• Sonuç bulunamadı

Ahkâm ifadesi, hüküm kelimesinin çoğuludur. Hüküm kelimesi, usûlcüler tarafından mükellefin fiilleriyle ilgili olarak Şâri’in hitabı, fakîhler tarafından ise hitabın neticesi olup mükellefin fiillerine bağlanan şer’i vasıf olarak tanımlanmıştır.323 Hükümler, teklifî ve vaz’î şeklinde iki bölüme ayrılmaktadır. Teklifî hüküm, bir işin yapılması ya da yapılmamasının istenmesi veya muhayyer bırakılmasını ifade eder.

Yapılması istenen hüküm, mendup ve farz, yapılmaması/terk edilmesi istenilen hüküm, mekruh ve haram, muhayyer bırakılmış olan da mubah olarak adlandırılmıştır.324 Vaz’î hüküm ise Şâri’in birşeyi diğer birşeye sebep, şart ya da mâni yapması şeklinde tanımlanmıştır.325

321 Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 101-103; Doğru, İbn Cerir et-Taberî’nin Tefsirindeki Fıkhi Görüşleri, s.

135.

322 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 26-29.

323 Şa’ban, Zekiyyüddin, Usûlü'l-fıkhi'l-İslami, el- Mektebetü'l Hanefiyye, b.y. ts., s. 217; Pusmaz, Durak, Mekki Surelerde Ahkâm Ayetleri, Huzur Yayınevi, İstanbul 2012, s. 65.

324 Hallâf, Abdulvehhâb, İlmu usûli’l-fıkh, Matbaatü’l-Medenî, b.y. ts. s.101; Şa’ban, Usûlü'l-fıkhi'l- İslami, 218.

325 Şa’ban, Usûlü'l-fıkhi'l-İslami, 218; Zeydân, Abdülkerim, el-Vecîz fî usûli’l-fıkh, Müessesetü Kurtuba, b.y. ts. s. 26.

55

Kur’an-ı Kerim, Allah’ın farzlarını, haramlarını, helallerini gösteren apaçık delilleri ihtiva eden bir kitaptır.326 Kur’an’da yer alan hükümler, genel bir tasnife göre itikadî, ahlâkî ve amelî olmak üzere üç kategoride değerlendirilebilir. Bunların arasında tezimizin konusunu oluşturan amelî hükümler, ibadet, muâmelât ve ukûbât olmak üzere üç kısmı ihtiva etmektedir.327 Kur’an’da amelî hükümleri ihtiva eden ayetlerin adedinin belli olup olmadığı hususu tartışmalı bir konudur. Bazı alimler, ahkâm ayetlerinin sayısının belli olduğu yönünde görüş bildirmiş olmalarına rağmen sayısı hususunda aralarında ihtilaf etmişlerdir.328 Mesela Gazzâlî, (ö. 505/1111) Kur’an’ın şer’i hükümler bakımından aslî delil olup mutlaka bilinmesi gerektiğini ifade ettikten sonra müctehidin bu noktada kitabın hepsini bilmesi zorunlu olmayıp hüküm ihtiva eden ayetleri bilmesinin yeterli olduğunu söylemekte ve bu ayetlerin sayısının beş yüz olduğunu ifade etmektedir.329 Fahreddîn er-Râzî de (ö. 606/1210) Gazzâlî’nin bu görüşüne tabi olarak ahkâm ayetlerinin sayısının beş yüz olduğu görüşünü benimsemiştir.330 Suyûtî (ö.

911/1505), bazı kişilerin ahkâm ayetlerinin, yüz elli civarında olduğunu söylediklerini ifade etmiş olup331 İbn Kayyîm’ın (ö.751/1350) bu görüşte olduğunu, İbnü’l-Arabî’nin (ö.543/1148) de hüküm çıkarılan ayetlerin sayısının sekiz yüz altmış dört olduğunu düşündüğü ifade edilmiştir.332 Belirtilen bu sayıların, açık bir şekilde hüküm ifade eden ayetleri kapsadığı, zira Kur’an’ın ihtiva etmiş olduğu kıssa, mesel vb. ayetlerden birçok hükmün istinbat edildiği söylenmiştir. Buna göre hüküm ifade eden ayetler, açıkça

326 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 192.

327 Zühaylî, Vehbe, el-Vecîz fî usûli’l-fıkh, Dâru’l-fikr, Dimaşk 1999, s. 31-32; Hallâf, İlmu usûli’l-fıkh, s.

33-34; Pusmaz, Mekki Surelerde Ahkâm Ayetleri, s. 66.

328 Çelik, Hüseyin, Kur’an Ahkâmının Değişmesi, OTTO, Ankara 2017, s. 26.

329 Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed et-Tûsî, el-Müstasfâ min ilmi’l-usûl, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1993, s. 342; Suyûtî, el-İtkân, IV, 40.

330 Zerkeşî, Ebû Abdillâh Bedrüddîn Muhammed b. Bahâdır, el-Burhân fî ulûmi’l-Kur’an, Dâru’t-Türâs, Kahire 1984, II, 3.

331 Suyûtî, el-İtkân, IV, 40.

332 Hacevî, Muhammed b. Hasan es-Sa’lebî, el-Fikru’s-sâmî fî târîhi’l-fıkhi’l-islâmî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1995, I, 84.

56

hüküm verenler ve istinbat yoluyla kendisinden hüküm çıkarılan ayetler olmak üzere iki kısımda değerlendirilmiştir.333 Mesela “ ىهتَح اوُب َرْشا َو اوُلُك َو ْْۖمُكَل ُ هللّا َبَتَك اَم اوُغَتْبا َو َّنُهو ُرِشاَب َنٰٔ ـْلاَف

ُمُكَل َنَّيَبَتَي ْجَفْلا َن ِم ِد َوْسَ ْلاا ِطْيَخْلا َنِم ُضَيْبَ ْلاا ُطْيَخْلا

ِر ” “Şimdi artık onlarla birleşin ve Allah’ın sizin

için yazdığını isteyin. Fecirden siyah ip beyaz ipten sizin için ayırt edilir hale gelinceye kadar yiyin ve için.” (Bakara 2/187) ayetinden cünüp bir kimsenin orucunun sahih olduğu hükmü çıkarılmıştır.334 Taberî’nin tefsirinden ise bu yönde bir hükme rastlanmamaktadır. Bu doğrultuda ahkâma dair ayetleri belirlemek ve onlardan hüküm çıkrmak, müfessirin bakış açısı, ilmi yeterlilik ve düzeyi ile şahsi kabiliyetlere bağlı olduğundan fıkhî tefsir yazan âlimlerin birbirlerinden farklı sayıda ayetleri inceledikleri görülmektedir. Mesela Cessâs (ö.370/981) Ahkâmu’l-Kur’an adlı eserinde 1000’den çok ayeti ele alırken İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’an’ında 800’den fazla, M. Sıddık Hasan Hân da (ö.1307/1890) Neylü’l-merâm adlı eserinde 250 civarında ayeti incelemiştir.

Dolayısıyla ahkâm ayetlerinin sayısı hakkında âlimler arasında da tam anlamıyla bir birlik olmadığı söylenebilir.335

Ahkâm ayetlerinin sayısı ulema arasında ihtilaflı olmakla birlikte Kur’an’ın fıkhî yönü hakkında bilgi sunması bakımından amelî hükümleri ihtiva eden ayetler, konularına göre şu şekilde tasnif edilmiştir:

• Namaz, oruç, zekât ve hac gibi insanın Rabbine karşı olan vazifelerini düzenleyen ibadet ayetleri 140,

• Aile ve miras hukuku ile ilgili ayetler 70,

• Alışveriş, kira, rehin, kefalet ve borçlar gibi fertler arasındaki mali işleri konu edinen ayetler 70,

• Ceza hukuku ile ilgili ayetler 30,

• Şahitlik ve yemin gibi yargı usûlü ile igili ayetler 13,

333 Zerkeşî, el-Burhân, II, 3-4; Suyûtî, el-İtkân, IV, 40; Çelik, Kur’an Ahkâmının Değişmesi, s. 26.

334 Zerkeşî, el-Burhân, II, 4.

335 Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, s. 463.

57

• Anayasa ile ilgili ayetler 10,

• Devletler arası hukuk ile ilgili ayetler 25,

• Fertler ve birey-devlet arası mâli işleri düzenleyen ayetler 10 tanedir.336

İslam ulemâsının bir kısmı, fıkhî tefsir ya da ahkâm tefsiri olarak adlandırılmakta olan eserlerinde yalnız yukarda belirtilen konular muvacehesinde ahkâm ayetlerine yoğunlaşmış ve onları yorumlamakla yetinmiştir. Bununla birlikte bu tür tefsirlerin dışında Kur’an’ı baştan sona yorumlayan diğer tefsir eserlerinde de müfessirlerin ilgi ve bilgileri doğrultusunda ahkâm ayetleriyle ilgili yorumlar yaptıkları, fıkhî meselelerle ilgilendikleri görülmektedir.337 Taberî tefsiri de genel metot ve yöntemine uygun olarak ahkâm ayetleriyle ilgilenmiş, onlar üzerinden çeşitli ihtilaflara değinmiş ve bu fıkhî konularda tercihlerde bulunmuştur.

Taberî tefsirinde fıkhî hükümlerin tespiti üzerine Muhammed Hasan İsmail tarafından “el-Ahkâmü’l-fıkhiyye li’l-İmâmi’t-Taberî” adlı bir eser derlenmiştir. Bu eser, derleyenin herhangi bir yorum ve izahını içermeksizin sadece Taberî’nin tefsirinde yer alan fıkhî görüşleri bir araya getirmektedir. Bu bağlamda eserde Kitâbu’t-Tahâret ile başlayıp Kitâbu’ş-Şehâdet ile biten yirmi konu bulunmakta ve bu konular altında ilgili ayetler ile Taberî’nin tefsirindeki tercihleri ve yorumları yer almaktadır.338 Taberî tefsiri ile bağlantılı olarak ahkâm ayetlerini derleyen bu eser, bizim çalışmamızda da ele alınacak konuların belirlenmesi noktasında faydalı olmuştur. Bu doğrultuda ahkâm ayetlerinin tespiti hususunda bazı ziyadeler yapılmakla birlikte genel olarak mezkûr eserin muhtevası göz önünde bulundurulmuştur.

Dinin hükümlerinin anlaşılması için Kur’an’ın ahkâm ayetlerinin önemi

336 Hallâf, İlmu usûli’l-fıkh, s. 33-35; Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, s. 463-464; Pusmaz, Mekki Surelerde Ahkâm Ayetleri, s. 78.

337 Okumuş, Mesut, Kur’an’ın Kronolojik Okunuşu, Araştırma Yayınları, Ankara 2009, s.130.

338 Bkz. İsmail, Muhammed Hasan, el-Ahkâmu’l-fıkhiyye li’l-İmami’t-Taberî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2000.

58

büyüktür. Zira Kur’an-ı Kerim, kendisinden hüküm çıkarılan şer’î delillerin ilk sırasında bulunmaktadır. Dolayısıyla Allah’ın kullarına Kitabında bildirmiş olduğu hükümler, bu hayatta dikkate alınması ve yerine getirilmesi gereken sorumluluklardır. Yüce Allah,

“Allah’ın âyetlerini sakın alaya almayın.” (Bakara 2/231) ayeti vb. ayetlerle vahiy aracılığıyla bildirmiş olduğu helaller haramlar, emirler, yasaklar ile koyduğu sınırların alaya ve hafife alınmamasını istemektedir.339 Ahkâm ayetlerinin otoritesini bu şekilde dile getiren Taberî tefsiri, “Kur’an’ın ibadât ve muamelât ile ilgili yönleri ile meşgul olan, bu konu ile ilgili ayetleri açıklayan ve bunlardan hüküm çıkaran fıkhî tefsir ekolü içinde zikredilmese de fıkhî hükümleri geniş bir şekilde açıklayan, hükümler ortaya koyan”340 ve farklı görüşler arasından tercihlerde bulunan bir tefsir olarak dikkat çekmektedir.

Mekkî surelerde ahkâm ayetleri az olsa da bu sureler, ahkâm ve teşriden tamamen yoksun değildir. Zira mücmel de olsa birtakım hükümler ihtiva etmektedir.341 Fakat “Medine dönemi ile birlikte dinin çeşitli alanlarla ilgili hükümleri, daha detaylı bir şekilde hayatla buluşmaya başlamıştır. Hicreti müteakip dönemde Medine şartlarında oluşan yeni toplumsal düzen içinde giderek belirginleşen hukuki ve siyasi yapıya paralel olarak vahiy de gözle görülür biçimde normatif bir muhteva kazanmıştır.

Bu çerçevede uzun zamana yayılmış olarak nikâh, talak, iddet, vasiyet, miras gibi konular ile suçlar ve cezalarla ilgili hukuki düzenlemeler içeren birçok ayet nazil olmuştur. Yine bu çerçevede namaz, oruç, hac, zekât, sadaka gibi belli başlı vecibelerle ilgili sarih hükümler bildiren ayetler inmiştir. Bütün bu konularla ilgili ayetler çoğunlukla Bakara, Nisâ, Mâide ve Nûr gibi surelerde yer almıştır.”342

339 Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 183.

340 Önen, Hacı, “Taberî’nin Camiu'l-Beyan Adlı Eserinde Bazı Fıkhî Konular”, DÜSBED, Nisan 2015 Yıl-7, sy. 13, s. 295.

341 Pusmaz, Mekki Surelerde Ahkâm Ayetleri, s. 35.

342 Ünsal, Hadiye, Erken Dönem Mekki Surelerin Tahlili, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2016, s. 11-12.

59

Kur’an’ın bütününe yönelik bir tefsir meydana getirmiş olan Taberî, doğal olarak eserinde ahkâma dair ayetlerin açıklanmasına da yer vermiştir. Fakat o, fıkhî ayetlerin yorum ve izahında bir fakîh olarak değil de tefsirinin genel yapısına muvafık olarak bir müfessir edasıyla hareket etmiştir. Bu bağlamda Taberî’nin, Kur’an’ın tümüne yönelik olan bu tefsirinde İslâm hukukunun her konusu ile ilgili hükümleri değil de hakkında ayet olan konuların hükümlerini açıklamayı amaç edindiğini söyleyebiliriz.

Mesela; ihramlı iken kasten av hayvanını öldüren bir kişinin hükmünü açıkladığı yerde hata ile öldürenin hükmünü açıklamaz ve bu husus için başka bir kitabına yönlendirmede bulunur. Bu bağlamda “Bizim bu tefsirdeki amacımız, Kur’an’ın tevillerini açıklamaktır, ihramlı iken hata ile av hayvanını öldürme noktasında ise Kur’an’da bilgi yoktur.” diyerek bu hükme değinmeme sebebini açıklamaktadır.343 Yine

“Hem binesiniz diye hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı.” (Nahl 16/8) ayetinin tefsirinde bu hayvanların etlerinin yenmesinin haramlığı noktasında ayette delil olmadığını ifade edip bu konunun hükmüne girmeyerek başka bir kitabına atıfta bulunur.344 Taberî’nin sahip olduğu bu düşünce ve amaç, tefsirinde İslam fıkhının her hüküm ve görüşüne temas etme gibi bir eğilimi olmadığını, net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu da onun fakîh olmasına rağmen tefsirine salt bir fıkıhçı anlayışıyla yaklaşmadığını göstermektedir. Aynı şekilde onun diğer eserlerinden veya başka müelliflerin kitaplarından ulaşılabilen fıkhî görüşlerinin hepsine tefsirinde yer vermemiş olması da bunu teyit etmektedir. Mesela, Kurtubî (ö. 671/1273), İbn Abdülberr (ö.

463/1071) ve Kal’acî’nin eserlerinden ulaştığımız bazı fıkhi görüşlerine345 Taberî’nin kendi tefsirinde değinmediği müşahede edilmektedir.

343 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 679.

344 Taberî, Câmiu’l-beyân, XIV, 176.

345 Kurtubî, el-Câmiu’ li ahkâmi’l-Kur’an, VII, 78; 366; Kal’acî, Mevsûat, s. 29; 95; 112; İbn Abdülber, Ebû Ömer Cemaleddin Yusuf b. Abdullah b. Muhammed Kurtubî en-Nemerî, el-İstizkâr li-mezâhibi

60

Taberî’nin, ahkâm ayetlerinin tefsirinde, diğer ayetlerin tefsirinden farklı bir yöntem izlemediği, genel tavrına uygun olarak Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiûndan gelen rivayetlere yer verip tercihte bulunduğu, rivayetlerin isnadının ahkâm ayetleri ile diğer ayetler arasında belirgin bir farklılık arz etmediği gözlemlenmektedir. Mesela genel tutumdan farklı olarak kıraat rivayetlerinde genellikle isnad vermediği görülürken346 ahkâm ayetlerinin rivayetlerinde bu vb. bir şekilde farklılık müşahede edilmemektedir. Dikkat çeken diğer bir husus da müellifin, dört mezhep imâmından sonra yaşamış olmasına rağmen ahkâm ayetlerinin tefsirinde mezhep imâmlarının fıkhî görüşlerine ve bu konularda ne düşündüklerine yok denecek kadar az yer vermiş olmasıdır. Hâlbuki Taberî’nin bu tefsirini, üçüncü asrın son çeyreği içinde tamamladığı yönünde bilgi bulunmaktadır. Bu tarihlerde Şafiî mezhebinin müntesibi olarak bilinen bir âlimin, ahkâm ayetlerinin tefsirinde kendi mezhep imâmının görüşüne dahi çok nadir yer veriyor olması dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda tezimizde incelemiş olduğumuz ahkâm ayetlerinin izahlarında mezhep sahibi imâmların ve mezhepte önde gelen şahsiyetlerin çok az anıldığını müşahede ettik. Bir fakîh olarak görmediği Ahmed b. Hanbel’in görüşlerine, eserinde değinmemesi anlaşılabilir olmakla birlikte İmâm Şafiî,347 Ebu Hanife,348 İmâm Mâlik349 gibi mezhep sahibi imâmların ve Hanefi mezhebinin önde gelen âlimlerinden Ebû Yusuf ve İmâm Muhammed’in350 görüşlerine çok nadiren müracaat etmesi dikkat çekmektedir. Bu durum, Taberî’nin fıkhî konularda müstakil ve özgün bir tarzda hareket ettiği şeklinde yorumlanabilir. Taberî’nin, ahkâm ayetlerinin tefsiri sadedinde zikretmiş olduğu görüşler de esasen o zamana kadar gelen

fukahai'l-emsâr ve ulemâi'l-aktâr, Thk. Salim Muhammed Ata-Muhammed Ali Muavvız, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2000, I, 322.

346 Albayrak, “Taberî’nin Kıraatleri Değerlendirme ve Tercih Yöntemi” s. 108; Koç, İsnad Verileri Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri, s.153.

347 Taberî, Câmiu’l-beyân, II, 722; III, 202; VIII, 132, 371.

348 Taberî, Câmiu’l-beyân, II, 722; III, 198; IV, 293; VI, 600, 635; VIII, 371, 388, 409, 705.

349 Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 346, 361; VI, 635; VIII, 370, 408.

350 Taberî, Câmiu’l-beyân, II, 722; VI, 635; VIII, 112.

61

fıkhî ihtilafları göstermesi bakımından önemlidir. Bu bağlamda Câmiu’l-beyân adlı bu eser, fıkhî ayetlerin anlaşılması ve yorumlanması hususunda önemli bir mevkiye sahiptir denilebilir.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması hususunda oldukça hacimli bir tefsir ortaya koymuş olan Taberî, bu eserinde neredeyse Kur’an’da yer alan her cümle hatta her kelimeye yönelik birçok görüş ve yoruma değinmektedir. O, genelde ayetleri bütün olarak izah etmek yerine kısım kısım ele alarak açıklamayı yeğlemiştir. Eserin bu özelliği, ahkâm ayetlerinde de kendini göstermektedir. Bu genişlik vesilesiyle ahkâm ayetlerinin incelenmesi sürecinde çeşitli yan bilgilere de ulaşmak mümkün olmaktadır.

Mesela “Beyt-i atik’i tavaf etsinler.” (Hacc 22/29) ayetinde beytin, atik diye isimlendirilmesinin sebebini, Allah’ın Kâbe’yi zorbaların harap etmesinden kurtarması veya daha önce hiç kimsenin onu mülk edinmemesi ya da beytin kıdemi olarak açıklamaktadır.351 Yine hac farizasını yerine getiren kişi için “hacı” ifadesinin kullanılmasını şöyle açıklamaktadır: Bu kelimenin asıl manası “Bir şeye çok gidip gelen kişi” demek olup hacca giden kişi de Arafat’tan önce ve Arafat’tan sonra Kurban günü tavaf için Kâbe’ye gelip buradan Mina’ya gittiği ve daha sonra sader/veda tavafı için tekrar geldiği yani Kâbe’ye gelip gitmesi böyle çok olduğu için bu kişiye de hacı denir.

Umre yapan kişiye ziyaret eden manasında “mu’temir” denmesi ise bu kişinin tavaf için Kâbe’ye sadece bir kere gelip ziyaretini yapması sebebiyledir.352

351 Taberî, Câmiu’l-beyân, XVI, 530.

352 Taberî, Câmiu’l-beyân, II, 711-712

62

BİRİNCİ BÖLÜM