• Sonuç bulunamadı

1- Genel Olarak

 Tipiklik, gerçekleştirilen eylemin, ancak kanunda düzenlenen suç tipine uygun olması halinde cezalandırılması anlamına gelmektedir. Eylem tipe uygun değilse, failin meydana gelen neticeden sorumlu tutulması mümkün değildir326

.

321 Bu hususta bkz. s.83. 322 CENTEL, M.87/4, s.183. 323 Madde 2: Yaşama hakkı

1. Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez.

2. Öldürme, aşağıdaki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz: a) Bir kimsenin yasadışı şiddete karşı korunması için;

b) Usulüne uygun olarak yakalamak için veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önlemek için;

c) Ayaklanma veya isyanın, yasaya uygun olarak bastırılması için. 324 Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

325 Madde 17/1: Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. 326

KOCA-ÜZÜLMEZ, Genel, s.137; HAFIZOĞULLARI-ÖZEN, Genel, s.19; ŞEN 2002, s.179; ÖZBEK-KANBUR-BACAKSIZ-DOĞAN-TEPE, s.199; ARTUK-GÖKÇEN-YENİDÜNYA, Genel 2009, s.389; ODMAN, M.Tevfik, YILMAZ, Raşit, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun İlk Üç Maddesinin Açıklaması, Adana Barosu Dergisi, S:3, Adana 2007, s.26.

 Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunun düzenlendiği m.87/4’te yer alan düzenleme “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse,

yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklindedir. Bu bağlamda işlenen fiilinin m.87/4 anlamından tipik

kabul edilebilmesi için, ağırlaşmış netice olan ölüm neticesinin, kasten yaralama

suçunun işlenmesine yönelmiş bir hareketin sonucunda meydana gelmesi

gerekmektedir. Şayet yaralama hareketi ile ölüm neticesi arasında böyle bir ilişki bulunmuyorsa, işlenen fiil “atipiktir”.

 Şu hallerde ölüm neticesinin, kasten yaralama suçunun işlenmesine

yönelmiş bir hareketin sonucunda meydana geldiği kabul edilir ve işlenen fiil,

m.87/4 kapsamında tipik sayılır:

- Mağdurun bedeni üzerinde oluşan “vücuda acı verme, sağlığı ya da algılama yeteneğini bozma neticesinin bir sonucu olarak” meydana gelmesi veya

- İcra hareketlerine başlanmış bir yaralama fiilinden kaçmaya yönelik bir hareketin sonucunda meydana gelmesi veya

- İşlenen yaralama fiilinin mağdurun bedeni üzerinde oluşturduğu etkileri ortadan kaldırmaya yönelik bir hareketin sonucunda meydana gelmesi.

Aşağıda tipikliğe ilişkin bu olasılıklar değerlendirilecektir.

2- Ölüm Neticesinin Kasten Yaralama Suçunun İşlenmesine Yönelik Bir Hareket

Sonucunda Meydana Gelmiş Olması

a) Ölüm Neticesinin, Mağdurun Bedeni Üzerinde Oluşan “Vücuda Acı Verme, Sağlığı ya da Algılama Yeteneğini Bozma Neticesinin Bir Sonucu Olarak” Meydana Gelmesi

 Burada ölüm neticesi, yaralama fiilinin neticelerinin içerisinde yer alan “mağdurun ölümüne yol açma riskinin” gerçekleşmesiyle meydana gelmektedir. Örneğin; A, B’yi bıçakla bacağından yaralaması ve B’nin, bacağında oluşan yaralanma sonucunda kan kaybından hayatını kaybetmesi hali veya bu yaralanma nedeniyle uzun süre tedavi görmesi, vücudunun zayıf düşmesi ve bunun sonucunda başka hastalığa yakalanarak hayatını kaybetmesi hali bu duruma örnek gösterilebilir.

Mağdurun tedaviyi reddetmesi işlenen fiilin tipikliğini ortadan kaldıracak bir

etkiye sahip değildir. Zira tedaviyi reddetme, bir hak olarak tanınmaktadır. Mevcut mevzuat çerçevesinde bir hak olarak tanınmış bir hususun, bu hakkın kullanılması durumunda başka bir düzenlemenin koruması dışında bırakılması düşünülemez.

 Yaralama fiilinin neticeleri sadece vücuda acı verme ve sağlığı bozma değildir. Maruz kalınan yaralama neticesinde mağdurun algılama yeteneğinin

bozulması da yaralama fiilinin neticelerinden biridir. Mağdur, psikolojisindeki

bozulma nedeniyle hayatını sonlandıracak hareketi bizzat yapabilir. Bu gibi bir durumda da işlenen fiil, m.87/4 kapsamında tipik kabul edilmelidir. Örneğin C, D ile evlidir ve hemen her gün D’nin ciddi şekilde yaralamasına maruz kalır. Psikolojisi bozulan ve hayatın kendisi için çekilmez hale geldiğini düşünen C, yine fiziksel şiddete maruz kaldığı bir günün ertesinde kendisini asmak suretiyle intihar eder. Yine örneğin E, F’yi bir odaya kapatır ve sürekli döver. E’nın elinden kurtulamayan F, içerisinde bulunduğu durumdan çıkış yolu olarak kendisini 10. katta bulunan pencereden aşağı atar ve ölür. Bu tür olaylarda mağduru intihara sürükleyen husus, maruz kaldığı şiddettir. Mağdurun intihar etmeye karar vermesi maruz kaldığı şiddet nedeniyle bozulan algılama yeteneğinin (psikolojisinin) bir sonucudur. Mağdur acı çekmektedir, maruz kaldığı muameleyi dayanılmaz olarak kabul etmektedir, işlenen

fiil sağlıklı bir şekilde düşünmesini engellemektedir. Tüm bunların bir sonucu

olarak da hayatına son vermektedir. Bu tür bir fiil, m.87/4 kapsamında tipik kabul edilmelidir.

 Şu tür bir olasılıkta ise işlenen fiil, m.87/4 kapsamında tipik kabul edilmemelidir. Örneğin G, içerisinde mermi bulunan ve emniyeti açık olan beylik tabancanın kabzasıyla yaralamak için H’nin kafasına vurur. O esnada istenmediği halde silah patlar. H, tabancadan çıkan bu kurşunun kendisine isabet etmesi sonucu hayatını kaybeder327. Burada yaralama hareketi ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağı bulunmaktadır. Zira yaralamaya yönelmiş hareket yapılmasaydı tabanca patlamayacak ve ölüm neticesi gerçekleşmeyecektir. Ancak burada söz konusu ölüm neticesi yaralama fiilinin bir sonucu olarak değil, vurduğu esnada silahın patlayabilmesi tehlikesine karşı tedbirli davranmayan failin taksiri nedeniyle

meydana gelmiştir. Burada ölüm neticesi, kasten yaralama fiilinin bir sonucu olarak meydana gelmediği için m.87/4 anlamında tipik değildir. Failin sorumluluğu, kasten yaralama ve taksirle öldürme suçları kapsamında değerlendirilecektir328

.

b) Ölüm Neticesinin, İcra Hareketlerine Başlanmış Bir Yaralama Fiilinden Kaçmaya Yönelik Bir Hareketin Sonucunda Meydana Gelmesi

 İşlenen fiilin m.87/4 kapsamında tipik kabul edilebilmesi için tek olasılık, yukarıda ele alındığı gibi, ölüm neticesinin yaralama fiilinin neticelerinin bir sonucu olarak meydana gelmesi değildir. Aynı şekilde şayet mağdur, kendisine yönelmiş bir yaralama hareketinden kaçmak için yapmış olduğu bir hareket neticesinde hayatını kaybediyorsa, yaralama fiili tamamlanmamış olsa da işlenen fiil m.87/4 çerçevesinde tipik kabul edilecektir.

 Alman ceza hukukunda ise doğrudan doğruyalık bağlantısı yaklaşımı doğrultusunda yaralama hareketi ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağının bulunması ve faile taksir düzeyinde bir kusurun atfedilmesi, işlenen fiilin §227 anlamında tipik sayılması için yeterli görülmemektedir329. Bu yaklaşım doğrultusunda bu ülke hukukunda ağırlıklı olarak benimsenen görüş; işlenen fiilin §227 anlamında tipik sayılabilmesi için, “ölüm neticesinin işlenen yaralama fiilinin

doğrudan doğruya bir sonucu olarak meydana gelmesi, hareket ile netice arasında temel suçun içerisinde mevcut bulunan özel tehlikenin gerçekleşme bağlantısının bulunması gerektiği yönündedir”330. Buna yaklaşıma göre mağdurun ölümü kendi davranışına (örneğin riskli bir kaçışa veya üçüncü kişilerin müdahalesi gibi davranışlara) isnat edilebilecek özellikteyse, böyle vakalar kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunun kapsamından elenmelidir331. Bu yaklaşımı kabul edenler, bu tür olaylarda meydana gelen ölüm neticesinin, failin yaralama hareketinin

328 Ancak Alman uygulamasında Federal mahkeme, bu olayda sanığı kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan (§ 227) sorumlu tutmuştur. Mahkemeye göre ölüm neticesinin, kasıtlı fiilin icrasıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan hayati tehlikeden kaynaklanması, failin § 227 uyarınca sorumlu tutulması için yeterlidir.

329 RENGİER, s. 124.

330 RENGİER, s. 124. Türk öğretisinde bu yaklaşımı kabul eden ERDAĞ’a göre de kasten yaralama sonucu ölüme neden olma fiilinden söz edebilmek için ölümün, kasten yaralanmadan yani mağdurun vücuduna verilen acıdan, bozulan sağlığından veya bozulan algılama yeteneğinden sonuçlanması gerekmektedir (ERDAĞ, s.119).

doğrudan doğruya bir sonucu olmadığını kabul etmektedirler ve failin fiilinin, kasten yaralama ve taksirle öldürme suçu çerçevesinde ele alınması gerektiği kanaatindedirler.

Alman Federal Mahkemesinin önceki yıllardaki konuya ilişkin kararlarında, kendisine yönelmiş bir yaralama fiilinden kaçan mağdurun ağırlaşmış neticeye bizzat kendi hareketiyle sebebiyet vermesi halinde, bu davranışın insanın kendini koruma

temel içgüdüsünden kaynaklandığını ifade ederek işlenen fiili neticesi sebebiyle

ağırlaşmış suç tipi bakımından tipik olarak kabul ettiği görülmektedir (bkz. BGHSt 48, 34). Ancak Alman Federal Mahkemesi, yakın bir tarihte vermiş olduğu konuya ilişkin bir kararında (Rötzel Olayı), doğrudan doğruyalık bağlantısı yaklaşımını olaya tatbik etmiştir. Söz konusu kararda sanık T annesinin evinde çalışan R’ye evin üst katında saldırmış, onu kolundan yaralamış ve onun burnunu kırmıştır. T’nin devam eden saldırılarından kurtulmak için korkuya kapılan R, odasının penceresinden bir balkona kaçmak isterken yere düşmüş, ciddi bir şekilde yaralanmış ve bunun sonucunda hayatını kaybetmiştir. Federal mahkeme, failin hareketi ile ölüm neticesi

arasında doğrudan doğruyalık bağlantısının bulunmadığını, ölüm neticesinin, mağdura tatbik edilen yaralama fiiline mündemiç ölüme yol açabilme tehlikesinin gerçekleşmesi şeklinde meydana gelmediğini belirterek, sanığın ölüm neticesinden

sorumluluğunun taksirle öldürme suçundan olması gerektiğini öngörmüştür332 . Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç türünün ortaya çıkış sebebinin suç işleme kastıyla hareket eden faili, hareketiyle nedensel değer taşıyan neticelerden doğrudan sorumlu tutma anlayışı olduğunu ve 5237 sy TCK’da yer alan bu suç türlerinde de nedensellik bağına vurgu yapılması sebebiyle doğrudan doğruyalık bağlantısı doktrininin uygulanmasının söz konusu olamayacağını ikinci bölümde ifade etmiştik333

. M.87/4 metninde yer alan “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse” şeklindeki düzenlemede geçen “sonucunda” kelimesinin işaret ettiği husus, yaralama fiili ile ölüm neticesi arasındaki nedensellik bağıdır. Bu suçun oluşması için yaralama suçunun tamamlanmış olması da gerekmemekte olup; işlenen fiilin

tipik olarak kabul edilebilmesi için ölüm neticesinin, bu suçun işlenişine yönelik

332 BGH NJW 1971, 152. Bu karara ilişkin olarak ayrıca bkz. KİNDHÄUSER, s. 108 vd.; RENGİER, s. 128 vd.

yapılan bir hareketin sonucunda meydana gelmiş olması yeterlidir. Bu bağlamda aktarılan olayda mağdur, icra hareketlerine başlanmış bir yaralama fiilinden kurtulmak için savunma refleksiyle hareket etmekte olup, insan olmanın doğası gereği kendini koruma güdüsü ile yapılmış bir savunma hareketinin bu suçun koruma alanının dışında kaldığı düşünülemez. Saydığımız gerekçelerle bu tür durumlarda işlenen fiil m.87/4 kapsamında tipik sayılmalı ve failin ölüm neticesinden sorumluluğu, söz konusu neticenin gerçekleşebileceğinin kendisince öngörülebilir olmasına bağlı kılınmalıdır.

 Ancak şayet mağdur savunma refleksiyle veya içinde bulunduğu dayanılmaz durumdan kurtulmak için hareket etmiyorsa, her ne kadar kasten yaralama hareketi olmasaydı ölüm neticesi meydana gelmeyecek idiyse de işlenen fiil m.87/4 anlamında tipik kabul edilmeyecektir. Örneğin: O, karısı P’yi döver. P, evi terk eder ve başka bir şehirde oturan ailesinin yanına taşınır. Taşındıktan bir hafta sonra attan düşer ve hayatını kaybeder. Burada işlenen fiil, m.87/4 çerçevesinde tipik olarak kabul edilmeyecektir.

Aynı şekilde örneğin I ile J kavga ederler. I, J’ye vurur. Kavga yatıştıktan sonra J, I’ya vurmak için hamle yaptığı esnada dengesini kaybederek düşer ve kafasını kaldırıma çarpması sonucu hayatını kaybeder. Bu olayda da I, J’ye vurmamış olsaydı J, I’ya saldırmayacak ve kendisini ölüme götüren hareketi yapmayacaktı. Bu nedenle I’nın hareketi, J’nin ölümü bakımından olmazsa olmazdır yani nedenseldir. Ancak ölüm neticesi, I’nın kasten yaralama fiilinden kaçınmak için yapılan bir hareket sonucu meydana gelmemiştir. Bu nedenle işlenen fiil, m.87/4 bağlamında tipik kabul edilmeyeceğinden bu suç kapsamında değerlendirilmeyecektir334

.

334 “Sanıkla yaptıkları kavganın aralanmasından sonra, sanığa tekme atmak isterken yere düşerek, başının bankete gelmesi nedeniyle kafatasında çökme kırığı husule gelen ve bu nedenle hayatını kaybeden Şevket Çalışkan'ın ölümü olayı ile sanığın eylemi arasında illiyet bağı bulun-

madığından, sanığın beraatine karar verilmesi gerekir”, (CGK, 17.11.1986, 1/256-517), (Nakleden:

ÖZEN, s.158). Her ne kadar Yargıtay söz konusu kararda nedensellik bağının bulunmadığını ileri sürmüşse de söz konusu olayda olmayan nedensellik bağı değil, m.452 (m.87/4) anlamında tipikliktir.

c) Ölüm Neticesinin, İşlenen Yaralama Fiilinin Mağdurun Bedeni Üzerinde Oluşturduğu Etkileri Ortadan Kaldırmaya Yönelik Bir Hareketin Sonucunda Meydana Gelmesi

Ölüm neticesinin tamamlanan yaralama fiilinin mağdurun vücudu üzerinde doğurduğu etkileri ortadan kaldırmak için yapılması gerekli olan bir hareket sonucunda meydana gelmesi halinde de işlenen fiil, m.87/4 çerçevesinde tipik olarak kabul edilecektir. Örneğin yaralanan mağdurun hastaneye götürülürken trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi veya tedavi sürecinde yaşanan bir aksaklık sonucu hayatını kaybetmesi halinde işlenen fiil, m.87/4 anlamında tipiktir.

Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunda tipiklik bahsine son vermeden önce şu iki önemli hususu belirtmek istiyoruz:

* Burada ele aldığımız konu, suçun manevi unsuruna veya yaralama hareketi ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığına ilişkin değildir. Burada ele alınan husus, işlenen fiilin m.87/4 anlamında tipik olup olmadığının belirlenmesi ile ilgilidir. İşlenen fiilin m.87/4 çerçevesinde tipik kabul edilmesi, failin meydana gelen ölüm neticesi bakımından sorumlu tutulabilmesi için yeterli olmayıp, aşağıda da ele alınacağı üzere söz konusu netice bakımından faile ayrıca taksir düzeyinde bir kusur atfedilebilmesi gerekmektedir.

** Burada ele aldığımız konu, -aşağıda nedensellik bağı ve manevi unsur başlığı altında nakledeceğimiz olaylarda görüleceği üzere- 765 sy TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından ve öğretinin ağırlıklı bir kısmı tarafından, “nedensellik bağının içerisinde” ele alınmıştır. Amerikan ceza hukukunda da hala aynı yaklaşım hüküm sürmektedir. Bu tür bir yaklaşımın temelinde yatan sebep, 765 sy TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde inceleme konumuz suçun objektif sorumluluk temelinde ele alınması, günümüz Amerikan ceza hukukunda eyaletlerin belli bir kısmı tarafından hala aynı eğilimin sürmesidir. Yasa koyucular, yaralama hareketi ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağının bulunmasını bu

neticeden sorumluluk için yeterli kabul ettikleri için, sorumluluğu sınırlandırma

çabası içerisinde hareket eden öğreti ve uygulama, nedensellik bağı konusuna

odaklanmıştır. Bunun bir sonucu olarak da aslında doğal anlamda nedensellik

çalışmışlar ve bunu yaparken de Türk ceza hukukunda uygun nedensellik teorisini, Amerikan ceza hukukunda ise en yakın nedensellik teorisini (proximate cause) tatbik etmişlerdir.

Sonuç olarak burada, teorik olarak tipikliğe ait bir konu olan ancak uygulama

tarafından nedensellik bağı kapsamında ele alınan; konuya ilişkin yargı organlarının

önüne gelmiş olan olaylar incelendiğinde ise tartışılması gereken asıl meselenin

“öngörülebilirlik” olduğu anlaşılan bir durumun varlığı söz konusudur335 .

Yukarıda –uygulamada karşılaşılan olaylardan yola çıkarak- verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere işlenen fiilin “atipik” olması, oldukça istisnai durumlarda söz konusu olmaktadır. Burada nedensellik bağına ilişkin bir sorun da

bulunmamaktadır. Bu olaylardaki asıl mesele, yapılan yaralama hareketinden böyle

bir neticenin doğabileceğinin failce öngörülebilir olup olmadığına ilişkindir.

Bu nedenle burada, konuya ilişkin izahatları tipiklik konusu ile sınırlamayı ve uygulamaya konu olmuş olayları aşağıda manevi unsur başlığı altında tartışmayı daha uygun görüyoruz.