• Sonuç bulunamadı

A- Ceza Sorumluluğunun Gelişimi

Amerikan ceza hukuku, öncelikli olarak İngiliz mirası ve yargısına dayanmaktadır10. Haksız fiil sorumluluğu ve ceza sorumluluğunun iki ayrı kategori olarak ele alınmadığı ilk Germanik kabilelerde, zarara neden olanın kusurlu olup

sorumluluğun ceza hukukumuz açısından kabul edilemeyeceğini öngörmüştür. Basın Kanunu’nun 11. maddesinde süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan dolayı “eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde”, işlenen bu suçtan dolayı terditli olarak başka kişilerin sorumlu tutulması öngörülmüştür. Söz konusu hükmün tam anlamıyla ‘başkasının fiilinden sorumluluk’ anlayışını yansıttığını söylemek güçtür. Zira burada eser sahibi dışında yer alan kişilerin cezalandırılması, ‘denetim görevlerini gerekli dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı surette gerçekleştirmeleri ya da ihmal etmeleri’ nedeniyledir (İÇEL, Kayıhan - EVİK, A.Hakan, İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2.kitap, 4.bs., Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s.213). Ancak söz konusu düzenlemenin “kusura dayalı sorumluluk anlamında” birçok tutarsızlığı da bünyesinden ihtiva ettiği kesindir. İlk olarak; burada eser sahibi dışında sorumlu tutulan kişiler ‘denetim görevlerini yerine getirmede dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranmak suçundan değil -ki böyle bir suça yer verilmemiştir-, ‘eser sahibinin işlediği suçtan’ sorumlu tutulmaktadır. Yine, ilgili hüküm terditli bir ceza sorumluluğunu düzenlemiş olup; madde metninde yer alan (yukarıda italik olarak belirtilen) durumların söz konusu olmaması halinde, eser sahibi dışındaki diğer kişilerin ceza sorumluluklarına gidilmesi söz konusu olmayacaktır. Oysa kural olarak, ister ihmali ister taksirli bir şekilde işlenmiş olsun, bir suçun işlenmesine kayıtsızlığı ya da denetim görevini ihmal etmesi nedeniyle sebep olan kişinin ceza sorumluluğu, fiili icrai surette işleyen kişinin bulunup bulunamaması, yargılanıp yargılanamaması veya hakkında verilecek cezanın etkin bir şekilde tatbik edilebilir olup olmamasına bağlı değildir. Sonuç olarak söz konusu düzenlemenin, her ne kadar manevi unsurdan tamamen yoksun değilse de, kusura dayalı sorumluluk esasına tam anlamıyla uygun olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.

10 İngiliz ceza hukuku “common law”dır. Bu, mahkeme kayıtlarına dayanan hukuk (judge-made law) anlamına gelir. Burada suçların tanımlamaları ve ceza sorumluluğunun kuralları parlamentodan ziyade mahkemeler tarafından yürürlüğe konulur. Amerikan mahkemeleri ve ceza hukukçuları bu nedenle “common law” terimini kullanırlar (DRESSLER, Joshua, Understanding Criminal Law, 4.bs, Lexisnexis Yayınevi, VA 2006, s.29).

olmadığına bakılmaksızın sorumluluğun yükletilmesi söz konusuydu11. Bu dönemde yargıçlar, ceza sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için sadece suçun maddi unsurunun (actus reus) ispatlanmasını yeterli görmekteydi12

.

Ancak suçun manevi unsuru, mağdurun zararının tazmin edilmesi fonksiyonunun cezalandırmanın tatbik edilmesi fonksiyonundan ayrılmaya başlamasıyla giderek daha fazla önem kazanmaya başlamıştır13

.

Suçun manevi unsurunun teşkili için failde bulunması gereken kusur durumunu ifade eden “mens rea” sözü, Leges Henrici’nin (St. Augustine’nin yalan tanıklık suçuna ilişkin bir vaazından alınmak suretiyle) yalan tanıklık suçuna ilişkin “reum non facit nisi mens rea” şeklindeki tanımlamasında ortaya çıkmıştır14. Bu vaaz benzer bir şekilde İngiliz ceza hukukunun ilk büyük çalışması olan COOK’un, “Third Institutes” eserinin içerisinde, “actus non facit reum nisi mens sit rea” (akıl suçlu olmadıkça, hareket suçlu değildir) şeklinde mütalaa edilmiştir15

. “Mens rea” kavramı, kilisenin ciddi katkısı ile16

ceza hukukunun temel bir ilkesi olarak benimsendikten sonra, bu kavramın hukuki anlamı gelişmeye devam etmiştir17

.

“Mens rea”nın hukuki anlamının gelişmesinin ilk aşamaları, Regina v. Prince olayında örneklendirilmiştir18. Bu olayda sanık reşit olmayan ve henüz 14 yaşında olan bir kızı, çocuğun velisi olan babasının rızası dışında alıkoymuştur. Sanık, çocuğun yaşının 18 olduğuna ve kendisiyle, rızası ile gelmeye yeterli olduğuna makul bir şekilde inanmıştır. Bu olayda Lord BRAMWELL, “sanığın davranışının

11 ROBINSON, Paul, Criminal Law, Case, Studies and Controversies, Aspen Yayınları, NY 2005, s.147.

12

LAFAVE, Wayne R., Substantive Criminal Law, West’s Criminal Practise Series, 2. bs.C:1, Thomson West Yayınları, 2003, s.332-333; DRESSLER, s.125.

13 ROBINSON, Paul H., Mens Rea, s.2, http://www.law.upenn.edu/fac/phrobins/mensreaentry.pdf (Erş. Tar: 07.03.2012)

14

ROBINSON, Mens Rea, s.3.

15 COKE, Edward, The Third Part of The Institutes of The Laws of England: Concerning High Treason, and Other Pleas of The Crown, and Criminal Causes, 4. bs., London 1669, s.10, s.54, s.107. 16 Öğretide ROBINSON’a göre kilise, İngiliz hukukunun bu kısmının gelişmesinde oldukça etkili olmuştur. Yazar, bunun nedenlerini şöyle sıralamıştır: İlk olarak; kilise, geniş bir kitleye manevi değerler ve ruh halinin (mental state) önemini vaaz etmiştir. İkincisi; rahipler, okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olmaları ve kilisenin kendi siyasi gücü nedeniyle hükümet politikalarında ve hükümetin yönetiminde etkiliydiler. Üçüncüsü; kilisenin ruhban sınıfını yargılamak için kendi mahkemeleri vardı ve bu mahkemelerde, bireyin ruh halini (mental state) suçun bir unsuru olarak kabul eden yeni suçlar geliştirilmiştir” ROBINSON, Mens Rea, sf: 3.

17 ROBINSON, Mens Rea, s.3. 18 ROBINSON, Mens Rea, s.4.

gayriahlakiliğinin, onun suçlu bulunması için gerekli olan ‘mens rea’nın varlığı için yeterli olduğunu” belirtmiştir. Lord BRETT ise “bir kişinin cezai anlamda suçlanması için yapmış olduğu davranışın ahlaki olmaması değil, en azından suça ait (criminal) bir şey yapma niyetine sahip olması gerektiğini” ifade etmiştir19

. Mens rea koşulu, Regine v. Faulkner20 olayında biraz daha fazla ifade edilmiştir. Bu olayda ‘mens rea’nın varlığının aranması, Regina v. Prince olayında Lord BRETT’in mens rea’nın daha belirli ve daha fazla talep eden yaklaşımının üzerine inşa edilmiştir21. Regine v. Faulkner olayında denizci olan sanık, bir yük gemisini kötüniyetle, habisçe, kanunsuz olarak yakmakla suçlanmıştır. Gemi, pamuk, şeker ve içki yüklü olan bir kargo gemisidir. Sanık, elindeki kibritle geminin deposuna içki çalmak için girmiş ve bunun sonucunda oradaki içkiler alev almış ve gemi tamamen kül olmuştur. Dava mahkemesi yargıcı, sanığın gemiyi yakma gibi bir niyetinin olmadığını düşünen jüriyi: “geminin yakılması neticesi, sanığın başka bir

suçu işlemesi esnasında meydana gelmiştir, eğer jüri sanığın hırsızlık suçu ile geminin yanması neticesi arasında bir ilişki olduğuna kanaat getirmişse, sanığa yönelik gemi yakma suçlaması sürdürülmelidir ve sanığın niyetine ilişkin iddialar önemsizdir” şeklinde bilgilendirmiştir. Jüri sanığı hem hırsızlık hem de gemi yakma

suçundan suçlu bulmuştur. Bir üst mahkemede Lord FITZGERALD ve Lord PALLES ise, “mens rea koşulunun gerçekleşmesi için sanığın, en azından,

gerçekleşen zarara neden olacağı makul olarak beklenen cezai bir davranışta bulunmayı istemesi gerekmektedir. Bu olayda sanık, sadece içki çalmayı istediğinde geminin yanmasından sorumlu tutulmamalıdır, bu davranışın normal seyrinde, geminin yanmasına yol açabileceği makul olarak öngörülemezdir” diyerek sanığa

yönelik gemi yakma suçlamasını reddetmişlerdir.

Mens rea kavramındaki bu son değişim, sadece bu koşulun talep edilmesindeki etkileyici yükselişi değil, bununla birlikte önemli bir niteliksel değişimi işaret etmektedir22. Eskiden tüm suçlar için “ahlaka aykırı bir şey yapma ya da suç işlemeye yönelik bir şeyler yapmayı isteme şeklinde tek bir mens rea koşulunun

19 Regina v. Prince (L.R. 2 Cr. Cas. Res.154 (1875)). (Bu dava neticesinde sanığın suçluluğu onaylanmıştır).

20 Regina v. Faulkner (Court of Crown Cases Reserved, Ireland 13 Cox Crim. Cas.550 (1877)). 21 ROBINSON, Mens Rea, s.4.

gerekliliği” söz konusu iken; şimdi, her suçun farklı bir mens rea koşuluna sahip olduğu kabul edilmeye başlanmıştır (gemi yakmak için gereken mens rea koşulu, hırsızlık için gereken mens rea koşulundan farklıdır)23

. Common law daki bu yaklaşım, MPC24

ile bir sonraki adıma taşınmış ve söz konusu tasarı, suçun manevi unsuruna iki açıdan ciddi bir katkıda bulunmuştur. Bu katkılardan ilki, common law’da sayıları 78’i bulan25

kusurluluk (mens rea) terimlerini, amaçlayarak (purposely), bilerek (knowingly), bilinçli taksirle (recklessly) veya bilinçsiz taksirle (negligently) şeklinde dört kategoride ele almış ve bunları tanımlamıştır. Bugün eyaletlerin ¾’ü, MPC’nin bu yaklaşımını kabul etmektedir26. İkinci olarak ise MPC, suçun her bir maddi unsuru açısından ‘mens rea’nın yani kusurunun varlığının kanıtlanmasını öngörmüştür (MPC § 2.02(1)). Bu bağlamda artık kusurluluk açısından “suç analizinden”, “element analizine” geçilmiştir27

.

Neticede günümüz Amerikan Ceza Hukukunda ceza sorumluluğu, hem common law açısından28

hem de MPC açısından “ilke olarak” kusura dayalıdır. Fail, hareketi sonucunda meydana getirdiği neticeden veya neticelerden, bu suçun veya

23 ROBINSON, s.147.

24 1952’de Amerika Hukuk Enstitüsü, yargıçlardan, hukukçulardan ve hukuk profesörlerinden oluşan bir heyet kurmuş ve bu heyet, 1962’de Model Ceza Kanunu’nu (Model Penal Code) yayınlamıştır. Bu tarihten sonra eyaletler, bu Model Ceza Yasasını göz önünde bulundurarak kendi ceza yasalarını revize etmeye başlamışlardır.

25

“Intentionally, purposely, designedly, knowingly, maliciously, wilfully, wantonly, general intent, specific intent, scienter, fraudulently, corruptly, recklessly, negligently, gross neglect, gross negligence, culpable negligence ve criminal negligence… (TORCIA, Charles E., Wharton’s Criminal Law, C:1, 15. bs, West Group, 1993, s.165).

26 ROBİNSON, Paul, A Brief History of Distinctions in Criminal Culpability, 31 Hastings L.J. s.815- 816. Bugün doktrinde, MPC’nin, Amerikan Ceza Hukuku’na en büyük katkısının bu yönde kabul edilmektedir (TORCIA C:I, s.169; ROBINSON, s.148; SINGER, Richard G. - LA FOND, John Q., Criminal Law, 4. bs., Aspen Yayınları, NY 2007, s.75).

27 ROBINSON, Mens Rea, s.5. 28

Common law’da bugün, bir suçun varlığının söz konusu olabilmesi için, ilke olarak, sadece meydana getirilmesi yasaklanmış olan bir zarara ya da kötülüğe neden olunması değil; bununla birlikte bu netice açısından belli bir ruh haline de sahip olunması gerektiği kabul edilmektedir. Suçun manevi unsurunu ifade eden bu ruh hali, “mens rea” ya da “guilty mind” olarak ifade edilmektedir. Bu bağlamda common law’da bir suçun oluşabilmesi için “hukuka aykırı bir harekete”, “suçlu aklın” eşlik etmesi aranmaktadır (TORCIA C:I, s.123; DRESSLER, Joshua, Criminal Law Cases and Materials, 3. bs., Thompson/West Yayınları, MN 2003, s.143; ROBINSON, Mens Rea, s.2.

Morissette v. United States (342 US 246, 96 L Ed 288, 72 S Ct 240 (1952)): “Suç, genel olarak,

sadece kötü düşünüen bir zihin (an evil-meaning mind) ve kötülük yapan elin (evil doing hand) birleşmesinden oluşur”; State v. Sanborn (120 Me 170, 113 A 54 (1922)): “Açıktır ki eğer hareketin yapıldığı zamanda hareketi yapan kişi günahsızsa, masumsa suç oluşmamalıdır. Bundan dolayı suçlunun hareketine, ‘onun suçlu niyetinin’ eşlik ettiğinin kanıtlanması zorunludur”.

suçların kanuni tanımında öngörülen kusurluluk şekli ile hareket ettiği kanıtlanmadığı sürece sorumlu tutulmamaktadır. Nitekim eyaletlerin çoğu tarafından aynen ya da benzer bir şekilde benimsenen MPC §2.02’nin “kusurluluğun asgari koşulu” başlıklı (1) nolu bendinde, “§2.05 istisna olmak üzere29

bir kişi, suçun her bir maddi unsuru açısından yasada öngörüldüğü şekilde, amaçlayarak (purposely), bilerek (knowingly), bilinçli taksirle (recklessly) veya bilinçsiz taksirle (negligently) hareket etmedikçe, suçlu değildir” şeklinde bir düzenlemeye yer

verilmiştir30. Bu düzenleme doğrultusunda fail, hareketi sonucunda ihlal ettiği suç veya suçlardan, ancak bu suçun veya suçların her bir maddi unsuru bakımından kanuni tanımında öngörülen kusurluluk şekli ile hareket ettiğinin kanıtlanması halinde sorumlu tutulabilecektir31.

B- Amerikan Ceza Hukukunda Kusura Dayalı Ceza Sorumluluğunun İstisnaları

Az önce de ifade edildiği üzere Amerikan ceza hukukunda ceza sorumluluğunun kusura dayalı olması, “ilke olarak” kabul edilmiştir. Objektif sorumluluk esasına dayalı sorumluluk şekli ise bu ülke ceza hukukunda oldukça geniş bir uygulama alanına sahiptir. Common law’da, objektif sorumluluğun geçerli olduğu suçları üç ayrı başlık altında ele alabiliriz:

29 MPC § 2.05’e ilişkin açıklamalar için bkz. s.17.

30 Söz konusu düzenlemenin ikinci bendinde ise bu kusurluluk türlerinin tanımlarına yer verilmiştir. Buna göre; “Amaçlayarak”ta (purposely) kişi, yapmış olduğu hareket sonucunda meydana gelecek olan neticeyi bilmekte ve bunun gerçekleşmesini amaçlayarak hareket etmektedir. “Bilerek”te (knowlingly) kişi yapacağı hareket neticesinde meydana gelecek neticenin gerçekleşmesini amaçlamamaktadır. Ancak bu neticenin gerçekleşmesi neredeyse kesindir. Fail bu neticenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine aldırmamakta ve fiilini işlemektedir. “Bilinçli taksir”de (recklessly) kişi, yapmış olduğu hareket neticesinde önemli ve yersiz bir tehlikenin doğmasına sebebiyet vermektedir ve ortaya çıkardığı bu tehlikenin farkındadır. Ancak fail, bu tehlikenin gerçekleşmesini amaçlamamakla ve kabullenmemekle birlikte, gerçekleşebilme ihtimalini bilinçli olarak önemsememektedir. “Bilinçsiz taksir”de (negligently) kişi, yapmış olduğu hareket neticesinde önemli ve yersiz bir tehlikenin doğmasına sebebiyet vermekte ancak ortaya çıkardığı bu tehlikenin farkında olması gerekirken farkında olmamaktadır (The American Law Institute, Part I, § 1.01 to § 2.13, s.229 vd.; ROBINSON, s.149-151; SINGER-LA FOND, s.77-78; DRESSLER, s.150-152).

31

DAVID, C. Brody - ACKER, James R., Criminal Law, 2. bs., Jones and Bartlett Yayınları, Mississauga, Canada, 2010, s.79; KADISH, Sanford H., SCHULHOFER, Stephen J., Criminal Law And Its Process, Cases And Materials, 7. bs., Aspen Yayınları, NY 2001, s.211; The American Law Institute, Part I, § 1.01 to § 2.13, s.229-230; ROBINSON, Mens Rea, s.5.

1- Cinayet Suçu (Murder): Common law’ın ilk dönemlerinde ve ilk dönem yasalarında cinayet suçu, “kin ve nefretle ve planlayarak (malice32

aforethought33)

öldürme” şeklinde tanımlanmaktaydı. İlerleyen yıllarda yargıçlar, önceden mevcut

bir “planlama (aforethought)” içermeyen ya da ölüm neticesini gerçekleştirmeye yönelik “kin ve nefretle duyulan bir isteğin (malice)” söz konusu olmadığı çeşitli halleri de bu kapsamda değerlendirmeye başlamışlardır34

.

Bu bağlamda common law’da cinayet suçu, “bir kişinin diğer bir kişiyi hukuka aykırı surette ve kin ve nefretle (malice) öldürmesi”35

olarak ifade edilmeye başlanmış ve aşağıda sayılan hallerden herhangi biriyle hareket eden failde, cinayet suçunun oluşması için gereken kusur şekli olan “kin ve nefretle öldürme isteğinin

(malice)” var olduğu kabul edilmiştir:

a) Failin, öldürme kastıyla hareket etmesi (intent to kill-murder)

b) Failin, bir insan yaşamının değerini hiçe sayacak derecede aşırı dikkatsiz ve umursamaz davranması (depraved-murder veya extreme recklessness- murder)

c) Failin, bir cürüm (felony)36 işleme kastıyla hareket etmesi (felony-murder)

32 Bu dönemde “malice”, “kin ve nefretle öldürme niyeti” anlamına gelmekte olup (LAFAVE, Wayne R., Substantive Criminal Law, West’s Criminal Practise Series, 2. bs.C:2, Thomson West Yayınları, 2003, s.416); bu ifadenin ortaya çıkışı, 15.yy’a dayanmaktadır (KAYE, The Early History of Murder and Manslaughter II, 83 L.Q. Rev. 569, Y: 1867, s.572-576).

33 Planlama (aforethought) ifadesi, İngiliz hukuk tarihinin ilk dönemlerinde, “bir kimsenin, diğer bir kimseye yönelik öldürme fiilini gerçekleştirmeden çok önce işleyeceği bu fiili düşünmesini, tasarlamasını” ifade etmekteydi (PERKINS, Rollin Morris - BOYCE, Ronald N., Criminal Law, 3.bs, Foundation Yayınları, 1982, s.57; LAFAVE, C:II, s.417). Bugün common law’da cinayet’in (murder) tanımında, “planlayarak (aforethought)” ibaresi genelde kullanılmamaktadır.

34 Commonwealth v. Drum (58 Pa 9 (1868)): “Cinayet (murder)’in ayırıcı özelliği, kötüniyetle

güdülenmiş bir istek ve planlamanın (malice aforethough) varlığıdır. Fakat ‘malice’ ifadesi, sadece

‘belirli bir kin ya da nefret gütme’ olarak anlaşılmamalıdır. ‘Malice’ ifadesi, hukuksal bir ifadedir ve

çok daha fazlasını ifade etmektedir. ’Malice’ ifadesi, sadece ‘belirli bir kini veya garezi’ ifade etmekle kalmayıp bununla birlikte ‘katı yüreklilik, tavrın ahlaksız olması, acımasızlık, dikkatsizlik, sosyal

görevleri önemsememe’ de ‘malice’ olarak kabul edilebilir. Bu kavram, failin, mağduru öldürme ve hatta yaralama niyetinin olmadığı olayları da kapsar”.

35 TORCIA C:I, s.243; COOK, Joseph G. - MARCUS, Paul, Criminal Law, 5. bs. LexisNexis Yayınları, NJ 2003, s.398; LAFAVE, C:II, s.416; DRESSLER, s.543.

36

Amerikan ceza hukukunda suçlar genel itibariyle cürüm (felony), cünha (misdemeanor) ve kabahat (violation) olmak üzere üç sınıfa ayrılmaktadır. Cürümler (felony), ölüm cezası ile cezalandırılan veya eyalet hapisanesinde infaz edilecek hapis cezası verilebilen veya bir yıldan daha fazla hapis cezası ile cezalandırılan suçlardır. Cünhalar (misdemeanor), en yüksek para cezası ile cezalandırılabilinen veya yerel bir ceza evinde infaz edilecek hapis cezası verilebilen veya bir yıl veya daha az hapis cezası ile cezalandırılabilen suçlardır. Kabahat (violation, infractions) ise yaptırım olarak hapis cezasının uygulanmadığı, para cezasının verildiği kural ihlalleridir (TORCIA C:I, s.108-110; DRESSLER, s.161-162).

d) Failin, mağdurda ciddi bir vücut yaralaması meydana getirme kastıyla hareket etmesi (intent to serious bodily injury-murder)

e) Failin, kendisini tutuklamak isteyen görevliye karşı tutuklamaktan kaçınmak için veya tutukluluktan kurtulmak için isteyerek güç kullanması (resisting lawful arrest-murder)37

Yukarıda (a) maddesinde belirtilen durumda fail, kin ve nefretle ölüm neticesini gerçekleştirmek istemektedir. Dolayısıyla burada cinayet suçunun oluşması için gereken “kin ve nefretle öldürme niyeti (malice)” failde açık bir şekilde bulunmaktadır. Diğer dört durumda ise failde “kin ve nefretle öldürme niyeti (malice)” olmadığı halde, failin böyle bir niyeti “zımni” olarak taşıdığı hukuken

varsayılmaktadır38 .

Objektif sorumluluk bakımında; (c), (d), ve (e)’de yer verilen hallerde failin ölüm neticesi bakımından kusurunun bulunup bulunmaması önem arz etmemektedir. Ölüm neticesi açısında objektif sorumluluğun geçerli olduğu bu durumlarda, failin belirtilen şekillerde hareket etmesi ölüm neticesinden sorumluluğu için yeterli görülmektedir. Burada fail, ölüm neticesi açısından kusurunun bulunup bulunmadığına bakılmaksızın ve hatta söz konusu netice tamamen kaza sonucu meydana gelse bile, “nedensellik bağının varlığı yeterli görülerek” cinayet suçundan sorumlu tutulmaktadır39

. İkinci bölümde ele alınacağı üzere bu üç halde de ‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç tipi’nin varlığı söz konusudur.

2- Kin ve Nefret Bulunmaksızın ve Planlamaksızın Ölüme Sebebiyet Verme (Manslaughter):Common law’daki bu insan öldürme suçu kategorisinde ise fail, mağduru öldürmeye yönelik önceden bir plan yapmamakta ve bu neticenin gerçekleşmesini kin ve nefretle istememektedir (without malice aforethought)40

.

37

LOEWY, Arnold H, Criminal Law, Thomson West Yayınları, 4.bs, MN (MINNESOTA) 2003, s.28; TORCIA C:I, s.247; DRESSLER, s.544; COOK-MARCUS, s.398; LAFAVE, C:II, s.417-418. 38 SINGER-LA FOND, s.174.

39 State v. Knight (115 A. 569 (N.J. App. 1921)): Bu kararda sanık mağdura tecavüz etmek istemiş ancak mağdur, birleşmeden önce korkudan ve şok nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Sanık, ırza geçmeye teşebbüs suçundan ve cinayet suçundan ayrı ayrı sorumlu tutulmuştur.

40 BLACKSTONE, William, Commentaries on the Laws of England, C:4, s.191; COOK-MARCUS, s.398.

Aşağıda sayılan hallerde, failin kin ve nefret bulunmaksızın ve planlamaksızın ölüme sebebiyet verme (manslaughter) suçunu işlediği kabul edilir41

: a) Failin mağduru ani bir öfke artması sonucunda öldürmesi,

b) Ölüm neticesinin, hukuka uygunluk ya da mazeret nedenlerinin koşullarının kast olmaksızın aşılması neticesinde gerçekleşmesi,

c) Failin, mağdurun ölümüne bilinçli taksirle (recklessly) veya bilinçsiz taksirle (negligently) sebebiyet vermesi,

d) Ölüm neticesinin, bir cünha (misdemeanor) işlenmesi neticesinde meydana gelmesi (misdemeanor-manslaughter veya unlawful-act manslaughter).

Common law’da, (a) ve (b) bendinde sayılan haller “kin ve nefret bulunmaksızın ve planlamaksızın isteyerek ölüme sebebiyet verme (voluntary manslaughter)”; (c) ve (d) bendinde sayılan haller ise “kin ve nefret bulunmaksızın ve planlamaksızın istemeyerek ölüme sebebiyet verme (involuntary manslaughter)” olarak ifade edilir. (a), (b) ve (c)’de sayılan hallerde, ölüm neticesi bakımından faile belli bir kusur atfedilebilmektedir. Objektif sorumluluğun söz konusu olduğu (d) bendinde yer alan halde ise fail, ölüm neticesi açısından kusurunun bulunup bulunmadığına bakılmaksızın ve hatta söz netice tamamen kaza sonucu meydana gelse bile nedensellik bağının varlığı yeterli görülerek “kin ve nefret bulunmaksızın ve planlamaksızın istemeyerek ölüme sebebiyet verme (involuntary-manslaughter)” suçundan sorumlu tutulmaktadır. İkinci bölümde ele alınacağı üzere (d) bendinde belirtilen halde, ‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç tipi’nin varlığı söz konusudur.

3- Kamu Yararına Karşı İşlenen Suçlar: Kusurluluğun ceza sorumluluğu için gerekli olduğunun kabul edildiği 1600’lü yıllardan sonra common law suçları, kusurluluk koşulu ihtiva eden ve özünde kötülük içeren (malum in se) suçlardandı (ör: insan öldürme, kundaklama vb.). 19. yüzyılın ortalarından itibaren sanayileşme ile birlikte sorumluluk için kusurluluk koşulunun aranmadığı kabahat niteliğindeki suçlar yasa koyucu tarafından konulmaya başlanmıştır. Zira sanayileşme ile birlikte ahlaken hatalı olmayan bazı davranışların, halkın önemli bir kısmının sağlığını, yararını veya güvenliğini önemli derecede etkilediği görülmüştür. Bu suçlar, özünde

kötülük bulundurmayan ancak yasa koyucu tarafından suç olarak düzenlenen suçlardır (malum in prohibit). Bu suçlar kamu yararına karşı işlenen suçlardır ve ne şekilde ihlal edilirlerse edilsinler failin cezai sorumluluğuna gidilmektedir. Bu suçlarda kural olarak sadece para cezası tatbik edilmekte olup, sanık hakkında hapis cezasına hükmedilmesi söz konusu değildir42. Bu kapsamdaki suçlara: “çocuklara sarhoş edici likör satmak, tarihi geçmiş ilaç ya da gıda satmak, iki eşlilik, 14 yaşın altındaki çocuğu çalıştırmak, bir çocuğu bara kabul etmek, bir çocuğu bilardo salonuna kabul etmek, arka ışığı olmayan bir otomobil sürmek, karantinayı ihlal ederek bir ülkeden diğer bir ülkeye gemi ilerletmek, iki kez oy kullanmak” gibi