• Sonuç bulunamadı

Tipik Gelişim Gösteren Çocuklarda Taklit Becerilerinin Gelişimi

Dil ve sosyal öğrenme gibi sosyal bilişin gelişiminde önemli roller üstlenen (Young, 2011) taklit becerilerinin gelişimine yönelik olarak gerçekleştirilen araştırmalar incelendiğinde doğumdan sadece saatler sonra tipik gelişim gösteren bebeklerinin taklit davranışlarını sergiledikleri bilinmektedir. Meltzoff ve Moore (1983) yaptıkları bir araştırmada 72 saatten küçük yeni doğan bebeklerin yetişkinin ağız açma ve dil çıkarma hareketlerini taklit ettiklerini rapor etmişlerdir. Bu araştırmanın ardından alanyazında bu davranışların otomatik ve refleksif davranışlar olup olmadığına yönelik olarak tartışmalar yürütülmüştür (Jones, 1996). Rogers (2006, s.7) ise Meltzoff ve Moore (1983) çalışmalarındaki tepki kalıplarının birkaç yönden otomatik veya refleksif davranış kalıplarına uymadığını belirterek bu durumu şu şekilde açıklamışlardır. İlk olarak otomatik davranışlar genelde sunulan uyaranın hemen ardından ortaya çıkmaktadır. Buna karşın bu çalışmalardaki bebekler uyaranın sunumu tamamlandıktan sonra tepki periyodunda ağız açma ve dil çıkarma davranışlarını sergilemektedirler. Hatta Meltzoff ve Moore (1977) çalışmasında olduğu gibi bir emzik verilerek, uyarıcıya (modele) hemen cevap verebilme yetenekleri engellense bile sergilenen davranışları taklit edebilmektedirler. İkincisi, refleks veya otomatik davranışlarda, uyarana birden fazla maruz kalınması durumuna dayalı olarak zayıflaması veya alışkanlık kazanılması beklenmektedir. Ama uyaranın ardından sergilenen tepkilerin sunulan uyarana tekrar tekrar maruz kalmaya dayalı olarak daha da güçlenerek sergilendiği görülmektedir. Diğer bir ifade ile çalışmada taklit edilen davranışların doğruluğunun kademeli olarak güçlendirildiği ve artığı bulgulanmıştır.

Nitekim Kugiumutzakis (1999) ve Meltzoff ve Moore (1992) bebeklerin taklidi gerçekleştirmesini çaba dolu davranışlar olarak tanımlamaktadırlar. Üçüncü bir konu, cevabın özgünlüğü ile ilgilidir. Zıt bir deneysel durumda örneğin ağız açmanın test edildiği oturumlarda ağız açmanın dil çıkartmadan daha sık meydana geldiğinin gösterilmesi, bebeğin eşleşen cevaplarının spesifik olmayan tepkiler olduğu endişesini gidermeye yardımcı olmaktadır (Rogers 2006, s.7).

Alanyazında gerçekleştirilen daha güncel bir araştırma ise Meltzoff ve Moore’nin (1983) çalışmasını desteklemekle birlikte oldukça ilginç bulgular elde ederek yeni doğan bebeklerin çok erken dönemlerden itibaren kendi davranışlarının taklit edilmesine yönelik davranışlar sergilediklerini rapor etmiştir. Bu araştırmada Nagy ve Molnar, (2004) yeni doğan bebeklerin dünyaya geldikten üç ile 54 saat sonra dil çıkartma ve kalp atışlarını incelemişler ve “provokasyon” adını verdikleri yeni doğanın taklidi başlatma kapasitesini keşfetmişlerdir. Yeni doğanlar kendiliğinden daha önce taklit ettikleri dil çıkartmayı araştırmacının cevabını beklerken üretmişlerdir. Psikofizyolojik analizler modelin hareketlerinin bebekler tarafından taklit edilmesinin kalp atım hızının artmasına neden olduğunu ortaya koyarken, taklidin çocuk tarafından başlatılmasının kalp atım hızlarının azalmasına neden olduğunu da ortaya koymuştur. Araştırmacılar bu bulgulara dayalı olarak bebeklerin sadece modelin hareketini taklit ederek cevap verme yeteneğine sahip olmadıklarını, bebeklerin, aynı zamanda etkileşimde bulunduğu kişinin kendi davranışlarını taklit etmelerine yönelik bir tepki uyandırmaya çalıştıklarını ve dolayısıyla yeni doğan bebeklerin etkileşimi sürdürme kapasitelerine sahip olduklarını belirtmişlerdir.

Yeni doğan bebeklerin çok erken dönemlerden itibaren taklidi gerçekleştirdiği alanyazında yaygın olarak kabul edilse de taklit davranışlarının sergilenme zamanının net olarak belirtilmesi oldukça zordur. Tüm gelişimsel davranışlarda olduğu gibi taklit davranışları da bireysel farklılıklar ve çevresel yanıtlayıcılığa dayalı olarak basit davranışların taklidinden karmaşık davranışların taklidine doğru aşamalı olarak gelişen bir gelişimsel sıra izlemektedir. Bununla birlikte alanyazında gerçekleştirilen araştırmalar TGG’li çocukların hangi taklit davranışını hangi zaman aralığında sergilediklerine yönelik önemli bilgiler sunmaktadır. Alanyazında gerçekleştirilen araştırmalar ışığında taklit davranışlarının gelişimi incelendiğinde ise yeni doğan bebeklerin doğumdan sadece altı hafta sonra ebeveynlerini seslerini ve dil çıkartma davranışını 24 saat içinde taklit edebildikleri görülmektedir (Meltzoff ve Moore, 1992). Bir başka araştırmada ise TGG’li bebeklerin birinci ayda sese, seslendirme veya gülme ile karşılık verebildikleri rapor edilmiştir (Nader-Grosbois’den aktaran Nadel, 2011, s. 32). Nadel ve Potier (2002) boylamsal olarak gerçekleştirdikleri bir araştırmada, üç aylık bebeğin modelin ellerini kullanarak yüz bölgesinde sergilediği elini (çeneye koyma) hareketini taklit edebildiğini bulgulamıştır (Nadel-Potier aktaran Nadel, 2011, s. 32). Araştırmacılar bebeğin kendi vücudunda görülmeyen bir alan olan yüz bölgesinde modelin sergilediği hareketleri sergileyebilmesinin vücut haritalamanın bu aylarda ortaya çıktığının göstergesi olduğunu

belirtmişlerdir. Kugiumutzakis (1993) doğumdan altıncı aya kadar taklit becerilerinin gelişimini inceledikleri araştırmada tipik gelişim gösteren bebeklerin üçüncü ayda dilini dışarı çıkarma ve ağzını açmayı taklit ettiklerini aynı zamanda vokal taklitlerde de daha fazla taklidi gerçekleştirdiklerini rapor etmiştir. Yine üçüncü ayda tanıdık seslere ses ile karşılık verebilirken, altıncı ayda sesleri taklit ettikleri seslendirmeye yönelik değiştirmeden, dokuzuncu aya gelindiğinde ise sesleri taklit ettikleri seslendirmeye yönelik değiştirerek taklit etmektedirler (Nader-Grosbois’den, aktaran Nadel, 2011, s. 32). TGG’li bebekler altı ile dokuzuncu aylar arasında nesneler ile gerçekleştirilen taklitleri ve motor taklit görevlerini yerine getirebilmektedir (Meltzoff, 1988). Yine altıncı ayda TGG’li bebekler nesneler ile gerçekleştirilen ertelenmiş taklit davranışlarını 10 ila 24 saat arasında değişen sürelerde erteleyerek sergileyebilmektedirler (Collie & Hayne, 1999; Learmonth, Lamberth, & Rovee-Collier, 2004). Bebekler sekizinci ayda aşamalı olarak basit jestleri yaklaşık olarak taklit edebilirken yine sekizinci ay içerisinde en az bir hareketi tam olarak taklit edebilmektedirler (Nader-Grosbois’den aktaran Nadel, 2011 s. 31). Piaget (1962) ise, yüz taklitlerinin 8 ila 12 aylık arasında ortaya çıktığını belirtmektedir. (Nader-Grosbois’den aktaran Nadel, 2011s. 32). Birden fazla jestten oluşan tanıdık karmaşık hareketlerin taklidi yaklaşık olarak 9. ayda orta çıkarken hareketin tamamının taklit edilmesi 12. ayda gerçekleşmektedir (Nader-Grosbois’den aktaran Nadel, 2011, s. 31).

Heimann ve Ullstadius, (1999) 12 aylık bebeklerin anlamlı jestler ile karşılaştırıldığında vokal seslendirmeleri ve nesneler ile gerçekleştirilen taklitleri daha çok taklit ettiklerini belirtmiştir. Stone, Ousley ve Littleford, (1997) de benzer olarak 20. aya kadar nesne kullanmaksızın gerçekleştirilen vücut hareketleri ile karşılaştırıldığında nesneler ile gerçekleştirilen eylemlerin taklit edildiğini rapor etmiştir. Barr, Dowden ve Hayne (1996) altı ile 24 ay aralığında ki bebeklerin ertelenmiş taklit becerilerini inceledikleri bir araştırmada 12., 18. ve 24. aylık bebeklerin üç yaş aralığında da 24 saat gecikme ile hedef davranışları taklit edebildiklerini ancak 18. ve 24. ayda daha fazla davranışın taklit edilebildiğini saptamışlardır. Araştırmacılar ayrıca taklit davranışlarında bir erteleme yapılmadığında (eş zamanlı olarak) altı aylık bebeklerin ve 12 aylık bebekler ile benzer düzeyde performans sergilediklerini ve son olarak altı aylık bebeklerin taklit edilecek davranışa daha fazla sayıda maruz kalmaları sağlandığında 24 saat gecikme ile taklit davranışlarını sergileyebildiklerini rapor etmişlerdir. Nadel, (2006) ise iki ile dört yaşındaki çocukların yetişkin olmayan bir ortamda bir araya geldiklerinde birbirlerinin davranışlarını kendiliğinden taklit ettiklerini belirtmiştir. Young vd., (2011)

gerçekleştirdikleri boylamsal bir araştırmada (12. ve 24. ayda) kronojik yaştaki büyümeye dayalı olarak taklit becerilerinde artış sergilendiğini rapor etmişlerdir. Yando, Seitz ve Zigler (1979) ise kronolojik yaştaki ilerlemelere dayalı olarak TGG’li çocukların tüm taklit görevlerindeki taklit performansının artış gösterdiğini rapor ederken kendiliğinden taklitlerde bu durumun tam aksi yönde ilerlediğini ve kronolojik yaştaki ilerlemelere dayalı olarak kendiliğinden taklitlerin sıklığının düştüğünü rapor etmişlerdir. Nadel (2014) kendiliğinden taklit görevlerinde basit durumların ele alınıldığını (Mickey Mouse kulaklarını taklit etme gibi) ve küçük yaştaki çocukların bu davranışları taklit etme eğiliminde olduklarını buna karşın bu davranışların büyük yaştaki çocukların ilgisini çekmediğini belirtirken bu durumu daha “Büyük çocuklar neden Mickey Mouse kulaklarını taklit etmeyi istesinler ki? ”diyerek açıklamaktadır.

Tipik gelişim üzerine yapılan araştırmalar ayrıca, bebeklikten itibaren, neyin taklit edileceğinin, ne zaman taklit edileceğinin ve kimi taklit edeceğinin seçilmesinin sosyal-bilişsel ve sosyal-duygusal faktörler tarafından belirlendiğini göstermektedir (Over &

Carpenter, 2012). Örneğin çocukların modelin amacının gerçekleştirilmesinde kullandıkları en etkili yolu taklit etme olasılıkları daha yüksektir (Bekkering, Wohlschlager, & Gattis, 2000; Gergely, Bekkering, & Kiraly, 2002). Tıpkı sosyal ve duygusal olarak bağlandıkları kışileri taklit etme olasılıklarının daha yüksek olduğu gibi (Vivanti & Dissanayake, 2014a).

Özetle alanyazında gerçekleştirilen araştırmalar TGG’li yeni doğan bebeklerin doğumdan sadece saatler sonra taklidin ilk temsili örneklerinin sergilediğini göstermektedir. Aynı zamanda TGG’li yeni doğan bebekler doğumdan sadece saatler sonra sadece diğerlerin davranışlarını taklit etmekle kalmamakta, iletişim ortaklarına taklit edilecek davranışlarda sunmaktadırlar. Taklit becerilerinin gelişiminin basit davranışların taklidinden karmaşık davranışların taklidine doğru aşamalı olarak gerçekleşen bir sıra izlemektedir. TGG’li çocukların tüm taklit görevlerindeki taklit performansında kronolojik yaştaki ilerlemeye dayalı olarak artış gözlenirken kendiliğinden taklitlerde bu durumun tam aksi yönde ilerlemekte ve kronolojik yaştaki ilerlemelere dayalı olarak kendiliğinden taklitlerin sıklığı düşmektedir. Yaşamın ilk yılının taklit becerilerin gelişimi için oldukça önemli bir zaman aralığı olduğu görülmektedir. Bu yaş aralığında tüm taklit türlerinin (eş zamanlı, ertelenmiş, harekete geçirilmiş, kendiliğinden nesne, jest, vokal) TGG’li bebekler tarafından sergilenmektedir. Bu nedenle bu yaş aralığında taklit becerilerinde sergilenen

performansın değerlendirilmesinin olası gelişimsel gecikmelerin ya da atipik gelişimsel seyrin belirlenmesinde kritik ölçüde önemli olduğu düşünülmektedir.