• Sonuç bulunamadı

Kaynak Mobilizasyonu Teorisi: John McCarty ve Mayer Zald

AYDININ TOPLUMSAL HAREKETLERDEKİ ROLÜ

2.1. AYDINLAR VE TOPLUMSAL HAREKETLER İLİŞKİSİ

2.1.1. Toplumsal Hareket Kuramlarında Aydının Ele Alınışı

2.1.1.3. Kaynak Mobilizasyonu Teorisi: John McCarty ve Mayer Zald

Kaynak Mobilizasyonu Teorisi, John McCarthy ve Mayer Zald tarafından geliştirilen ve toplumsal hareketleri kar, zarar, maliyet, gider, gelir ve kaynak gibi ekonomik terimlerle açıklamaya çalışan bir yaklaşımı benimser. Bu yaklaşıma göre, bir toplumsal hareketin ortaya çıkması için gerekli kaynakları mobilize etmek ve bu kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak önem taşımaktadır. Buna göre, bu kaynakların kullanımı sadece bireyin tekelinde olamayacağından, bu kaynakların nasıl kullanılacağı girişimler ve örgütler tarafından tanımlanabilir. Bu durumda, toplumsal hareket örgütü kavramı önem kazanmaktadır (McCarthy ve Zald, 1977: 4– 5).

Elitler de, bu noktadan hareketle iki aşamada bir toplumsal hareketin oluşması, ivme kazanması, gelişmesi ve başarıya ulaşması açısından önem taşımaktadır. Elitler ilk olarak teoride çok önemli bir rol biçilen toplumsal hareket örgütlerinin lider kadrosunu oluşturarak doğrudan kaynakların yönetilmesinde etkin olurlar. Karar yetkisi onlardadır. Bu anlamda, hareketin iç (dâhili) kaynaklarından birini oluştururlar. İkinci olarak ise, elitler toplumsal hareketlere dolaylı olarak destek vererek harekete dışsal bir kaynak oluşturur. Öyle ki, önemli pozisyonlarda bulunan yöneticiler, milletvekilleri, sivil toplum örgütleri gibi kuruluşların liderleri hareketlere finansman ve insan kaynağı sağlayabilir. Bu nokta göz önünde bulunduğunda, bir toplumsal hareketin amacı sadece elitlerin desteğini almak üzerine bile kurulabilir (McCarthy ve Zald, 1977: 6). Toplumsal hareketlerde elitlerin inisiyatif almaları ve toplumsal hareket örgütlerinin önem kazanması kitle temelli toplumsal hareketlere de bir anlamda tepki olarak doğmuştur. Elitler hem kaynakları

yöneterek hareketin içinden başarılı olmasını sağlar hem de hareketlere dışarıdan destek vererek hareketleri başarılı bir şekilde sonuca ulaştırır. Bu ikili işlev elitleri toplumsal hareketler açısından önemli bir pozisyon içerisinde kurgulamaktadır (Jenkins ve Eckert, 1986: 813).

Bu durumda elitler toplumsal hareket örgütlerini daha profesyonel bir yapıya büründürme noktasında da önem kazanmaktadır. Bir anlamda toplumsal hareketlere sponsorluk etmektedirler. Böylece geniş kitlelerin istek ve çıkarlarını da kontrol edebilmektedirler (Norris ve Cable, 1994: 247). Elitler ile birlikte literatürde sponsorluk, lobicilik, profesyonelleşme gibi kavramlar da daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Aynı zamanda bu örgütler ile birlikte elitler halk ve iktidar arasında bir katalizör gibi de işlev görmektedir.

Elitlerin dâhili ve harici kaynak olarak kullanılma durumlarını örneklemek gerekirse; Amerikan Sivil Haklar Hareketi’nin önemli bir ayağını oluşturan Siyahî Hareketi’ni örnek vermek gerekecektir. Siyahî Hareketi, 1960’larda Kuzey Carolina’da öğrencilerin oturma eylemleri ile başlar. Siyahî yurttaşlar, böylece uğradıkları mağduriyetlere karşı direnmeye ve ayaklanmaya başlarlar. Kuzey Amerika’nın güneyinden tüm ülkeye yoğun bir eylem dalgası yayılır. Yerel bazda yapılan örgütlenmeler ile bölge kiliseleri, öğrenci ve fikir kulüpleri mobilize olur ve bu mobilizasyon tüm ülkeye dalgalar halinde yayılır. Bu hareket içerisinde elitler, iki aşamada görünür hale gelir. Dâhili olarak lokal örgütlenmelerin yürütücülüğünü elitler üstlenir ve böylece toplumu mobilize ederler. Harici olarak ise, elitler harekete dışarıdan destek olmaktadır. Çünkü Amerika’daki Siyahî nüfus seçimlerde ciddi bir oy potansiyeli oluşturmaktadır. Demokratlar, bu oy potansiyeline kayıtsız kalmaz ve Siyahîlerin mücadelesine destek verir. Mücadele sonucunda da yasal birtakım kazanımlar 1964 Sivil Haklar Antlaşması’nda Siyahî yurttaşlar lehine gerçekleştirilir (Jenkins ve Eckert, 1986: 815–816). Bu örnek aynı zamanda elitler ve toplumsal hareketler ilişkisinin çeperini parti politikalarının oluşturduğunu da göstermek açısından önem kazanmaktadır.

Elitlerin hareketin doğrudan liderliğini ve yürütücülüğünü üstlendiği ve kitlelerin mobilizasyonunu sağladığı savını desteklemek açısından California Çiftçi Hareketi de önemli bir örnek olarak karşımıza çıkar. 1930’lu yıllarda California’da

başında bölgenin sanayi ve tarım elitleri bulunmaktadır. Örgüt sağ yönelimlidir ve özünde bölgedeki sol eğilimli çiftçilerin hâkimiyetini kırmak istemektedir. Bu anlamda örgütün ve örgütün eylemlerinin tek amacı iktidar elitlerinin desteğini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için 1930 ve 1939 yılları arasında grevlere çıkarlar. Nitekim iktidar elitleri de bu oy potansiyeline kayıtsız kalamaz ve hareketlere destek verir. Birleşmiş Çiftçiler de bölgenin en güçlü çiftçi birliği haline gelir. Bu hareket içerisinde sanayi, tarım ve iktidar elitlerini görebilmekte ve harekete yön verdiklerini anlamaktayız. Aynı zamanda iktidar elitlerinin sürece dâhil olmasıyla, iş çevresi elitleri de bu örgüte destek olmuşlardır. Bir elit grubunun mobilizasyonu çevredeki tüm elitleri hareketin içine çekmiştir. Böylelikle elitler hareketin hem dâhili hem de harici kaynağını oluşturmuşlardır (Pichardo, 1995: 21– 22).

Kaynak Mobilizasyonu Teorisi’nden hareketle, 1960 ve öncesi dönemde toplumsal hareketler açısından hâkim olan “elitlere rağmen” anlayışından “elitler sayesinde” anlayışına bütünüyle geçildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu anlamda da aydın ve elit kavramlarının birbiriyle ikame edilmesi durumu da söz konusu olmakta, ikisi tamamen farklı kavramlar olarak düşünülmemektedir. Aydın elit kavramına içerilmiştir.

Buna ek olarak 1960 ve öncesi dönemde aydınların hem bireysel hem de belli bir örgüt içerisinde kolektif eylemlerde bulunduklarını saptadık. 1980 sonrası özellikle Amerika’da gerçekleşen toplumsal hareketler çerçevesinde “elitler sayesinde” anlayışına ek olarak ve bunun paralelinde elitlerin bir kurum ya da örgüt içerisinde etkin olduğunu ve bu kurumların çatısı altında birtakım faaliyetlerde bulunduklarını da belirtmek gerekmektedir (Wald ve Corey, 2002: 100). Bu anlamda bir örgüt üyesi ya da yöneticisi olarak elitler önem kazanmakta ve toplumsal hareketler literatüründe bu noktada değerlendirilmektedirler.