgili ayetin yorumunda “ ِيْدَهْلا َن ِم َرَسْيَتْسا اَمَف” “Kolayınıza gelen kurban” ifadesinden nasıl bir kurbanın kastedildiği hususunda tevil ehlinin ihtilaflarına yer vermektedir. İbn Abbâs, Hasan-ı Basrî, Atâ, Hz. Ali ve bazılarına göre burada bahsedilen kurbandan maksat koyundur. İbn Abbâs’tan ayrıca ayette yer alan kurbandan maksadın, “ezvâc-ı semâniye” yani deve, sığır, koyun ve keçi cinsinin erkek ve dişileri olduğuna dair rivayet de bulunmaktadır. İbn Ömer ve Hz. Âişe’ye dayanan rivayetlere göre ise bu ifade ile deve ve sığırdan kolayınıza gelen manası kastedilmiştir.732 Taberî ise bu görüşlerden birincisini tercih ederek “Kolayınıza gelen kurban” ifadesinden maksadın, koyun olduğunu dolayısıyla Allah’ın kurban edilebilecek hayvanların en düşüğü olan koyunu vacip kıldığını ifade etmektedir.733

Muhsar olan kişiden göndermesi istenen kurbanın, nerede kesileceği hususunda farklı görüşler bulunmaktadır. Taberî, “ ُهَّل ِحَم ُيْدَهْلا َغُلْبَي ىَّتَح ْمُكَسوُءُر اوُقِلْحَت َلا َو” “Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.” (Bakara 2/196) ifadesinin tefsirinde kurban kesilmeden önce tıraş olup ihramdan çıkmanın mümkün olmadığını belirttikten sonra kurbanın nerede kesileceğine dair bu farklı görüşlere yer verir. İhsârı sadece düşmanın engellemesi olarak kabul edenlere göre kurbanın yeri, düşmanın engellediği yerdir. Bu yerin, harem sınırları içinde veya dışında bulunması hususunda da herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Bu görüşte olanlar, düşman dışındaki engellemeleri ihsâr kapsamında saymadığından hastalık, yaralanma vb. engellemelerle karşılaşan kişilerin, tavaf ve sa’y yapmadan ihramdan çıkamayacaklarını söylerler. Görüşlerine delil olarak da Rasûlüllah (s.a.s) ve ashâbının Hudeybiye’de düşman birliklerince engellendiğinde

731 Cezîrî, Mezâhibi’l-erba’a, I, 626.

732 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 348-356.

733 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 356.

139

Rasûlüllah’ın kurbanını orada kesmiş olmasını anlatan rivayetleri getirirler. Buna göre kurbanın mahalline ulaşmasından maksat, yenileceği, faydalanılacağı yerde kesilmesidir. Yine bu görüş sahiplerine göre ilk defa hac yapan kişi, düşman tarafından engellenirse seneye haccını kaza etmesi gerekir ama nafile bir hac yapan kişi engellenmişse kaza etmesine gerek yoktur.734

Diğer bir kısım âlime göre ihsâr kurbanının kesileceği yer, sadece harem bölgesidir. Bu görüş İbn Abbâs, İbn Mes’ûd ve bir kısım âlimden nakledilmiştir. Taberî, bu görüş sahiplerinin “ ِقيِتَعْلا ِتْيَبْلا ىَلِإ اَهُّل ِحَم َّمُث” “Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.” (Hac 22/33) ayetine ve Hz. Peygamber’in Hudeybiye’de kurbanını kestiğine dair bilgilerin kesin olmayıp harem bölgesine gönderdiğine dair rivayetlere dayandıklarını açıklar.735 Başka bir görüşe göre ise ayetin tevili yukarıda zikrettiğimiz iki görüşten farklı olarak “Ey müminler şayet siz hac için ihrama girer de hastalık veya düşman korkusu sebebiyle haccınızı devam ettiremez ve Arafat’ta vakfeyi kaçıracak olursanız size haccınızı yapamamış olmanıza mukabil kolayınıza gelen bir kurban kesmek gerekir. Ayrıca eda edemediğiniz bu haccı, kaza etmeniz icâb eder”

şeklindedir. Bu görüşte olanlara göre ihsâr, sadece hacda olup umrede söz konusu değildir.736

Taberî ise ayeti “herhangi biri hac veya umre için ihrama girer de herhangi bir sebeple engellenirse engellendiği yerin harem bölgesi olup olmaması fark etmeksizin orada kurbanını keser ve ihramdan çıkar. Daha sonra eğer imkân bulursa bu hac veya umresini kaza eder” şeklinde açıklamaktadır. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s) ve ashâbı,

734 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 360-363.

735 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 364-369.

736 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 369.

140

Hudeybiye’de engellendikleri yıl yapamamış oldukları umrenin kazasını, ertesi yıl yapmışlardır demektedir.737

Hedyin şer’i manasında ve hangi tür hayvanlardan olabileceği noktasında ittifak eden mezhep imâmları, bu kurbanın nerede kesilmesi gerektiği hususunda ise ihtilaf etmişlerdir.738 İmâm Ebû Hanîfe’ye göre ihsar kurbanının, Harem bölgesinde kesilmesi gerekirken739 İmâm Şâfiî,740 İmâm Mâlik741 ve Ahmed b. Hanbel742 ise bu kurbanın, engellenen yerde kesileceğini söylerler. Görüldüğü üzere Taberî, ihsar kurbanının kesim yeri hakkında İmâm Ebû Hanîfe dışındaki mezhep imâmları ile muvafık bir görüş benimsemiştir. Zira Taberî, ayette yer alan “ ُهَّل ِحَم” ifadesini “رَحْنَم” veya “حَبْذَم” şeklinde anlamaktadır.743