• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SAHNENİN HAZIRLANIŞI: ŞERİYE SİCİLLERİ VE OSMANLI MADDÎ KÜLTÜRÜ OSMANLI MADDÎ KÜLTÜRÜ

1.2. Tereke Defterleri ve Osmanlı Maddî Kültürü

Ölen kişinin vârislerine terk ettiği her türlü mal, eşya ve diğer servet kalemlerinin ayrıntılı dökümünü ve tereke toplamından çeşitli masraf ve harcamaların düşülmesinden sonra kalan metrukâtın mirasçılar arasında İslâm Miras Hukuku’na göre taksimini içeren tereke defterleri, Osmanlı sosyal tarih araştırmalarında önemli bir kaynak koleksiyonunu oluşturmaktadır. Tereke defterleri, zengin içeriğinden dolayı 20. yüzyılın ortalarından itibaren çok sayıda araştırmacının ilgisini çekmiştir. Özellikle son yirmi yılda tereke çalışmalarının sayısında ciddi bir artış yaşanmıştır.

Tereke defterlerinin önemini ilk fark edenler iktisat tarihçileri olmuştur. İktisadî açıdan tereke defterlerindeki verileri değerlendirmişler, bilhassa servetin bileşenleri, servetin toplumsal gruplar arasında dağılımı, farklı kesimlerin zenginlik kaynakları gibi çeşitli konular üzerinde durmuşlardır (Barkan, 1966; Özdeğer, 1988; Öztürk, 1995; Canbakal, 2009). Bazı araştırmacılar, tereke defterlerindeki tarihlerden hareketle ay ve yıllara göre ölüm oranlarını tespit ederek demografik analizler yapmışlardır (Özdeğer, 1988; Establet ve Pascual, 1994; Öztürk, 1995). Tereke sahibine ve varislerine ait bilgiler ise, Osmanlı ailesi hakkında kimi önyargıların ve yanlış bilinenlerin düzeltilmesine katkı yapmıştır.1

Öte yandan tereke çalışmalarının önemli kısmı, nüfuz ve servet sahibi bir ayanın ya da askerî sınıftan üst düzey bir devlet görevlisinin veya bir tüccarın terekesine dayalı makale düzeyinde yayınlardan oluşmuştur. Bunlar içinde, tereke defter(ler)ini farklı tarzda ele alarak kuru bir eşya ve servet listesi vermenin ötesine geçen, karşılaştırmalar yaparak tereke sahibinin mensubu olduğu toplumsal çevre içinde özgün veya tipik konumunu görmeye çalışan, toplumsal ilişki ağlarını ortaya çıkaran, tereke listesindeki eşyalardan hareketle ölen kişinin gündelik hayatını, yaşam tarzını, tercihlerini, maddî dünyasını tasvir eden başarılı örnekler olduğu gibi tereke

1

Osmanlı ailesi hakkında yapılan değerlendirmelerde, poliganiminin (çok eşliliğin) yaygın olduğu yönündeki iddialar yakın zamanlara kadar varlığını korumuştu. Ancak, bu konuda en önemli birincil kaynak niteliği taşıyan tereke defterlerine dayalı çalışmalarda tek eşliliğin Osmanlı ailesinin temel karakteri olduğu ortaya konmuştur. 1545-1659 yıllarına ait Edirne Askerî Kassamlığı’nca tutulmuş terekeleri inceleyen Barkan, 1516 erkek tereke sahibinden 1407’sinin (%93,4) öldüğünde tek eşli olduğunu tespit etmiştir (Barkan, 1966:13). Erken dönem Bursa ve İstanbul şehirlerinde de tek eşlilik egemendi (Özdeğer, 1988; Öztürk,1995). 18. yüzyılın başında Şamlı Müslümanlar arasında çok eşlilik oranı %10 civarındaydı (Establet ve Pascual, 1994:55-57). 18. yüzyılın ortalarında Halep de ise, toplumun ideal yetişkin modeli evli olanlardı. Genç yaşta evlenen Haleplilerin bir kısmı ise, birden fazla evlilik tecrübesine sahipti (Marcus, 1989:196).

34

veya muhallefat defterlerinin1 kısa bir değerlendirmeyle yayınlanmasından ibaret kalmış olanları da vardır.2

1

Tereke ve Muhallefât kavramları, ölen kişinin mal varlığını ifade etmek üzere birbirinin yerine kullanılabilen kavramlardır. Bu çalışmada; Tereke Defteri tabiri, İslâm Miras Hukuku’nun tatbik edildiği Osmanlı mahkemelerinde hukukî bir işlem çerçevesinde kaleme alınan ve metrukâtın tafsilatlı dökümü de dâhil olmak üzere tereke sahibi, vârisleri ve terekeyle ilgili diğer hususlar hakkında bilgi veren mahkeme kayıtları için kullanılmıştır. Bu tercihimizin sebebi, kadı sicillerinde ilgili defterlerin tanımlanmasında tereke tabirinin yaygın olarak kullanılmış olmasından dolayıdır. Muhallefât Defteri tabiri ise, bir nevi idarî tasarruf olarak değerlendirilebileceğimiz müsadere uygulaması çerçevesinde tanzim edilen belgelere münhasır kavram olarak kabul edilmiştir. Malları devlet tarafından müsadere edilen devlet görevlisi veya servet sahibi kişilerin kayıtlarını tutan Osmanlı merkez bürokrasisinin kâtipleri tarafından bu kayıtları ifade etmek üzere ağırlıklı olarak muhallefât teriminin tercih edilmiş olması anlamlı bulunmuştur. Kuvvetli ortak yönleri olmakla beraber, tamamen farklı süreç ve uygulamaların eseri olan iki defter serisinin birbirinden tefrik edilmesine bu çalışmada özen gösterilmiştir. Muhallefât, muhallefât kayıtları ve muhallefât defteri kavramlarını tanımlayan Cezar’ın getirdiği tarifler daha çok müsadere uygulamasını açıklayan kavramlar olarak düşünülebilir (Cezar, 1977:41).

2

Tereke ve Muhallefât defterleri üzerine yapılmış akademik çalışmaların sayısı oldukça fazladır ve gün geçtikçe zenginleşmeye devam etmektedir. Bu çalışmanın giriş ve diğer bölümlerinde ilgili yayınların kısmî listesine yer verilmiştir. Mümkün mertebe tekrara düşmemek adına Barkan, Özdeğer, Öztürk, Göçek, Establett-Pascual, Marcus, Canbakal, Reyhan ve Anastassiadou vb. araştırmacıların kapsamlı incelemelerine yeniden değinilmeyecektir. Tamamına yakını makale düzeyindeki çalışmalar, tereke/muhallefat defterlerini hangi konu veya soru(n) çerçevesinde ele aldığına göre, diğer bir ifadeyle tematik olarak sınıflandırılarak aktarılacaktır. Lajos Fekete’nin (1965) “XVI. Yüzyılda Taşralı

Bir Türk Efendisinin Evi” (Belleten, Cilt XXIX, Sayı 116, s. 615-638) başlıklı makalesi, sonraki

yıllarda çok sayıda benzer örneği görülecek türün ilk çalışmasıdır. Fekete, belli bir toplumsal çevreye yerleştirebileceğimiz örnek kişinin (bu çalışmada orta sınıf ile üst tabaka arasında yer aldığını varsayabileceğimiz Budinli Ali Çelebi) tereke defterini ele almakta, sahip olduğu eşyalardan hareketle bazı tespit ve çıkarımlar yapmaktadır. Fekete, özellikle Ali Çelebi’nin gündelik hayatının tasvirine önem vermiştir. Benzer çalışmalar için bkz. Yunus Özger (2004), “Bayburtlu Şair Zihnî’nin Ölümü ve Tereke Defteri”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt XI, Sayı 26, s. 211-225; Fehmi Yılmaz (2006), “Kırım Kadı Sicillerine Göre Kırım Hanları ve Aile Fertlerinin Terekeleri, XV. Türk Tarih Kongresi Bildiri Özetleri, s. 216-217; Şinasi Acar ve Murat Özveri (2007), “Yaycı Yusuf Beşe Terekesinin Düşündürdükleri”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Cilt IX, Sayı 1-2, s. 119-136; Jülide Akyüz (2008), “Osmanlı Ulemasından Üç Efendi’nin Terekeleri”, Akademik

Araştırmalar Dergisi, Sayı 36, s. 188-200; Kenan Yıldız (2010), “Sanatkar Bir Devlet Adamından

Geriye Kalanlar: Esad Muhlis Paşa’nın Terekesi”, Yavuz Argıt Armağanı, s. 209-264. Ayanların müsadere edilen muhallefatları da birçok araştırmaya konu olmuştur. Yavuz Cezar’ın Havza ve Köprü kazaları ayanı Kör İsmailoğlu Hüseyin’in muhallefatını incelediği çalışması, tipik bir ayanın toplumsal konumunu, servetinin niteliğini, ilişki ağlarını verdiği gibi müsadere sürecini de aktarmakta ve bu süreçte kaleme alınan belge demetini de içermektedir; bu makale için bkz. “Bir Âyanın Muhallefatı: Havza ve Köprü Kazaları Âyanı Kör İsmail-Oğlu Hüseyin (Musadere olayı ve terekenin incelenmesi)”,

Belleten, Cilt XLI, Sayı 161, s. 41-78. Cezar’ın öncü çalışmasından sonra muhallefatı devletçe

müsadere edilen ayanlar ve diğer taşralı güç sahipleri üzerine çeşitli incelemeler kaleme alınmıştır. Bunların bir kısmı için bkz. Saim Savaş (1993), “Sivas Valisi Dağıstânî Ali Paşa’nın Muhallefâtı”,

Belgeler, Cilt XV, Sayı 19, s.249-292; Cahit Telci (2000), “Canik Muhassılı Vezir Elhac Ali Paşa’nın

1779 Tarihli Muhallefât Defterleri”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Sayı 4, s. 159-182; Feridun Emecen (2004), “Ayân ve Muhallefâtı: Karaosmanoğlu Koca Mustafa Ağa”, CIEPO XIV.

Sempozyumu Bildirileri 18-22 Eylül 2000, Çeşme, Yay. Haz. Tuncer Baykara, TTK Yayınları, Ankara,

s. 141-148; Ali Fuat Örenç (2006), “XIX. Yüzyıl Başlarında Antakya’nın Sosyal ve Ekonomik Tarihine Dair Bir Kaynak: Civelek Hacı Ebubekir Ağa’nın Muhallefâtı”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu

Araştırmaları Dergisi, Cilt IV, Sayı 1, s. 51-91; Mehmet Güneş (2006), “Karahisâr-ı Sâhib A‘yânı

Molla-zâde Hacı Ahmed Ağa’ya Ait Bir Tereke Defteri”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler

35

Tereke defterlerini Osmanlı maddî kültürünün en önemli arşiv kaynaklarından biri olarak tanımlayabiliriz. Herhangi bir tereke defteri dikkatlice tetkik edildiğinde, ilk fark edilen özelliği (aynı zamanda en önemli özelliği) diğer kısa bölümlerine nazaran uzun bir eşya listenin varlığı olacaktır. Şeklen önemli görünen bu liste, tereke sahibinin öldüğünde mülkiyetinde bulunan değerli değersiz muhtelif mal varlığının dökümünü içeriyordu. Titiz bir çalışmanın ürünü olduğu hissi uyandıran tereke listesinde, her biri tek başına servet değerinde olan gayrimenkul, ticarî emtia stoğu, nakit ve mücevherat gibi kıymetli kalemler bulunabildiği gibi bakır kap-kacaklar, kullanılmış ev eşyaları, eski gömlek, don veya çorabın da kaydedildiği kıyafetler gibi gündelik veya özel kullanıma tahsis edildiği düşünebilecek çeşitli eşya ve objeler de yer alıyordu. Tereke defteri bu özelliğiyle hiçbir ayrıntıın ihmal edilmediği kapsamlı bireysel envanter

Terekesi (1741-1743)”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 179, s. 131-144. Tüccar terekeleri de araştırmacıların ilgisini çeken bir diğer tereke grubunu meydana getirir. Cemal Kafadar, Venedik’te ölmüş Anadolulu Müslüman bir tüccarın (Ayaşlı sof tüccarı Hüseyin Çelebi’nin) Venedik Arşivi’ndeki terekesinden hareketle yaşadıklarını ve maddi kültürünü ele almış; ayrıca erken dönemde Osmanlı tüccarlarının deniz aşırı ticaretî faaliyetleri hakkında da bilgi vermiştir: Cemal Kafadar (2009), “Venedik’te Bir Ölüm (1575): Serenissima’da Ticaret Yapan Anadolulu Müslüman Tüccarlar”, Kim

Var İmiş Biz Burada Yoğ İken içinde, s. 73-122. Benzer makaleler için bkz. Serap Yılmaz (1992),

“İranlı Ermeni Bir Tüccarın Terekesi ve Ticari Etkinliği Üzerine Düşünceler”, Tarih İncelemeleri

Dergisi, Sayı VII, s. 191-216; Ömer Demirel (2003), “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve

Esnafının Borç-Alacak İlişkisi”, Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Yay. Haz. Ali Aktan ve diğ., Kayseri, s. 139-150; Zübeyde Güneş Yağcı ve Serdar Genç (2007), “XIX. Yüzyılda Balıkesir’de Giyim-Kuşam Zevki ve Bir Kumaş Tüccarı”, Turkish Studies, Cilt 2, Sayı 1, s. 227-246. Cristoph K. Neumann ise, 18. yüzyılın ikinci yarısında müsadere uygulamasıyla karşılaşan İznikmid ayanı Devzade Mustafa Ağa ve Sakızlı Sarraf Dimitri’nin muhallefat defterlerini karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Toplumsal kimlikleri, iktisadî güçleri, finansal ilişkileri, sosyo-ekonomik çevreleri, tüketim kalıpları gibi çeşitli özellikler bakımından ayan ve sarrafın farklı dünyalarına dikkat çeken Neumann’ın çalışması maddî kültür ve tüketime dair önemli tahlil ve çıkarımlar da içermektedir; bkz. Christoph K. Neumann (2009), “Birey olmanın alameti olarak tüketim kalıpları: 18. yüzyıl Osmanlı meta evreninden örnek vakalar”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, Sayı 8, s. 7-47. Her bir tereke/muhallefât çalışmasının, defter sahibinin terk ettiği mal, eşya ve objelerin meydana getirdiği maddî dünyası hakkında dolaylı da olsa fikir verdiğini düşünsek bile, Neumann gibi maddî kültür ve tüketim temalı çalışmaların sayısı fazla değildir. Benzer nitelikte makaleler için bkz. Tülay Artan (1998), “Terekeler Işığında 18. Yüzyıl Ortasında Eyüp’te Yaşam Tarzı ve Standartlarına Bir Bakış: Orta Halliliğin Aynası”, 18. Yüzyıl Kadı Sicilleri Işığında Eyüp’te Sosyal Yaşam, Ed. Tülay Artan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s. 49-64; Ömer Demirel ve diğ. (1992), “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, Eşya ve Giyim-Kuşam (XVI-XIX. Yüzyıllar), Sosyo-Kültürel Değişim Sürecinde Türk

Ailesi, Cilt II, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, Ankara, s. 703-755; Ali İhsan Karataş

(2002), “Folklor Araştırmalarının Önemli Kaynaklarından Tereke Defterleri ve XVIII. Yüzyıl Bursa Tereke Kayıtlarından Örnekler”, I. Bursa Halk Kültürü Sempozyumu (4-6 Nisan 2002), Cilt II, Bursa, s.691-709; Zeynel Özlü (2006), “Terekeler Işığında Göynük’te Konutlarda Mekan Düzenlemesi”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 163, s. 103-142. Ayrıca, bu başlık altında zikredebileceğimiz kapsamlı iki doktora çalışması için bkz. Eminegül Karababa (2006), Origins of a Consumer Culture in an Early

Modern Context: Ottoman Bursa, Basılmamış Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara; Selim Karahasanoğlu (2009), A Tulip Age Legend: Consumer Behavior

and Material Culture in the Ottoman Empire (1718-1730), Basılmamış Doktora Tezi, New York State

36

özelliği kazanıyordu. Kolayca “önemsiz-basit-sıradan” nesneler olarak tanımlanabilecek eşya ve objeler, bireysel anlamda yaşanmış hayatın maddî boyutunu görmemizi sağladığı gibi ölümle el değiştirerek vârislere ya da yeni sahiplerine intikal eden, bu şekilde tekrar dolaşıma çıkan toplumsal hayatın maddî kültür araçlarını meydana getiriyordu.

Barkan ve diğer araştırmacılar tarafından tereke listelerindeki söz konusu etnografik malzemenin önemi ifade edilmiş olmasına rağmen geniş kapsamlı akademik incelemelere konu olması yakın zamanlara kadar mümkün olmamıştır. Bunun sebebi olarak, siyasî, askerî ve kısmen ekonomik hadiseler dışındaki toplumsal konuların tarih araştırmalarında uzun süre önemli bulunmamış olmasını gösterebiliriz. Ayrıca, kadı sicillerinde kayıtlı terekelerin önemli kısmı sıradan insanlara aitti. Kalabalık yığınların kısmen de olsa tarihin aktörü olabilecekcekleri düşüncesi de bu süreçte pek itibar görmemiştir.1

Bu bakımdan değerli olanın sadece büyük adamlar ve onların belirli eylemleri olduğu fikrine dayanan tarih anlayışının geçerliliğini koruduğu bir dünyada yaşıyor olsaydık tereke defterleri önemsiz, tereke listelerindeki eşyaların birçoğu da tarihsel gerçekliğin araştırılmasına herhangi bir katkı yapmayan basit nesneler olarak kalacaktı. Günümüzde sosyal tarih incelemeleri en az siyasî tarih araştırmaları kadar değerli bulunmakta, hatta uzun dönem ihmal edilmişliği telafi etmek istercesine çok sayıda akademisyen çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmaktadır. 18. yüzyıl Halep evlerinde kullanılan mutfak aletleri, 16. yüzyılda yaşamış taşralı bir efendinin evindeki eşyalar, toplumsal yaşam mekânı olarak kahvehaneler, sıradan insanların tüketim tarzları, Antep toplumunda kadın olmak gibi sosyal hayata dair çeşitli temalar akademik çalışmaların konusu olabilmektedir.

Maddî kültür çalışmaları sosyal tarih alanında yeni bir araştırma sahası olup gelişme safhasındadır. Osmanlı maddî kültür incelemelerinin birincil kaynakları arasında kabul ettiğimiz tereke defterleri zengin muhtevasıyla toplumsal tarihin bu yönüne ışık tutmaktadır. Tereke listelerinde kayıtlı ev döşemesi, beslenme, giyim, eğlence, takı, okuma gibi hayatın farklı alanlarıyla ilgili eşya, obje, araç ve gereçler Osmanlı toplumunun tarihin belli bir döneminde ihtiyaç duyduğu, tercih ettiği, çeşitli anlamlar

1

Yukarıdaki dipnotta verilen makale düzeyindeki çalışmaların bilâ-istisna büyük adamların terekelerine/ muhallefâtlarına odaklandığı gözden kaçmamaktadır. Bundan başka, Barkan, Öztürk gibi çok sayıda kaydı ele almış bazı araştırmacılar da askerî zümrenin terekelerini incelemişlerdir.

37

ve işlevler yüklediği maddî kültür araçların neler olduğu bilgisini dolaysız aktarmaktadır.

Tereke sahibinin öldüğünde tescil edilmiş mal varlığını gösteren listeyi eşya listesi olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Söz konusu listede gayrimenkul, nakit, alacaklar, gedik aletleri, ticarî emtia, cariye ve gulamlar da yer almakla beraber, bunlar tereke toplamı içindeki yüksek payının aksine listenin ancak küçük bir bölümünü teşkil ediyordu. Ortalama bir tereke listesinin büyük bölümü ise kıyafet, mefruşat ve mutfakla ilgili olanları başta olmak üzere, ölen kişinin sağlığında sahip olduğu çeşitli şahsî eşyalardan oluşuyordu. Bu tür nesnelerin tereke sahibinin toplam mal varlığının nerdeyse tamamını meydana getirdiği tereke defterlerinin sayısı da az değildir.1 Bu özelliği ile tereke defterleri maddî kültür çalışmaları için son derece kıymetli koleksiyon niteliği kazanmaktadır.

Tereke defterlerini maddî kültür çalışmalarında değerli kılan başka hususiyetleri de vardır. Mahkemeye intikal etmiş miras paylaşım davalarının İslâm miras hukukuna göre ele alınmış olması, sadece Müslüman Osmanlıların tereke defterlerinin tanzim edildiği anlamına gelmemektedir. 1785-1875 yılları arasında ve önceki dönemlerde İstanbul’da yaşamış gayrimüslimlere ait terekelerin de çok sık şekilde kadı sicillerine

1

Gayrimenkul, nakit, cariye, gedik aletleri ve alacaklardan oluşan çeşitli gelir kalemlerin bir kısmının dahi terekede bulunması, tereke yekununu büyük oranda arttırabiliyordu. Bu tarz kalemleri içermeyen ya da çok az ihtiva eden terekelerin sayısı oldukça fazlaydı. Her halükârda tereke listeleri muhtelif eşya ve objelerle dolu bir envanter özelliğinde idi. Zengin, orta halli veya fakir olarak niteleyebileceğimiz kişilerin terekelerin ortak özelliği, tereke listelerinin hacimleri farklı da olsa liste içinde maddî kültür araçlarının yaklaşkı oranının %80-%90’nın altına düşmemesi idi. Örneğin; Ser-Musâhib-i Hazret-i Şehriyârî es-Seyyid Abdülhalim Ağa’nın 8 Kasım 1787 tarihli tereke defteri tek kalem gayrimenkulü dışında yüzlerce eşya kaydından meydana geliyordu. Kemençe, def, çubuk-nargile takımları, silah çeşitleri, billûr-fağfur-saksonya sofra takımları, kürk-cübbe-biniş türleri, büyük boy aynalar, şamdan, avize ve saatler, mülkiyeti vakfa ait konağın odalarını süsleyen yastık, minder, mak‘ad, şilte gibi mefruşât çeşitleri ve diğer eşyalar es-Seyyid Abdülhalim Ağa’nın içinde yaşadığı eşya evrenini gözler önüne sermektedir (KŞS, no.558, vr.79b-80a). Es-Seyyid Abdülhalim Ağa’nın terekesi, kesinlikle istisnaî bir kayıt değildi; çok sayıdaki benzer örneklerden biriydi. Zaim Mahmud Ağa’nın (GŞS, no.484, vr.81b-82a), Zeliha Hatun’un (GŞS, no.573, vr.85ab), Süleyman Ağa’nın (ÜŞS, no.561, vr.11ab) veya Şerbetçi Acı Koçu’nun? (EŞS, no.324, vr.44b-45a) vârislerine terk ettiklerinin toplamı içinde, gündelik hayatta kullandıkları eşyalar tereke listelerinin tamamına yakınını meydana getiriyordu. Askerî-reaya, Müslim-Gayrimüslim, kadın-erkek Osmanlılara ait tereke defterlerinin çoğunluğu bu özellikteydi. Müderris-i kirâmdan Mahmud Efendi’nin eşi Rabia Hanım’ın birkaç kişiden alacağı, Arab cariyesi, hatırı sayılır miktarda nakit ve altınları vardı; dolayısıyla farklı gelir kalemlerini barındıran bir metrukât bırakmıştı (KŞS, no.556, vr.1b-2b). Rabia Hanım gibi, muhtelif servet unsurlarını barındıran tereke listelerinin sahibi olan varlıklı Osmanlıların kayıtları ise, sayfalarca devam edebilen eşya listesinin sonunda tereke sahibinin çeşitli mal varlığını da içeren kayıtlardır; bir kısmı için bkz. KŞS, no.556, vr.6b-7b; ÜŞS, no.561, vr.39b-40a; EŞS, no.402, vr.60ab; MŞS, no.142, vr.42a-43a.

38

kaydedildiği anlaşılmaktadır. Sadece maddî kültür incelemeleri için değil, genel olarak sosyal tarih araştırmalarında tereke defterlerinin önemini pekiştiren bu durum, farklı toplumsal kimliklerin karşılaştırmaları olarak ele alınmasını mümkün kılmaktadır. Tereke defterlerinin temsil edebileceği toplumsal kategorilerin sınırının çok daha geniş olduğunu fark ettiğimizde, araştırma konusunu tüm toplumsal grupları kapsayacak şekilde geniş bir çerçeveye oturtabiliyoruz.1

Böylelikle tereke defterlerini kullanarak Osmanlı toplumunun farklı kesimlerinin maddî kültürü hakkında bilgi edinebiliyoruz. Tereke defterlerinin kapsam genişliği özelliği, muhtelif toplumsal grupların kayıtlarını ihtiva etmesiyle sınırlı değildi; aynı zamanda tereke sahiplerinin maddî kültürünü bütün unsurlarıyla aktardığı düşünülebilecek nitelikte kayıtlardı. Tereke listelerinde yer alan odaların taban döşemesini oluşturan yaygılar, ısınma ve aydınlatmada kullanılan araç-gereçler, yemeklerin hazırlanması yahut servisinde ihtiyaç duyulan mutfak aletleri, kişisel tercihler kadar toplumsal konumu da ifade eden giysiler, gündelik hayatın yorgunluğunu alan çubuk takımları, kadınlar arasında moda olan takılar, ulema sınıfının okuduğu kitaplar vb. Osmanlı toplumsal hayatını devam ettiren nesnelerin toplu halde dökümünü meydana getirmektedir. Tereke defterlerinin ölen kişilerin hayattayken sahip oldukları eşyaları ne kadar içerdiği sorusu mühimdir. Bu soruyu yanıtlamak zor olsa da öldüğünde şahsın mülkiyetinde bulunduğu tespit edilen her türlü eşyanın tereke listesinde yer aldığını ifade edebiliriz. Kırık bir cezve, köhne gömlek, kullanılmış (müstamel) yorgan, parça kumaş, bir miktar yün, dağınık kâğıtlar (evrâk-ı perişan) eski bir şehrin kalıntıları arasında dolaşığınız hissi yaşatır. Üstelik köhne,

müsta‘mel veya meksûr sıfatlarının tereke listelerinde kullanılması oldukça yaygın bir

durumdur. Bu evsafta eşyaların dahi kaydedilmiş olması, bir taraftan görevlilerin saptayabildikleri her bir eşyayı yazmak sorumluluğuyla hareket ettiklerini gösterirken, diğer taraftan dönemin tüketim ve eşya algısı hakkında da fikir vermektedir. Üretim miktarının belirli bir seviyede kalmasına neden olan çeşitli faktörlerin etkili olduğu endüstri devrimi öncesi toplumlarda eşyalara verilen değer ve tüketim alışkanlıkları da

1

Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgular, başkent mahkemelerinin taksim ettiği terekelerin toplumsal statü, milliyet, cinsiyet ve zenginlik bakımından İstanbul halkının çeşitli kesimleri arasında dağılımının belirgin bir farklılaşma doğurmadığı yönündedir. Ölen kişinin kadın, fakir, reaya ya da Gayrimüslim kimliklerinden bir kısmını yahut tamamını taşıdığı durumlarda, büyük olasılıkla terekesinin sicile kaydedilmeyeciği varsayılabilir; ancak, mahkeme kayıtları bu varsayımı desteklememektedir. Bu konuda daha fazla bili için bkz. “Mirası Paylaşabilmek ya da Paylaştırabilmek: İstanbullular Miras Paylaşımını Niçin Mahkemeye Taşımışlar?” başlığı.

39

bu şartlar altında oluşmuştur. Maddî kültür alanında toplumsal ve kültürel farklar olmakla beraber, üretimin küresel ölçekte el emeğine dayandığı ve ibtidaî yöntemlerle gerçekleştiği geleneksel toplumlarda eşyaların genel olarak değerli kabul edildiğini