• Sonuç bulunamadı

1955 yılından itibaren Türk mukavemet hareketlerinde görev yapan Türkleri tespit etmeye çalışan İngiliz polisi Volkan mensubu olan ve daha sonra da TMT ile ilgileri olduğunu tahmin ettiği ve isimlerini tespit ettiği 60 civarında Kıbrıslı Türkü de çıkartılan bu “Fevkalade Ahval” yasasıyla tutuklar (Halkın Sesi

gazetesi, 21 Ağustos 1958). Esasında bu Türklerle ilgili hazırlıklar çok daha

önceden başlamıştır. Türklerin yakın bir zamanda geniş ölçüde silahlı bir mücadeleye başlayacakları endişesi içindeki İngilizler Kıbrıslı Türkleri kapatmak üzere bir tevkif kampı hazırlamaya başlamışlardır (Cumhuriyet gazetesi, 29 Mayıs 1958). Ancak özellikle İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği bu konuda Türkiye ile İngiltere arasında bu konudan kaynaklanan yeni problemlerin çıkmasından endişelenmektedir. İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği de 31 Mayıs 1958 tarihinde bakanlığına gönderdiği 796 sayılı telgrafla bu kaygılarını dile getirir (FO 371/136280). Bu arada bir karara varmaya çalışan Vali Sir Hugh Foot ise İngiltere ile yazışmaları sıklaştırır ve 3 Temmuz 1958 tarihli ve 187/1/014 numaralı telgrafıyla bir sonuca varmaya çalışır. Ancak bu hiç de kolay olmayacaktır (FO 371/136280). Dr. Fazıl Küçük’ün Ankara’da Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşmeler yaptığı dönemde Kıbrıs Valisi Foot bir açıklama yaparak daha önce yumuşatma politikasının bir gereği olarak serbest bırakılan 1200 EOKA mensubunun tekrar tutuklandığını açıklar (Dünya gazetesi, 24 Temmuz 1958). Ancak Vali Foot’a 3 bin imzalı bir protesto mektubu gönderen Rumlar “Emniyet kuvvetlerini bizi tevkif etmek zahmetinden kurtarmak için biz kendi arzumuz ile tecrit kamplarına gitmeye hazırız. Gelip bize yol gösteriniz” derler (Cumhuriyet gazetesi, 11 Ağustos 1958). Ayrıca aynı gün bizzat Vali Foot tarafından yapılan açıklamayla TMT kanun dışı ilan edilir. Öte yandan Kıbrıs Genel Valisi Sir Hugh Foot’un özellikle TMT mensuplarını tutuklama yönündeki talebi kendi Dışişleri Bakanlığı tarafından da pek rağbet görmeyecek ve hep çekincelerle karşılaşacaktır. Gerek Dışişleri Bakanlığı, gerekse Sömürgeler Bakanlığı 15 Temmuz 1958 tarihli telgrafla durumdan Atina ve Ankara’daki elçiliklerini haberdar ederler (FO 371/136280. 208512).

Vali Foot ayrıca durumun bir iç harp halini almaması için 40 ila 50 arasında Türkün de bu tutuklamalar sırasında göz altına alındığını ve tahsis edilen kamplara götürüldüklerini belirtir (KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ile 8 Temmuz 2003 tarihinde Lefkoşa’da yapılan görüşme) ;

“...EOKA zaten daha evvelden tutuklanmaktaydı ama TMT artık TMT olarak bildirileriyle, eylemleriyle ortaya çıkınca Rumlar İngiliz’i tahrik etmeye başladılar ‘Sen taraf tutuyorsun. Sen kanun hükümeti değilsin’ diye. İngiltere’de bunların taraftarları parlamentoda aynı baskıyı yapınca bir gecede 40-50 kişiyi yakalayıp kampa götürdüler. İşte ben onları kurtarmak için Fatin Rüştü Bey ile konuşayım diye Türkiye’ye gittim. O sırada benim 7 yaşında olan oğlum ameliyat masasında kaldı. Neticede bir süre sonra bıraktılar bunların tümünü ama EOKA’cılarla birlikte anlaşma olunca. O oluncaya kadar da epeyi eziyet, ezgi

çektiler. Bunların içerisinde işbirlikçiler vardı. Ben de biliyorum. Basbayağı biliyoruz...”

Kıbrıslı Türklerin tutuklanmaları sadece Kıbrıs’ta değil Türkiye’de de geniş yankı bulur ve Türk basını bu olaya geniş yer verir ancak bazı gazeteler tutuklananları Volkan üyeleri olarak bildirirken, bir kısmı da TMT mensupları olarak halka duyurur (Nacak gazetesi, 24 Temmuz 1958).

Kıbrıs’ta İlk Adım

TMT lideri Yarbay Rıza Vuruşkan da hazırlıkların tamamlanması sonrasında Ali Conan ismiyle ve İş Bankası müfettişi olarak Kıbrıs’a gider (Denktaş, 1996:37). Türkiye'den Kıbrıs'a görevli giden her subayın bir maske vazifesi ve bir kod adı vardır. TMT liderinin yardımcısı Yüzbaşı Mehmet Özden de İş Bankası müfettiş yardımcısı olarak ve “Necdet Bayazıt” (Halkın Sesi gazetesi, 9 Haziran 1997) ismiyle görev yapar ve o da maaşını Türkiye İş Bankasından alır. TMT’nin kurulmasıyla beraber teşkilata ilk katılanlar Posta Müdürü Kemal Şemiler, Dr. Fazıl Küçük, Rauf R. Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu, Avukat Osman Örek, Dr. Şemsi Kazım, Dr. Necdet Ünel, Dr. Niyazi Manyera, Dr. Orhan Müderrisoğlu, Nevzat Uzunoğlu, Baf Belediye Başkanı Halit Kazım, Öğretmen Necdet Hüseyin ve İsmail Sadıkoğlu olur (Halkın Sesi gazetesi, 9 Ağustos 1958). Dr. Fazıl Küçük “Ağrı”, Rauf Raif Denktaş ise “Toros” kod isimlerini alırlar (Kasımoğlu, 1987:87). Teşkilattaki mücahitlere genel olarak “Kurt” denilirken, görev alanlarına göre eğitimcilere “Temizlik Kurdu”, silah ikmalinde çalışanlara “Bereket Kurdu”, istihbarat işlerinde çalışanlara da “Fal Kurdu” isimleri verilir. Bu yeni teşkilat daha sonra sadece bölgesel faaliyetlerin içine girmeyecek ve bütün ada sathına yayılarak bütün Kıbrıslı Türkler için mücadele edecektir (KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ile 8 Temmuz 2003 tarihinde Lefkoşa’da yapılan görüşme);

“...TMT gerçek bir halk mukavemetidir. Kolonize edilme tehdidi altında bırakılan bir halkın boyun eğmeyeceği iddiasıyla direnmesidir. Adanın bir Türk adası olduğuna gönülden inanmış bir halkın bunu Yunan adası yapmak isteyenler karşısında direnişlidir. Doğrudan bir halk hareketidir. Bir iman hareketidir. Ben öyle görürüm. Başka türlü dayanılmaz. Başka türlü bu kadar güçlü kuvvet karşısında 10 yıl Türkiye gelinceye kadar beklenemezdi. Teslim olurduk çünkü baskı çok büyüktü. Bunu harekatın (1964) başlamasından üç beş ay sonra Kıbrıs’tan Ankara’ya, İnönü’ye gelen bir heyet ‘Artık dayanamayız. Biz bir iki ay dayanabilecek şekilde kendimizi tanzim etmiştik. Geleceksiniz diye bekledik. Gelmediniz. Bir ay daha ancak dayanırız. Daha fazla dayanamayız.’ diyor. İnönü de (cevaben) der ki ‘Siz vatan müdafaasındasınız. Biz de size elimizden gelen yardımı yapıyoruz. Vatan müdafaasında Türkün sabrı tükendiği yerde yeniden başlar. Türk iseniz dayaNacaksınız. Karşınızdakiler Yunan ise birbirlerine düşecekler... İsmet İnönü bize anlatmak istedi ki elden gelen yapılmaktadır.

Elden gelenden fazlasını beklemeyin. Kendinize kalmış bir direniş meselesidir. O direnişi Kıbrıs Türkü gösterdi...”

“Kıbrıs Türk Toplumu’nun can ve mal güvenliğini, insani ve milli haysiyet ve varlığını koruyup geliştirmek ve Türkiye’mizin güvenliğini tehdit eder durumdaki Yunan adaları zincirine yeni bir halka daha eklenmesini önlemek” (Denktaş, 1997:210) olarak özetlenebilecek Kıbrıs politikası içersinde TMT'nin kuruluş amaçları şu şekilde sıralanabilir (Mücahit dergisi, 1 Ağustos 1998:16); 1. Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak.

2. Enosis'e ve bu uğurda yapılan girişimlerle estirilen teröre karşı durmak. 3. Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek, birlik ve beraberliği sağlamak. 5. Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak.

6. Türkiye ile sıcak ilişkiler ve Türk toplumunun anavatana bağlılığını sürdürmek.

‘İlk kuruluş amacı silahlı değil psikolojik, Gandhi’ninki gibi pasif mukavemeti benimseyip sürdüren bir teşkilat olan ve o yüzden ismi saldıran değil Türk Mukavemet Teşkilatı olan TMT’nin’ (Ortam gazetesi, 28 Mayıs 1997) kuruluş gayesini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş da şöyle açıklar (Tolgay, 1996:62);

1. EOKA’nın terör ve Enosis kampanyası karşısında Kıbrıs Türk savunmasındaki boşluğu doldurmak ve Kıbrıs Türk yeraltı güçlerinin tümünü birleştirip bilimsel yer altı örgütlenmesini gerçekleştirmek;

2. Ulusal davanın Türkiye’deki sempatizanlarıyla ilişkiler kurmak ve Kıbrıs Türk halkına, ulusal varoluş mücadelesinde güven ve moral vermek.

TMT’nin örgütlenme planında öngörülen ve adanın 6 bölgesinde ilk 3 yılda oluşturulan sancaklardaki toplam mücahit sayısı hepsi de silahlı olmak üzere 5000’e kadar çıkar (Halkın Sesi gazetesi, 28 Ağustos 1997). Kıbrıs’ta kullanılacak her tür silah Anamur ve Mersin’de oluşturulan depolarda her an gönderilmeye ve kullanılmaya hazır vaziyette ambalajlanmış olarak saklanmaktadır.

1960 yılından itibaren Mağusa, Lefke, Larnaka, Baf, Lefkoşa, Limasol sancaklarında 3-4 taburdan oluşan bir askeri güç oluşturulur. Her taburda 50'şer kişilik teşkilatlanmış ve eğitilmiş bir kuvvet bulunmaktadır. Her birliğin başında da “Serdar” adı verilen komutanlar görev yapmaktadır. “Serdar” olarak bilinen komutanların yırtıcı kuş isimlerinden “Şahin, Atmaca” gibi kod adları bulunmaktadır (KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ile 8 Temmuz 2003 tarihinde Lefkoşa’da yapılan görüşme);

“...Zaten Türk subayları gelmeseydi mukavemet teşkilatı, mukavemet teşkilatı olmazdı. Volkan gibi profesyonel olmayan bir kuruluş halinde kalırdı. Onların gelişi kurulmuş olan bir çatının içini doldurdu. Bilinçli bir şekilde, disiplinli bir şekilde insanlar yetiştirildi ve mukavemet teşkilatı hakikaten mukavemet teşkilatı haline geldi. Yoksa bir isim olarak, bir kuruluş olarak, işte Volkan’ın

yaptıklarını yapan bir kuruluş olarak kalacaktı. Onun için Türk subaylarının gelmesi TMT’nı ayağa kaldırdı ve onu diriltti. Onu unutmamak lazım...”