• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Hareketlerin Öncüsü Olarak Aydın

AYDININ TOPLUMSAL HAREKETLERDEKİ ROLÜ

2.1. AYDINLAR VE TOPLUMSAL HAREKETLER İLİŞKİSİ

2.1.2. Aydının Toplumsal Hareketlerdeki Rolü ve Önem

2.1.2.1. Toplumsal Hareketlerin Öncüsü Olarak Aydın

Aydın, bazı dönemlerde ve bazı toplumsal yapılarda karşımıza toplumsal hareketlerin lideri ya da öncüsü olarak çıkmaktadır. Özellikle bağımsızlık hareketlerinde aydınlara önemli roller düştüğü söylenmelidir. Öncelikle aydınlar, bağımsızlığını kazanmaya çalışan sömürge devletlerde doğrudan bir sorumluluk almaktadır. Ulusu, ulus bilincini oluşturmak, yeni devletin ve yeni devletin yasalarının oluşmasını sağlamak gibi konularda aydınların liderliği altında toplum bağımsızlık hareketi için seferber edilmeye çalışılır. Bu duruma verilebilecek örneklerden biri, I. Dünya Savaşı sonrasında Hindistan ve Hindistan toplumunu örgütlemeye çalışan Mohandas Karamçand Gandi ve etrafında örgütlenen aydınların durumudur. Gandi, Hindistan’ın bağımsızlığına kavuşması açısından önce aydınları sonra da halkı örgütlemeye çalışmış ve başarılı olmuştur (Shils, 1960: 330). Aynı şekilde benzer aydın faaliyetleri Endonezya’nın bağımsızlığını kazanma mücadelesinde de ortaya çıkmış ve aydınlar Hollanda sömürgeciliğine karşı toplumu seferber eden liderler konumuna gelmişlerdir (Federspiel, 1991: 232–233).

Bağımsızlık Hareketleri’nden yola çıkarak, aydınların hem teşvik eden hem icra eden kanadı oluşturması ve liderlik pozisyonlarında yer almaları az-gelişmiş, gelişmemiş ya da sömürge olan ülkelerde daha çok ön plana çıkmaktadır demek yanlış olmayacaktır. Latin Amerika ülkeleri de bu duruma bir örnek teşkil etmektedir. Aydınlar bu ülkelerde bir politik hareketin meşrulaştırılması ve propagandasının yapılmasında ve toplumsal hareket aktivistleri ve militanlarının eğitilmesi konusunda liderlik vazifelerini yerine getirmektedir (Petras, 2005).

Bununla birlikte aydınlar, toplumların rejim değiştirdiği hassas dönemlerde de tarihsel roller üstlenmektedir. 1978 yılında Çin’de komünizmden demokrasiye geçilmesi gerektiğini savunan bir grup aydın tarafından başlatılan Çin Protesto Hareketi bu noktada değerlendirilebilir. Çin’de halkın kendi kararlarını kendisinin almasının zamanı geldiğini dile getiren ve halkı bu demokrasi hareketi doğrultusunda örgütleyen tek grubu aydınlar oluşturmaktadır. Aydınlar ve öğrenciler bu harekette

çok hızlı mobilize olmuş, kısa zamanda halkta bir demokrasi özlemi oluşmasını sağlamışlardır (Kelliher, 1993: 385). Benzer bir toplumsal süreç, Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşme sürecinde de yaşanmıştır. Komünizmden ayrılmak konusunda devlete karşı muhalefet eylemlerini başlatan aydınlar, demokrasiye geçiş sürecinde bir köprü görevi görmüşler ve halkı da bu noktada örgütlemişlerdir (Joppke, 1995: 214).

Devrim, toplumsal dönüşümü radikal bir biçimde sağlayan bir toplumsal harekettir. Bu anlamda aydınlar ve devrim arasındaki ilişkiye de değinmek gerekmektedir. Bazı devrimlerde aydınlar doğrudan devrimin lideri pozisyonunda yer almışlardır. Nitekim bazı kaynaklara göre aydınların toplumsal hareket anlamında modern çağda tarih sahnesine çıktıkları ilk olay Fransız Devrimi’dir (Wilson, 1954: 323). Buna göre bir devrimde aydınlar, üç temel aşamada roller üstlenebilirler (Gella, 1985: 3):

• Hazırlık aşaması. • İsyan/Devrim aşaması.

• Devrimci toplumsal düzenin kurulması aşaması.

Buna göre hazırlık aşamasında aydınlar filozof gibi işlev görerek devrim düşüncesini kuramlaştırır ve toplumu bu düşünceye alıştırmaya çalışır (Kurzman ve Leahey, 2004: 938). Karl Marx, bu filozofluk görevini liderlik rolü ile birleştiren bir aydın olarak bu anlamda değerlendirilebilir (Avineri, 1967: 270). Fransız Devriminde aydınların toplumu devrime hazırlama aşamasında işlev gördükleri ve devrimin liderliğini ele aldıkları saptaması da hazırlık aşaması anlamında değerlendirilebilir. Benzer bir durum Osmanlı tarihinde devrimci bir süreç olarak değerlendirilen Jön Türk hareketinde de söz konusu olmaktadır. Onlar düzenledikleri kongrelerle, yazdıkları makalelerle toplumu Meşrutiyet düşüncesine alıştırmaya çalışmışlardır (Reyhan, 2008: 132).

İsyan ya da devrim aşamasında aydınlar, isyan eden grupları örgütlemek noktasında devrime liderlik edebilmektedir. Bu aşamada aydınlar, lider bir aktivist olarak yer alarak muhalefetin yükseldiği noktalarda eylemlerde bulunmaktadır. Küba Devrimi, bu anlamda değerlendirilebilir. Küba Devrimi’nde toplumun örgütlenmesi

ve halkın tüm kesimlerinin seferber edilmesi için ülke içinde yaşayan ve yurt dışından gelen aydınların devrime liderlik ettikleri belirtilmektedir (Montaner, 1994: 74). Benzer bir durum İran İslam Devrimi’nde de yaşanmıştır. Aydınlar devrimin gerçekleşme süreçlerinde yayımladıkları açık mektuplarla demokratikleşme isteklerini belirtmişler, Şah’ı devirme amacıyla birleşmişler ve kolektif birtakım hareketlerde bulunmuşlardır (Binder, 1979: 50).

Devrimin son aşamasında ise aydınlar devrim sonrası oluşan mevcut durumu korumak ve halka benimsetmek açısından yine liderlik rolleri üstlenmişlerdir. Bu durumun örneği Çarlık Rusya’sından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne geçiş sürecinde yaşanmıştır. Gerçekleşen devrimden sonra sosyalizmin değerlerini halka benimsetmek amacıyla aydınlar harekete geçmiş ve toplumu şekillendirmeyi vazife edinmişlerdir (Read, 1984: 38). Burada aydınların sistemin yeniden inşası için en önemli vazifelere getirildikleri gözlemlenmektedir (Hayek, 1949: 417). Nitekim bazı kaynaklarda Sovyetler ile ilgili şu saptamada bulunulmuştur: Her siyasal sistemde aydınlar ve politikacılar arasında bir rekabet vardır. Politikanın doğası gereği bu rekabet politikacıların galibiyeti ile sonuçlanmaktadır. Bu durumun tek istisnasını Sovyetler Birliği oluşturmaktadır. Sovyetler Birliği’nde galip taraf aydınlardır (Daniels, 1961: 272).

Devrime ek olarak toplumla birlikte aydınların da radikalleştiği başka dönemleri şu şekilde gruplandırmak mümkündür (Karabel, 1996: 211–212):

• Siyasi anlamda iyi örgütlenmiş bağımlı grupların varlığı. • Güçlü bir işçi sınıfının bulunmayışı.

• Herhangi bir örgüte bağımlı olmayan aydınların fazla sayıda oluşu. • Aykırılık ve anlaşmazlıkları ortadan kaldıracak bir rejimin olmayışı • Elit sınıfındaki bölünmüşlükler.

• Dünya sistemi içerisinde kendi yurttaşlarını koruyamayan zayıf bir hükümetin varlığı.

• Toplumdaki çeşitli sınıflar arasında keskin gruplaşmalar ve aykırılıkların varlığı.

Bu koşullar oluştuğunda aydınlar, kendilerini politikaya angaje etmek noktasında sorumlu hissetmekte ve daha radikal eğilimler sergilemektedir.

Tüm bu anlatımlardan hareketle, aydınların toplumsal hareketlerin öncüsü rolüne büründüğü durumları toplumun hassas olduğu dönemler, radikal dönüşümler, devrim gibi süreçler olarak saptamak mümkün. Buna ek olarak toplumun ve demokrasinin gelişmişlik düzeyine göre de aydın bu öncü rolünü oynayabilmektedir. Otoriteye alışkın bir halk, geleneksel otoritenin karşısında durabilecek bir karizmatik otorite olarak gördüğü aydına liderlik rolü atfetmekte ve bu lider aydın da kitleleri peşinden sürükleyebilmektedir.