• Sonuç bulunamadı

E- Nedensellik Bağı

2- En Yakın Nedensellik Teorisi (Proximate Cause)

Amerikan ceza hukukunda da objektif sorumluluğa dayalı suçların geniş bir uygulama alanı bulması, bu ülke ceza hukukunda nedensellik bağının tespitinin iki diyebiliyorsak, yapılan bu hareket meydana gelen netice açısından zaruri bir şarttır ve hareket ile netice arasında nedensellik bağı vardır; eğer failin hareketi olmadan da netice husule gelebilecek idiyse, yani hareket ile netice arasında bir zaruret münasebeti yoksa nedensellik bağı da mevcut değildir (KUNTER, Maddi, s.150; SINGER-LA FOND, s.143; LAFAVE, C:I, s.467; DRESSLER, s.196; HAKERİ, Nedensellik Bağı, s.95). Türk öğretisinde bazı yazarlar (DOĞAN, s.119; ERDAĞ, s.50; ERDEM, 2008, s.261; ÖZTÜRK, Bahri, ERDEM, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2005, s.191) nedensellik bağının tespitinde şart teorisini kabul etmekle birlikte meydana gelen neticeden sorumluluk için, bu neticenin faile objektif olarak isnad edilebilmesinin de gerekli olduğunu savunmaktadırlar. Objektif isnad edilebilirlik teorisi olarak adlandırılan ve Prof. HONIG tarafından geliştirilen bu teoriye göre; hareket ile netice arasında şart teorisine göre nedensellik bağının bulunması bu neticenin faile yüklenebilmesi için gerekli olsa da tek başına yeterli olmayıp, söz konusu neticenin faile insan tarafından yapılabilirlik anlamında onun bir eseri olarak yüklenebilmesi gerekir (HONIG, Richard, İlliyet Nazariyesine Dair (Çev. Yavuz ABADAN), in: İÜHFM, C:II, İstanbul 1936, s.180 vd.). Bu teori ile ilgili olarak ayrıca bkz. KUNTER, Maddi, s.164–165; ÖZTÜRK-ERDEM-ÖZBEK, s.33; HAKERİ, Nedensellik Bağı, s.96.; ÖZBEK, C:I, s.317 vd.

aşamalı olarak değerlendirilmesine ve nedensellik bağı temeline dayanan objektif sorumluluk nedeniyle aşırı genişleyen ceza sorumluluğunun bu yolla sınırlandırılmaya çalışılmasına yol açmıştır120. Bu bağlamda Amerikan ceza hukukunda nedensellik bağı, şart teorisi121

(but-for cause veya factual cause122) ve “en yakın nedensellik teorisi (proximate cause)” çerçevesinde iki aşamalı olarak değerlendirilmektedir123. Zira “şart teorisi (but-for cause) çerçevesinde belirlenen

‘neden’in, toplumun duygularıyla veya neden teriminin genel kullanımı ile bağdaşmadığı” kabul edilmektedir124

.

En yakın nedensellik (proximate cause) yaklaşımına göre; bir nedenin, bir neticenin meydana gelmesine fiziksel olarak sebebiyet vermesi yeterli değildir; ancak hukukun göz önünde bulundurduğu bir fiziksel etmen, neden sayılabilir125

. Burada, birden fazla nedenselin içerisinde sonucu meydana getirmeye en yakın nedenselin seçilmesi söz konusudur126. Nedenselliğin psikolojik konseptini127

yansıtan bu teoride, bir fiziksel nedenin meydana gelen neticenin nedeni sayılabilmesi için, yapılan bu hareket sonucunda söz konusu neticenin meydana gelebileceğinin makul

olarak öngörülebilir olması veya doğal ve beklenir olup aşırı uzak ve kaza niteliğinde olmaması gerekir128

.

a- Common Law: Common law’da eyalet yasalarında bu teoriye yer

verilmemekle birlikte hemen hemen bütün mahkemeler, meydana gelen ağırlamış

120 SINGER-LA FOND, s.185; KADISH - SCHULHOFER, s.456; LOEWY, s.51.

121 Bu nedensellik yaklaşımı, MPC § 2.03(1)’de ve bazı eyaletlerin yasalarında (Ala.Code § 13A-2-5; Ariz. Rev.Stat.Ann. § 13-203; Ark.Code Ann. § 5-2-205; Del Code Ann. Tit. 11, §261; Haw. Rew.Stat. § 702-214; Ky.Rev.Stat.Ann. § 501.060; Me.Rev.Stat.Ann. tit. 17-A, § 33; Mont Code Ann. § 45-2-201; N.J.Stat.Ann. § 2C:2-3; N.D.Cent.Code § 12.1-02-05; Pa.Cons.Stat.Ann. tit. 18, §303; Tex.Penal Code Ann. § 6.04), “önceki hareket olmasaydı netice meydana gelmeyecekti ise, bu davranış neticenin nedenidir” şeklinde açık bir şekilde ifade edilmiştir.

122 Bu yaklaşıma, ikinci aşamada yapay olarak yapılan “en yakın nedensellik (proximate cause)” değerlendirmesinin karşıtını tanımlamak için olgusal, gerçeğe dayalı neden (factual cause) de denilmektedir (KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.260).

123 KADISH - SCHULHOFER, s.451; TORCIA C:I, s.146-147; SINGER-LA FOND, s.143; KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.301; LAFAVE, C:I, s.466; DRESSLER, s.201.

124

HART, Herbert Lionel Adolphus, HONORÉ, A.M., Causation in the Law, Clare edin kindon Pres, 1967, s.341.

125TORCIA C:I, s.147. Stave v. Osmus (73 Wyo 183, 276 P2d 469 (1954)): “Eğer bir neden etkili veya genel olarak söylendiği tabiriyle en yakın neden (proximate cause) değilse; o, hukukta bir neden değildir”.

126

LOEWY, s.54.

127 KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.261.

128 LAFAVE, C:II, s.451; KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.261/301-302; TORCIA C:I, s.148-152; SINGER-LA FOND, s.145.

neticenin, failin işlemeyi kastettiği suçun makul olarak öngörülebilir bir sonucu

olması gerektiğini aramaktadırlar129. “Öngörülebilirlik” kriteri, en yakın nedensellik bağının tespitinde en etkili faktör olarak kabul edilmektedir130. En yakın nedensellik bağının tespitinde kullanılan öngörülebilirlik ölçütünde, failin fiziki ya da ruhi yapısı veya somut olayın spesifik koşulları göz önünde

bulundurulmaksızın, yapılan hareketin böyle bir neticeye sebebiyet

verebileceğinin objektif anlamda beklenir olup olmadığı araştırılmaktadır131. Örneğin gasptan kaçan kişinin nehre atlaması sonucu ölmesi132, tecavüzden kurtulmaya çalışan kişinin kendini pencereden atması sonucu ölmesi133

, gasp esnasında gasp mağdurlarından birinin diğerini yanlışlıkla vurması134

, hırsızları takip

129 SINGER-LA FOND, s.143. 130

CROCKER, Lawrence, A Retributive Theory of Causation, J Contemp. Legal Issues 65, Y: 1994, s.100; KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.302.

131 LAFAVE, C:II, s.451. King v. Commonwealth, 6 Va. App. 351, 368 S.E.2d 704 (1988): Sanık

King ve yardımcı pilot, 500 pound (225kg) hint kenevirini küçük bir uçağın içinde sevk ederken sisin içerisinde kaybolup bir dağa çakılmışlardır. Yardımcı pilot ölmüş, sanık King ise hayatta kalmıştır. Dava mahkemesi hayatta kalan sanığı, uyuşturucu ticareti bir cürüm olduğundan ve meydana gelen ölüm neticesi, bu suçun işlenmesi esnasında meydana geldiğinden cürüm – cinayet suçundan sorumlu tutmuştur. Temyiz mahkemesi ise suçlamayı geri çevirmiştir. Mahkemeye göre “…her ne kadar uyuşturucu ticareti bir cürüm olsa da somut olayda ölüm neticesinin en yakın nedeni değildir. Her ne kadar uyuşturucu ticareti olmasaydı ölüm neticesi gerçekleşmeyecektiyse de (but-for cause) ölüm neticesi bu cürmün öngörülebilir bir sonucu değildir. Eğer ölüm neticesi, sanığın kendilerini tespit etmemeleri için alçak uçuşları neticesinde meydana gelmiş olsaydı, böyle bir durumda uyuşturucu ticareti suçu ile ölüm neticesi arasında en yakın nedensellik bağlantısının varlığından söz edilebilecektir; Commonwealth v. Williams (1 A.2d 812 (Pa.Super.1938)): kararında da sanık, süresi geçmiş ehliyeti ile araç kullanırken trafik kazası yapmış ve ölüme neden olmuştur. Sanık kazaya kusuru ile sebebiyet vermemiştir. Ancak süresi geçmiş ehliyetle araç kullanmak, bir hukuka aykırı hareket teşkil etmektedir. Bu nedenle de sanık, cünha-öldürme kuralı çerçevesinde cünha-öldürme suçundan sorumlu tutulmuştur. Ancak temyiz mahkemesi, sanığın süresi geçmiş ehliyetle araba kullanmasının ölümün en yakın nedenini oluşturmadığı gerekçesiyle suçlamayı geri çevirmiştir;

Peope v. Penny (44 Cal.2d 861, 285 P.2d 926 (1955)) kararında da lisanssız kozmetolojist olan sanık,

yüz gerdirme tedavisi yapmış ancak mağdur zehirlenmiş ve hayatını kaybetmiştir. Eyalet yasalarına göre lisanssız kozmetolojistlik yapmak bir cünhadır. Ancak mahkeme, ölümün sebebi bakımından sanığın lisansının eksik olması ile mağdurun ölümü arasında nedensellik bağının bulunmadığına karar vermiştir.

132

State v. Casper (192 Neb. 120, 219 N.W.2d 226 (1974)) kararında sanık, mağduru kısırlaştırmakla (castration) tehdit ederek soygun teşebbüsünde bulunmuştur. Bunun üzerine nehre doğru koşan mağdurun cesedi suda boğulmuş bir şekilde bulunmuştur. Sanığın davranışı ile ölüm neticesi arasında nedensellik bağının varlığı kabul edilmiş ve sanık, cürüm-cinayet kuralı gereğince cinayet suçundan sorumlu tutulmuştur.

133 Rex v. Valade (Que.) (22 Rev. De. Jur. 524, 26 Can. Cr. Cas.233) kararında sanık mağduru tenha bir apartmana zorla götürmüş ve orada tecavüz etmiştir. Sanıktan kurtulmak isteyen mağdur kendisini pencereden aşağıya atmış ve düşmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. Sanığın hareketi ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının bulunduğunu kabul eden mahkeme sanığı ağır-suç cinayet kuralı çerçevesinde cinayet suçundan sorumlu tutmuştur.

134 People v. Payne (359 Ill. 246, 194 N.E. 539 (1935)) kararında silahlı olan soyguncular, iki kardeşin bulunduğu eve girmişlerdir. Kardeşlerden biri, soygunu engellemek için silahını ateşlemiştir. Aynı

eden bir polis memurunun fail olduğu zannıyla diğer polis memurunu vurması135 , kundaklama sonucu çıkan yangını söndürmeye giden itfaiyecinin hayatını kaybetmesi136, gaspa uğrayan sanığın kalp krizi sonucu ölmesi137, gaspa uğraması zamanda sanık da ateş etmiştir. Bu esnada mermilerden biri diğer kardeşe isabet ederek onun ölümüne neden olmuştur. Ancak ölüme, sanığın mı yoksa diğer kardeşin mi silahından çıkan merminin neden olduğu saptanamamıştır. Dava mahkemesi, sanığı cinayet suçundan sorumlu tutmuştur. Temyiz mahkemesi, dava mahkemesinin bu kararını onaylamıştır. Temyiz mahkemesine göre “bir soygun teşebbüsünün direnişle karşılaşacağı mantıklı olarak beklenebilir; mağdurlar, soygun esnasında kendilerinin ya da başkalarının soygunu engellemeye yönelik ateşi sırasında vurulabilir. Bu durum, işlenen suçun doğal ve olası bir sonucudur”.

135 People v. Hickman, 12 Ill. App. 3d 412, 297 N.E.2d 582 (1973), bkz. s.86, dn.257.

136 State v. Glover (330 Mo. 709, 50 S.W.2d 1049,87 A.L.R. 400 (1932)): Bu kararda sanık, sigortadan para almak için eczanesini kundaklamıştır. Çıkan yangını söndürmeye gelen itfaiyecilerden biri alevleri söndürmeye çalışırken hayatını kaybetmiştir. Sanığın eylemi ile itfaiyecinin ölümü arasında en yakın nedensellik bağı mevcuttur. Sanık cürüm-cinayet kuralı gereği cürüm işleme sonucu ölüme neden olma suçundan sorumlu tutulmuştur; People v. Arzon (92 Misc. 2d 739, 401 N.Y.S.2d 156 (1978)): Sanık, terk edilmiş bir binanın 5. katında bir kanepeyi ateşe vermiştir. İtfaiye, burayı söndürmeye çalışmış ancak bunun bir etkisi olmadığını geri çekilmeye karar vermiştir. Geri çekildikleri esnada aynı binanın ikinci katında çıkan başka bir yangınla karşılaşmışlardır. İkinci kattan gelen yoğun duman ve 5. kattaki yangın, binadan geri çekilmeyi oldukça tehlikeli hale getirmiştir. İtfaiyecilerden biri bu çekilme esnasında yaralanmış ve daha sonra hayatını kaybetmiştir. İkinci kattaki yangının 5. kattaki yangını çıkaran sanık tarafından çıkarılıp çıkarılmadığı belirlenememiştir. Ancak buna rağmen sanık ikinci dereceden cinayetten sorumlu tutulmuştur. Mahkemeye göre kişi, onun davranışının bir sonucu olarak meydana gelebileceği makul olarak öngörülebilir olan ölüm neticesinden sorumludur. Sanık, 5. kattaki yangını çıkardığında itfaiyenin bu yangına müdahale etmeye geleceğini ve bu esnada hayatını tehlikeye atacağını öngörmelidir. Sanık tarafından başlatılan ateş, itfaiyecinin hayatını kaybetmesine neden olan olaylar zincirinin zorunlu bir bağıdır. Sanığın başlattığı yangın olmasaydı, mağdur, kendisine zarar veren ayrı ve bağımsız olan yangının çıktığı yerde olmayacaktır. Mağdurun ölümü, sanığın kundaklama hareketinin makul ve öngörülebilir bir sonucudur. Sanık, aşırı dikkatsizlik-cinayet suçundan sorumlu tutulmuştur.

137 People v. Stamp (2 Cal. App. 3d 203, 82 Cal. Rptr. 598 (1969)) kararında sanıklar, bir işyerine soygun için girmişler ve aralarında kendisinde önceden kalp hastalığı bulunan mağdur Honeyman’in de bulunduğu kişilere yere yatmalarını söylemişlerdir. Sanıklar soygun işlemini tamamlayıp oradan ayrıldıktan 15-20 dakika sonra mağdur Honeyman, yaşadığı korku ve stres nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Mahkeme’ye göre öldürmenin, işlenen cürmün bir parçasını oluşturmasına ya da ölümün cürmün işlenmesi esnasında ya da teşebbüs esnasında meydana gelmesi zorunlu değildir. Ölüme yol açan hareketin, soygun işleminin devamı için bir yapılan hareket olması yeterlidir. İnsan öldürmenin, “suçun işlenmesi için işlenmesi” gerekli değildir. Cürüm – cinayet kuralı (felony-murder rule), ölüm neticesinin öngörülebilir olması ile sınırlandırılmamıştır. Burada objektif sorumluluk geçerlidir. Sanıklar, hareketleri ile meydana gelen netice arasında en yakın nedensellik bağının (proximate cause) olmadığını ifade etmişlerdir. Mahkemeye göre en yakın nedensellik bağı, ölümü meydana getiren, birbiri ardına devam eden ve doğal olan, araya giren yeterli bir neden ile kırılmamış olan ve o olmayacak idi ise neticenin meydana gelmeyeceği nedendir. Eğer sanığın hareketi, bir neden ölümün sonuçlandırılması için gereken faktörlerin işleyişini başlatan olmazsa olmaz bir neden ise, bu neden, etkili bir nedendir. Eğer bir kişi hukuka aykırı bir hareket yapıyorsa veya bir diğer kişinin ölümünün asıl nedeni olan faktörlerin işleyişini hukuka aykırı olarak başlatıyorsa, hukuka aykırı hareket veya işlemi başlatan etkenler ölümün tek nedeni olmasa bile; ölen kişi önceden bir kendisini zaafa uğratan bir hastalığa, yaralanmaya veya diğer bir nedene sahip olsa bile; sağlam bir fiziksel duruma sahip olan bir kişi işleyişi başlatan etkenler ya da hareketin sonucunda ölmeyeceği muhtemel olsa bile; işleyişi başlatan etkenler ya da hareket sadece ölen kişinin ölümünü hızlandırsa ve bu kişi yakında herhangi bir şekilde diğer nedenden ya da diğer nedenlerden dolayı hayatını kaybedecek olsa bile yapılan hareket ile meydana gelen netice arasında en yakın nedensellik bağlantısı (proximate) vardır. Sanıklar, “soygun suçu” bir “cürüm” olduğundan ve ölüm neticesi ile

sonucu düşüp kalça kemiğini kıran sanığın ameliyat esnasında gelişen komplikasyonlar sonucu ölmesi138, arabayla kaçan sanığı takip eden helikopterlerin kaza yapması sonucunda ölüm neticesinin meydana gelmesi139

gibi hallerde, failin hareketi ile meydana gelen istenmeyen ölüm netice arasında en yakın nedensellik bağının (proximate cause) var olduğu kabul edilmektedir140

.

b- MPC: MPC’nin düzenlemesine göre nedensellik bağı, failin kusur şekline göre farklı anlamlar ifade etmektedir. Bu kanun çerçevesinde nedensellik bağı,

“failin zihninde gerçekleştirmeyi kastettiği netice veya istemediği halde gerçekleşebileceği öngörülebilir netice” ile “gerçekleşen netice” arasındaki ilişki

çerçevesinde ele alınmıştır141. Bu bağlamda MPC, istenen, kabullenilen ya da soygun suçu arasında nedensellik bağı olduğundan, soygun suçuyla birlikte ayrıca mağdurun ölümünden dolayı cürüm-cinayet kuralı gereğince cinayet suçundan sorumlu tutulmuşlardır

138 State v. Haris (194 Neb 74, 230 NW2d 203 (1975)): Bu kararda sanık, 81 yaşındaki bir kadına karşı gasp teşebbüsünde bulunulmuş ancak hareketi sonucunda mağdurun kalça kemiği kırılmıştır. Mağdur, ameliyatta gelişen komplikasyonlar neticesinde hayatını kaybetmiştir. Meydana gelen ölüm netice ile failin hareketi arasında nedensellik bağının bulunduğuna karar veren mahkeme, cürüm- cinayet kuralı çerçevesinde failin cinayet suçundan sorumlu tutmuştur; State v Shaw (260 Kan 396, 921 P2d 779 (1996)): bu kararda sanıklar, hırsızlık için girdikleri evde mağdurun ağzını tıkamışlar ve onu yatağa bağlamışlardır. 86 yaşında ve anfizem ve yüksek tansiyon hastası olan mağdur kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Tıp uzmanı, sanıkların davranışının mağdurun duygusal yönden travma geçirmesine neden olduğunu, nefes almasını zorlaştırdığını; mağdurun kaçmaya çalışmasının da fiziksel olarak onu zorladığını, bunların neticesinde mağdurun kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini belirtmiştir. Yapmış oldukları hareket ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının varlığı kabul edilen sanıklar, cürüm-cinayet kuralı çerçevesinde cinayet suçundan sorumlu tutulmuşlardır”.

139

People v. Acosta (284 Cal Rptr. 117 (1991)) kararında polis, araba hırsızlığı yapan sanık Acosta’nın yerini belirlemiş ve onu takip etmeye başlamıştır. Sürat yaparak kaçan mağduru, polis helikopterleri de takip etmemiştir. Ancak söz konusu helikopterlerden ikisi, yüksek olasılıkla pilotlardan birinin dikkatsizliği nedeniyle havada çarpışmış ve bunun sonucunda üç kişi hayatını kaybetmiştir. Sanık, üç kişinin ölümünden dolayı ikinci dereceden cinayetten sorumlu tutulmuştur. Sanık, hareketi ile meydana gelen ölüm neticeleri arasında en yakın nedensellik bağının olmadığını ve ölüm netice bakımından kusurunun (malice-aşırı dikkatsizlik) bulunmadığını belirterek temyize başvurmuştur. Temyiz mahkemesine göre en yakın nedensellik bağının tespiti için “öngörülebilirlik” kriteri kullanılır. Ancak buradaki öngörülebilirliğin, sanığın zihin durumuyla (state of mind) bir ilgisi yoktur. Burada failin hareketi esnasında halihazırdaki objektif durumlara odaklanılır. Bu bağlamda somut olayda, bu tür olaylar nadir olarak yaşansa bile sanık Acoste’nin polisten kaçışının sonucunda bir helikopter kazasının olması öngörülebilirdir. Sanığın hareketi ile helikopter kazası arasında en yakın nedensellik bağı vardır (Bu kararda mahkeme, sanığın helikopter pilotlarının üzerindeki tehlikeyi bilinçli olarak önemsemediğine ilişkin bir kanıt bulunmaması nedeniyle cinayet suçlamasını geri çevirmiştir).

140 Common law yaklaşımında objektif sorumluluğa dayalı suçlar dışında hareket ile netice arasında en uygun nedensellik bağının bulunması, meydana gelen netice bakımından failin sorumluluğu cihetine gidilmesi için yeterli değildir. Bunun yanında söz konusu netice bakımından aranan kusurluluk şeklinin bulunması gerekmektedir (LAFAVE, C:I, s.468; DRESSLER, s.196; SINGER- LA FOND, s.144).

öngörülebilir netice ile meydana gelen gerçek netice arasındaki sapmalarla ilgili nedensellik problemlerini, nedenselliğin metafiziksel yaklaşımından ziyade kusurluluk çerçevesinde ele almaktadır142

.

 MPC §2.03’te yer verilen düzenlemenin (1) nolu fıkrasına göre hareket ile netice arasında nedensellik bağının varlığının kabul edilebilmesi için en azından

failin hareketi olmasaydı netice meydana gelmeyecekti denilebilmesi

gerekmektedir. Görüleceği üzere MPC, nedensellik bağı konusuna şart teorisi temelinde yaklaşmaktadır. Bu ifadenin devamında ise eyaletlerin, bir suçun tanımında ya da genel hükümlerde hareket ile netice arasındaki nedensellik bağı ile ilgili olarak ek koşullar koyabileceği öngörülmüştür143

.

Düzenlemenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise ilk fıkrada yer verilen şart teorisi temelindeki nedensellik bağına ilişkin kuralın sınırlandırılması cihetinde hükümlere yer verilmiştir. Bu bağlamda:

 Düzenlemenin 2. fıkrasında amaçlanarak ya da gerçekleşebileceği

kabullenilerek sebebiyet verilen neticelerde nedensellik bağının ne şekilde tespit

edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemede “belirli bir neticeye

amaçlayarak veya bilerek neden olmak bir suçun unsuru olduğunda, eğer

gerçekleşen netice failin amaçladığı ya da kabullendiği netice değilse, bu nedensellik unsuru kurulamayacaktır” şeklinde bir genel ifadeye yer verdikten sonra şu iki istisnaya yer vermiştir.

Bu istisnalardan ilkine göre eğer meydana gelen netice, sadece amaçlanandan ya da beklenenden farklı bir kişi ya da malvarlığı üzerinde gerçekleşiyorsa veya gerçekleştirilmesi amaçlanan ya da beklenen zarar, meydana gelen zarardan daha

ağır ise bu gibi hallerde failin hareketi ile meydana gelen netice arasında nedensellik

bağının var olduğu kabul edilir.

İkinci istisnaya göre ise meydana gelen zarar, failce planlanan ya da

beklenenle aynı türden bir yaralanma veya zarar niteliğinde olmakla birlikte; söz

konusu zararın meydana gelişi, failin suçunun ağırlığını veya sorumluluğunu

142 KAPLAN-WEISBERG-BINDER, s.414.

143 The American Law Institute, Part I, § 1.01 to § 2.13, s.258; KADISH - SCHULHOFER, s.553; DRESSLER, s.209.

etkileyecek derecede aşırı uzak şekilde veya kaza şeklinde144 gerçekleşmemişse, failin hareketi ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının var olduğu kabul edilir145.

 Düzenlemenin 3. fıkrası ise bir neticeye bilinçli taksirle ve bilinçsiz taksirle sebebiyet vermenin bir suçun unsuru olduğu suçlarda nedensellik bağının tespitine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre “belirli bir neticeye bilinçli

taksirle veya bilinçsiz taksirle neden olmak bir suçun unsuru olduğunda, eğer

gerçekleşen netice failin gerçekleşebileceğinin farkında olduğu ya da farkında olması gerektiği tehlikenin dâhilinde değil ise failin hareketi ile meydana gelen netice arasında nedensellik unsuru kurulamayacaktır” şeklinde bir genel ifadeye yer verdikten sonra şu iki istisnaya yer vermiştir.

Bu istisnalardan ilkine göre eğer meydana gelen netice, sadece farklı bir kişi ya

da malvarlığı üzerinde gerçekleşiyorsa veya gerçekleşmesi muhtemel zarar,

meydana gelen zarardan daha ağır ise bu gibi hallerde failin hareketi ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının var olduğu kabul edilir.

İkinci istisnaya göre ise meydana gelen zarar, gerçekleşmesi muhtemel olanla aynı türden bir yaralanma veya zarar niteliğinde olmakla birlikte; söz konusu zararın meydana gelişi, failin suçunun ağırlığını veya sorumluluğunu etkileyecek derecede

aşırı uzak şekilde veya kaza şeklinde gerçekleşmemişse, failin hareketi ile meydana

gelen netice arasında nedensellik bağının var olduğu kabul edilir146 .

144 State v. Martin (573 A.2d 1359 (NJ. 1990)): Bu kararda sanık, esrar kullanıp alkol tükettikten sonra bir partiye katılmış, partide de alkol almaya devam etmiştir. Parti esnasında davetliler arasında münakaşa çıkınca ev sahibi misafirlerden evi terk etmelerini istemiş. Bunun üzerine sanık evden ayrılırken evin koridorunda bulduğu ve içerisinde çöp olan kağıt torbayı ateşe vermiş. Sanık oradan ayrıldıktan sonra misafirlerden biri yangın çıktığını fark etmiş. Herkes evden ayrılmış ancak o esnada sarhoş vaziyette sızmış olan mağdur Barbara, karbonmonoksit zehirlenmesinden hayatını kaybetmiş. Sanık, amacının evi yakmak ya da insanlara zarar vermek olmadığını, sadece etrafı kirletmek için bir çöp torbasını ateşe verdiğini, başka bir niyetinin olmadığını ifade etse de dava mahkemesi sanığı, kundaklama suçundan ve cürüm-cinayet kuralı kapsamında cinayet suçundan sorumlu tutmuştur. Ancak temyiz mahkemesi, söz konusu kararın, sanığın ölüm neticesinden sorumlu tutulmasına ilişkin kısmı geri çevirmiştir. Zira New Jersey yasaları, nedensellik bağının tespitinde MPC yaklaşımını