• Sonuç bulunamadı

Ulvi KESER*

Giriş

Özellikle 1950’li yıllardan itibaren Yunanistan’ın Kıbrıs adasını uluslararası platforma taşımaya başlaması ve başta Birleşmiş Milletler olmak üzere diplomatik alanda istediği sonuçlara ulaşamaması üzerine adada EOKA kanalıyla başlatılan tedhiş ve kaos dönemi ön plana çıkar. Öncelikle İngilizlere yönelen bu tedhiş hareketleri daha sonra Türklere ve Rumlara da yönelecektir. Bu bağlamda kendilerini savunmaya yönelik bir takım girişimlere başlayan Kıbrıslı Türkler başlangıçta savunma amaçlı olarak tamamen amatör ve mahalli organizasyonlarla kendilerini savunmaya çalışırlar. Özellikle 1958 yılından itibaren ise devreye Türkiye’nin de girmesiyle tamamen profesyonel kadrolar tarafından yönetilen TMT devreye girer. TMT faaliyetlerini sadece askeri alanda ortaya koymakla yetinmez ve gerek Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu ve gerekse teşkilatın yayın organı Nacak gazetesi kanalıyla siyasi, kültürel, ekonomik, moral motivasyon faaliyetlerinin de içerisine girerek ulusal bilinci ve coşkuyu canlı tutmaya gayret eder.

Yunanistan parlamentosunun 1947 yılında aldığı bir kararla “Yunanistan’ın Kıbrıs’la Birleşmesi” gerektiği kabul edilir (Stephens, 1966:105). 21 Kasım 1949 tarihinde Birleşmiş Milletlere müracaat eden Yunanlılar “Anavatan Yunanistan’la birleşmek için self-determinasyon hakkını halkımıza tanınmasını istiyoruz” derler (Gazioğlu, 1997:117). Kıbrıs Ortodoks Kilisesi ve Makarios II tarafından 15 Ocak 1950 günü yapılan (Bilge, 1961:319) ve “Kıbrıs halkının Enosis için varolan değişmez azmini dünyaya ilan etmek için” (Egeli, 1989:29) seçime katılan toplam 224.700 seçmenden 215.108’inin (Emilyanides, 1963:109) lehte kullandığı oylarla Kıbrıs'ın Yunanistan’a ilhakı sonucu çıkar. Yunanistan Hükümeti 16 Ağustos 1954’de “halkların eşit hakları ve self-determinasyon ilkesinin Birleşmiş Milletlerin himayesi altında Kıbrıs halkına uygulanması” isteğiyle (Bayülken, 1983:3) Birleşmiş Milletlere müracaat eder ancak bu istek reddedilir (Torun, 1956:137). Bu tarihten itibaren de adada tedhiş hareketleri hızlı bir ivme kazanır. Kıbrıs’ı böylece Yunanistan’a bağlayamayan Rumlar işi silah yolu ile halledebileceği (Stephens, 1966:140) düşüncesine kapılır ve yeraltı örgütü EOKA böylece ortaya çıkar. Bu arada özellikle Makarios’un adadaki kışkırtıcı tutumu hızlanarak devam etmektedir ve bu durum ada sathında büyük rahatsızlıklara yol açmaktadır (Denktaş, 2000:109).

Yunanistan’ın Birleşmiş Milletlerde diplomatik yoldan bir sonuca varamaması şiddet ve terör yoluyla emellerine ulaşma gayretine dönüşür (Stephens,

1966:140). Öte yandan Başpiskopos Makarios ve George Grivas Kıbrıs milliyetçisi değil Yunan milliyetçisi olduklarından, gayeleri iki toplumlu bağımsız bir devlet kurmak değil, Kıbrıs Türklerine hiç yer vermeyen Enosis (Yunanistan’la birleşme) ve adanın Yunanlılaştırılmasıdır (Oberling, 1990:4). Yunanistan'ın büyük desteğiyle 1955 yılı ortalarında kuruluşunu tamamlayan EOKA (Foley, 1964:109) tedhiş örgütünün siyasi lideri Makarios, askeri lideri ise Yunanistan iç savaşı sırasında “X” (Stephens, 1966:139) adıyla bir yeraltı örgütü kuran ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra örgütü aşırı uçta partileştiren George Grivas'dır. “Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü” olarak adlandırılan bu örgütün ulusal kavramıyla kastettiği Elen düşüncesi ve Enosis fikrinden başka bir şey değildir (Denktash, 1982:22). EOKA’nın kurulmasıyla ilgili olarak Makarios ile Grivas arasındaki ilk buluşma 2 Temmuz 1952 tarihinde Atina'da gerçekleşir (Foley, 1964:17-18). Bu görüşmeden sonra Grivas 5 Temmuz 1951’de Kıbrıs’a gider. Kıbrıs’ta arazi yapısını inceleyen ve özellikle dağlık bölgelerde (August, 1986:92-102) keşif çalışmaları yapan Grivas, EOKA tedhişinin başlangıcını da böylece yapar. Adaya gelir gelmez Makarios’la görüşen Grivas ikinci görüşmeyi de 3 Ağustos 1951 tarihinde yapar ve Makarios’a adada gerilla savaşını başlatma zamanının geldiğini belirterek mücadelelerinin dar kapsamlı olarak küçük gruplarla dağlarda, geniş kapsamlı olarak da sabotajcılar vasıtasıyla pek çok askeri hedefin olduğu şehirlerde başlatılacağını belirtir (Foley, 1964:17). Silahlı grupların silahsız sempatizanlarca desteklenmesi halinde faaliyetlerini çok daha başarılı bir şekilde ve rahatça yapacağına inanan Grivas, şehir ve kasabalarda da öğrencilerden istifade etme yoluna gider (August, 1986:87). Enosis’e içten bağlı olmayan Kıbrıs Rumlarını şiddet yoluyla susturmak, Kıbrıs’taki iki toplumun arasını açmak için İngiliz Hükümeti’nin baskıcı usullere başvurmasını sağlamak ve Kıbrıs’ı dünya gündeminde tutarak İngilizleri dünya kamuoyu önünde zor duruma düşürmek ve Kıbrıs’taki idare ile İngiltere’nin prestijini sarsmak için kurulan EOKA (Halkın Sesi, 24 Haziran 1997) zaman içinde genç, yaşlı, asker, polis, sivil demeden bütün ada için bir kabus olacaktır. Grivas, Rodos adasından (Jones, 1964:47-49) 10 Kasım 1954 tarihinde “Dighenis Burada/Akritas Burada” parolasıyla adaya çıkar ve amaçlarının Enosis olduğunu, İngilizlerle Türkleri düşman kabul ettiklerini ve düşmanlarının her ne pahasına olursa olsun bertaraf edileceğini açıklar (Tolgay, 1993:3). Khlorakas köyü yakınlarında adaya çıkan Grivas’dan hemen önce adaya çıkartılan ilk silahlar ise 34 tabanca, 8.650 mermi, 4 Steiger silah, 350 kilo dinamit, 300 libre Nobel 808 cinsi patlayıcı, 100 mayın, 300 el bombası, 700 ateşleyici, 100 sis bombası, 1.100 metre saniyeli fitil, kameralar ve dürbünlerden oluşmaktadır. Bundan 3 ay önce de İngilizler aynı yerde (Foley, 1964:18) Yunanistan’ın Hellenic Detonator Explosives silah şirketinden Makarios’un 65 bin Drahmi ücretini ödediği (Jones, 1964:51) 10.000 dinamit, 2.200 patlayıcı, 2.200 metre fünye, sandıklar dolusu tabanca, ve cephane yüklü Ayios Georghios isimli bir gemi yakalamıştır ve tarih 25 Ocak

1955'tir (Jones, 1964:64). Atina Radyosu bu durumu “Bir Yunan teknesinin Kıbrıs’a ne getireceğini umuyordunuz ki? Noel Baba’dan hediyeler mi?” diyerek açıklar (Jones, 1964:67). EOKA ilk defa yüzünü 1 Nisan 1955 akşamı gösterir ve Kıbrıs'ta yer yerinden oynar. Gece 03.00’de önce elektrikler kesilir, daha sonra da bombalar patlar, Lefkoşa, Limasol, Mağusa’da (Durrell, 1992:202) makineli tüfekler rasgele ölüm saçar, işyerleri, İngiliz bankaları havaya uçurulur (Emilianides, 1963:113). Grivas ise bütün bu olup biteni Lefkoşa’da gizlendiği evde koruması Gregoris Louka ile zevkle takip eder (Foley, 1964:33). Ayrıca adanın her bölgesinde EOKA bildirileri dağıtılır ve EOKA’nın amaçları açıklanır (Halkın Sesi, 2 Nisan 1955);

“Hürriyetimizi kendi elimizle ve kanımız pahasına da olsa kazanmaya hazır olduğumuzu bütün dünyaya göstermemiz zamanı gelmiştir...”

Grivas ortaya çıkan bu durumu “Düzensiz savaş stratejisi özelliği olan bir savaş stratejisi değildir. UygulaNacak pek çok strateji vardır.” (August, 1986:69) diyerek açıklar. Temmuz 1955 tarihinde gazetecilere bir açıklama yapan İngiliz Polis Müdürü EOKA ile ilgili bilgi sahibi olmadıklarını açıklarken Grivas bunun temelinde gizlilik prensibinin bulunduğunu belirtir (Foley, 1964:7). Ancak bir iddiaya göre EOKA’nın kurulduğu daha önceden en azından Rum işçi sendikası AKEL tarafından tespit edilmiş ve bir takım tedbirler de alınmaya başlanmıştır (Erdoğan Tilki ile 10 Temmuz 2003’de Lefkoşa’da yapılan görüşme);

“...AKEL’e üye olduğumuzda orada bize ‘Kıbrıs’ta Türkçülük, Rumculuk olmaması için, Kıbrıs İşçiler Birliği’nin hakkını korumak için yemin ederim.’ diye yemin ettirdiler. Bizi daha sonra haftada iki defa kursa çağırdılar... Bir gün oradaki AKEL’ci Rumlardan birisi 10 kişiyi özel olarak toplantıya çağırdı. O güne kadar yüzünü örtmeyen kişi o gün maske yaptı ve yüzünü örttü ve ‘Arkadaşlar size önemli bir haberim var. EOKA diye bir örgüt kuruluyor. Bu örgüt zenginlerin parasıyla alınan silahlarla kuruluyor. Bu örgüt zenginlerin parasıyla fakirleri susturmak için kuruluyor ve zannedersem bunların hedefi biz olacağız’ dedi. Bizden kastettiği ise sendika ve işçiler. ‘Bunlar şu anda silahlanmaktadırlar. Korkunç silah getirdiler. Biz de kendimize göre silah getirmeliyiz’ dedi ve 8-10 kişinin ellerine isim ve adres verdiler ve ‘o yerlere gidin’ dediler. Ben de 2 arkadaşla beraber 28 yere gittim Bunların hepsi Rum’du. 14 bin Kıbrıs Lirası topladım. Bu para toplandı ve merkeze iade edildi...”

EOKA’nın adada silahlanma ve Türkleri top yekûn imha etme faaliyetlerine girişebilmek için faaliyetlerini hızlandırması üzerine Türk tarafında da kendilerini bu saldırılara karşı nasıl koruyacakları konusunda arayışlar başlar (Milliyet, 10 Haziran 1995);

“Önce, kendi düşüncesinde olmayan Rumları hunharca öldürdü EOKA. Sonra sıra Türk polislere geldi. Tehlike aşikardı, İngilizler sindirildikten sonra EOKA top yekûn Türklerin üzerine gelecekti. Hepimiz ruhen direnişe hazırdık, ama harekete geçmemiz imkansızdı. Ne silahımız, ne cephanemiz, ne de paramız vardı. Bir gün bile barışçıl umutlarımızı yitirmemiş, savaşa yatırım yapmamıştık.

EOKA gibi organize, teçhizatlı, Grivas liderliğindeki bir gerilla teşkilatına borudan yapılmış silahlarla nasıl direnirdik?”