• Sonuç bulunamadı

TABERÎ TEFSİRİNDE FIKHÎ GÖRÜŞLER

A. İBADET 1. Temizlik

2. Boşama/Talak

Hz. Peygamber’in diliyle “Allah’ın en sevmediği helal”921 olarak vasıflanmış olan boşama, İslâm’da yasaklanmamıştır. Her ne kadar sevimsiz olarak görülmüşse de boşama, âlimlerin geneline göre mubah kabul edilmiştir. Bununla birlikte bazı kişiler,

918 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 585, 588.

919 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 589.

920 Osmânî, Rahmetü’l-ümme fi ihtilâfi’l-eʾimme, s. 198.

921 Ebû Dâvûd, “Talak”, 3; İbn Mâce, “Talak”, 1.

182

zaruret olmaksızın yapılan boşamayı, “Allah, zevkine düşkün ve çok boşayan kişilere lanet eder.” hadisine dayanarak mubah olarak görmemektedirler.922

Aile hukuku ile ilgili konulara Kur’an’da ayrıntılı olarak yer veren Yüce Allah, boşama ile ilgili hükümleri de ayrıntılı olarak açıklamıştır. Ayrıca konunun önemine binaen boşama hükümlerinin detaylı anlatıldığı bir sure, “Talak” ismi ile bir adlandırılmıştır. Bu doğrultuda Taberî de tefsirinde talak konusuna dair boşama yetkisi, talakın verilme zamanı, talak çeşitleri, iddet süreleri, mehir, mesken ve nafaka gibi meselelerden bahsetmiştir.923

a. Boşama Zamanı

Müellif, “ َةَّدِعْلا اوُصْحَأ َو َّنِهِتَّدِعِل َّنُهوُقِ لَطَف َءاَسِ نلا ُمُتْقَّلَط اَذِإ ُّيِبَّنلا اَهُّيَأ اَي” “Ey peygamber!

Kadınları boşamak istediğinizde onları iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti sayın.” (Talak 65/1) ayetinin, kadınlarınızı iddetten saymadıkları hayız halinde değil içinde cimâ olmayan ve iddetten saydıkları temizlik halinde boşayın, iddet müddetini de hesaplayın manasında açıklamıştır. Daha sonra ise bu görüşü destekler mahiyette sahâbe ve tâbiûnun büyüklerine dayanan rivayetleri sıralamıştır. Taberî’nin vermiş olduğu bu rivayetlerde aynı anda üç talakla değil de tek talakla boşamanın gerekli olduğuna dair bilgiler de yer almaktadır.924 Ayrıca Allah’ın, bir kocanın karısını hayız halinde iken boşamasını yasakladığını belirtir.925 Fakat zifaftan önce karısını boşayacak olan kişi için sünni talak yoktur. Çünkü o karısını hayız halinde de temizlik halinde de boşayabilir demektedir.926

922 Serahsî, el-Mebsût, VI, 2.

923 Doğru, İbn Cerir et-Taberî’nin Tefsirindeki Fıkhi Görüşleri, s. 133; Yüksek, İslam Hukuk Tarihinde Taberî Mezhebi, s. 199.

924 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 22-30.

925 Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 102.

926 Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 310.

183

b. Hakemlerin Belirlenme Durumu ve Yetkileri

Evlilikleri sıkıntılı hale gelmiş olan eşlerin aralarının düzeltilmesi ve evliliğin kurtarılması için Yüce Allah, her iki taraftan hakem/ara bulucu niteliğinde kişilerin devreye girmesini murad etmiştir. Bu doğrultuda “ ِهِلْهَأ ْنِم اًمَكَح اوُثَعْباَف اَمِهِنْيَب َقاَقِش ْمُتْف ِخ ْنِإ َو ا ًريِبَخ اًميِلَع َناَك َ َّللّا َّنِإ اَمُهَنْيَب ُ َّللّا ِقِ ف َوُي اًح َلاْصِإ اَدي ِرُي ْنِإ اَهِلْهَأ ْنِم اًمَكَح َو” “Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır.

Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.” (Nisa 4/35) buyurmuştur.

Taberî, bu ayetin ilk kısmını “ey insanlar karı koca arasında her birinin diğerine karşı geçimsizliğini bilirseniz” şeklinde açıklayarak kadının geçimsizliğinin, kocasına karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu vazifelerini yapmaması, kocanın geçimsizliğini de güzellikle tutma veya iyilikle bırakma hükmünü uygulamaması olarak izah etmektedir.927

Tevil ehli geçimsizlik esnasında her iki taraf adına gönderilecek hakemleri, kimin görevlendireceği hususunda ihtilaf etmiştir. Hasan-ı Basrî, Katâde, Said b.

Cübeyr ve Dahhâk’a göre hakemleri, durum kendisine getirilen sultan/devlet idarecisi belirler. Hz. Ali’den nakledilen bir görüşe ve Süddî’ye göre ise ayetin muhatabı, bizzat karı ve koca olup aralarında anlaşma sağlayamayan bu eşler, hakemleri kendileri belirler.928

Tayin edilen bu hakemlerin görev ve yetki sınırlarının ne olduğu konusunda da farklı görüşler bulunmaktadır. Hakemleri, karı kocanın bizzat kendilerinin belirleyeceği görüşünü benimseyenler, hakem olan kişilerin, bu karı kocanın vekili olduğu ve ancak vekâlete uygun olarak hareket edebileceklerini söylemektedir. Buna göre Hz. Ali’nin kendisine gelen karı kocadan hakem tayin etmelerini istemiş ve hakemlerin birleştirme

927 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 715.

928 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 716-717.

184

veya ayırma kararına razı olmalarını söylemiştir. Süddî de karı ve kocanın belirledikleri hakemlere taleplerini ve boşanmak isteyip istemediklerini bildireceklerini böylece boşanma hususunda işi hakeme bıraktıklarını ifade eder. Bu durumda hakemler, tarafların talep ve isteklerini birbirlerine iletir, ayrılık veya birleşme yönünde ittifak ettikleri karar, iki taraf için de geçerli olur.929 Hakem tayinini, devlet idarecisinin yapacağını söyleyenlere göre hakemlerin görev ve yetkisi, taraflardan kimin haklı kimin haksız olduğunu belirleyerek evlilik hukukuna riayet etmelerini sağlamak olup hakemler ayırma yetkisine sahip değildir. İbn Abbâs, Muhammed b. Sîrîn, Said b.

Cübeyr ve bazılarına göre ise hakem tayini, devlet idarecesine ait olmakla birlikte hakemlerin birleştirme veya ayırma yetkileri vardır ve verdikleri karar, her iki taraf için de bağlayıcıdır.930

Taberî, ayetin mutlak olmasından ve Rasûlüllah’tan (s.a.s) “hakem tayinini karı koca veya devlet idarecisi yapar” yönünde herhangi bir haber gelmemiş olmasından hareketle hakem belirleme işini, eşlerin veya devlet idarecisinin yapabileceğini söylemektedir. Zira o, hakem belirleme konusunda bu iki görüşten farklı bir görüş olmadığını dolayısıyla bu ikisi üzerinde icmâ olduğunu kabul etmektedir. Hakemleri, karı kocanın kendileri belirlemesi durumunda eşlerin, onlara genel veya sınırlı vekâlet vermeleri mümkün olup hakemler de kendilerine verilen vekâlet çerçevesinde hareket ederler. Şayet eşler, hakemlere karar verme yetkisi vermeyip gerekirse devlet idarecisi huzurunda şahit olma durumu için haklı ve haksızı tespit etme talebinde bulunurlarsa hakemlerin bunun haricinde herhangi birşeye karar verme durumları söz konusu olmaz.

Hakemleri devlet idarecisinin belirlemesi durumunda da eşlerin yetki vermemesi durumunda olduğu gibi hakemlerin ayırma yetkisi bulunmamaktadır. Yani Taberî, boşama hakkının kocaya ait olduğu ve onun izni olmadan hakemlerin bu hakkı

929 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 717-719.

930 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 719-725.

185

kullanamayacağını, kadının izni olmadan da onun malından alınıp kocaya verilemeyeceğini düşünmektedir.931

İmâm Mâlik, eşlerin izin veya vekâleti olmaksızın hakemlerin birleşme veya ayrılma yönünde verdiği kararın geçerli olduğunu, İmâm Ebû Hanîfe ve İmâm Şâfiî ise kocanın boşama yetkisi vermemesi halinde hakemlerin vereceği boşama kararının geçerli olmadığı söylemektedirler.932 Taberî’nin bu konuda İmâm Mâlik dışındaki mezhep imamları ile aynı kanaati taşıdğı görülmektedir.

c. İddet Bekleyen Kadının Mesken ve Nafaka Durumu 1) Boşamadan Sonra İddet Bekleyen Kadın

Boşamanın gerçekleşmesi ile eşler ayrılık yoluna girmiş olsa da evlilik bağının tamamen kopması için beklenilmesi gereken iddet müddeti içinde kadının nafaka ve mesken durumu söz konusu olmaktadır. Kur’an’da yer alan “ َو َّنِهِتوُيُب ْنِم َّنُهوُج ِرْخُت َلا َلا ةَنِ يَبُم ةَش ِحاَفِب َنيِتْأَي ْنَأ َّلاِإ َنْج ُرْخَي” “Apaçık bir hayâsızlık yapmış olmadıkça onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.” (Talak 65/1) ifadesiyle kocaların, boşadıkları kadınları açık bir edepsizlikte bulunmadıkları takdirde iddet müddetleri süresince evlerinden çıkarmamaları, kadınlarında çıkmamaları emredilmektedir.933 Aynı şekilde

“ ْمُكِدْج ُو ْن ِم ْمُتْنَكَس ُثْيَح ْنِم َّنُهوُنِكْسَأ” “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun.” (Talak 65/6) ayetiyle de kocaların, boşamış oldukları kadınları iddet müddeti içerisinde imkânları ölçüsünde evlerinde ikamet ettirmeleri emredilmektedir.934 Dolayısıyla iddet beklemekte olan bir kadının mesken ve nafaka mükellefiyetinin, kocaya ait olduğu anlaşılmaktadır.

931 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 726-729.

932 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, III, 185.

933 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 30.

934 Talak 65/6; Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 59.

186

Taberî konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamasında bu hükmün, kaç talakla boşanmış olan bir kadın için geçerli olduğuna dair herhangi bir bilgi vermez. Fakat görüşüne mesned olarak vermiş olduğu rivayetlerden İbn Abbâs ve Katâde’ye dayandırılan haberlere göre bu hüküm, bir veya iki talakla boşanmış olan kadınlar için geçerlidir.935 Ancak Süfyan’dan gelen habere göre ise geri dönüş hakkı olsun veya olmasın her boşanmış kadın için mesken hakkı vardır.936

Ayette yer alan “Açık bir edepsizlik” ifadesinden kastın ne olduğu hususunda tevil ehli ihtilaf etmiştir. Edepsizlikten kastın zina, herhangi bir günah, kadının kocasına karşı geçimsiz olması ve kocasının kendisini bu sebeple boşaması veya kadının iddet beklediği evden izinsiz çıkması olduğuna dair farklı yorumlar yapılmıştır. Taberî ise mutlak olarak gelen bu ifadeyle yukarıdaki yorumların hepsinin kastedilmiş olduğunu söylemektedir.937 Taberî’nin mutlak bir ifadenin delil olmadıkça tahsis edilemeyeceği yönündeki anlayışı buradaki tercihinde de etkili olmuştur. Müellif, “ ُثِدْحُي َ َّللّا َّلَعَل ي ِرْدَت َلا ا ًرْمَأ َكِلَذ َدْعَب” “Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.” (Talak 65/1) ifadesini, erkeklerin boşamış oldukları eşlerine geri dönüşü olarak açıklamış ve bu görüşünün altında vermiş olduğu rivayetlerden birinde Hasan-ı Basrî ve İkrime’nin üçüncü talaktan sonra geri dönüş olmadığı için üç talak ile boşanan kadının nafaka ve mesken hakkının olmadığını söyledikleri bilgisi yer almaktadır.938 Dolayısıyla Taberî’nin geri dönüşü mümkün olan boşamalarda, bu hakkın geçerli olduğu görüşünde olduğu muhtemel olmaktadır.

Hamile iken boşanmış olan kadınların nafaka durumuyla ilgili olarak Yüce Allah, “ َّنُهَلْمَح َنْعَضَي ىَّتَح َّنِهْيَلَع اوُقِفْنَأَف لْمَح ِت َلاوُأ َّنُك ْنِإ َو” “Eğer hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin.” (Talak 65/6) buyurmaktadır. Bu ayetin tefsirinde

935 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 32.

936 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 61-62.

937 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 32-36.

938 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 38.

187

müellif, İbn Abbâs’tan ayette kastedilen kadınların, bâin talakla boşanmış ve hamile olan kadınlar olduğunu ve bu kadınların mesken ve nafaka hakkına sahip olduklarını şayet hamile değilse sadece mesken hakkı olup nafaka hakkı olmadığını ifade eden rivayete yer verir. Hz. Ömer, İbn Mes’ûd ve bazılarına göre ise hamile olsun veya olmasın boşanan bütün kadınlar, ayetin kapsamına girer ve iddet müddetince mesken ve nafaka haklarına sahip olurlar.939 Taberî, burada birinci görüşü tercih ederek kesin şekilde boşanmış olup hamile olmayan kadının, nafaka hakkı olmayıp sadece mesken hakkı olduğunu, hamile olanların ise hem mesken hem de nafaka hakkı olduğunu ifade eder. Müellif bu görüşü tercih etmesinin sebebini şöyle açıklar; ayette hamile olanlar diye açıkça belirtildiğine göre hamile olmayanlarla arasında bir fark olması lazım. Şayet fark olmayacaksa özellikle hamileler diye zikredilmesinin bir manası olmazdı. Bu sebeple hamile olanlar diye özellikle belirtilmesi bâin talakla boşanıp da hamile olmayanların nafaka hakkı olmadığına en güzel delildir. Taberî bu görüşünü, aynı zamanda Hz. Peygamber’in üç talak ile boşanan Fatıma binti Kays’a nafaka takdir etmediğini ihtiva eden hadisle delillendirir.940 Anlaşıldığı üzere Taberî, bu ayette hamile kadınlarla ilgili olan kayd-ı ihtirâzîyi dikkate alır ve açıkça söylemese de mefhum-u muhalefe delilini işleterek hamile olmayan kadınların nafaka hakları olmadığı hükmüne ulaşır. Usûl-i fıkıhta delil olarak kabul edilen mefhûm-u muhâlefe, Hanefîlere göre nasslarda kabul edilmezken Şafiîlere göre kabul edilir.941

Baba, kendi nesebine ait olan çocuğun süt emme masraflarını üstlenmekle mükellef tutulmuştur. Çocuğun emzirilmesiyle ilgili olarak Kur’an’da “ ْمُكَل َنْعَض ْرَأ ْنِإَف ى َرْخُأ ُهَل ُع ِض ْرُتَسَف ْمُت ْرَساَعَت ْنِإ َو فو ُرْعَمِب ْمُكَنْيَب اوُرِمَتْأ َو َّنُه َروُجُأ َّنُهوُتآَف” “Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.” (Talak 65/6)

939 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 62-63.

940 Taberî, Câmiu’l-beyân, XXIII, 64.

941 Şa’ban, Zekiyyüddin, Usulü'l-fıkhi'l İslami, el- Mektebetü'l-Hanefiyye, b.y. ts., s. 384.

188

buyurulmaktadır. Müellif, burada konuyla ilgili rivayetleri sınıflandırma yoluna gitmeden kendi açıklamasını yapmakta akabinde de rivayetleri sıralamaktadır. Bu yöntem, bizlere müellifin rivayetlerde yer alan bilgileri, kendisinin de kabul ettiğini gösterir. Ayetin tefsirinde yer alan bu rivayetlere göre eğer anne çocuğu ücretle emzirmek isterse çocuk ona emzirtilir ve ücreti ödenir. Ama emzirmek istemezse çocuğun başka birini kabul etmemesi durumu hariç anne zorlanamaz ve baba çocuğa başka bir sütanne tutar. Tabi ki çocuğu emzirmesi karşılığında anneye ödenecek ücret ve çocuğun bakımı, kocanın maddi gücü nisbetindedir.942