• Sonuç bulunamadı

19. yüzyılın ikinci yarısında, Von Helmholtz (1925) görsel algının temel bir mekanizması olarak ilk kez görsel dikkati ortaya koymuştur. Von Helmholtz gözlerimizin görsel alan üzerinde sürekli olarak dolaşmasına izin verdiğimizi, çünkü bunun sırasıyla alanın bütün bireysel kısımları olabildiğince belirgin görebilmemizin tek yolu olduğunu belirtmektedir (Aktaran Duchowski, 2007). Psikanalist olan William James (1981) “Herkes dikkatin ne olduğunu bilir.” demekte ve dikkati zihnin aynı anda beliren nesne ya da düşünce trenlerinden birini açık ve net olarak sahiplenmesi olarak tanımlamaktadır (Aktaran Scholl, 2001). Carrasco (2011) ise gözümüzü açtığımız anda ezici miktarda bilgi ile karşı karşıya kaldığımızı ve bu sürecin sapı samanından ayırmaya benzediğini ve gerekli kıldığını ifade etmektedir. İlişkisiz görüntülerden ilişkili bilgileri seçerek ayırt etmemizi sağlayan dikkat, bu süreçte çok temel rol üstlenmekte ve aramaya dönüşen mekanizma olarak görev almaktadır. Knudsen (2007) ise dikkati, duyu organları tarafından alınan sürekli duyusal girdinin akışının, sadece önemli kısımlarının bilişsel süreçlerimize ulaşması için daraltıldığı araç olarak nitelendirmekte ve dikkati, algı (duyusal verilerinin duyu organları yoluyla alınması) ve biliş (zihinsel süreçler) arasında bir aracı olarak betimlemektedir.

Görüldüğü üzere görsel dikkat olgusu, bir yüzyıla yakın bir süredir incelenmektedir. Erken dönemlerde gerçekleştirilen dikkat çalışmaları genellikle basit iç gözleme dayalı (kendi duygu ve düşüncelerini izleme), teknolojik açıdan sınırlı çalışmalardır (Driver ve Baylis, 1989; Weichselgartner ve Sperling, 1987). Geçmişten günümüze ise dikkat çalışma alanı

genişlemiş ve psikofizik, bilişsel sinirbilim (Moore & Zirnsak, 2017; Schroeder, 1995;

Zhang, Zhaoping, Zhou, & Fang, 2012) ve bilgisayar disiplinlerini de (Liberati vd., 2017;

Murias vd., 2018) içeren disiplinler arası bir konu halini almıştır. Görsel ilgi anlayışımız, bu dönem boyunca bir dizi faktöre dayalı olarak önemli ölçüde ilerlemiştir. Carrasco (2011) bu faktörleri (a) insanlar üzerinde psikofizyolojik araştırmalarının, sistematik olarak farklı dikkat sistemleri ve bunların algı üzerindeki etkilerini tanımlaması, (b) maymunlar ile yapılan nörofizyolojik araştırmaların, lokal aktivitenin tam ölçümünü vermesi ve bu ölçümün araştırmacılara nöronal tepkileri nasıl ve ne şekilde etkilediğini incelemek için olanak sağlaması, (c) nörolojik görüntüleme çalışmaları, örneğin, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI), olay ilişkili potansiyel (event-related potentials ERPs), kararlı durum görsel uyandırılmış potansiyel (steady-state visual evoked potentials, SSVEP), manyetoensefalografinin (magnetoencephalography MEG) dikkat görevleri sırasında insan beynindeki aktivasyonlarının görüntülenmesine izin vermesi ve (d) algı ve dikkat görevlerini içeren görevler sırasında yüksek çözünürlükteki gelişmiş göz izleme teknolojilerinin göz hareketlerinin görüntülenmesi şekilde sıralamaktadır. Görüldüğü üzere görsel ilgi anlayışımız önemli ölçüde ilerlemesine katkı sağlayan etkenler arasında göz izleme teknolojilerinin kullanımına da yer verilmiştir. Bu oldukça beklendik yönde bir etkidir, nitekim göz izleme teknolojileri aracılığıyla gözlemcinin belirlenen alandaki izleme davranışlarına yönelik önemli detaylar, yüksek çözünürlükteki kameralar ile günümüzde görünür kılınabilmektedir. (Duchowski, 2007).

2.9.1. Görme Alanı

Alanyazında gerçekleştirilen araştırmalar incelendiğinde araştırmacıların insan görme alanlarını üç bölgeye ayırarak inceledikleri görülmektedir (Lore & Song, 1991; Schorer, Rienhoff, Fischer, & Baker, 2013). Bu alanlar foveal, parafoveal ve peripheral görme alanlarıdır. Foveal, parafoveal ve peripheral görme, tüm görsel algımızı üretmek için birlikte çalışır, ancak her biri önemli farklı özelliklere sahiptir. Gerçek dünyadaki bir sahneyi görmek tüm görme alanını kaplar, ancak görsel alan boyunca görsel çözünürlük çarpıcı biçimde değişir (Musel vd., 2013; Wang, & Cottrell, 2017). Foveal olarak bilinen bölge, en fazla çubuk ve koni hücresi konsantrasyonuna sahip bölgedir, bu nedenle merkezi görme alanında sunulan uyaranların görüntülenmesinde görme keskinliği ve uyanıklığı en yüksek olan bölgedir (Curcio, Sloan, Kalina, & Hendrickson, 1990; Lore &

Song, 1999). Görme hücrelerinin yoğunluğu foveal görme alanından uzaklaştıkça azalır,

dolayısı ile görme keskinliği ve uyanıklığı da parafoveal ve peripheral alanda sunulan uyaranlar için azalır (Musel vd., 2013; Wang & Cottrell, 2017). Foveal görme, görsel alanın merkezinden yaklaşık 2° seviyesine kadar uzanır ve en yüksek uzamsal çözünürlüğün gerçekleştiği alandır (Loschky, McConkie, Yang, & Miller, 2005). Foveal bölgenin yanında, uzamsal çözünürlüğü daha düşük olan ve yaklaşık 4-5° kadar uzanan parafoveal bölge bulunur (Rayner vd., 1981).Parafoveal'nın ötesinde, genel olarak çevresel görüş olarak adlandırılan (Holmes, Cohen, Haith, & Morrison, 1977) bir diğer adıyla peripheral görme alanı bulunmaktadır (Schorer vd., 2013). Peripheral görme alanı görsel alanın merkezinden yaklaşık 90° seviyesine kadar uzanır.

Nesne ve yüz tanımada genellikle merkezi görmenin çevresel görüşten daha fazla tercih edildiği bilinmektedir (Wang & Cottrell, 2017). Henderson ve Hollingworth (1999) odaklanma noktasının 1° ila 2° içinde olduğu durumda nesne tanıma performansının en yükse seviyede olduğunu ve eksantriklik arttıkça performansın hızla düştüğünü belirtmektedir. Musel vd. (2013) de foveal fotoreseptörlerin yüksek yoğunluğu ve küçük alıcı alanlarından dolayı merkezi görüşün, daha kaba ve daha düşük uzamsal frekans bilgisini kodlayan çevresel görüşe kıyasla, bilginin daha ayrıntılı ve yüksek çözünürlükte kodlanmasını sağladığını belirtmektedirler. Bununla birlikte peripheral görme alanı görsel sahnenin bütününü algılamada önemli rol üstlenir (Wang & Cottrell, 2017).

Şekil 3. Görme alanı.

https://phys.libretexts.org/Bookshelves/Math_Methods_and_Pedagogy/Pedagogy/Blackboards%2C _PowerPoint%2C_and_Tablet_PCs_in_the_Classroom sayfasından erişilmiştir.

2.9.2. Dikkatin Yönlendirilmesi

Duyular tarafından algılanan tüm uyaranlar arasında dikkat edilenlerin sayısı oldukça azdır. Bir filtreleme aracı olarak nitelendirilebilecek olan dikkat, öğrenme sürecinde

sunulan uyarıcıların farkına varılmasını, önemli öğelerin ayırt edilmesini ve işleme sürecine gönderilmesini en etkili şekilde sağlamaktadır (Duchowski, 2007). Dikkatin yönlendirilmesi ise görsel alandaki dikkat kaynaklarının sıraya konulması olarak tanımlanmaktadır (Posner, 1980). Helmholtz dikkatin küçük bir alan bölgesi ile ilgili olduğuna dikkat çekmektedir (Aktaran Duchowski, 2007). Hout ve Kindt (2007) ise bireyin görsel alanın bir parçasına seçici olarak katıldığında dikkatinin bu alana yönlendirildiğini belirtmektedir. Odaklanma, konsantrasyon ve bilinçlilik dikkatin özünde yer almaktadır. Odaklanma diğerleri ile etkili şekilde başa çıkabilmek için bazı şeylerden çekilmek anlamına gelmektedir (Duchowski, 2007). Dikkatin yönlendirilmesi için önce odaklanılan noktadan ayrılması, ardından dikkatin kaydırılarak yeni konuma dikkatin yönlendirilerek katılması gerekmektedir (Posner & Petersen, 1990).

İnsanlar bir kerede her şeye dikkat edemeyen sınırlı varlıklardır (Goll, Atlan, & Citri 2015). Bu nedenle dikkat, duyusal girdinin seçimlerine odaklanmak için zihinsel kapasitemizi kullanılır ve bu sayede zihnimiz, ilgilenilen uyaranları başarılı bir şekilde işlemleyebilir (Duchowski, 2007). Nörofizyolojik çalışmalar, seçici bilgi işlemede kullanılan sinir ağlarının küresel yapısını kavramamızı ve dikkatle ilgili kortikal ve subkortikal beyin alanlarının belirlenmesini sağlamıştır (Carrasco, 2011). Dikkati yönlendirmenin bu üç unsurunun (odaklanılan noktadan ayrılması, dikkatin kaydırılması ve yeni konuma dikkatin katılması) her birinin, beynin ayrı bölgeleri ile ilişkili olduğu ve bu ayrı beyin bölgelerinin dikkati yönlendirmek için birlikte çalıştığı savunulmaktadır.

Dikkati serbest bırakma ya da gelen uyaranlara yüksek duyarlılık durumunu korumak olarak tanımlanan uyarılma (alerting) yeteneği sağ hemisfer frontal ve parietal bölgeleri ile ilişkilidir (Losier & Klein, 2001). Dikkat kayması superior colliculus (Lovejoy & Krauzlis, 2010) ve duyusal girdiden gelen bilginin seçilmesi olarak tanımlanan yönlendirme (orienting) süperior parietal lob, temporal parietal bağlantı ve bunun dâhil olduğu posterior beyin bölgeleri ve frontal göz alanı ile ilişkilidir (Corbetta, Kincade, Ollinger, McAvoy, &

Shulman, 2000). Dikkatin yönlendirilerek ilişkili uyarana katılma yeteneği talamus ile ilişkilidir (Posner & Petersen, 1990). Son olarak yürütme kontrolü (executive control), olası tepkiler arasında çatışmayı çözmek için mekanizmaların dâhil edilmesi olarak tanımlanmakta ve Anterior singulatı ve lateral prefrontal korteksi harekete geçirmektedir (Bush, Luu, & Posner, 2000). Görsel alandaki bir alana dikkat etmek, bu alanın görsel kortekste öncelik vermesini garanti altına alırken, bu da çevredeki davranışsal olarak ilgili

bilginin, ilgisiz bilgilerden daha çok işlendiği anlamına gelmektedir (Rybak, Gusakova, Golovan, Podladchikova, & Shevtsova, 1998).

2.9.3. Seçici Dikkat (Selective Attention)

İnsanların bilgiyi işleme kapasiteleri sınırlıdır. Görsel ortam algıladığında, beyin her bir unsuru ayrıntılı olarak işleme kapasitesine sahip değildir (Connor, Egeth, & Yantis, 2004).

Beyin duyusal girdileri işleyebilmek için bütün duyusal dünyanın belirli bileşenlerine odaklanır (Duchowski, 2007; Maunsell & Treue, 2006). Görsel bilgiyi işlemedeki kapasitemizde var olan sınırlılıklar seçiciliği gerekli kılmaktadır. Bu nedenle dikkat seçici bir süreçtir (Carrasco, 2011). Seçici dikkat ise görsel alandaki belirli bilgilere dikkati yöneltme, ilişkisiz bilgileri filtreleme olarak tanımlanmaktadır (Desimone & Duncan, 1995; Fang vd., 2011; Noudoost, Chang, Steinmetz, & Moore, 2010). Bu sayede görsel görevler sırasında sınırlı olan görsel işleme kapasitesi en üst düzeyde kullanılmaktadır.

Sınırlı kaynakların en üst seviyede kullanılması sırasında ise görsel çevredeki ilişkili uyaranlara yönelik ilgi genişletilirken daha az ilişkisi olan yerlere ve özelliklere yöneltilen ilgi azaltılmaktadır (Carrasco, 2011; Maunsell & Treue, 2006). Böylece çevresel uyaranların ilgi çekici yönlerine, kokularına, seslerine daha fazla odaklana bilinmektedir (Duchowski, 2007; Fang vd., 2011). Knudsen (2007) dikkatin hem dış dünyadan hem de kişinin iç dünyasından etkilendiğini belirtmekte ve dikkatin yukarıdan aşağıya (top down) ve aşağıdan yukarıya (bottom up) süreçler yoluyla bireyin en uygun çevresel alana dikkat etmesini sağladığını belirtmektedir.

Bu araştırmada katılımcıların taklit görevlerini başarılı bir şekilde yerine getirebilmeleri için hareketleri sergileyen modele ve hareketlerine seçici bir şekilde dikkatlerini yönlendirmeleri beklenmektedir. Aynı zamanda taklit görevlerini başarılı bir şekilde yerine getirebilmeleri için taklit görevleri için ilişkisiz alanlar olarak nitelendirilebilecek model ve hareket alanı dışında kalan alanlara yöneltilen dikkatin de azalması beklenmektedir. Bunun ise Carrasco’nun da (2011) belirttiği gibi görsel görevler sırasında sınırlı olan görsel işleme kapasitesinin en üst düzeyde kullanılmasını sağlayacağı düşünülmektedir.

2.9.4. Dikkatteki yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya süreçler

Görsel dikkat mekanizması alanyazında aşağıdan yukarıya (bottom up) ve yukarıdan aşağıya (top down) ya da amaç yönelimli (goal oriented attention) olmak üzere iki şekilde

ortaya çıkmaktadır (Awh, Belopolsky & Theeuwes, 2012; Chawarska, Ye, Shic, Chen, 2016; Fang vd., 2011; Itti & Koch, 2000; Nikolla, Edgar, Catherwood, & Matthews, 2018).

Aşağıdan yukarıya görsel dikkat uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkarken, yukarıdan aşağıya görsel dikkat gözlemcinin amacına dayalı olarak ortaya çıkmaktadır (Carrasco, 2011; Corbetta & Shulman, 2002; Desimone & Duncan, 1995; Itti & Koch, 2000; Fang vd., 2011). Bu iki görsel dikkat arasındaki en önemli fark izleyicinin rolüdür. Yukarıdan aşağıya görsel dikkatte, aşağıdan yukarıya görsel dikkatten farklı olarak izleyicinin niyeti ve görevi görsel çevrenin nasıl algılandığını etkiler.

Gözlemcinin kendi görsel alanında neler olduğunu yorumlaması ya da görsel dikkatin amaca yönelik olarak sunulması sunulan dikkate rehberlik edebilir. Gözlemci dışındaki görsel çevredeki faktörlere dayalı olarak seçici dikkat aşağıdan yukarıya süreçlerle yöneltilmektedir. Bunlar, hızlı hareket eden şeyler, ani başlangıçlar, parlak renkler, yüksek derecede kontrastlık içeren durumlar veya görsel alanın bir parçasını oluşturan her şey olabilir (Treue & Trujillo, 1999). Seçici dikkat, yukarıdan aşağı süreçlerin yürütülmesiyle de yönlendirilebilmektedir. Yukarıdan aşağıya dikkat çeşitli faktörler tarafından yönlendirilebilir (Itti & Koch, 2000; Noudoost vd., 2010). Bu faktörler arasında güncel hedefler, bir uyaranın öğrenilmiş önemi (Desimone & Duncan, 1995), ödüller (Awh vd., 2012) ve beklentiler (Corbetta & Shulman, 2002) bulunmaktadır. Bu nedenle dikkat, yukarıdan aşağıya kontrol tarafından yönlendirildiğinde, ödüllendirici uyaranlara, görev ile ilişkili uyaranlara, görülmesi beklenen uyaranlara ve birey için özel önem taşıyan uyaranlara yönelik olarak ön yargılı olunulacaktır (Awh vd., 2012). Jonides (1981) gerçekleştirdiği bir araştırmada yukarıdan aşağıya süreçler sırasında ekranın merkezinde ortaya çıkan geçersiz bir işarete yönelik yanıtı bastırmanın aşağıdan yukarıya süreçler sırasında ortaya çıkaran geçersiz bir çevresel işareti bastırmaktan daha kolay olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle yukarıdan aşağıya gerçekleşen dikkat değişimleri, bir dereceye kadar dikkat çekmeyle ortaya çıkan aşağıdan yukarıya dikkat değişimlerine göre daha fazla kontrol altındadır. Aşağıdan yukarı süreçler yukarıdan aşağıya doğru işlemlerle de modüle edilebilir. Örneğin aşağıdan yukarıya dikkat aracılılığı ile işlenen dikkat dağıtıcı renkli bir uyaran görmezden gelinerek ya da tepki bastırılarak dikkat yukarıdan aşağıya yönlendirile bilir (Connor vd., 2004). Doğal ortamda, yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya süreçler, dikkatin nereye tahsis edildiğini belirlemek için etkileşime girer. İlk 100 ms. aşağıdan yukarıya görsel dikkat faktörlerinin görsel dikkati daha çok etkilediği, 100

ms. sonra ise yukarıdan aşağıya faktörlerin dikkat üzerinde daha fazla etkisinin olduğu düşünülmektedir (Connor vd., 2004; Theeuwes vd., 2000).

Bu araştırma kapsamında katılımcı çocukların taklit görevlerini sergileyen modele dikkatlerini yukarıdan aşağıya süreçler ile yönlendirmeleri beklenmektedir. Bunun iki nedeni bulunmaktadır. İlk olarak ilk taklit görevinin ardından katılımcının taklit görevini kendiliğinden yerine getirmesi durumunda pekiştirilmekte, kendiliğinden yerine getirmesi durumunda ise “Sen de yap.” yönergesi sunulmaktadır. Çocuğun her iki durumda da (pekiştirme ve çocuğun taklidi gerçekleştirmesine yönelik yönerge sunma) kendiliğinden beklemenin taklit davranışını sergilemek olduğunu anlaması beklenmektedir. Bu durumun ise katılımcı çocukların görsel sahneye dikkatini taklidi gerçekleştirmek için amaç yönelimli olarak yönlendirilmesini sağlayacağı düşünülmektedir. Aynı zamanda taklit görevlerini içeren videoların hazırlanması aşamasında, dikkatin aşağıdan yukarıya olarak yönlendirilmesine neden olacak her türlü işitsel uyarandan (araç kullanımını gerekli kılan nesne taklitlerinde nesnenin çıkardığı sesler dışında) ve görsel uyarandan arındırılmıştı.